• Sonuç bulunamadı

Endometriozis üreme çağındaki kadınların %10’unda, infertilite nedeni ile araştırılan kadınların % 50’sinde, pelvik ağrısı olan kadınların ise %70’inde rapor edilen yaygın bir hastalıktır. Endometriozis, çevresel ve epigenetik fak- törlerin ön planda rol oynadığı, saf genetik varyasyonların rolünün daha az ol-

56

duğu hormona bağımlı inflamatuar bir hastalıktır. Endometriozisin tanısında, optimal tedavi ve takibinde hala zorluklar yaşanmaktadır. Hastalığın klinik be- lirti ve semptomları, erken tanı konmasında yardımcı olmak için yetersizdir.

Endometriozis doğurganlığı olumsuz yönde etkilemekte olup üremeyi bozsa da genellikle gebe kalabilmeyi tamamen engellemez. Cerrahi ve ovul- yasyon indüksiyonu ile IUI ve YÜT kombinasyonu bu kadınların gebe kalma olasılığını arttırmaktadır. Endometriozisli kadınların % 30 - 50’sinin infertil olduğu tahmin edilmektedir (230) (231). İnfertilite şikayeti ile başvuran kadın- ların % 25-50’sinde endometriozis olduğu düşünülmektedir (232) (233).

Endometriozis ve endometrioma tedavisinde uygulanan over cerrahisi over rezervini azaltabilir. Azalmış over rezervi anti-Müllerian hormon (AMH) düzeyi ile değerlendirilebilir. Genellikle geçirilmiş cerrahi sonrası AMH düze- yi azalmaktadır. AMH’nin overdeki cerrahi travma nedeniyle mi, yoksa normal over dokusu ve foliküllerin eksize edilmesi nedeniyle mi azaldığı belirsizdir. Çalışmamızda AMH (ng/mL) düzeyi, elde edilen oosit sayısı ve metafaz II’ye ilerleyen oosit sayısı kontrol grubunda çalışma grubuna göre daha yüksek dü- zeyde saptanmıştır. Bu da endometriozisin over rezervini etkilediğine dair lite- ratüre katkı sağlamaktadır.

İnflamatuvar yanıt sonucunda ovarian, peritoneal, tubal ve endometrial fonksiyon bozulmakta ve kusurlu follikülogeneze, fertilizasyona ve implantas- yona yol açmaktadır.

Son yıllarda, artan sayıdaki çalışmalardan elde edilen sonuçlara gö- re,miRNA'ların endometriozis patogenezinde ve endometriotik lezyonların oluşumunda rol oynadığını düşündürmektedir . Biz bu çalışmada, endometri- ozisin oosit kalitesine etkisinde miRNA’ların yerini belirlemek için endomet- riozisli hasta ve kontrol gruplarının follikül sıvısı ve periferik kanında (serum) miRNA’ların ekspresyon farklılıklarını araştırdık. miRNA ekspresyon seviye- sini belirlemek için qRT-PCR testi kullanılmıştır. Çalışmamızda aynı zamanda gruplar arasında serum ve follikül sıvısında miRNA ekspresyonları arasında ki farklılıkları da araştırılmıştır.

57

Bir doku biopsisi çalışmasının sonucuna göre ötopik endometrial doku ile kıyaslandığında endometriotik odakta miR-451 ekspresyonunun kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır. miR-451’in artmış ekspresyonunun endometriozis patogenezindeki rolü hücre proliferasyonu ve invazyonunu bozması ile ilişkilendirilmiştir (325).

Bizim çalışmamızda ise miR-451a ekspresyon düzeyinin follikül sıvı- sında kontrol grubuna göre daha düşük ekspresyon gösterdiği bulunmuştur.

Yapılan çalışmalarda miR-142’nin ekspresyon düzeyi endometriozis patogenezinde farklılık göstermekte olup, artmış ekspresyonunun endometrio- zis patogenezindeki rolü IL-6 ekspresyonundaki azalma ile ilişkilendirilirken, miR-142’nin azalmış ekspresyonu ise endometriozis patogenezinde JAK/ STAR aktivasyonu ile açıklanmıştır (326). Çalışmamızda miR-142-5p’nin ekspresyonu endometriozis hastalarının folikül sıvında, kontrol grubu hastala- rına göre azalmış ekspresyona sahipti.

Literatür taramasında miR-135a/b ve miR-199a endometriozise sekon- der infertilite ile anlamlı şekilde ilişkili bulunmuştur. Çalışmalar yüksek miR- 135a/b ekspresyonunun hedef geni olan HOXA 10’ un azalmış regülasyonuna yol açmaktadır. Bu da endometrial reseptiviteyi azaltarak infertiliteye yol aç- maktadır (327). Çalışmamızda, miR-135b’nin ekspresyon düzeyi gruplar ara- sında farklılık göstermemişti. miR-199a ise endometriozis grubunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında follikül sıvısında anlamlı derecede düşük eksp- resyona sahipti. Endometriozis dokusunda bu miRNA'nın up-regülasyonunun IKK / NF-κB yolunu baskılayarak ve IL-8'i down-regüle ederek hücre invaz- yonunda zayıflamaya neden olduğu gösterilmişken, çalışmamızda da olduğu gibi bu miRNA’nın down regüle olması hücre invazyonunu desteklemektedir (321). Ek olarak, 199a' nın azalmış ekspresyonu, COX-2 üretimini ve hücre proliferasyonunu desteklemektedir.

miR-145-5p çeşitli çalışmalarda endometriozsli hastaların serum ve dokularında artmış ekspresyona sahip olsa da (291) (328) (329), bizim çalış- mamızda her iki grupta serum ve follikül sıvısında anlamlı farklılık gösterme-

58

miştir. miR-145-5p’nin artmış ekspresyonu, apoptoza direnci indükleyerek ve proliferasyonu artırarak endometriozis patogenezine katkı sağlamaktadır (330). miR-20a, birden fazla çalışmada azalmış ekspresyon sergilemiştir (331) (332). miR-20a ve hipoksi, endometriotik lezyonların gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır (333).

Hipoksi, prostoglandinlerin sentezini, anjiyogenezi, östradiol sentezini, HIF (hipoksi indüklenebilir faktör) ve VEGF (vasküler endotelyal büyüme fak- törü) gibi büyüme faktörlerini indükler (334). Bu büyüme faktörleri miR- 20a'nın hedefidir. miR-20a'nın diğer hedefi olan VEGF-A, endometriotik odaklarda anormal anjiyogeneze yol açar. Bu durum endometriotik odaklarda yapısal olarak yükselmiş HIF1α (335) (336) (337) ve VEGF (338) (339) sevi- yelerinin gösterilmesiyle doğrulanmıştır . Ayrıca miR-20a, TGF-β ve IL-8'i de hedeflemektedir. Bu nedenle miR-20a' nın azalmış ekspresyonu, bu sitokinle- rin artan konsantrasyonlarına yol açar ve bu da bir enflamatuar yanıt sonucun- da endometriotik lezyonların büyümesine katkıda bulunur.

Literatür taramasında miR-20a endometriozis hastalarında azalmış ekspresyona sahip olsa da çalışmamızda gruplar arasında anlamlı farklılık gös- termemiştir.

Yapılan çalışmalar miR-543 ekspresyonu ile endometriozise sekonder infertilite arasında anlamlı ilişki olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalarda miR- 543 ekspresyonu folliküler fazda kontrol grubu ile kıyaslandığında benzer se- viyede olsa da, sekretuar fazda kontrol grubuna göre azalmış ekspresyon gös- termiştir. Kuokkanen ve arkadaşları, yaptıkları çalışmalarında miR-543'ün en- dometriozisli kadınların endometriyal dokularında önemli derecede azalmış ekspresyona sahip oluğunu göstermişler. Çalışmamızda da literatürü destekler şekilde miR-543 seviyeleri endometriozis olgularının folikül sıvılarında kont- rol grubuna göre azalmış ekspresyonda olduğu tespit edilmiştir (340).

Çalışmamızın sonucunda endometriozisli hasta grubunda ki gebelik oranının % 30, kontrol grubunda ise % 43.75 olması, oosit ponksiyonu sonu- cunda elde edilen oositlerin % 50’den fazlasının metafaz II’ye ilerleme oranı- nın endometriozisli hasta grubunda % 68.75 iken, kontrol grubunda % 94.73

59

olarak tespit edilmesi çalışmamızın hipotezini desteklemektedir. Ayrıca, miR- 451a ve miR-20a’nın hem endometriozis hastalarında hem de kontrol grubun- da follikül sıvısındaki ekspresyon düzeylerinin seruma göre artmış ekspresyon göstermesi bu miRNA’ların endometriozisten bağımsız olarak follikülogenez- le ilişkili olduklarını düşündürmektedir. Önceki yapılmış çalışmalardan elde edilmiş sonuçlara göre, miR-543’ün endometriozisin patogenezindeki rolü ola- rak bozulmuş endometrial reseptivite ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Endometriozise sekonder gelişen infertilitede miR-543’ün hedefi olan HOXA 10’un, bozulmuş endometrial reseptivitede HOXA 9 ve HOXA 11 genleri ile birlikte görev aldığı bilinmektedir. Bizim çalışmamızda da kontrol grubu ile karşılaştırıldığında follikül sıvısında miR-543 düzeyi anlamlı derecede düşük saptanmıştır.

Bazı miRNA ekspresyon düzeylerinin literatürle çalışmamızda ki tutar- sızlığı; çalışma tasarımı, hasta popülasyonu, numune tipi, kontrol grubu, en- dometriozisin evresi, endojen qRT-PCR kontrolleri ve miRNA profilleme için kullanılan platformlardaki farklılıklar gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Ek olarak, dolaşımdaki hücrelerin hemolizinden dolayı kandaki miR- NA seviyeleri de etkilenebilir (341) ve hafif hemoliz sıklıkla görüldüğünden, kandaki miRNA'ları ölçerken birincil hata kaynağı olduğu düşünülmekte- dir. Örnek toplamanın zamanlaması bile dolaşımdaki miRNA ekspresyonunu etkiliyor gibi görünmektedir (342).

Prekürsörün -5p veya -3p kolundan üretilen miRNA'ların ekspresyon seviyeleri sadece farklı dokular/ hücreler arasında değil, aynı zamanda sağlıklı ve hastalıklı dokuda da değişebileceğinden (343), uygun miRNA'ya atıfta bu- lunmaması bazı çalışmaların eksik yönlerindendir.

Bu çalışma, endometriozisin oosit kalitesine etkisinde miRNA’ların rolünün ortaya konmasında önemli bilgiler sağlamasına rağmen, sonuçların yo- rumlanmasında göz önünde bulundurulması gereken bazı kısıtlamalar içermek- tedir. Bizim çalışmamız da dahil olmak üzere literatürdeki birçok çalışmada ki genel bir sınırlama, ortalama örnek sayısının azlığıdır. Tanımlanan hipotezin klinik değerini ortaya koymak için daha büyük hasta gruplarındaki çalışmalara ihtiyaç vardır.

60 Gelecekte bu sınırlamaların üstesinden gelmenin bir yolu, daha büyük

kohortlara dayalı çalışmalar yürütmek için farklı çalışma merkezleri arasında işbirliği yapmak olabilir.

Benzer Belgeler