• Sonuç bulunamadı

Tarım Sektörünün Önemi ve İşlevler

Tarım sektörünün ekonomideki önemi, bu sektörden yerine getirmesi beklenilen işlevlerden kaynaklanmaktadır. Bu işlevlerin en önemlisi de, insanoğlunun besinsel gereksinimlerini karşılamasıdır. Bunun yanında tarım sektörünün, tarım dışı sektörlere hammadde üretme, sağlıklı işgücü sağlama, ruhsal denge unsuru olma ve nihayet kalkınmanın finansmanını sağlama gibi önemli işlevleri vardır. Bunlara aşağıda değinilmektedir:32

Tarımın ilk ve en önemli işlevi, kuşkusuz, insanoğlunun yaşamını sürdürmesini sağlayan besinsel ürünleri üretmektir. Balıkçılığı tarımsal karakterli faaliyetlere dahil eder ve tarım dışı sektörlerin besinsel mallar üretme çabalarını çok

30

Ahmet Kayapınar, “Avrupa Birliği Ülkeleri ve Türkiye’de Su Ürünleri Yetiştiricilik Sektörünün Analizi”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat, 2007, s. 1.

31

AB Veteriner Hekim Platformu, “Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Politikalar”,

www.abveteriner.org/dosyalar/supolitikalar.pdf (08.07.2009), s. 1.

32

önemsemezsek, tarımın insanoğlunun gıda ihtiyaçlarını karşılamada tek faaliyet alanı olduğunu söyleyebiliriz.

Dünyanın, bir gün mutlaka açlıkla karşı karşıya geleceği sorunu, ilk defa 1798 yılında, İngiliz Thomas Robert Malthus (1776-1834) tarafından ortaya atılmıştır. Malthus, “Essay on the Principles of Population (Nüfus İlkeleri Üstüne Deneme-1798)” adlı eserinde, nüfus artışı ve besinsel mallar üretimi arasındaki dengeyi tartışarak, dünyada er geç açlık sorununun ortaya çıkacağını öne sürmüştür. Malthus’a göre dünya nüfusu her kuşak boyunca, yani 25 yılda bir, iki katına çıkarken, yani geometrik dizi şeklinde artarken, besinsel mallar üretimi ancak aritmetik dizi şeklinde artmaktadır. Bu farklılık nedeniyle, bir yüzyıl sonunda besin maddeleri üretimi 5 kat artarken, dünya nüfusu 16 kat, iki yüzyıl sonunda besin maddeleri üretimi 9 kat artarken, dünya nüfusu 256 kat artacaktır. Malthus’un 18. yüzyıl sonunda ortaya attığı bu kötümser görüş, oldukça önemli yankılar uyandırmış ve birçok ekonomistin ve devlet adamının düşüncelerini etkilemiştir. Ancak, bir yandan tarımsal ürünler üretiminin verimliliğinde artış sağlanması, öte yandan dünya nüfus artış hızındaki düşüş, Malthus’un görüşlerini doğrulamamış ve teori, önemini zamanla yitirmiştir. Hatta, ortalama insan ömrünün uzamasına karşın, gelişmiş ülkelerde tarımsal ürünün ihtiyaçtan fazla olduğu görülmüştür.

Diğer yandan günümüzde, özellikle geri kalmış ülkeler açısından nüfus artışının sürmesi, bununla birlikte tarımsal teknoloji ve üretimin geriliği gibi gerçekler elde veriyken, Malthus’un öngörülerinin tamamıyla göz ardı edilemeyeceği sonucuna varabiliriz. Özellikle Afrika’nın en geri kalmış ülkelerinde nüfus artış hızı yüksekken, tarımsal üretim artışı düşüktür. Bununla birlikte kötü beslenme ve açlık sorununun ortaya çıkmasında, tarımsal üretim düzeyinin düşüklüğü kadar, gelir dağılımındaki adaletsizlik başlıca rolü oynamaktadır. Azgelişmiş ülkelerde açlık ve beslenme sorunu hala güncelliğini korurken, gelişmiş ülke çiftçileri ise, talep yetersizliği nedeniyle ürünlerini değer fiyatından satamamaktan şikayetçidirler.

Tarım sektörünün bir diğer önemli işlevi, endüstriyel sektöre hammadde üretimi yoluyla yaptığı katkıdır. Endüstri devrimiyle beraber tarımsal ürünlere dayalı

sanayiler gelişmiş, endüstriyel hammadde üretimine yönelik tarımsal mallara olan talepte büyük artışlar gerçekleşmiştir. Pamuk üretim sahaları hızla artmış, kauçuk üretimi özellikle kolonilerde yaygın bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte yün hayvancılığı, başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde otlakların ve nadasa ayrılan tarlaların çitlerle çevrilmesiyle tekstil endüstrisinin gelişmesine ön ayak olan bir üretim sahasını teşkil etmiştir.

Tarımsal alanı, geniş anlamda, ormanları ve yeşil alanları da kapsayan kırsal kesim olarak ele aldığımızda, tarımın, gıda maddeleri ve endüstriyel sektöre hammadde temin etmesinin yanında, toplumun sağlığını ve huzurunu koruyan özelliği de dikkati çekmektedir. Bu nedenle ormanların ve yeşil alanların korunması ve çeşitlendirilmesi, ekonomik kaygılardan öte çevresel, sosyal ve psikolojik etkileriyle de toplumsal yaşamda yeri doldurulamaz bir önem arz etmektedir.

Tarım sektöründen beklenen en önemli işlevlerden birisi de, ekonomik kalkınmanın finansmanını sağlamasıdır. Ekonomik kalkınmada tarım ve sanayi sektörleri karşılıklı ilişki halindedir. Gelişen tarım, tarım dışı sektörlerde üretilen girdileri ve tüketim mallarını talep ederek tarım dışı sektörlerin daha da gelişmesini sağlarken, tarım dışı sektörler de tarımdaki fazla işgücüne istihdam alanları sağlayarak ve aynı zamanda tarımsal ürünleri talep ederek, tarımın gelişmesini sağlamaktadırlar. Böylece tarım ve sanayi sektörleri sürekli etkileşim halinde olan ve birbirlerini karşılıklı olarak besleyen iki pazar konumundadırlar.

Tarımsal kalkınma, ekonomik kalkınmanın finansmanı ve sanayileşme olgusu üzerinde baş rolü oynayan bir dinamiği ifade etmektedir. Diğer taraftan, tarımsal koşulların da endüstriyel kalkınmaya bağlı olduğu bir gerçektir33.

Endüstri devrimi, makineleşmeyi ve üretim tekniklerinin gelişimini ifade eden bir kavramdır. Sanayi ürünlerinde fiyatların düşmesi, tarım sektörünün tekstil ve ağır sanayi ürünlerine olan talebini yükseltmiştir. İleri teknoloji içeren araçların

33

Soren Kjeldsen-Kragh, The Role of Agriculture in Economic Development: The Lessons of

devreye girmesi ve tarımsal üretimde kullanılması ise verimlilik artışına öncülük etmiştir.

Bu yönüyle endüstri devrimi, tüketim ve yatırım mallarının arz yönünden artışını ifade etmektedir. Bu süreç, tarımsal ürünlere olan talebi de yükseltmiştir. Gelir artışı, gıda ürünlerine -özellikle hayvansal gıdalara- olan talebi; tekstil sanayisindeki büyüme de özellikle yün ve tekstil lifi gibi tarımsal hammaddelere olan talebi yükseltmiştir34.

Endüstriyel devrimlerini gerçekleştirme sürecinde tarım sektörünün işlevlerinden önemli ölçüde yararlanan gelişmiş ülkelerde, özellikle tarımsal üretim üzerinden alınan vergilerin ve tarımdaki verim artışıyla ortaya çıkan ürün fazlalarının, tarım dışı sektörlerin de ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye ulaşmasıyla endüstriyel sektörün ortaya çıkışı mümkün olabilmiştir. Tarım sektörünün bu tarihi önemine değinirken, ekonomik kalkınmanın gelişmekte olan ülkelerde de başlatılabilmesi için, gerekli altyapının finansmanının tarım sektörü üzerinden elde edildiğini gözden kaçırmamak gerekmektedir. Kalkınmayı hızlandıracak olan gerekli altyapı finansmanının, tarım sektörü üzerinden alınan vergiler ve iç ticaret hadlerini tarım sektörü üzerinde baskı teşkil edecek şekilde yönlendirme yoluyla sağlandığını görmekteyiz.

Tarımın bir diğer işlevi de tarım dışı sektörlere sağladığı işgücü katkısıdır. Tarım dışı sektörlerin ve özellikle endüstriyel sektörün gelişmesinde en önemli rol ve kaynak, tarım sektöründen bu sektörlere aktarılan sağlıklı işgücüdür. Tarımın, ekonomik gelişmeye en önemli katkısının insan unsuru olduğunu ve bunun gerek ulusal ölçekte gerekse endüstriyel sektörün gereksinim duyduğu yeterli miktarda işgücünden yoksun gelişmiş ülkelerin (başta Almanya ve Batı Avrupa ülkeleri) uluslararası işgücü talebinde kendisini gösterdiğini söyleyebiliriz.

34