• Sonuç bulunamadı

xix

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

MEB Millî Eğitim Bakanlığı DFA Doğrulayıcı Faktör Analizi PSÖ Psikolojik Sermaye Ölçeği PSİÖ Psikolojik İyi Oluş Ölçeği MİDÖ Minnoseta İş Doyumu Ölçeği

RMSEA Root Mean Square Error of Approximation SRMR Standardized Root Mean Square Residual NNFI Non-Normed Fit Index

CFI Comparative Fit Index GFI Goodness of Fit Index

AGFI Adjusted Goodness of Fit Index YEM Yapısal Eşitlik Modeli

APA American Psychological Association AFA Açımlayıcı Faktör Analizi

UNDP United Nations Development Programme SDSN Sustainable Development Solutions Network GNH Gross National Happiness

UNICEF United Nations Children's Fund TEDMEM Türk Eğitim Derneği

OECD Organisation for Economic Co-operation and Development PISA Programme for International Student Assessment

ILO International Labour Organization WHO World Health Organization WHR World Happiness Report

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumuna, amacına, önemine, varsayımlarına, kapsam ve sınırlılıklarına ve araştırmaya ilişkin tanımlara yer verilmiştir.

Problem Durumu

Yönetim ve psikoloji alanındaki olumsuz bakış açısına bir tepki olarak gelişen pozitif psikoloji yaklaşımının, bilimsel alanda giderek önem kazandığı görülmektedir. Pozitif psikoloji yaklaşımına göre psikoloji bilimi insanın olumlu yönlerine odaklanmaktan çok olumsuz yönlerine odaklanmakta, bu durum bireylerin sağlıklı gelişimi için gerekli olan güçlü yanların ortaya çıkışını zorlaştırmaktadır (Luthans, 2002b; Seligman &

Csikszentmihalyi, 2000). Maslow (1954) olumsuz durumları düzeltmeye odaklanan psikoloji biliminin bu haliyle işin henüz yarısıyla ilgilendiğini ifade ederken, Alex Linley, Joseph, Harrington ve Wood (2006) ise psikoloji bulgularının insanları nasıl daha normal, daha mutlu, daha başarılı ve daha iyi olabileceklerini açıklamak için kullanılması gerektiğini belirtmektedir. 1998 yılında Amerikan Psikoloji Derneğine (APA) başkanlık eden Seligman’a göre pozitif psikoloji, "normal" insanların iyi oluşunu, üretkenliğini, en uygun işleyişini ve bireyin tam potansiyelini nasıl kullanacağını anlamaya odaklanmaktadır (Luthans & Youseff-Morgan, 2017). Genel olarak olumlu duygular ve olumlu karakter özellikleri üzerinde duran pozitif psikoloji yaklaşımı, bireylerin güçlü yanlarını ortaya çıkarmaya olanak tanıyan örgütler için önemli fırsatlar sunmaktadır (Seligman, Steen, Park

& Peterson, 2005).

Pozitif psikolojinin diğer örgütlerde olduğu gibi eğitim örgütleri için de önemli olduğu farklı araştırmalarla desteklenmektedir (Aydın, Yılmaz ve Altınkurt, 2013; Seligman, Ernst,

2

Gillham, Reivich & Linkins, 2009; Terjesen, Jacofsky, Froh & Digiuseppe, 2004). Pozitif psikolojinin eğitim alanındaki önemini ve gerekliliğini anlamak için eğitime yüklenen anlamlara daha yakından eğilmek gerekir. Alanyazında eğitime yüklenen anlamların birbirinden farklı olduğu görülmektedir. Geleneksel ve yapısalcı eğitim tanımları (Ertürk, 1988; Fidan, 1986; Tyler, 1949) genelde insan davranışlarında kalıcı izli değişlikler yaparak davranışları istendik yönde biçimlendirmeyi öngörmektedir. Buna karşın eğitimi bir biçimlendirme süreci olarak değil, özgürleşme (Illich, 2014), insanlaşma (Cicero, 2012) ve toplumsallaşma (Durkheim, 2010) süreci olarak ele alan hümanist görüşler bulunmaktadır.

İnsanı genel kitlenin bir parçası durumundaki herhangi bir nesne olarak değil, kendine özgü niteliklere sahip bir özne olarak görmek için öncelikle insana ilişkin derinlemesine bir kavrayışa sahip olmak gerekir. İnsan davranışlarını derinlemesine anlamaya odaklanan psikoloji biliminin genel olarak bu kavrayışa katkıda bulunduğu söylenebilir.

Eğitime ilişkin bakış açılarındaki farklılaşma, psikoloji bilimine ve insanın doğasına ilişkin bakış açısındaki farklılaşma ile ilişkilidir. Daha önce insan davranışlarının içsel belirleyicilerini açıklayan psikanalitik yaklaşım (Adler, 1968; Freud, 1946, 1963; Horney, 1939) ile insan davranışlarının dışsal belirleyicilerini açıklayan davranışçı yaklaşım (Miller

& Dollard, 1941; Skinner, 1953) öne çıkarken son zamanlarda tüm bunları sentezleyen;

insanı yaşamın bir öznesi olarak gören ve insanın kendi potansiyelini tam olarak kullanmasının önemine vurgu yapan fenomenoloji yaklaşımı (Froom, 1964; Maslow, 1954;

Rogers, 1961) öne çıkmaktadır. Bu yaklaşım ile birlikte insana ilişkin varsayımların durumu ve insanın kendi potansiyelini tam olarak kullanması gibi konular tartışılmaya başlanmıştır.

Günümüzde bu tartışmaların bir yansıması olarak “insanı eğitimin ve toplumun hizmetine sunmak yerine, eğitimi ve toplumu insanın ihtiyaçlarına uygun duruma getirmenin” önemi belirtilmektedir (Aydın vd., 2013). Eğitimi ve toplumu insanın ihtiyaçlarına uygun duruma getirmenin ise ancak bu konuda önemli rolleri bulunan öğretmenlerin her birinin psikolojik iyi oluşları, psikolojik sermayeleri ve iş doyumları üzerinde durulması ile mümkün görünmektedir.

Örgütsel alanda psikolojik iyi oluş ile ilgili olarak yapılan çalışmaların, genelde çalışanların psikolojik sağlığının altında yatan nedenleri anlamaya yönelik olduğu görülmektedir.

Öğretmenlerle ilgili çalışmalarda ise psikolojik iyi oluş büyük ölçüde stres ve tükenmişlik gibi olumsuzluk içeren bağlamlarla ilişkilendirilmiştir (Spilled, Koomen & Thijs, 2011).

Oysa psikopatolojik kavramlarla ele alınan çalışmalar yanında öğretmen sağlığının kendi

3

başına ve olumlu bir perspektifle incelenmesi gerektiğini savunan görüşler (Collie, Shapka, Perry & Martin, 2015) öne sürülmüştür. Bu kapsamda özellikle son yıllarda öğretmenlerin iyi oluşlarını doğrudan ele alan araştırmalar (Aelterman, Engels, Van Petegem & Verhaeghe, 2007; Konu, Viitanen & Lintonen, 2010; Collie vd., 2015; Ertürk, Keskinkılıç Kara ve Zafer Güneş, 2016; Ilgan, Özü-Cengiz, Ata ve Akram, 2015) dikkat çekmektedir. Psikolojik iyi oluş ile ilgili yapılan çalışmalarda, genellikle Ryff’in (1989a) çok boyutlu psikolojik iyi oluş modelinin esas alındığı görülmektedir (Akın ve Akın, 2015; Göcen, 2012; Telef, 2013).

Psikolojik iyi oluşa ilişkin bu modelde; bireyin kendine ve geçmiş yaşamına ilişkin olumlu değerlendirmeleri, devamlı büyümesi ve gelişmesi, yaşamının anlamlı ve amaçlı olduğu inancı, nitelikli ilişkilere sahip olması, yaşamını ve etrafındaki dünyayı etkili bir şekilde yönetebilme kapasitesi ile başkalarından bağımsız karar verebilme becerisi ön plana çıkmaktadır (Keyes, Shmotkin & Ryff, 2002; Ryff, 1989a; Ryff & Keyes, 1995; Ryff &

Singer, 2006). Psikolojik iyi oluş düzeyleri yüksek olan bireylerin akademik başarıları, başarılardan memnun olma dereceleri ve stresli durumlarla baş etme düzeylerinin de yüksek olduğu bulunmuştur (Trucchia, Lucchese, Enders & Fernández, 2013). Diğer taraftan bireylerin psikolojik iyi oluşları ile sosyal becerileri (Nair, Ravindranath & Thomas, 2013), iş performansları (Robertson & Cooper, 2010) ve iş doyumları (Lin, MacLennan, Hunt &

Cox, 2015) arasında da aynı yönlü ilişkiler bulunmuştur.

Psikolojik iyi oluşun temelde bireylerin sahip olduğu psikolojik sermaye düzeyi ile ilişkili olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalar, bireylerin yüksek düzeyde psikolojik sermayeye sahip olmalarının, onların psikolojik iyi oluşunu pozitif yönde etkilediğine işaret etmektedir (Avey, Luthans, Smith & Palmer, 2010; Choi & Lee, 2014; Luthans & Youseff-Morgan, 2017). Pozitif psikoloji ve pozitif örgütsel davranıştan doğan psikolojik sermaye, ekonomik, sosyal ve beşerî sermayeden oluşan ve her tür sermayenin ana ekseni olarak kabul gören bütüncül bir sermaye türünü ifade eder (Luthans, Luthans & Luthans, 2004; Luthans, Youssef & Avolio, 2007b; Luthans & Youseff-Morgan, 2017). Psikolojik sermayenin her bir bileşeninin diğeriyle ilişkili olduğu, ayrıca örgütsel süreç ve sonuçlara bir bütün olarak etkisinin ayrı ayrı etkisinden daha fazla olduğu belirtilmiştir (Luthans vd., 2007b). Öz yeterliği ve umut düzeyi yüksek bir çalışanın, yalnızca karşısına çıkan ve mücadele gerektiren görevleri kabul etmek için gayret göstermeyeceği, bunun yanında kendisini hedefe ulaştıracak alt hedefleri belirleyip, fırsatları öngörüp, engelleri aşmak için pek çok yol deneyeceği ve bu şekilde daha fazla performans sergileyerek daha fazla iş doyumu elde

4

edeceği belirtilmiştir (Keleş, 2011). İyimserlik ve direncin, öz yeterlik ve umut ile birlikte bulunması durumunda, bireyde kendine güvenin daha fazla olacağı, gereken gayretin gösterilerek alternatif yolların daha iyi aranıp bulunacağı ifade edilmektedir (Luthans, 2002a). Konuyla ilgili Youssef ve Luthans (2007) tarafından yapılan çalışmada, psikolojik sermaye bileşenlerinden umut, iyimserlik ve direncin; çalışanın performansına, iş doyumuna, çalışma mutluluğuna ve işe bağlılığına olumlu etkide bulunduğu sonucu elde edilmiştir. Bu da örgütlerinde olumlu bir iklim yaratarak çalışanlarından en yüksek verimi bekleyen yöneticilerin, çalışanlarının güçlü ve yetersiz yanlarını, kişiliklerine bağlı olarak olumlu ve negatif davranış değişkenlerini anlamak, bunların işlerine olan etkisini belirleyerek daha fazla özveri için neler yapılabileceğini değerlendirmek, diğer bir deyişle psikolojik sermayelerine yatırım yapmak durumunda olduklarını göstermektedir (Keleş, 2011).

Psikolojik iyi oluş ve psikolojik sermayenin çalışanların iş doyumu ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bireylerin normlar, değerler ve beklentiler sisteminden geçerek, iş ve iş koşullarıyla ilgili algılarına ilişkin geliştirdikleri içsel tepkilere (Schneider & Snyder, 1975) ve bireylerin hissettikleri iç huzuruna (Mercer, 1997) işaret eden iş doyumu, aynı zamanda onların işlerine ilişkin genel tutumları (Bakan ve Büyükbeşe, 2004) hakkında bilgi vermektedir. İş doyumundaki artışın bireysel düzeyde genel yaşam doyumuna, ruhsal-fiziksel sağlığa ve davranışlara, örgütsel düzeyde ise verimliliğe ve örgütsel bağlılığa olumlu etkisinin bulunduğu, buna karşın iş doyumundaki düşüklüğün, işe geç kalma, devamsızlık ve işten ayrılma gibi bazı sonuçları ortaya çıkardığı belirtilmiştir (Gürsoy, 2013). Araştırma bulguları küresel rekabet ortamında umutlu, iyimser, özgüvenli ve dirençli çalışanların diğer çalışanlara göre daha dinamik ve iş doyumlarının daha yüksek olduğuna işaret etmektedir (Luthans, Avey, Avolio & Combs, 2006; Luthans vd., 2007a; Youssef & Luthans, 2007).

Alanyazında yapılan çalışmalar, psikolojik iyi oluş ve psikolojik sermaye yapısı ile bireysel ve örgütsel bağlamda birçok faktörün ilişkili olduğunu göstermektedir. Örneğin çalışanların psikolojik sermayesi ile iş performansı, örgütsel bağlılığı, örgütsel destek algısı arasında olumlu ilişkiler bulunduğu Larson ve Luthans (2006); Abbas, Raja, Darr ve Bouckenooghe, (2014); Biçkes, Yılmaz, Demirtaş ve Ayşegül (2014); Aydoğan ve Kaya (2015); Büyükgöze ve Kavak (2017) tarafından yapılan çalışmalarla da kanıtlanmıştır. Bununla birlikte psikolojik sermaye ile iş doyumu arasında (Cheung, Tang & Tang, 2011; Larson & Luthans, 2006; Luthans vd., 2007b; Luthans, Avolio, Avey & Norman, 2007a; Luthans, Norman,

5

Avolio & Avey, 2008; Youssef & Luthans, 2007) ve psikolojik sermaye ile psikolojik iyi oluş arasında (Cole vd., 2009; Avey, Luthans, Smith & Palmer 2010; McMurray, Pirola-Merlo, Sarros & Islam, 2010; Roche Haar & Luthans, 2014; Laschinger, 2014) aynı yönlü ilişkileri saptayan çalışmalar yanında psikolojik sermaye ile iş stresi (Avey, Luthans &

Jensen, 2009), psikolojik sermaye ile devamsızlık (Avey, Patera & West, 2006), psikolojik sermaye ile sinizm ve tükenmişlik (Avey, Wernsing & Luthans, 2008; Çalışkan, 2014; Çetin, Şeşen ve Basım, 2013; Karacaoğlu ve İnce, 2013) arasında ters yönlü ilişkileri saptayan çalışmalar bulunmaktadır. Alanyazında psikolojik sermaye ile psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkiyi inceleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Avey vd. (2010), Luthans vd.

(2007a), Choi ve Lee (2014), Luthans vd. (2007b), Akçay (2012), Abbas vd. (2014) ve Yaşin’nin (2016) çalışmaları bu sınırlı araştırmaların örneklerini oluşturmaktadır.

Öğretmenlerin sahip oldukları psikolojik sermayenin onların iyi oluşunu ne düzeyde yordadığı ve hem içsel (örneğin; zekâ, otonomi, kişilik) hem de dışsal (örneğin; yönetim, ücret, terfi olanakları) özellikleri bulunan iş doyumunun bu ilişkide aracılık etkisinin olup olmadığı konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu çalışma, öğretmenlerin psikolojik sermaye algıları, psikolojik iyi oluşları ve iş doyumları arasındaki ilişki durumunu araştırmayı hedeflemektedir.

Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın amacı öğretmenlerin psikolojik sermaye algıları ile iş doyumları ve psikolojik iyi oluşları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır.

Öğretmenlerin;

1. Psikolojik sermaye algılarının düzeyi nedir?

2. Psikolojik iyi oluşlarının düzeyi nedir?

3. İş doyumlarının düzeyi nedir?

4. Psikolojik sermaye algıları demografik özelliklerine göre değişmekte midir?

5. Psikolojik iyi oluşları demografik özelliklerine göre değişmekte midir?

6. İş doyumları demografik özelliklerine göre değişmekte midir?

6

7. Psikolojik sermaye algıları ile psikolojik iyi oluşları arasındaki ilişkide iş doyumunun aracılık etkisi var mıdır?

Araştırmanın Önemi

Eğitim örgütlerinin hedeflerine ulaşmasında, öğretmenlerin sahip olduğu psikolojik temellerin önemli bir rolü bulunmaktadır. “Okul Öncesinden Lise Sona: Öğretmenler İçin 20 Temel Psikoloji İlkesi” adlı APA (2015) raporunda, öğretmenlerin psikolojik iyi oluşlarının sınıfın her gün başarılı bir şekilde işlemesinin ayrılmaz bir parçası olduğu ve bunun akademik performans ile öğrenmeyi etkilediği öne sürülmektedir. Buna ek olarak 2018 Eğitimi İzleme ve Değerlendirme raporunda (MEB, 2018, s. 145-150), öğretmenlerin bir kısmı öğrenci devamsızlığının bir nedeni olarak düşük öğrenci motivasyonunu öne sürmüştür. Öğrencilerde görülen motivasyon düşüklüğü, öğretmenlerin psikolojik sermaye, psikolojik iyi oluş ve iş doyumu düzeylerinin durumunu düşündürmektedir. Diğer taraftan öğretmenlerin okul ve sınıf çevresini tasarlayan özneler olduğu, bu nedenle onların psikolojik sermaye algıları, örgütsel bağlılıkları ve iş doyumu gibi bazı değişkenler ile arasındaki ilişkileri araştırmanın, okul ve sınıf ortamı ile genel olarak eğitim sistemine olumlu katkılar sağlayabileceği belirtilmiştir (Çakmak ve Arabacı, 2017). Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığının 2015-2019 Stratejik Planında yer alan “hayata hazır, sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi” vizyonunun gerçekleşmesinin, yüksek düzeyde psikolojik sermayeye ve psikolojik iyi oluşa sahip öğretmenler ile mümkün olabileceği düşünülmektedir. Psikolojik sermaye ile ilgili çalışma sayısının uluslararası alanda oldukça fazla olmasına rağmen ülkemizde yapılan çalışma sayısının son derece sınırlı olduğu (Keleş, 2011) ve Türkiye’de pozitif psikolojik sermaye çalışmalarının 2010 yılından itibaren başladığı (Tösten, 2015, s.7) belirtilmiştir. Araştırmanın diğer bir boyutu olan psikolojik iyi oluş olgusunun, Türkiye’de uzun geçmişi olan bir araştırma konusu olmadığı ifade edilmiştir (Göce, 2012, s.8). Dolayısıyla bu araştırmanın ulusal alana katkıda bulunacağı düşünülmektedir.

Psikolojiye sonradan eklenen pozitif psikoloji alanı, geleneksel psikoloji yaklaşımından farklı olarak olumsuz duyguların düzeltilmesi yerine bireysel anlamda yaşama olumlu şeyler katmak ve örgütsel anlamda olumlu örgüt iklimi yaratmakla ilgilenmektedir. Bireyleri daha olumlu hale getiren özelliklerin tanımlanması bakımından pozitif psikoloji bilimi, örgütlere

7

çeşitli katkılar sağlamaktadır (Brandt, Gomes & Boyanova, 2011). Son yıllarda psikolojik sermaye, iş doyumu ve psikolojik iyi oluş kavramının, hem pozitif örgütsel davranış alanı içinde hem de yönetim bilimleri alanında yaygın biçimde araştırılan konular arasında yer aldığı görülmektedir. Parthi ve Gupta (2016) örgütlerin değişken, sürekli büyüme ve iş doyumu elde etmek için işgücünün pozitif psikolojik gelişimine diğer bir deyişle psikolojik sermayelerine yatırım yapmaları gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanında olumlu güçlerini örgüt içinde etkin şekilde kullanabilen çalışanların, örgütsel bağlılık, performans, akademik başarı vb. örgütsel çıktıları, diğer insanlardan daha olumlu etkileyebileceği ifade edilmektedir (Topaloğlu, 2013). Ayrıca olumlu ruh sağlığı, sağlıklı okul iklimini destekleyici öğretmen davranışlarını da teşvik edebilir. Eğitim sürecinde önemli rolleri bulunan öğretmenlerin kendilerine ilişkin psikolojik sermaye, psikolojik iyi oluş ve iş doyumu algı düzeylerinin ortaya konulmasının önemli olduğu, aynı zamanda öğretmenlerin kendilerine ilişkin psikolojik sermaye algılarının iş doyumları ve psikolojik iyi oluşları üzerinde yordayıcı bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir.

Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin psikolojik sermaye algıları ile psikolojik iyi oluşu ve iş doyumu ilişkisini araştırmaktır. Araştırma kapsamında belirtilen amaca uygun olarak bu ilişkiyi gösteren üç boyutlu bir modelin doğruluğu test edilmektedir. Araştırma eğitim sisteminin en önemli ögesi olan öğretmeni, özellikle pozitif psikoloji yaklaşımıyla ele alması açısından önemli bulunmaktadır. Araştırmanın, pozitif psikoloji bağlamında öğretmenler hakkında genel veriler sunması ve geleceğin mutlu öğretmenleri ve mutlu eğitim örgütleri ile ilgili öngörülerin ve politikaların oluşmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Bu konuda ulusal alanda eğitim örgütleriyle yapılmış çalışmaların sınırlı olmasının da ayrıca araştırmayı önemli kılacağı umulmaktadır.

Araştırmanın Varsayımları

• Araştırmaya katılan örneklemin evreni temsil ettiği düşünülmektedir.

• Araştırmaya katılan bireyler ölçekleri içtenlikle cevaplandırmışlardır.

• Araştırma doğrultusunda belirlenen model, öğretmenlerde psikolojik sermaye, psikolojik iyi oluş ve iş doyumu arasındaki ilişkiyi ortaya çıkaracak niteliktedir.

8 Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları

• Araştırmanın evrenini Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü İstatistik Bölümü’nden elde edilen 2016 verilerine göre Ankara ili yedi merkez ilçesi sınırları içerisinde bulunan resmi ortaokullarda görev yapan öğretmenler oluşturmaktadır.

• Psikolojik Sermaye Ölçeği, İş Doyumu Ölçeği ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeğinde yer alan maddeler, araştırmanın kapsamını oluşturmaktadır.

Tanımlar

Psikolojik Sermaye

Bireylerdeki güçlü yanların ve üstünlüklerin ortaya çıkarılması ve sağlıklı insanların daha güçlü ve üretken duruma getirilmesi hedefleyen psikolojik sermaye; ekonomik, sosyal ve beşerî sermayeden oluşan ve her tür sermayenin ana ekseni olarak kabul görmekte ve bütüncül bir yapı arz etmektedir (Luthans vd., 2004; Luthans vd., 2007b; Luthans ve Youseff-Morgan, 2017). Psikolojik sermayenin, öz yeterlik, umut, iyimserlik ve direnç olarak ifade edilen dört bileşeninin herbiri, ölçülebilir, geliştirilebilir ve daha etkili bir örgütsel performans için yönetilebilir ögeler olarak kabul edilmektedir (Luthans vd., 2007a).

Psikolojik İyi Oluş

Psikolojik iyi oluş, bireyin devamlı büyümesi ve gelişmesi, kendine ve geçmiş yaşamına ilişkin olumlu değerlendirmeleri, yaşamının anlamlı ve amaçlı olduğuna inanması, nitelikli ilişkilere sahip olması, yaşamını ve etrafındaki dünyayı etkili bir şekilde yönetebilme kapasitesi ile başkalarından bağımsız karar verebilme becerisi gibi anlamlara gelmektedir (Keyes, Shmotkin & Ryff, 2002; Ryff, 1989a; Ryff & Keyes, 1995; Ryff & Singer, 2006).

Psikolojik iyi oluş düzeyleri yüksek olan bireylerin akademik başarıları, başarılardan memnun olma dereceleri ve stresli durumlarla baş etme düzeylerinin de yüksek olduğu bulunmuştur (Trucchia, Lucchese, Enders & Fernández, 2013).

İş Doyumu

İş doyumu, bireylerin normlar, değerler ve beklentiler sisteminden geçerek, iş ve iş koşullarıyla ilgili algılarına ilişkin geliştirdikleri içsel tepkilerini (Schneider & Snyder, 1975), bireylerin hissettikleri iç huzurunu (Mercer, 1997) ve onların işlerine ilişkin genel

9

tutumlarını (Bakan ve Büyükbeşe, 2004) içerir. İş doyumundaki artışın bireysel düzeyde genel yaşam doyumuna, ruhsal-fiziksel sağlığa ve davranışlara, örgütsel düzeyde ise verimliliğe ve örgütsel bağlılığa olumlu etkisinin bulunduğu, buna karşın iş doyumundaki düşüklüğün işe geç kalma, devamsızlık ve işten ayrılma gibi bazı sonuçları ortaya çıkardığı belirtilmiştir (Gürsoy, 2013).

10

BÖLÜM II

Benzer Belgeler