• Sonuç bulunamadı

135

BÖLÜM V

TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER

Bu bölümde araştırmanın alt problemlerine ilişkin elde edilen analiz bulguları ulusal ve uluslararası araştırmalar çerçevesinde tartışılmış, ardından araştırmanın sonuçlarına ve önerilerine yer verilmiştir.

Tartışma

Birinci Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın birinci alt problemi “Öğretmenlerinin psikolojik sermaye algılarının düzeyi nedir?” şeklinde düzenlenmişti. Bu alt probleme ilişkin bulgulara göre öğretmenlerin psikolojik sermaye algıları iyi düzeydedir (‘katılıyorum’ düzeyi). Bu bulgu Çakmak ve Arabacı (2017), Keser (2013), Li ve He’nin (2011), Tösten ve Özgan (2017), Wang, Chen ve Hsu’nun (2014) araştırma bulguları ile paralellik göstermektedir. Eğitim örgütlerinde önemli rolleri bulunan öğretmenlerin psikolojik sermaye algılarının iyi düzeyde olması, onların genel olarak öz yeterlik, iyimserlik, umut ve direnç özellikleri açısından kendilerini iyi düzeyde bulduklarına işaret etmektedir. Buradan hareketle öğretmenlerin psikolojik sermayelerinin iyi düzeyde olmasının Millî Eğitim Bakanlığı’nın hedeflediği ideal öğretmen özellikleriyle uyumlu bir durum olduğu söylenebilir. Ancak öğretmenlerin kendilerine ilişkin algıların yüksekliği, onların içinde bulundukları gerçek bağlam ile ne derce uyumlu olduğunun sorgulanmasını gerektirebilir. Türk Milli Eğitim Sistemi incelendiğinde öğretmenleri etkileyen birçok problemin olduğu görülmektedir. Bu problemlerin çözümüne ilişkin sürdürülen çeşitli çabalar olmasına karşın gerçek anlamda öğretmenlerin psikolojik sermayelerine odaklanılmamaktadır (Tösten ve Özgan, 2017). Oysa öğretmenlerin pozitif

136

yönleri harekete geçirilebilir ve geliştirilebilir. Çalışanların psikolojik sermayelerinin güçlendirilmesiyle performans artışının sağlanabileceği farklı araştırmacılar tarafından belirtilmiştir (Abbas & Raja, 2010; Avey vd., 2009; Avey vd., 2011; Hefferon & Boniwell, 2014, s. 82; Luthans vd., 2007a; Youssef & Luthans, 2007). Diğer taraftan örgütlerinde olumlu bir iklim yaratarak çalışanlarından en yüksek verimi bekleyen yöneticilerin, çalışanlarının güçlü ve yetersiz yanlarını, kişiliklerine bağlı olarak gelişen olumlu ve olumsuz davranış değişkenlerini anlamaları, bu değişkenlerin işlerine olan etkisini belirlemeleri ve onların “psikolojik sermayelerine” yatırım yapmaları gerektiği savunulmuştur (Keleş, 2011). Araştırmanın giriş ve kavramsal çerçeve bölümlerinde belirtildiği gibi psikolojik sermaye öz yeterlik, umut, iyimserlik ve direnç olmak üzere dört farklı alt boyutta ele alınmaktadır (Luthans vd., 2007a; Luthans vd., 2007b). Burada öz yeterlik birinin zorlu görevleri yerine getirebileceğine inanma derecesini, umut bireylerin belirli hedeflere ulaşmak için çaba gösterme eğilimini, iyimserlik bireylerin mevcut veya gelecekteki çabalar hakkında olumlu beklentilerini, direnç ise bireylerin herhangi bir problemlerle karşılaştıktan sonra etkin bir şekilde geri dönme kapasitelerini ifade eder (Datu, King & Valdez, 2018). Luthans vd. (2007a) ile Avey, Reichard, Luthans ve Mhatre’ye (2011) göre bu boyutların her biri geliştirilebilir ve eğitilebilir nitelikler taşımaktadır.

Luthans vd., (2006) yapmış oldukları deneysel bir çalışma sonucunda (Psychological Capital Intervention-PCI) psikolojik sermayenin kısa süreli (üç saat) bir eğitimle geliştirilebildiğini ortaya koymuşlardır. Ayrıca Luthans vd., (2008), internet üzerinden yürüttükleri kısa süreli (iki saat) bir çevirimiçi eğitim (online training intervention) sayesinde, katılımcıların psikolojik sermaye düzeylerinde anlamlı bir artış sağlamışlardır. Durumsal (state-like) bir özellik taşıması ve eğitimlerle geliştirilmeye açık bir yönünün bulunması, psikolojik sermayenin rekabetçi bir olanağı sayılmaktadır (Luthans vd., 2006b; Luthans vd., 2007a;

Luthans vd., 2008; Luthans vd., 2010). Psikolojik sermayenin geliştirilebilir olma özelliğinin, onu geliştirilebilir kişilik yapılarından (trait-like) ayırdığı söylenebilir. Konuyla ilgili yapılan araştırma sonuçlarına göre psikolojik sermayenin olumlu duygusal durumlardan daha fazla ölçme değişmezliğine sahip olup, buna karşın öz değerleme ya da kişilik özellikleri kadar değiştirilemez bir nitelik taşımadığı belirlenmiştir (Luthans vd., 2007b). Bu bağlamda öğretmenlerin her birinin öz yeterlik, iyimserlik, direnç ve umut düzeyleri hizmet içi eğitimler, seminerler, iş yaşamı koşullarının iyileştirilmesi vb. yoluyla geliştirilebilir. Sonuç olarak psikolojik sermayenin, öğretmenlerin gerek iş doyumunu

137

gerekse psikolojik iyi oluşunu olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. Buradan hareketle Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitim programları kapsamında psikolojik sermayesi gelişmiş öğretmenlere yönelik yeni eylem planları hazırlama sürecine girmesi gerektiği söylenebilir.

İkinci Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın ikinci alt problemi “Öğretmenlerin psikolojik iyi oluşlarının düzeyi nedir?”

şeklinde düzenlenmişti. Bu alt probleme ilişkin bulgulara göre öğretmenlerin psikolojik iyi oluşları iyi düzeydedir (‘katılıyorum’ düzeyi). Bu bulgu Ertürk, Keskinkılıç Kara ve Zafer Güneş (2016); Ilgan vd., (2015); Konu, Viitanen ve Lintonen (2010); Mehdinezhad (2012) tarafından yapılan araştırma bulguları ile örtüşmektedir. Buna ek olarak Aelterman vd., (2007) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerin iyi oluşları genel olarak yüksek düzeyde bulunmuştur.

Bu araştırmanın hareket noktası psikolojik olarak kendini iyi hisseden öğretmenlerin, öğrencilerin de psikolojik olarak iyi hale gelmesine katkıda bulunabileceği; diğer bir deyişle ancak mutlu olan öğretmenlerin, öğrencilerin mutluluğunu olumlu anlamda etkileyebileceği yönündedir. Baker ve Martin (2009), öğrencilerin öğrenme hedeflerine ulaşması ile onların mutlu hale getirilme hedefleri arasında bir ikilem bulunduğundan söz etmiş, bu ikilemin ortadan kaldırılması için öğrenci ve öğretmen hedeflerinin uyumlu hale getirilmesi gerektiğini, mutlu bir sınıf tasarımının öğretmen mutluluğunu güçlendirme ile mümkün olacağını ifade etmiş, diğer taraftan öğretmenlerin başkalarını mutlu etme pahasına mutsuz hâle gelmesinin kabul edilemez olduğunu savunmuştur. Seligman (2002) ve Post (2005) ise mutlu insanların başkaları için daha fazla verici olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde Barker ve Martin (2009) öğretmenlerde yüksek iyi oluşun, sınıfta yaratıcı bir öğretimin gerçekleşmesine, Noddings (2005) ise olumlu sınıf iklimi oluşmasına katkısı bulunduğunu belirmiştir. Collie ve arkadaşları (2015), geliştirdikleri ölçek ile öğretmenlerin iyi oluşunun örgütsel etkileşim, öğrenci etkileşimi ve iş yükünden etkilendiğini doğrulamıştır. Özen (2010) ise çalışmasında psikolojik iyi oluşun, kişisel sorumluluk davranışının gelişmesinde etkili olduğunu belirtmiştir. Gibbs ve Miller (2014) öğretmenlerde direnç kaybının psikolojik iyi oluşu olumsuz etkileyebileceğini belirtmiştir. Buna karşın Trucchia, Lucchese, Enders ve Fernández (2013), psikolojik iyi oluş düzeyleri yüksek olan bireylerin akademik başarıları, başarılardan memnun olma dereceleri ve stresli durumlarla baş etme düzeylerinin yüksek olduğu göstermiştir.

138

Yapılan araştırmalarda psikolojik iyi oluşun bireysel ve örgütsel düzeyde birçok değişken ile ilişkili olduğu görülmektedir. Psikolojik iyi oluş, psikolojik sermaye değişkeni ile ilişkidir. Avey, Luthans, Smith ve Palmer (2010) ile Choi ve Lee (2014) çalışanların psikolojik iyi oluşlarının, psikolojik sermayeleri ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.

Jacobsson, Åkerlund, Graci, Cedstrand ve Archer (2016), çalışmasında öğretmen takımlarının etkinliği ile iyi oluşları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma sonuçları hem duygusal tükenme hem de iş doyumu düzeyleri açısından öğretmenlerin ekip çalışmaları ile öğretmenlerin iyi oluşları arasındaki güçlü ilişkiyi göstermektedir. Aynı araştırmacılar tarafından etkili ekip çalışması, duygusal tükenme ile düşük seviyelerde ve iş doyumu ile yüksek düzeyde ilişkili bulunmuştur. Wright ve Cropanzano (2000), psikolojik iyi oluş ile çalışma performansı arasında ilişki bulmuştur. Diğer taraftan Ertürk, Keskinkılıç Kara ve Zafer Güneş (2016) tarafından yapılan araştırmada sonucunda, öğretmenlerin yönetsel destek algıları ve psikolojik iyi oluş düzeyleri yüksek, duygusal emek düzeyleri ise orta olarak belirlenmiştir. Ayrıca, aynı araştırmada öğretmenlerin yönetsel destek algılarının psikolojik iyi oluşlarını düşük düzeyde yordadığı saptanmıştır.

Üçüncü Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın üçüncü alt problemi “Öğretmenlerin iş doyumlarının düzeyi nedir?” şeklinde düzenlenmişti. Bu alt probleme ilişkin bulgulara göre öğretmenlerin iş doyumları iyi düzeydedir. Bu bulgu (Bota, 2013; Karataş ve Güleş, 2010; Taşdan ve Tiryaki, 2008) tarafından yapılan araştırmalarla örtüşmektedir. Bu araştırma kapsamında öğretmenlerin iş doyumları iyi düzeyde bulunmasına rağmen bu konuda yapılan benzer araştırmalarda (Akın ve Koçak, 2007; Çanak, 2014; Çakmak ve Arabacı, 2017; Günbayı, 2000; Karakuş, 2008;

Şahin, 1999; Şahin, 2013; Yılmaz, 2012; Orak, 2013; Taşdan ve Tiryaki, 2010) öğretmenlerin iş doyumları ‘orta düzeyde’ bulunmuştur.

Davis’e (2004) göre çalışanın iş doyumunun yüksek olması, onun işine yönelik sevgi duyması ve olumlu duygular beslemesi anlamına gelmektedir. Diğer taraftan çalışanların iş doyumlarının bireysel ve örgütsel düzeyde ele alındığı görülmektedir. Telman ve Ünsal’a (2004) göre bireysel düzeyde iş doyumunun yüksek olması durumunda çalışan işini daha anlamlı bulmakta ve işi ile ilgili daha fazla sorumluluk almakta, çalışanın işine yönelik motivasyon ve performansında artış görülmekteyken; örgütsel düzeyde iş doyumunun yüksek olması durumunda ise devamsızlık ve işgücü devrinde düşüş olmaktadır.

139

İş doyumunun bireysel ve örgütsel düzeyde birçok farklı değişken ile ilişkilendirildiği görülmektedir. Klassen ve Chiu (2010) tarafından yapılan araştırma sonucunda yüksek düzeyde öz yeterliğe sahip olan öğretmenlerin iş doyumlarının da yüksek olduğu bulunmuştur. Caprara, Barbaranelli, Steca ve Malone (2006) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerin öz yeterlik inançlarının iş doyumuna katkısı olduğu saptanmış, ayrıca öğrencilerin önceki ve sonraki akademik başarılarının öğretmenlerin iş doyumuna katkısının bulunduğu öngörülmüş ancak bulgular bu öngörünün aksi yönünde sonuçlar vermiştir.

Avşaroğlu, Deniz ve Kahraman (2005), öğretmenlerin iş doyumu ile yaşam doyumu arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki ve iş doyumu ile duygusal tükenme arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu, diğer taraftan iş doyumu ile duyarsızlaşma ve kişisel başarısızlık arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığını saptamıştır. Yılmaz ve Ceylan (2011) tarafından yapılan araştırma sonucunda, öğretmenlerin iş doyumları ile yöneticilerin liderlik davranışları arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken, öğretmenlerin iş doyumları ile öğretmenlerin yöneticilerinde gördükleri liderlik davranışları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Akın ve Koçak (2007) tarafından öğretmenlerin sınıf yönetimi becerileri ile iş doyum düzeyleri arasında pozitif yönde düşük düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

Bununla birlikte Cheung, Tang ve Tang (2011); Larson ve Luthans (2006); Luthans vd., (2007b); Luthans vd., (2007a); Luthans vd., (2008); Youssef ve Luthans (2007) tarafından iş doyumu ile psikolojik sermaye arasında pozitif yönlü ilişkiler saptanmıştır. Sargent ve Hannum (2005) ise araştırmacıların daha çok, öğretmenlerin iş doyumları ile bireysel ve iş özellikleri arasındaki ilişkiye odaklandığını, buna karşılık araştırmacıların, öğretmenlerin iş doyumları ile toplumsal özellikleri arasındaki ilişkiye yeterince odaklanmadığını belirtmiştir. Buna göre sosyo-ekonomik düzeyi yüksek bölgelerden düşük bölgelere giden öğretmenler düşük düzeyde iş doyumuna sahip olabilmektedir. Diğer taraftan Sargent ve Hannum (2005), kırsal kesimde görev yaptığı halde iş doyumu düzeyi yüksek olan öğretmenlerin üzerinde durulmasının önemine değinmiştir. Zor koşullara rağmen iş doyumu düzeylerinin yüksek bulunmasının, öğretmenlerin psikolojik sermayenin alt boyutlarından iyimserlik, direnç ve umut düzeyleri ile ilişkisi olabilir. Bu araştırma kapsamında da psikolojik sermaye ve iş doyumu arasında orta düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki saptanmıştır.

140 Dördüncü Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın dördüncü alt problemi “Öğretmenlerin psikolojik sermaye algıları, demografik özelliklerine göre değişmekte midir?” şeklinde düzenlenmişti. Bu alt problem ile öğretmenlerin demografik değişkenlerine göre psikolojik sermaye düzeylerinde farklılık olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Dördüncü alt probleme ilişkin bulgulara göre öğretmenlerin psikolojik sermaye ölçeğinden aldıkları toplam puan ile bazı demografik değişkenler (görevli olunan ortaokulun türü, cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, branş, görev aldıkları okulda çalışma süresi, öğrenim düzeyi ve sendika üyeliği) arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Buna karşın yalnızca psikolojik sermayenin öz yeterlik alt boyutunda erkek öğretmenler lehine anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu bulgu Erkmen ve Esen (2015) tarafından yapılan araştırma sonuçları ile örtüşmektedir. Erkmen ve Esen (2015) tarafından yapılan araştırmaya göre yöneticilerin psikolojik sermaye düzeyleri çalışanlardan, yaşı büyük olan çalışanların psikolojik sermaye düzeyleri ise yaşı küçük olan çalışanlardan daha yüksek bulunmuştur. Bu durumun ortaya çıkması ise yöneticilerin ve yaşça büyük olanların tecrübelerinin daha yüksek olmasından dolayı öz yeterliklerinin fazla olabileceği ile açıklanmıştır. Ayrıca Erkmen ve Esen’in (2015) çalışmasında erkek çalışanların kadın çalışanlara, yüksek kıdemlilerin ise düşük kıdemlilere nazaran psikolojik sermaye düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Erkmen ve Esen’in (2015) çalışmasında farkı oluşturan faktörlerin, kıdem için tecrübe; erkek çalışanlar için öz yeterlik olabileceği belirtilmiştir. Bu araştırma kapsamında da erkek öğretmenlerin öz yeterlik düzeyleri, bayan öğretmenlerden yüksek bulunmuştur.

Diğer taraftan Parthi ve Gupta (2016) tarafından yapılan araştırma sonucunda psikolojik sermayenin cinsiyete göre farklılaştığı, diğer bir deyişle erkek çalışanların, kadın çalışanlara kıyasla daha yüksek bir psikolojik sermaye algısına sahip oldukları bulunmuştur. Aynı araştırma sonucunda psikolojik sermayenin iyimserlik ve direnç alt boyutlarında cinsiyete göre anlamlı farklılıklar olduğu gösterilmiştir. Buna göre kadın çalışanların iyimserlik alt boyutunda, erkek çalışanlar ise direnç alt boyutunda daha yüksek bir algıya sahip olduğu saptanmıştır. Bu durum kadın çalışanların olaylara erkek çalışanlardan daha duygusal yaklaşmalarının onların daha iyimser hale gelmesi ve diğer taraftan erkek çalışanların olumsuz durumlar karşında daha soğuk kanlı kalabilmesinin onların daha dirençli hale gelmesi ile açıklanabilir. Norman, Avey, Nimnicht ve Pigeon (2010) tarafından yapılan çalışmaya göre psikolojik sermaye düzeyi cinsiyete göre farklılaşmaktadır. Luthans, Avey,

141

Clapp-Smith ve Li (2008) tarafından yapılan çalışmanın sonucuna göre ise psikolojik sermaye düzeyi kıdeme göre farklılaşmaktadır. Tösten ve Özgan (2017) tarafından yapılan araştırma sonucuna göre öğretmenlerin psikolojik sermaye algılarının yüksek olduğu, bununla birlikte demografik değişkenlerden medeni durum, kıdem, yaş, maaş memnuniyeti, mezun olunan fakülte türü ile okul büyüklüğüne göre öğretmenlerin psikolojik sermayelerinin farklılaştığı saptanmıştır. Büyükgöze ve Kavak (2017) tarafından yapılan araştırmada ise bir sendika üyesi olan öğretmenlerin umut ve öz yeterlik düzeyinin, herhangi bir sendikaya üye olmayan öğretmenlerin umut ve öz yeterlik düzeyine göre daha yüksek olduğu; lisans mezunu öğretmenlerin, lisansüstü mezunu öğretmenlerden daha iyimser olduğu görülmüştür. Ayrıca aynı araştırmada evli öğretmenlerin, bekârlara göre umut düzeyinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Üstüner vd.’nin (2009) araştırmasına göre ortaöğretim öğretmenlerinin öz yeterlik algılarının cinsiyet değişkenine göre anlamlı biçimde farklılaşmadığı, diğer bir deyişle kadın ve erkek öğretmenlerin kendi öz yeterliklerine ilişkin benzer algılara sahip oldukları görülmüştür. Benzer şekilde Gençtürk ve Memiş (2010) tarafından yapılan araştırmaya göre öğretmenlerin genel öz yeterlik algılarının cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermediği belirlenmiştir.

Beşinci Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın beşinci alt problemi “Öğretmenlerin psikolojik iyi oluşları, demografik özelliklerine göre değişmekte midir?” şeklinde düzenlenmişti. Bu alt problem ile öğretmenlerin demografik değişkenlerine göre psikolojik iyi oluş düzeylerinde herhangi bir farklılaşma olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Beşinci alt probleme ilişkin bulgulara göre öğretmenlerin psikolojik iyi oluş ölçeğinden aldıkları toplam puan ve ölçeğin bazı alt boyutları ile demografik değişkenler (görevli olunan ortaokulun türü, cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, branş, görev aldıkları okulda çalışma süresi, öğrenim düzeyi ve sendika üyeliği) arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Öğretmenlerden farklı kıdeme sahip olanların psikolojik iyi oluş puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Buna göre 11-15 yıllık kıdeme sahip katılımcı öğretmenler, 16-20 ve 26 yıllık kıdeme sahip katılımcı öğretmenlere göre kendilerini psikolojik olarak daha iyi algılamaktadır. 11-15 yıllık kıdeme sahip olan katılımcı öğretmenlerin, göreve yeni başlayan öğretmenlere göre daha deneyimli olmaları, öğretmenlik mesleğini ve okulun kurumsal kültürünü daha fazla içselleştirmiş olmaları, kendilerini ve kıdemi daha yüksek öğretmenlere göre değişime daha

142

çabuk uyum sağlayabilmeleri, 11-15 yıllık öğretmenleri psikolojik açıdan daha iyi hissettiren nedenlerden birkaçı olarak düşünülebilir.

Aelterman vd. (2007) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerin mesleki iyi oluş düzeyleri arasında bazı değişkenler (okul türü, cinsiyet, yaş, işlev, öğretim tekniği veya okulun özellikleri) açısından farklılıklar olduğu, bunlar arasında özellikle “okul” faktörünün öğretmenlerin iyi oluşunda önemli bir rol oynadığı bulunmuştur. Konu, Viitanen ve Lintonen (2010) tarafından öğretmenlerin iyi oluşu ilkokullarda en yüksek ve ortaokullarda en düşük düzeyde bulunurken aynı araştırmada erkek öğretmenlerin iyi oluş düzeyi, tam zamanlı ve yarı zamanlı çalışan kadın öğretmenlerin iyi oluş düzeyinden daha yüksek bulunmuştur.

Bu araştırma kapsamında psikolojik iyi oluşun bireysel gelişim ve diğerleriyle olumlu ilişkiler alt boyutunda kadın öğretmenler lehine anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Kadın öğretmenlerin kendilerini geliştirmek için daha gayretli olmaları ve diğerleriyle olumlu ilişkiler kurmada daha istekli olmaları onların gerek toplumsal gerekse kurumsal anlamda kadına ilişkin geleneksel bakışı daha iyi hale getirmeye yönelik bir davranış biçimi geliştirmeleri, öğretmenlik mesleğini erkeklere göre daha fazla benimsemeleri ve aynı zamanda okul ve çevresinde daha fazla onay almaya yönelmeleri gibi nedenler ile açıklanabilir. Buna ek olarak bu araştırma sonucunda diğerleriyle olumlu ilişkiler alt boyutunda herhangi bir sendika üyesi olmayan öğretmenler lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu durum herhangi bir sendikaya üye olmayan öğretmenlerin kendilerini herhangi bir örgüte bağlı olmadan diğer bir deyişle daha bağımsız algılamalarından dolayı, her görüşten bireyle rahatlıkla iletişim kurmalarından kaynaklanabilir.

Bireysel gelişim alt boyutunda, katılımcı öğretmenlerden 1-5 yıllık kıdeme sahip olanların ortalama puanları, 11-15 yıllık kıdeme sahip olanlardan daha yüksek bulunmuştur. Bu durum göreve yeni başlayan öğretmenlerin kendilerini geliştirmeye daha yatkın olması, geleceğe dönük akademik kariyer plânları yapmaları, onların görevin başında daha dinamik, daha istekli ve heyecanlı olmaları ile açıklanabilir. Buna karşın katılımcı öğretmenlerden 1-5 yıllık kıdeme sahip olanların ortalama puanları, özerklik alt boyutunda, 11-15 yıllık kıdeme sahip olanlardan daha düşük bulunmuştur. Tek başına karar almaktan çekinme davranışı içine girmeye sebep olabilen bu durum, öğretmenlik mesleğinin henüz başında olan, diğer bir deyişle düşük deneyimli olan öğretmenlerin, kendisinden daha kıdemli öğretmenlere, okul yönetimine ya da velilere bağlı olarak düşünmelerinden kaynaklanabilir.

143

Katılımcı öğretmenlerin çevresel hâkimiyet alt boyutuna ilişkin ortalama puanları arasında lisansüstü mezunu olan öğretmenler lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur.

Keyes ve Ryff (2002) çevresel hakimiyeti bireyin psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını giderebilmesi için kendisini çevreye, çevresini de kendisine uygun hale getirebilme özelliği olarak ele almıştı. Buradan hareketle çevresel hakimiyet, bireyin çevresini kendi ihtiyaçlarına uygun şekilde biçimlendirme becerisi olarak düşünülebilir. Akın ve Akın’a göre (2015, s. 28) çevresel hakimiyet becerisine sahip olan öğretmenlerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının farkında olmaları ve çevresindeki fırsatları yönetebilmeleri, farklı amaçlara sahip bireylerle bir araya gelebilmeleri ve ortak ya da kişisel bir takım olumlu çıktılar elde edebilmeleri beklenir.

Altıncı Alt Probleme İlişkin Tartışma

Araştırmanın altıncı alt problemi “Öğretmenlerin iş doyumları demografik özelliklerine göre değişmekte midir?” şeklinde düzenlenmişti. Bu alt problem ile öğretmenlerin demografik değişkenlerine göre iş doyumu düzeylerinde farklılık olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Celep (2002, s. 15) öğretmenlerin bu mesleği bir şeyler öğretmekten hoşlandıkları için, Gençer (2002) ise öğretmenlik yapmak istedikleri için seçtiklerini belirtmiştir. Buradan hareketle mesleğe başladıktan sonra karşılaşılan içsel ya da dışsal nedenlerle mesleğe karşı olumsuz tutum geliştiren öğretmenlerin iş doyum düzeylerinin düşük, her zorluğa rağmen mesleğe karşı olumlu tutum geliştiren öğretmenlerin iş doyumu düzeylerinin ise özellikle içsel doyum alt boyutunda yüksek olacağı söylenebilir.

Araştırmada iş doyumu, içsel doyum ve dışsal doyum olarak iki alt boyut altında incelenmiştir. Burada başarı hissi, saygın bir kişi olarak tanınma, takdir edilme, işin

Araştırmada iş doyumu, içsel doyum ve dışsal doyum olarak iki alt boyut altında incelenmiştir. Burada başarı hissi, saygın bir kişi olarak tanınma, takdir edilme, işin

Benzer Belgeler