• Sonuç bulunamadı

Çukurova Üniversitesi öğrenci adaylarında sağlık okuryazarlığı durumunun ve ilişkili faktörlerin TSOY-32 Ölçeği ile değerlendirildiği bu çalışmada katılımcıların % 5,6’ sının yetersiz, %26,1’ inin sınırlı/sorunlu, % 40,7’ sinin yeterli, % 27,6’ sının mükemmel düzeyde sağlık okuryazarlık düzeyine sahip oldukları saptanmıştır. Ulaşabilen literatüre göre ülkemizde sağlık okuryazarlığı konusunda tüm üniversiteyi temsil eden büyük ölçekli bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmaların çok yeni, kısıtlı sayıda ve farklı ölçeklerle yapıldıkları görülmüştür.

Muslu ve arkadaşlarının 226 psikolojik danışma ve rehberlik öğrencisi ile yürüttükleri çalışmalarında (2017) ASOY-TR’ye göre öğrencilerin % 49,6’ sının yetersiz ve sorunlu-sınırlı SOY düzeyine sahip olduğu saptanmıştır (57).

Kendir ve arkadaşlarının 585 tıp ve hemşirelik öğrenci adaylarıyla 2014-2015 eğitim öğretim yılında yaptıkları çalışmada iki ayrı değerlendirme ölçeği kullanmışlardır. “REALM Ölçeği” ne göre öğrencilerin % 36,4’ ü, “NVS Ölçeği” ne göre ise; % 45,2’ si kısıtlı-yetersiz sağlık okuryazarlık düzeyine sahip bulunmuştur (58).

Ergün’ün Balıkesir Üniversitesi Balıkesir Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik ve Ebelik Bölümü’nden 718 öğrenci ile TSOY kullanarak yaptığı çalışmada (2017) genel sağlık okuryazarlık puan ortalaması 26,48±16,54 olup öğrencilerin % 59,9’unun yetersiz ve sorunlu-sınırlı sağlık sağlık okuryazarlık düzeyine sahip olduğu saptanmıştır (59).

Bizim çalışmamızda yukarıdaki çalışmalardan farklı olarak sağlık okuryazarlığı oranlarının daha iyi bulunmasının nedeni farklı ölçeklerin kullanılması olabileceği gibi araştırma grubunu oluşturan öğrencilerin tüm üniversiteyi temsil etmeleri, öğrencilerin büyük kısmının önceki çalışmalara nazaran daha genç nesil olmaları, bu yaş grubunun akıllı telefon kullanımına daha erken başlamış olma olasılıkları, sağlık okuryazarlığı konusunda duyarlılığın ve girişimlerin artması vb. olabilir.

Çalışmamızda ölçeğin genel (indeks) ve 8 alt boyutundan yedisinin puan ortalamaları yeterli sağlık okuryazarlık düzeyi ile uyumlu (>33-42) iken sadece biri (“Tedavi ve hizmet”

boyutunda “bilgiyi değerlendirme”) sınırlı/sorunlu sağlık okuryazarlık düzeyi (>25-33) ile

50

uyumlu bulunmuştur. Okyay ve arkadaşlarının yaptıkları güvenirlik ve geçerlilik çalışmasında ise ölçeğin genel indeks puanı ve 8 alt boyutundan yedisinin puan ortalamaları sınırlı/sorunlu sağlık okuryazarlığı düzeyi ile uyumlu (>25-33) iken sadece biri (“Tedavi ve hizmet”

boyutunda “bilgiyi kullanma/uygulama”) yeterli sağlık okuryazarlığı düzeyi (33,5) ile uyumlu bulunmuştur (53). Bu farkın yaş, eğitim durumu ve hastalık deneyimlerinden kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Okyay ve arkadaşlarının çalışmasında katılımcıların yaş ortalaması 41,8±17,3 olup araştırma grubunun sadece % 21,8’ ini genç yaş grubu (15-24) oluşturmaktadır. Aynı çalışmada eğitim arttıkça genel indeks puanının istatiksel açıdan anlamlı olarak arttığı, yaygınlığın azaldığı ve grubun daha homojen hale geldiği saptanmıştır (53).

Katılımcıların sağlık okuryazarlığı ile ilgili cevapları değerlendirildiğinde, “Tedavi ve hizmet” boyutunda;

6. Madde olan “Bir sağlık kuruluşuna gitmek istediğinizde, telefon ya da internet aracılığı ile randevu almak” % 55,7 ile en yüksek oranda “çok kolay”

15. Madde olan “Acil bir durumda (kaza, ani sağlık sorunu gibi) ne yapabileceğine karar vermek” % 4,7 ile en yüksek oranda “çok zor”;

12. Madde olan “Farklı bir doktordan ikinci bir görüş almaya ihtiyaç duyup duymadığınıza karar vermek” % 5,8 ile en yüksek “fikrim yok” yanıtı verilen maddelerdir.

“Hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi” boyutunda;

28. Madde olan “Gündelik davranışlarınızdan hangilerinin (spor yapmak, sağlıklı beslenmek, sigara kullanmamak gibi) sağlığınızı etkilediğini değerlendirmek” % 54,4 ile en yüksek oranda “çok kolay”;

30. Madde olan “Diyetisyen tarafından yazılı olarak verilen diyet listesini uygulayabilmek” % 6,4 ile en yüksek oranda “çok zor”;

32. Madde olan “Sağlıkla ilgili politika değişikliklerini yorumlamak” % 10,9 ile en yüksek “fikrim yok” yanıtı verilen maddelerdir.

Okyay ve arkadaşlarının çalışmasında ise bu durum, “Tedavi ve hizmet” boyutunda (53)

16. Madde olan “gerekli olduğu durumlarda ambulans çağırmak” % 38,3 ile en yüksek oranda “çok kolay”;

51

15. Madde olan “acil bir durumda (kaza, ani sağlık sorunu gibi) ne yapabileceğine karar vermek” % 14,2 ile en yüksek oranda “çok zor”;

3. Madde olan “sağlığınızla ilgili bir şikayetiniz olduğunda, bu konuda ailenizin ya da arkadaşlarınızın tavsiyelerinin güvenilir olup olmadığını değerlendirmek” ile

12. Madde olan “farklı bir doktordan ikinci bir görüş almaya ihtiyaç duyup duymadığınıza karar vermek” maddeleri % 3,5’şer yüzdeler ile en yüksek oranda

“bilmiyorum”; yanıtı verilen maddelerdir.

“Hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi” boyutunda ise,

28. Madde olan “gündelik davranışlarınızdan hangilerinin (spor yapmak, sağlıklı beslenmek, sigara kullanmamak gibi) sağlığınızı etkilediğini değerlendirmek” % 33,2 ile en yüksek oranda “çok kolay”;

29. Madde olan “sağlığınız için yaşam tarzınızı (spor yapmak, sağlıklı beslenmek, sigara kullanmamak gibi) değiştirmek” % 21,5 ile en yüksek oranda “çok zor”;

32. Madde olan “sağlıkla ilgili politika değişikliklerini yorumlamak” % 17,0 yüzdeler ile en yüksek oranda “bilmiyorum”; yanıtı verilen maddelerdir.

Okyay ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ölçek maddelerinin cevaplanma yüzdelerindeki farklılık yaş ve eğitim durumlarının farklı olmasından kaynaklanmış olabilir.

Okyay ve arkadaşlarının çalışmasında “Tedavi ve hizmet” boyutunun genel puanı, ölçeğin genel puanından yüksekken, “Hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi”

boyutunun genel puanı, ölçeğin genel puanından düşüktür. “Sağlıkla ilgili bilgiye ulaşma”

boyutunun puanı en yüksek, “sağlıkla ilgili bilgiyi değerlendirme” boyutunun puanı en düşüktür (53). Bu bulgular çalışmamızla uyumludur.

Çalışmamızda kadın cinsiyetin erkek cinsiyete göre sağlık okuryazarlık indeksi daha yüksek bulunmuştur ve gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır. Literatürde bu konuda farklı sonuç elde eden çalışmalar olsa da bu bulgu üniversite öğrencileriyle yapılan önceki çalışmaların birçoğu ile uyumludur (58), (59), (60), (61), (62), (63). Bu durum kadınların sağlık konularına (menstruasyon, beslenme, güzellik, estetik, vb.) ilgilerinin daha fazla olmasından, yine aynı nedenlerle sağlık hizmeti kullanımlarının daha fazla olmasından veya toplumsal cinsiyet rollerinden (bakım veren) kaynaklanabilir. Cinsiyetler arasındaki bu farkın nedenlerini açıklamaya yönelik ileri araştırmalara ihtiyaç olduğu düşünülmüştür.

52

Okyay ve arkadaşlarının genel populasyonda yaptıkları çalışmada 15-24 (gençlik) yaş grubundaki katılımcıların sağlık okuryazarlık indeksi diğer yaş gruplarına göre istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (53). Çalışmamızda yaş gruplarının sağlık okuryazarlık indeksleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bunun nedeni katılımcıların yaş gruplarının birbirine çok yakın olması olabilir.

Çalışmamızda kronik kronik hastalık durumuna göre sağlık okuryazarlık indeksi değerlendirildiğinde kronik hastalığı olanların puanı olmayanlara göre yüksek olsa da gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bu durum genç grupta kronik hastalıkların daha az olması ve/veya kronik hastalıkla geçirilen sürenin (hastalık deneyiminin) daha kısa olmasından kaynaklanmış olabilir. Nitekim Burdur’da yaş ortalaması 34,97±7,20 olan akademisyenlerden kronik hastalığı olduğunu bildirenlerin sağlık okuryazarlığı düzeyleri istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (64).

Çalışmamızda yaşanan yer ve bölgeye göre sağlık okuryazarlık indeksi değerlendirildiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.

Çimen ve arkadaşlarının yaptıkları yaşlı bireylerle yaptıkları bir çalışmada yaşamlarının en uzun dönemini büyükşehir ve yurtdışında geçiren katılımcıların indeksi daha yüksek bulunmuştur (65). Bu durum büyükşehirlerde bilgi kaynaklarına, sağlık hizmeti veren kurumlara ulaşma ve bu kurumlardan yararlanma olanaklarının fazlalığına bağlı olabilir.

Çalışmamızda sağlık durumu algısına göre sağlık okuryazarlık indeksi değerlendirildiğinde sağlık durumu algısı kötüleştikçe sağlık okuryazarlığı indeksinin azaldığı ve gruplar arasındaki bu farklılığın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Bu bulgu literatür ile uyumludur (53), (59), (66).

Çalışmamızda Mesleki ve Teknik Liselerden mezun olan katılımcıların sağlık okuryazarlık indeksleri diğer liselerden mezun olanlara göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Benzer şekilde çalışmamızda meslek yüksekokullarına yerleşen katılımcıların sağlık okuryazarlık indeksi diğer bölümlere yerleşenlere göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Literatürde bu faktörleri araştıran bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu bulgular meslek liselerinde okuyan öğrencilerin işyerlerinde staj yapmalarından, staj için sigorta yapılırken belirli muayenelerden, tetkiklerden geçerek sağlık raporu almalarından, staj yaptıkları işyerlerinde “İş Sağlığı ve Güvenliği” ile ilgili eğitim ve hizmet almış olmalarından kaynaklanabilir. Meslek liselerinden mezun olan bu öğrencilerin meslek yüksekokullarını tercih etme olasılığının yüksek olması da meslek yüksekokullarına yerleşen katılımcıların

53

sağlık okuryazarlık indeksinin diğer bölümlere yerleşenlere göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmasını açıklayabilir.

Çalışmamızda katılımcılar ebeveyn eğitim ve meslek durumlarına göre değerlendirildiğinde gruplar arasında sağlık okuryazarlığı puanları açısından anlamlı fark bulunamamıştır. Literatürde ebeveyn eğitim ve meslek durumuna göre karşılaştırma yapan bir çalışmaya rastlanmamıştır.

Çekirdek ailede yaşayanların, ailede kronik hastalığı olduğunu bildirenlerin, sağlık okur yazarlık indeksleri diğer gruplara göre daha yüksek bulunsa da bu durum istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Literatürde bu faktörleri araştıran bir çalışmaya rastlanmamıştır.

Sorenson ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada gelir durumunun gider durumundan daha yüksek olduğunu belirten grupta sağlık okuryazarlığı düzeyi daha yüksek bulunmuştur (1).

Özdemir ve arkadaşlarının 2010 yılında yaptığı çalışma da ise düşük ekonomik durumu olan bireylerin okuryazarlığının daha az olduğu belirlenmiştir (67). Pink ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada sosyoekonomik düzeyi düşük olan yerleşim yerlerinde sağlık okuryazarlığı düzeyinin daha düşük, ekonomik durumun yüksek olduğu bölgelerde sağlık okuryazarlığı düzeyinin daha yüksek olduğu saptanmıştır (68). Maddi durum ve sağlık okuryazarlığı arasından çift taraflı bir ilişki olduğundan, bireylerin ekonomik durumu kötüleştikçe sağlık okuryazarlığı indeksinin de düştüğü bildirilmiştir (69). Çalışmamızda tam tersi gelir durumunun gider durumundan az olduğunu bildirenlerin sağlık okuryazarlık indeksi diğer gruplara göre yüksek bulunsa da bu durum istatistiksel olarak anlamlı değildir. Bu sonuç öğrencilerin ailelerinin maddi durumunu daha kötü algılamasından kaynaklanmış olabilir.

5.1. Çalışmanın Kısıtlılıkları ve Güçlü Yanları

Sonuçların üniversiteye gitmeyen ve/veya diğer üniversitelere kayıt yaptıran tüm gençlere genellenmesi bilimsel olarak uygun değildir. Veriler katılımcıların kendilerinin doldurdukları anketlerle toplandığı için sonuçlar subjektif olabilir. Ayrıca sağlık okuryazarlık düzeyini ölçmede daha önce bildirilen güçlükler (kişilerin okuryazarlık indeksinin düşük çıkma kaygısı ile katılıma isteksiz olması, çekinmesi ve dürüst cevap vermemesi vb.) çalışmanın kısıtlılıkları arasında sayılabilir.

54

Üniversitemizde sağlık okuryazarlığını araştıran ilk çalışma olması, tüm bölümleri kapsayan tabakalı örneklem seçimi, Türk kültürüne uygun ölçek kullanılmış olması, sağlık okuryazarlığı ile ilişkili olabilecek daha önce sorgulanmamış faktörlerin araştırılmış olması çalışmamızın güçlü yanları olarak değerlendirilebilir.

55

Benzer Belgeler