• Sonuç bulunamadı

Tam seramik restorasyonlar üstün estetik özellikleri ve yüksek biyouyumlulukları nedeniyle son yıllarda sıklıkla kullanılmaya başlamıştır [83, 134]. CAD/CAM sistemlerinin 1980’lerde geliştirilmesiyle tam seramik restorasyonların üretimi için birçok materyal kullanıma girmiştir. Bu materyaller arasında lityum disilikatla güçlendirilmiş cam seramik olan IPS e.max diş yapısını taklit edebildiği ve mükemmel bir estetik sağladığı için tercih edilmektedir [135]. Lityum disilikat seramiklerin; hem anterior hem de posterior kuronların, implant destekli kuronların, distaldeki dayanağı 1. premolar dişe kadar olan 3 üyeli köprülerin, inley-onley ve veneerlerin üretiminde kullanımı önerilmektedir [135, 136].

Monolitik restorasyonlarda eksik diş dokusu, bağlantı içermeyen tek bir materyal kullanılarak tamamlanmaktadır. Monolitik restorasyonlar, yıllardır inley ve parsiyel kuron restorasyonların preslenerek veya CAD/CAM sistemleriyle üretiminde altın standart olmuştur. Optimum koşularda homojen olarak üretilen prefabrike blokların kullanılmasıyla yüksek kalitede restorasyonlar elde edilmektedir. Veneerleme gerekmediği için kırılmaya yatkın ara yüzler olmadan ve bükülme direnci, termal genleşme katsayısı gibi önemli özellikleri açısından farklı olan materyalleri bir arada kullanmaya gerek kalmadan restorasyonların üretimi mümkün olabilmektedir [81]. Monolitik restorasyonların popüleritesindeki bu artış ekonomik avantajlarına da bağlanabilir. Öncelikle bu restorasyonlar daha az üretim aşaması gerektirmektedir ve tamamıyle bilgisayar destekli sistemler tarafından üretilmeleri nedeniyle daha az insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır [82–84].

Y-TZP seramikler, 1990’lı yılların başında diş hekimliğine girmiş ve diğer tam seramik sistemlerle karşılaştırıldığında yüksek mekanik dirence sahip olması ve CAD/CAM sistemlerinin de yaygınlaşmasıyla seramik restorasyonlarda altyapı materyali olarak kullanılmaya başlamıştır [24, 137, 138]. Zirkonya seramiklerin opak yapısı restorasyonların estetik görünümünü kısıtlamaktadır. Bu nedenle zirkonya altyapılar genellikle feldspatik seramiklerle veneerlenerek kullanılmaktadırlar [68]. Ancak bu çift tabakalı yapı zirkonyanın mekanik özelliklerini değiştirmekte ve veneer porseleninde chipping kırıklarını tetiklemektedir [71]. Bu problemin üstesinden gelmek için üretilen monolitik zirkonya bloklar günümüzde sıklıkla tercih edilmeye başlamıştır. Monolitik

zirkonya restorasyonlar veneer porseleni olmaksızın direkt olarak üretilirler [83, 85, 139].

Monolitik zirkonya restorasyonların üretimi daha yüksek translusenside ve renklendirici pigmentlerin ilave edildiği modifiye Y-TZP’nin geliştirilmesiyle mümkün olmuştur [85].

Monolitik Y-TZP restorasyonların avantajları; preparasyon miktarının azaltılmasına olanak sağlaması ve bu kalınlıklarda diğer tam seramik sistemlerle karşılaştırıldığında yüksek mekanik direnç gösterebilmesidir [82–84, 139, 140].

Ağız içi rehabilitasyonda kullanılan materyallerin renk stabilitesi ve mekanik özellikleri önemlidir. Ağız içi ortamın seramikler üzerine olumsuz etkileri olabilmekte; nem, beslenme alışkanlıkları ve ısı değişiklikleri gibi çeşitli faktörler porselenlerin fiziksel özelliklerini değiştirebilmekte ve renk değişimine elverişli restorasyonları etkileyebilmektedir [141, 142]. Renk değişimi klinik olarak kabul edilebilir seviyenin üstünde olursa restorasyon başarısız olur ve yenilenmesi gerekebilir [141]. İn vitro çalışmalarda hızlandırılmış yapay eskitme ağız içi ortamı simüle etmekte [103, 143] ve seramiklerde zamanla meydana gelebilecek renk değişikliğinin tahminine olanak sağlamaktadır [144, 145].

Polisaj ve glaze porselenlerde parlak yüzeylerin elde etmede kullanılan iki yöntemdir [146–148]. Monolitik restorasyonların CAD/CAM sistemleri ile hassas üretimi protezlerin ağızda yerleştirilmesi sırasında okluzal uyumlama gereksinimini ortadan kaldırmaz. Bu nedenle okluzal uyumlama sonrasında yüzeylerin etkin olarak polisajlanması gerekmektedir. Klinikte yapılan okluzal uyumlama sonrası reglaze gereksinimini ortadan kaldırmak, zamanla aşınan glaze tabakası nedeniyle ortaya çıkan pürüzlü yüzeylerin karşıt dişte oluşturduğu aşınmaya engel olmak için polisaj işlemi öne çıkmaktadır [4, 86, 149].

IPS e.max Press materyali; klinik başarısı ve estetik özelliklerininin üstün olması sebebiyle klinikte sıklıkla tercih edilmektedir. Bu nedenle bu materyalde etkin polisajı sağlayacak klinik kullanıma uygun prosedürler gerekmektedir. Ancak literatürde farklı yüzey bitirme ve polisaj yöntemlerinin IPS e.max Press materyalinin üzerine etkileri hakkında bilgi kısıtlıdır [136].

Monolitik zirkonyada polisaj; partikül büyüklüklerine ve okluzal uyumlama için gerekli aşındırma miktarına bağlı olarak klinikte uzun vakit alabilmektedir. Glaze tabakasının çabuk aşınması da monolitik zirkonyanın pürüzlü freze yüzeyinin açığa çıkmasına yol

açmaktadır [4]. Ayrıca pürüzlü zirkonya yüzeyi karşıt minede aşınmayı artırırken yüzeyin nemli ağız ortamına doğrudan açılması düşük ısı bozulmasını (LTD) tetiklemektedir [4, 86, 150–152]. Literatürde bu seramik sistemlerde en düzgün yüzeyi sağlayan ve ağız içinde yıllarca kullanıma dayanıklı ideal polisaj yöntemleri hakkında bilgi veren çok az sayıda çalışma vardır [4].

Seramik sistemlere uygulanan farklı bitim protokolleri yüzeye gelen ışığın yansıma davranışını etkilediği için translusensi ve renk değişimlerine neden olmaktadır [153, 154].

Ancak literatürde yüzey işlemlerinin monolitik zirkonya ve lityum disilikat restorasyonların optik özellikleri üzerindeki etkisini karşılaştıran çalışmaların kısıtlı olduğu görülmektedir [83, 148, 154]. Bu nedenle çalışmamızda farklı yüzey işlemleri uygulanmış monolitik seramik sistemlerde eskitme sonrası renk ve translusensi değişimlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Protetik tedavilerde çeşitli endikasyonlarla kullanılan monolitik materyallere feldspatik seramik, rezin nano seramik, kompozit rezin, lityum disilikat ve monolitik zirkonya örnek verilebilir [81]. Lityum disilikat cam seramikler geleneksel porselenlere kıyasla daha iyi mekanik özellikler sergilerken mükemmel optik özelliklere de sahiptir. Ancak zirkonyayla kıyaslandığında mekanik özellikleri daha düşük olmasına rağmen translusensisi daha yüksektir. Çeşitli translusensi seviyelerinde ve farklı renklerde üretilebilen lityum disilikat yüzey karakterizasyonu uygulanarak monolitik restorasyonlarda yaygın olarak kullanılmaktadır [155, 156]. Çalışmamızda lityum disikatla güçlendirilmiş cam seramik olan IPS e.max Press LT (üretici firmanın önerileri doğrultusunda monolitik restorayonlarda LT ingotları endike olduğu için) zirkonyayla kıyaslanmıştır. Piyasada mevcut translusent zirkonyalar arasında olan Zirkonzahn Prettau zirkonya klinikte çoğunlukla tercih edilen bir materyal olması nedeniyle çalışmamızda kullanılmıştır.

Monolitik zirkonyada venerlenmiş zirkonyanın estetik özelliklerine ulaşabilmek için farklı yöntemler kullanılmaktadır [85, 157, 158]. Bu yöntemler arasında sinterizasyon öncesi evrede yapılan renklendirme rengin içyapıdan yansımasına olanak tanıyarak optik özellikleri geliştirmekte ve daha iyi renk uyumunu sağlamaktadır [148, 159]. Zirkonya restorasyonları renklendirmede iki temel yaklaşım mevcuttur [148]. Bu yaklaşımlardan birinde blokların üretiminde preslenen zirkonya tozuna çeşitli metalik pigmentler eklenmektedir. Diğerinde ise restorasyonlar freze edildikten sonra renklendirici

solüsyonlara daldırılmaktadır [154, 160]. Yılmaz ve Ulusoy [158] çalışmalarında farklı renklendirme tekniğinin translusensi üzerinde anlamlı etkisinin olmadığını ancak kromanın zirkonya altyapıların translusensilerini etkilediğini bildirmişlerdir.

Çalışmamızda kullanılan zirkonya Zirkonzahn Prettau’da ise sadece renklendirilmemiş blok üretimi mevcuttur. Bu nedenle sinterizasyon öncesinde üretici talimatları doğrultusunda uygun renklendirici solüsyona daldırılarak renklendirilmiştir. Diğer materyal grubu olarak kullanılan IPS e.max Press LT ingotların ise farklı renklerde üretimi mevcuttur.

Restorasyonlarda doğal görünümün elde edilmesi translusensi özelliğine bağlıdır [5, 66].

Bu nedenle restoratif madde seçiminde translusensi özelliği önemli bir faktördür [161].

Translusensi özelliğinin azalması gelen ışığın materyalin içinde dağılmasıyla ilgilidir. Y-TZP seramiklerde gelen ışığın materyalin içinde dağılmasına 3 yapı sebep olmaktadır; [85]

1. Tanecik boyutları

2. Alümina ve diğer katkı maddeleri

3. Sinterleme sonrası yapıda kalan gözenekler (residüel porlar).

Zirkonyanın translusensi ve estetik özelliklerini arttırmak için blokların üretim sürecinde ve sinterizasyon sıcaklıkları ve sürelerinde çeşitli modifikasyonlar yapılmıştır [80]. Bruxzir (Glidewell) ya da Lava Plus (3M Espe) bunlara örnek verilebilir. Bruxzir de içeriğindeki alümina çıkarılarak, sinterizasyon sıcaklığı (1530 °C) ve süresi arttırılarak translusensi özelliği arttırılmıştır. Lava Plus’ta ise yapısındaki alüminanın azaltılmasına ek olarak sinterizasyon süresi ve sıcaklığını düşürmek böylelikle tanecik boyutunu küçültmek için blok kompozisyonunun yoğunluğu arttırılmıştır [80]. Sinterizasyon koşullarının (sıcaklık-süre) monolitik zirkonyanın rengi, translusensisi üzerine etkisinin değerlendirildiği bir çalışmada süresi ve sıcaklığı arttıkça translusensinin arttığı ve istenen rengin eldesinin kolaylaştığı bildirilmiştir [162].

Sulaiman ve arkadaşları [163], yarı stabilize ve tam stabilize (Zirkonzahn Prettau kısmen stabilize, Prettau Anterior tam stabilize) monolitik zirkonyanın optik özellikleri üzerinde renklendirme ve vakumla sinterleme işleminin etkilerini değerlendirmişlerdir. Çalışma sonucunda renklendirmenin tam stabilize zirkonyada translusensiyi düşürürken iki grupta

da yüzey parlaklığını arttırdığı vurgulanmıştır. Vakumla sinterlemenin kısmi sinterize grupta translusensiyi artırdığı iki zirkonya türünde de minimal faydalar sağladığı bildirilmiştir. Çalışmamızda kullanılan Zirkonzahn Prettau örnekler üretici firmanın önerileri doğrultusunda Zirkonofen 600 fırınında 5. program olan 1600 °C’de 8 saat süreyle sinterize edilmiştir.

Heffernan ve arkadaşları [63], 6 farklı altyapı seramiğini (IPS Empress, IPS Empress 2, In-Ceram Alumina, In-In-Ceram Spinell, In-In-Ceram Zirconia ve Procera AllIn-Ceram) translusensi açısından değerlendirmişlerdir. Araştırmacılar kontrol grubu olarak metal destekli porselen ve standart olarak veneer seramiği olan Vitadur Alpha ile karşılaştırıldıklarında en opak materyalin In-Ceram Zirkonya, CR değerinin ise metal destekli porselenle aynı değerde yani 1 bulunduğunu (tamamen opak) belirtmişlerdir. Çalışmada 0,5 mm kalınlıkta hazırlanan örneklere ek olarak IPS Empress ve IPS Empress 2 seramikleri üretici firma talimatları doğrultusunda 0,8 mm olarak da hazırlanmış kalınlık arttıkça translusensinin azaldığı bildirilmiştir. Araştırmacılar en translusentten en opağa doğru sıralamanın Vitadur Alpha (standart) _In-Ceram Spinell _ Empress, Procera, Empress 2 _ In-Ceram Alumina _ In-Ceram Zirconia, metal destekli porselen olduğunu belirtmişlerdir. Vitadur Alpha (Vita Zahnfabrik, Bad Säckingen, Almanya) ve In-Ceram Spinell (Vita Zahnfabrik) in diğerlerine kıyasla en translusent 2 seramik olduğu vurgulanmıştır. Baldissara ve arkadaşları [62], CAD/CAM sistemleri ile yapılan 8 farklı zirkonya altyapının (Lava Frame 0,3 ve 0,5 mm, IPS e.max ZirCAD, VITA YZ, Procera AllZircon, Digizon, DC Zircon, and Cercon Base) ışık geçirgenliğini incelemişler ve kontrol grubu olarak 0,5 mm kalınlıkta lityum disilikat seramik (IPS e.max) ile karşılaştırmışlardır. Lityum disilikat seramiğin translusensisi zirkonya gruplardan belirgin şekilde daha yüksek bulunmuştur.

Araştırmacılar en yüksek ışık geçirgenliğini 5x103 lux olarak IPS e.max için belirtirken, en düşük 0,4 mm kalınlıktaki Cercon için 2,1x 103 lux olarak bildirmişlerdir. Araştırmacılar zirkonya altyapı grupları arasında en yüksek translusensi gösteren grubun 3,6 x 103 lux değeriyle 0,3 mm kalınlıkta Lava Frame zirkonya olarak belirtmişlerdir. Ancak restorasyonlarda veneer porseleni desteksiz kalacağı için bu kadar ince zirkonyanın klinik kullanımının sakıncalar yaratabiliceği bildirilmiştir. Sulaiman ve arkadaşları [164], 4 farklı kalınlıkta hazırlanan farklı monolitik zirkonya çeşitlerinde ışık geçişini karşılaştırmışlar, markadan bağımsız olarak kalınlık arttıkça ışık geçirgenliğinin düştüğünü belirtmişlerdir.

Awad ve arkadaşları [165], kalınlığa göre çeşitli CAD/CAM materyallerinin translusensi özelliklerini değerlendirmişler translusensiyi en çok kalınlığın etkilediğini ve bunu takiben

materyal çeşidinin de rolü olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda kullanılan lityum disilikat seramiğin zirkonya seramiklere kıyasla düşük mekanik özellikleri nedeniyle monolitik kuron restorasyonlarında üretici firma tarafından tavsiye edilen kalınlığı en az 1,5 mm dir bu nedenle örnekler kliniği simüle edecek şekilde 1,5 mm kalınlığında hazırlanmıştır [156, 166]. Test edilen sistemlerin optik özellikleri, daha yüksek bir kalınlığa sahip olduğunda farklılık gösterebilir. Bu nedenle çalışmamızda materyaller arasında standardizasyonu sağlamak için monolitik zirkonya örnekler de 1,5 mm kalınlıkta hazırlanmıştır.

Restorasyonlarda uygun okluzyon ve estetiğin sağlanması, aşırı okluzal yüklemelerin, prematür kontakların giderilmesi için ağız içi uyumlamalar kaçınılmazdır [147]. Bu uyumlamalar sırasında bozulan glaze tabakası nedeniyle yüzeyin tekrardan glazelenmesi işlemi ekstra randevular gerektirmektedir. Ayrıca tekrarlayan fırınlamalar seramiklerin yapısında bozulmalara sebep olabilmektedir. Glaze işleminin aksine polisaj ise hekim tarafından aynı seansta kolaylıkla yapılabilmektedir [167]. Dayanıklılık sebebiyle bazı seramiklere ağız içi uyumlamalar ancak adeziv simantasyon gerçekleştirildikten sonra yapılabilmektedir [147]. Yeniden glaze işleminin mümkün olmadığı bu gibi durumlarda da polisaj işlemi en iyi alternatiftir [4, 147].

Diğer yandan bazı diş hekimleri zirkonyanın sertliği nedeniyle daha aşıdırıcı olduğu inanışına sahiptir. Üstelik zirkonyanın glazelenmesinin aşınmayı engellediğine dair kesin kanıt bulunmamaktadır [86]. Glaze tabakasının çabuk aşınması da monolitik zirkonyanın pürüzlü freze yüzeyinin açığa çıkmasına yol açmaktadır [4, 86]. Zirkonya homojen ve ince tanecikli mikroyapıya sahip olduğu için iyi polisaj yapılabilmektedir. Mine aşınması üzerine yapılan güncel çalışmalarda iyi polisaj yapılmış zirkonyanın çeşitli dental materyaller arasında en az aşındırıcılığa sahip olduğu belirtilmiştir [86]. Bu nedenle yüksek çiğneme basıncı alan bölgelerde polisaj önerildiği, estetik nedenlerle glaze uygulaması zorunluysa da glaze öncesi polisajın yapılması gerektiği bildirilmiştir [168].

Janjavula ve arkadaşları [168], monolitik zirkonya örneklerin aşındırıcılığının veneer seramikle benzer olduğunu, Kim ve arkadaşları [169] lityum disilikat ve feldspatik porselenden daha az, Preis ve arkadaşları [170]’da benzer olarak lityum disilikatdan daha az olduğunu bildirmişlerdir.

Janjavula ve arkadaşları [168], Stawarczyk ve arkadaşları [157], Jung ve arkadaşları [87]

ve Mörmann ve arkadaşları [171], yaptıkları farklı çalışmalarında polisaj uygulanan monolitik zirkonya örneklerin glaze uygulananlara kıyasla karşıt minede daha az aşındırıcı olduğunu belirtmişlerdir Lityum disilikat materyalinde (IPS e.max CAD) de yapılan çalışmalarda Mohammadibassir ve arkadaşları [136] polisaj işleminin glaze ve reglaze den daha düz yüzeyler sağladığını, Silva ve arkadaşları [135] ise inceledikleri polisaj işlemlerinin yüzey pürüzlülüğünü azaltmada etkin olduklarını belirtmişlerdir.

Yapılan diğer çalışmalarda da polisajlı yüzeylerin glaze işlemine kıyasla daha düzgün ve daha az aşındırıcı olduğu belirtilmiştir [86, 172]. Bu nedenle çalışmamızda yüzey işlemi olarak glaze ve polisaj işlemi uygulanmıştır.

Zirkonya yüksek sertlikte olmasına neden olan homojen polikristalin bir yapıya sahiptir bu nedenle geleneksel polisaj sistemleri tatmin edici bir parlatma sağlayamazlar [86, 149, 150]. Zirkonya için elmas gibi yüksek sertlikte partiküller içeren lastiklerden oluşan polisaj kitleri geliştirilmiştir. Ancak mevcut zirkonya polisaj sistemlerinin içerik ve polisaj etkinliklerini karşılaştıran çalışmalara ihtiyaç vardır [149].

Huh ve arkadaşları [149], 6 farklı zirkonya polisaj sisteminin içeriğindeki materyalleri, performansını, uygulama süresiyle (60 sn ve 120 sn) bağlantısını ve faz transformasyonu üzerindeki etkisini değerlendirmişlerdir. Araştırmada incelenen tüm polisaj sistemlerinin klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar verdiği, uygulama sürelerinin performansa etki etmediği belirtilmiştir. Çalışmada polisaj sistemlerinin faz değişiminde etkisinin olmadığı, tüm sistemlerin içeriğinin elmas ve silikon karbit ağırlıklı olduğu bildirilmiştir.

Goo ve arkadaşlarının [173], silikon karbit veya elmas içeren 5 farklı polisaj sisteminin monolitik zirkonyanın yüzeyi üzerine etkisini değerlendirdikleri çalışmada silikon karbit içeren parlatıcıların, elmas içeren sistemler kadar etkin olmadığı, zirkonyada kullanım için tasarlanan ürünlerin daha iyi performans gösterdiği belirtilmiştir.

Benzer şekilde farklı yüzey bitirme ve polisaj yöntemlerinin IPS e.max Press üzerine etkileri hakkında bilgi kısıtlıdır [136]. Silva ve arkadaşları [135], lityum disilikat seramiğe (IPS e.max CAD) uygulanan polisaj sistemlerinin etkinliğini değerlendirmişler; elmas içerikli polisaj kiti ve lastiği uygulanan gruplarda etkin polisajın sağlandığını

belirtmişlerdir. Mohammadibassir ve ark [136], glaze, reglaze ile karşılaştırdıklarında elmas içerikli iki polisaj sistemini de lityum disilikat seramiğin (IPS e.max CAD) yüzey pürüzlülüğü üzerine etkisini başarılı bulmuşlardır. Çalışmamızda kullanılan polisaj sistemlerinin seçiminde zirkonya ve lityum disilikat materyalleri için tasarlanmış olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca çalışmamızda kullanılan polisaj kiti ve patı elmas içeriklidir.

Chavali ve arkadaşları [174] Y-TZP seramiğe (Zenostar Zr Translucent) 3 farklı hızda (5 000, 15 000, and 40 000 rpm) uygulanan iki farklı polisaj sistemini parlaklık, pürüzlülük açısından glaze grubuyla ve birbirleriyle karşılaştırmışlar ve ısı oluşumu üzerine etkisini değerlendirmişlerdir. Çalışmada 15 000 rpm hız önerilmiş, 40 000 rpm nin parlaklığı ve yüzey pürüzlülüğünü etkilemediğini ve süreci hızlandırmadığı ayrıca zirkonyanın yapısını zayıflatan ısı artışına sebep olduğu, 5 000 rpm nin ise yeterli parlaklığı sağlayamadığı bildirilmiştir. Ayrıca iki polisaj sisteminin ise glaze grubuyla karşılaştırılabilir sonuçlar verdiği belirtilmiş ve klinik kullanımı önerilmiştir. Çalışmamızda polisaj materyalleri örnek yüzeylerine elektrikli mikromotor vasıtasıyla tek bir araştırıcı tarafından uygulanırken mikromotorun devri üretici firmaların önerileri doğrultusunda ayarlanmıştır.

Tüm cila grupları için materyalin bükülme dayanımına etkileri düşünülerek 10 000 rpm’in aşılmamasına dikkat edilmiştir.

Çalışmalarda farklı seramik sistemlerde elmas polisaj patlarının polisaj işleminin sonunda kullanılmaları yüzey pürüzlülüğünü azaltırken tek başına etkinliklerinin yeterli olmadığı belirtilmiştir [147, 153]. Silva ve arkadaşları [135], lityum disilikat seramiğe (IPS e.max CAD) polisaj lastiği ve kitinin (3 aşamalı lastik) uygulandığı gruplarda etkin polisajın sağlandığını sadece polisaj patlarının uygulandığı örnek gruplarının ise pürüzlü bulunduğunu belirtmişlerdir. Mohammadibassir ve arkadaşları [136], lityum disilikat seramiğe (IPS e.max CAD) optrafine polisaj kiti (2 aşamalı polisaj lastiği takibinde polisaj patı) ve D-Z polisaj kiti (3 aşamalı polisaj lastiği) uyguladıklarında en düzgün yüzeyi optrafine grubuna ait bulmuşlar; nedenini optrafine grubundaki ekstra aşama olan polisaj patı uygulamasına bağlamışlardır.

Sarac ve arkadaşları [153], farklı polisaj yöntemlerinin (polisaj patı, polisaj çubuğu, polisaj lastiği, polisaj kiti ve bunların kombinasyonu) feldspatik seramik üzerine etkisini değerlendirdikleri çalışmalarında; en pürüzlü yüzeylerin polisaj patı ve çubuğunun tek başına kullanıldığı gruplarda, en düzgün yüzeylerin ise polisaj kiti ve kombinasyonlarının

uygulandığı gruplarda gözlendiğini belirtmişlerdir. Karagoz-Motro ve arkadaşları [175], IPS e.max Ceram’a uygulanan farklı yüzey işlemlerini karşılaştırdıklarında polisaj patının yüzey pürüzlülüğünü gidermede yetersiz olduğunu ancak polisaj lastiklerini takiben uygulanan polisaj patı sonrası yüzey pürüzlülüğünde etkin azalmanın gerçekleştiğini bildirmişlerdir. Bu nedenle çalışmamızda polisaj patının tek başına uygulanması yerine polisaj lastiklerinden oluşan 3 aşamalı polisaj kiti ve takibinde polisaj patı uygulaması tercih edilmiştir.

Görsel renk ölçümü ile karşılaştırıldığında, cihazlarla yapılan renk ölçümü; objektif olması, rakamsal olarak ifade edilebilmeleri ve hızlı elde edilebilmeleri gibi avantajlar sağlamaktadır [108]. Renk ölçümü için günümüzde kullanılmakta olan cihazlar;

kolorimetreler, spektroradyometreler, spektrofotometreler, dijital kamera ve görüntüleme sistemleridir [93, 95, 108].

Bazı araştırmacılar, diş hekimliğinde restorasyon için kullanılan materyallerle hem görsel yöntem ile hem de renk ölçüm cihazı kullanarak yaptıkları renk ölçümlerini karşılaştırmışlardır. Judeh ve arkadaşları [130], Easyshade ile yapılan renk ölçümlerinin güvenilirliğinin Vita Classical skalası ile yapılan görsel ölçüme kıyasla 5 kat daha başarılı bulunduğunu belirtmişlerdir. AlSaleh ve arkadaşları [176]’da Easyshade’in Vita Classical skalasıyla karşılaştırıldığında spektrofotometrik renk analizinin daha doğru sonuçlar verdiğini bildirmişlerdir. 3D-Master Tootguide skalasıyla Easyshade Compact’ı karşılaştırdığı çalışmalarında Bahannan [177] ve Browning ve arkadaşları [178], cihazla yapılan renk seçiminin daha başarılı olduğunu bildirmişlerdir. Silva ve arkadaşları [128]’da spektrofotometre kullanılarak hazırlanan kuronlarda daha iyi renk uyumunun elde edildiğini belirtmişlerdir.

Spektrofotometreler yüzey renklerinin ölçülmesinde en sık kullanılan cihazlardır.

Kolorimetrelerden farklı olarak metamerizmi de ayırt edebilirler [96, 121]. Kim-Pusateri ve arkadaşları [179], ve Dozic ve arkadaşları [180], spektrofotometrelerin kolorimetrelerden daha üstün olduğunu destekler sonuçlara ulaşmışlardır. Lehmann ve ark’nın [181], Easyshade, Easyshade Compact, Shadepilot ve Shade Vision olmak üzere 4 cihazı spektrofotometrik referans sistemiyle (The Evolution 6001) karşılaştırdığı çalışmada tüm cihazların tekrarlanabilirliğinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Zenthofer ve arkadaşları [182], Vita Easyshade Advance ile Vita Easyshade Compact’ı tekrarlanabilirlik, cihazlar

arası güvenilirlik ve doğruluk açısından karşılaştırmış; Advance’in klinik uygulamalarda daha doğru sonuçlar verdiğini, iki cihazın da doğruluk ve güvenilirlik açısından klinik olarak yeterli olduğunu vurgulamışlardır. Söz konusu avantajları nedeniyle çalışmamızda VITA Easyshade Advance spektrofotometre cihazı kullanılmıştır.

Hedef bölgenin aydınlatılmasını bünyesindeki beyaz LED ışık kaynağıyla yapan cihazın üreticileri, ölçümlerin aydınlatma ve ortam koşullarından etkilenmeyeceğini iddia etmektedir [125]. Ancak çalışmamızda çevre koşullarının standardizasyonu nedeniyle tüm ölçümler D65 ışık kaynağı ile aydınlatılan renk ölçüm kutusunda gerçekleştirilmiştir.

Arka plandaki materyalin, seramik örneklerin görünümü üzerindeki etkisi kanıtlanmıştır.

Beyaz, gri ve siyah gibi nötral renkler, renk tonu bulunmayan renkler olarak

Beyaz, gri ve siyah gibi nötral renkler, renk tonu bulunmayan renkler olarak

Benzer Belgeler