• Sonuç bulunamadı

Tokat, Orta Karadeniz’in iç kesimlerinde bulunan ve tarihsel süreçte birçok uygarlığa beşiklik etmiş bir şehirdir. İlkçağlardan başlayıp günümüze kadar geçen zaman içerisinde 14 devlet ve birçok beyliğin bu topraklarda hüküm sürdüğü tespit edilmiştir. M.Ö. 5500’lere kadar uzanan bir tarihe sahip olan bu topraklara ilk yerleşenlerin, Erbaa yakınlarındaki Horoztepe ve Kazova’da bulunan kalıntılara dayanarak, Etiler olduğu tahmin edilmektedir (Karabay, 2007: 4). Eti Kralı Mürşil’in kitabelerinde babası Sübbiliyama’nın kışı Comana’da geçirdiği yazmaktadır ( Tokat İl Yıllığı, 1973: 19). Tokat şehri eskiden Pontus Galatikus, Pontus Polemmomiakos, Armenia gibi isimler ile anılmıştır. Şehrin en eski yerleşim yeri olan bölgenin kuzeydoğusunda bulunan Gümenek’te (Comana Pontica, Komana, Komanat) Enzo – Ma Mezhebi’ne ait 300 den fazla mabet bulunmuştur. Tokat’ın bugünkü bulunduğu yerde ise Enzo Mezhebi ile anlaşamayan hrıstiyanların gelmesi ile kurulan Dazimon kalesi bulunmaktadır (Gökbilgin, 1979: 401). Anadoluda büyük bir medeniyet kuran Etilerin oluşturduğu kervan yolları Komana’dan geçmiştir ve özellikle Ermenistan’dan gelenler için önemli bir ticari merkez olmuştur. Komana şehri Tokat’tan önce inşa edilmiştir, Romalıların Yevtoğya veya Eudoxia dedikleri Tokat’ın inşası ise ortaçağda olmuştur (Şimşirgil, 1990: 11 – 12). Antik bir bölge olan Komana’da Pontus Hükümdarı Mithridates zamanında “Komanon” isminde paralar basılmıştır.

Bölge Frig, Med ve Pers gibi medeniyetlerin egemenliği altına girmiştir. Sahip olduğu ekonomik ve stratejik önem nedeni ile Persler tarafından Kral Yolu bu topraklar üzerinden geçirilmiştir. Persler ve Büyük İskender dönemlerinde Ermeniler ve Kapadokyalılar arasında sık sık el değiştiren topraklar, VI. Mitridat zamanında Pontus sınırlarına dâhil olmuştur. M. Ö. I. yüzyılda ise Roma hâkimiyetine girmiştir (Demir, 2007: 26).

M. Ö. Romalı komutan Sezar, orduları ile bölgeye geldiğinde Zile ovasında Pontus Hükümdarı VII. Mithridates’in oğlu II. Parnakes ile yaptığı ve kazandığı savaş sonrasında dünya tarihine geçen ünlü sözü söylemiştir: “Vene – Vidi – Vici” (Geldim, Gördüm, Yendim). Bu sözler Zile kalesinde bulunan yuvarlak taş üzeinde hâlâ muhafazaedilmektedir (Tokat İl Yıllığı, 1973: 19). Roma’nın parçalanması ile Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalan Tokat, bir süre Bizans – İran mücadelelerinde istilâlara, Heraklius döneminden sonra da İslâm akınlarına uğramıştır. 11. yy’a kadar Bizans hâkimiyetinde kalan Tokat bölgesine bu dönemden sonra Türkmen akınları yapılmaya başlanmıştır. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra tamamen Türklerin hâkimiyetine giren topraklar Danişmend Gazi’ye verilmiş ve yörenin Türkleşmesi ve İslamlaşması sağlanmıştır. Bu gelişmeler neticesinde kurulan Danişmendli Beyliği daima Selçuklular’a bağlı kalmıştır. Yağıbasan Medresesi, Çukur Medrese bu döneme ait eserlerdendir (Gökbilgin, 1979: 402- 403). 1144 tarihinden itibaren Selçuklu idaresinde bulunan şehir Selçuklulara ait kültür ve sanat eserlerinin çoğuna sahip olmasından dolayı “dar’ün-nusret” (yardım şehri) olarak tarihe geçmiştir. Ancak, iç isyanların arttığı, otoritenin zayıfladığı bir dönemde 1243 tarihinde Moğollarla yapılan Kösedağ Savaşı sonucunda devlet yenilgiye uğramıştır. Tokat, 1256’dan sonra

İlhanlıların, 1335 tarihinden sonra Eretna, 1388 tarihinde Kadı Burhaneddin’in hâkimiyetine girmiştir. Yoğun isyanlar neticesinde birleşen emirlerin Yıldırım Bayezid’e müracaat etmesiyle ve 1392 tarihinde Osmanlı egemenliğine dâhil olan Tokat (Tokat İl Yıllığı, 1967: 28), Ankara Savaşı’ndan sonra Amasya ile birlikte Çelebi Mehmed’in idare merkezi olmuştur (Şimşirgil, 1990: 21). II. Murad zamanında Tokat Beylerbeyliği olarak idare edilmiş (Karabay, 2007: 7), Beylerbeyliğine sırası ile Balaban Paşa ve Alaaddin Ali Bey gelmiştir (Asarkaya, 1941: 22). Şehir Fatih döneminde Uzun Hasan tarafından ağır bir tahribata uğramıştır. Bu tahribattan 15 yıl sonra yapılan bir tahrir kaydından, saldırının ne kadar şiddetli olduğu anlaşılabilmektedir. Mevlevihane mahallesindeki 32 haneden 8’i, Zâim mahallesindeki 43 haneden 19’u, Hacı İvaz mahallesindeki 40 haneden 17’si ayakta kalabilmiş ve birçok mahalle de ortadan kalkmıştır (Gökbilgin, 1979: 406). Tokat’ın 1455 tarihli ilk tahririnde verilen tahmini nüfusu 15.000 iken, 1485 tarihli ikinci tahrirde 9.000’e düşmüştür (Şimşirgil, 1990: 25). 1482 tarihinde şehzade hasları arasında yer alan Tokat, “Eyâlet-i Rum” veya “Eyâlet-i Rumiyye-i Sugra” adı verilen üç merkezden (Amasya, Tokat, Sivas) biri konumundadır. II. Bayezid döneminde Şah İsmail bu bölgeye gelerek şi’îliği yaymaya çalışmıştır. Şah İsmail’in ardından Celâl ve Baba Zünnûn adlarıdaki kişilerin de Tokat bölgesinde şi’îliği yaymaya çalışmaları ile Yavuz Sultan Selim bu konu ile yakından ilgilenmeye başlamıştır. Daha sonra Şehzade Selim ile babası II. Bayezid arasındaki mücadelede Tokat bir harekât sahası olmuştur (Gökbilgin, 1979: 406 – 407). Osmanlı eyalet sisteminin gelişmesi ile birlikte bir sancak (liva) konumuna getirilen Tokat şehri, Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren çıkan karışıklıklar sebebiyle Sivas Eyaleti’ne bağlı hale getirilmiştir. 18 Eylül 1659 tarihinden sonra da "voyvodalık" şeklinde idare olunmuştur (Beşirli, 2004: 14).

XVII. yüzyıl sonlarnda başlayan gerileme dönemi ile birlikte Tokat’ta birçok isyan ve karışıklıklar yaşanmış, XVIII. yüzyıldaki Rus – İran mücadeleleri sırasında ise ağır vergi ve yağmalara maruz kalmıştır. III. Selim’in yaptığı ıslahatların Tokat üzerinde de bazı tesirleri görülmüş, bir takım yeniliklerle birlikte imar faaliyetleri başlamıştır. Eşkiyalık azalsa da resmi makamların soygunları, ağır vergileri devam etmiş ayrıca bir sürgün yeri olma özelliğini korumuştur. Tüm huzursuzluklara rağmen şehir ticaret hayatındaki canlılığını sürdürmüştür. 1800’de Tokat voyvodası Lütfullah Bey’in Tokat kalhâne nizamını bozması ve 1805’de Trabzon Valisi ile Tokat mukataa nâzırının arasıdaki mücadeleler bu dönemde şehrin huzurunu kaçıran olaylar arasında sayılabilir.

2. 1. İdari Yapı

1839 Tanzimat, 1856 Islahat Fermanları ile ardından gerçekleşen iç ve dış siyasi olaylar neticesinde Osmanlı Devleti’nin tüm birimlerinde birçok değişiklik yaşanmıştır. Bu değişiklikler ile merkez ve taşra organları yeniden yapılandırılmıştır. Bu düzenlemeler gerçekleştirilir iken 1853 – 1856 Kırım ve 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşlarının yaşanmasıyla Anadolu’ya büyük göçler olmuş ve Osmanlı’nın nüfus, dini, etnik yapısı altüst olmuştur. Sonuç olarak da Osmanlı Devleti idari alanda yeni yapılanmalara gitmiştir (Açıkel, 2004: 332). Tokat, 1840 – 1842 tarihleri arasında “Muhassıllık”, 1842 – 1864 tarihleri arasında "Müdürlük" ile idare edilmiştir (Açıkel, 2003: 263). 1864 tarihine kadar Sivas Eyaleti’ne, 1864 – 1880 arası Sivas Vilayeti’ne bağlı bir kaza, 1881’den sonra Sivas Vilayeti’ne bağlı bir sancak olmuştur. 1864 – 1880 tarihleri arasında Kaymakam tarafından yönetilen şehir, 13 Aralık 1879 tarihli Padişah

İradesi ile Sancak (Liva) statüsü verilerek, Mutasarrıf tarafından yönetilmiştir. Gönderilen iradede Tokat’ın nüfusunun ve gelirlerinin fazla olması sebebiyle sancak olduğu bildirilmiştir (Açıkel, 2004: 333). 31 Mayıs 1920 tarihinde ise TBMM İcra Vekilleri’nin kararı ile Vilâyet haline gelmiştir.

1881 tarihinden itibaren (1879 tarihli irade ile) sancak olarak idare edilmeye başlanan Tokat’a, yakınlıkları sebebiyle Canik Sancağı’na tabi Niksar, Amasya Sancağı’na tabi Erbaa, Zile ve 1908 tarihinde de Karahisar-ı şarki Sancağı’na bağlı olan Reşadiye (İskefsir) kazaları bağlanmıştır (Açıkel, 2004: 334).

Yönetim işi, Mutasarrıf başkanlığında toplanan “Sancak İdare Meclisi” tarafından yürütülmüştür. Mutasarrıflar Müslümanlardan, yardımcıları ise Gayrimüslim halktan seçilmiştir (Öztunç, 2010: 193). Sancakta, İdare Meclisi dışında, Meclis İdare Kalemi, Tahrirat Kalemi, Muhasebe Kalemi, Defter-i Hakani Kalemi, Belediye Dairesi, Tahrir Komisyonu, Bidayet Mahkemesi, Telgraf ve Posta İdaresi, Reji İdaresi, Kalhane- i Amire İdaresi, Şer’i Mahkeme Kalemi, Nüfus Dairesi, Turuk ve Ma’abir Kalemi, Maarif Komisyonu, Evkaf İdaresi gibi birçok resmi İdari Daire de bulunmaktadır (Açıkel, 2004: 334 - 335). Belediye Teşkilatı ise 1870 tarihinde kurulmuştur. Belediye Meclisi 1 Başkan, 5 Mümeyyiz ve 1 Kâtipten oluşmaktadır (Açıkel, 2003: 259).

1883 tarihinde Tokat’ta merkez kazada 16, Erbaa Kazası’nda 7, Zile Kaza’sında 9, Niksar Kazası’nda 9 olmak üzere 41 nahiye, 1890 – 1900 yıllarına ait Sivas Vilâyet salnamelerine göre ise bu tarihlerde Tokat’ta 45 nahiye ve 656 köy bulunmaktadır. Tokat Sancağı’nın nahiye ve köy taksimatı yeniden düzenlendikten sonraki 1903 – 1907

Sivas Vilâyet Salnameleri’nde Tokat’a ait köy sayısı 697 olarak verilmektedir. 1908 tarihinde yapılan tespitlere göre ise 22 nahiye 688 köy bulunmaktadır. Köy sayısında görülen artış ve düşüşlerin sebebi olarak göç, nüfus artış hızı ve sancak içi idari taksimat değişiklikleri gösterilebilir (Açıkel, 2004: 337).

2. 2. Nüfus

Tokat, Türk, Ermeni, Rum ve Yahudilerden oluşan 4 ayrı milletin birlikte yaşadığı zengin bir kültüre sahip bir bölge olmuştur. 1844 yılında, Tokat’ta 3927 hane bulunduğu ve bunun 2137’sinin Müslüman, 1760’ının Gayrimüslim hanesi olduğu tespit edilmiştir. Yani, nüfusun yaklaşık olarak % 54,5’lik kısmı Müslüman, % 45,5’lik kısmı Gayrimüslim halktan oluşmaktadır (Açıkel, 2003: 260). 1851 yılına ait verilerde ise, hane sayısı 3956’ya çıkmış ve 2271 hanenin Müslümanlara, 1685 hanenin Gayrimüslimlere ait olduğu belirlenmiştir (Açıkel, 2003: 261).

1881 tarihinde, 1 merkez, 16 nahiye, 220 köyden oluşan Tokat Merkez Kazası’nın yaklaşık olarak 62.854 olan nüfusunun, %76.66’sı Türk, % 15.22’si Ermeni, % 4.78’i Rum, % 2.87’si Yahudi ve 272 kadarı da Gayrimüslim Kıpti (Çingene), 1892 tarihinde 82.940 olan toplam nüfusun % 74,6’sı Türk, % 18.65’i Ermeni, % 6.22’si Rum, % 0.48’i Yahudi, % 0.04 yabancı misyonerler (Açıkel, 2004: 340), 1903 yılına gelindiğinde ise, 1 merkez, 8 nahiye, 261 köy ile Tokat Merkez Kazası’nın 89.187 olan nüfusunun % 84.15’i Türk, % 12.49’u Ermeni, % 2.68’i Rum, % 0.29’u Yahudi, % 0.37’si Gayrimüslim Kıpti, 1907 tarihli salnameye göre de toplam 106.893 olan nüfusun

% 84.43’ü Türk, % 12.39’u Ermeni, % 2.52’si Rum, % 0.27’si Gayrimüslim Kıpti (Çingene), % 0.35’i de Yahudi olarak tespit edilmiştir (Açıkel, 2004: 341) .

Tokat Sancağı’nın toplam nüfusu, 1881 tarihinde 4 kaza ve 41 nahiye üzerinden 152.516 olarak tespit edilmiş ve bunun % 84.14’ü Türk, % 9.14’ü Ermeni, % 5.25’i Rum, % 1.18’i Yahudi, % 0.26’sı Kıpti olarak belirlenmiştir. Ermeni nüfus her kazada mevcuttur ancak Yahudiler sadece Tokat Merkez Kaza’da oturmaktadır. Gayrimüslim Çingeneler ise Merkez Kaza ve Zile Kazası’nda bulunmaktadır. 1892 tarihinde 4 kaza, 45 nahiye, 656 köy üzerinden 202.800 olan toplam nüfusun, % 74.85’i Türk, % 18.69’u Ermeni, % 6.25’i Rum, % 0.19’u Yahudi’dir. Türkler mezhep olarak “Sünni” ve “Şiî” olarak ayrılırken, Ermeniler “Gregoryen”, “Katolik”, “Protestan” olarak ayrılmaktadır. 1881 ile 1892 tarihleri arasındaki nüfus artışında, 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşından sonra Kafkasya ve Gürcistan’dan gelen göçmenlerin Tokat bölgesine yerleştirilmesinin etkisi büyüktür (Açıkel, 2004: 351 - 352).

1903 tarihli Sivas Vilayet Salnamesi’ne göre 4 kaza, 22 nahiye, 688 köy üzerinden Tokat’ın toplam nüfusu 230.207 ve bununda % 87.172si Türk, % 8.06’sı Ermeni, % 4.32’si Rum, % 0.11’i Yahudi, % 0.32’si Gayrimüslim Kıpti’dir (Açıkel, 2004: 351 - 353). 1907 yılı Sivas Vilayeti Salnamesi’ne göre ise 4 kaza, 22 nahiye, 688 köy ile 274.465 nüfusa sahip olan Tokat’ın % 86.24’ü Türk, % 8.18’i Ermeni, % 5.16’sı Rum, % 0.10’u Yahudi, % 0.29’u Gayrimüslim Kıpti’dir. 1880 – 1907 tarihleri arasında Tokat Sancağı’nın toplam nüfusu 152.516’dan, 274.465’e çıkmıştır. % 80 civarındaki bu artışa, normal nüfus artış hareketliliği ve 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı sonrasındaki göçler etkili olmuştur. Bu oranlar yalnızca nüfusu arttırmamış, Müslim –

Gayrimüslim oranlarını da değiştirmiştir (Açıkel, 2004: 356). Türk nüfusun ardından en çok orana sahip olan Ermeniler sosyal hayatta da ön planda olmuşlardır. Sancak genelinde çalışan kamu personelinin yaklaşık % 10,5’i gayrimüslim’dir. Sancak İdare Meclisi’ne, halkın ileri gelenlerinden seçilen 4 üyenin ikisi her zaman gayrimüslimlerden olmuştur (Açıkel, 2004: 356).

2. 3. Ekonomi

Tokat, XIX. yüzyıl ortalarına kadar üretim çeşitliliği, hacmi, kalitesi ve sahip olduğu ticari canlılık bakımından Türkiye’de ve dünyada önemli bir yere sahip olmuştur. XVI. yüzyılda başlayan iktisadî ve demografik bu büyüme süreci, o dönemde Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlara göre normal kabul edilse de, ülkenin bir durgunluk dönemine girdiği XVII. yüzyılda dahi Tokat’taki büyümenin ve canlılığın devam ediyor olması dikkatleri çeken en önemli unsur olmuştur (Genç, 2010: 273). Tokat, hem İran kervanlarının daha güvenli olduğu için tercih ettiği Erzurum – İzmir yolu üzerindeki en önemli durağı, hem de Doğu Anadolu’dan gelen erzak ve mühimmattan, İstanbul veya İzmir’e gidecek olanlarının ayrılma noktası olmuştur. Bunun yanı sıra Anadolu’yu, Sinop, Samsun, Ünye gibi Karadeniz limanlarına bağlayan ulaşım yollarına da sahiptir. Bu özellikleri sebebiyle Tokat, transit ticaret, bölgeler arası mübadele ve dağıtım merkezi konumunda varlığını sürdürmüş ve XVIII. yüzyıl başlarına gelindiğinde, Bursa, Şam, Halep, Bağdat gibi büyük ticaret merkezlerine yaklaşan bir hacim yakalamıştır (Genç, 2010: 274 - 275). Uluslararası ve bölgelerarası transit ticaret akışının yaşandığı bu şehir, nadir rastlanan bir çeşitlilik ve değişik sınaî faaliyetleri ile aktif bir ticarî faaliyeti organize etmiştir. Sahip olduğu sanayi dallarının

başında İran’dan gelen ham ipek işlemeciliği vardır. Ürün işlenip, iplik haline getirildikten sonra bir kısmı dikiş ipliği, kazzaziye, düğme ve dokuma imalatında kullanılmış kalanı yine ihraç edilmiştir (Genç, 2010: 276). Tokat’ta gelişen diğer bir sanayi dalı dericiliktir. Şer’iyye sicil defterlerinde de sıklıkla bahsedilen ve Debbağhâne Mahallesi etrafında yapılmakta olan dericilik üretiminde, en meşhur olanı sarı ve mavi sahtiyanlardır ve Rumeli ve Eflâk’a kadar alıcı bulmuştur (Çiçek 2006: 66).

Bu yöreye özgü sanayi dallarından olan pamuklu ve basma imalatı da uluslar arası alanda adını duyuran bir alan olmuştur. Batı Anadolu ve Adana’dan getirilen pamuklar, iplikten başlayarak dokuma, boyama, basma işlemlerinin hepsini Tokat sınırları içinde geçirerek, kalite bakımından Evliya Çelebi’nin dahi övgülerine mazhar olacak bir mamul ortaya çıkarmışlardır (Genç, 2010: 277 - 278). Tokat’ın gelişmesine ve nüfus yoğunluğunu koruyabilmesine etki eden faaliyet alanlarından bir diğeri de bakırcılıktır. Osmanlı’nın cephane, tersane ve donanmasının ihtiyaçları için gerekli olan ham bakır, Ergani’den çıkarılıp, deve kervanlarıyla Tokat kalhanelerine tasfiye edilmiş, burada saf hale getirildikten sonra arabalarla Samsun limanına, buradan da İstanbul’a sevk edilmiştir (Beşirli, 2004: 231). Kalhâne, maden ocaklarında ham hale getirilen altın, gümüş, bakır gibi madenlerin eritilip külçe haline getirildiği yerlerdir. Tokat Kalhânesi bu madenlerden bakırın işlendiği tesistir (Beşirli, 2004: 233). XVII. yüzyılda üretilen mamuller dikkat çekecek seviyeye gelmiş, XVIII. yüzyılda ise Avrupa’da Tokat Bakırı olarak tanınan ürünler ihraç edilmeye başlanmıştır (Genç, 2010: 291).

2. 4. Eğitim

Osmanlı Devleti’nin hemen hemen tüm köy ve kasabalarında karşılaşılabilecek ilk eğitim kurumu, sıbyan mektepleridir. Muallimliğini imam, müezzin veya okuma yazması olan hanımların yaptığı bu okullardaki eğitimin asıl amacı çocuklara dinî ve ahlakî kuralları öğretmek olmuştur (Ürekli, 2002: 382). Kuruluştan, Tanzimat Dönemi’ne kadar mülki ve askeri sahadaki idarecileri, uzmanları, devlet adamlarını yetiştiren kurum ise medreseler olmuştur. Buradaki akademik kişi ise müderrislerdir (Ürekli, 2002: 385). Bu iki temel eğitim kurumunun üzerine, 1773 tarihinde Askerî Okullar, 1846 Rüşdiyyeler, 1847’de Ziraat Okulu, 1848’de Dar’ül-muallimîn-i Rüşdî, 1859’da Mekteb-i Mülkiye, 1868’de Galatasaray Sultanîsi, 1870’de Dar’ül-muallimât ve Dar’ul-fünûn, 1873’de İdâdîler ve Darüşşafaka gibi okullar açılmıştır (Cemaloğlu, 2005: 164). 1838 tarihinde Meclis-i Umur-ı Nafia’ya maarif işlerini yürütme yetkisi verilmiştir. Mekatib-i Rüşdiye Nezareti’nin kurulması, 1845 tarihinde Muvakkat Meclis-i Maarif teşkilatının kurulması, 1851 tarihinde Encümen-i Daniş Müessesesi’nin açılması gibi aşamalardan sonra 1857 tarihinde Maarif-i Umumiye Nezareti’nin kurulması ile günümüz Milli Eğitim Bakanlığı’nın temeli atılmıştır. 1869’da yayınlanan ve II. Meşrutiyet’e kadar geçerli olan Maarif-i Umumiyye Nizamnâmesi ile mektepler, sıbyan – rüştiye – idâdî – sultanî ve yüksek mektepler şeklinde beş şubeye ayrılmıştır (Özger, 2010: 35).

Osmanlı Devleti, mektep ve müesseseleri kurup geliştirmek konularında Müslüman ve Gayrimüslimlere karışmamıştır. Ancak Tanzimat ve Islahat Fermanları’ndan sonra azınlıkların eğitim kurumlarında bir uyanış baş göstermiştir. Bu

fermanlar özellikle Ermeniler ve Amerikan misyonerler için bir dönüm noktası olmuşlardır. II. Abdülhamid döneminde Maarif Nazırlığı yapan Ahmed Zühtü Paşa yazdığı bir raporda, Osmanlı topraklarında 4.547 tane azınlık okulu bulunduğunu, bunların 498 tanesinin ruhsatlı, 4.049 tanesinin ruhsatsız olduğunu bildirmiştir (Birol, 2008: 246 – 247). Bu konuda Tokat hakkındaki bilgiler incelendiğinde, 1885 Sivas Vilâyet Salnamesinde, Tokat Sancağı toplam gayrimüslim ilkokullarının sayısı 61 olarak verilmiştir. Ancak Düyun-u Umumiyye’nin bir elemanı olan ve gayrimüslimlerin durumlarını titizlikle incelemesi istenen Fransız V. Cuinet’e göre Tokat’ta 186 erkek, 2 kız olmak üzere 188 gayrimüslim ilkokulu bulunmaktadır (Birol, 2008: 256 – 257). 1903 tarihli Sivas Vilâyet Salnamesine göre ise Tokat merkezde 2 ecnebi, 17 Hristiyan, 156 ilkokul, 1 rüşdiyye, 1 idadi bulunmaktadır. İlçeler ile birlikte toplam sayı 2 ecnebi, 45 Hristiyan, 529 ilkokul, 4 rüşdiyye, 1 idadi şeklindedir (Cinlioğlu, 1973: s. 48).

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. SİCİLL-İ AHVÂL DEFTERLERİNE GÖRE TOKATLI MEMURLAR

Benzer Belgeler