• Sonuç bulunamadı

Tanay S›dk› UYAR Güneflin AYDEM‹R

HKMO ‹zmir fiube Baflkan›

Muhittin Selvitopu

Foça Belediye Baflkan›

Gökhan Demira¤

PANEL

Beflinci gün, “D›flar›da da dumans›z hava sahas›

istiyoruz. Alia¤a‘da termik santrale hay›r!” slogan›ndan

yola ç›k›larak Foça Merkezde halk›n da kat›l›m›

ile gerçekleflen "Yaflanabilir Gelecek ‹çin Çevre ve Do¤a"

panelinde konuflmac›lar›

Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Ö¤retim Üyesi Prof.Dr.

Tanay S›tk› UYAR ve Bu¤day Derne¤i-Do¤a Korumac› -Atlas Dergisi

Yazar› Güneflin AYDEM‹R’di. Do¤an›n

korunmas›ndaki düflüncelerin bilimsel verilere

dayand›r›larak tart›fl›ld›¤›

panelde; enerji elde etmede do¤aya zarar verecek

yöntemler yerine yenilenebilir alternatif enerji

kaynaklar›n›n devreye girmesi gerekti¤i ve Alia¤a

-Foça yöresinde oldukça verimli bir flekilde faydalanabilecek rüzgar ve

günefl enerjisinin kullan›lmas›n›n gereklili¤i

dile getirildi.

Foça Belediyesi Reha Kültür Merkezi’ndeki panelin aç›l›fl›nda HKMO ‹zmir fiube

Baflkan› Muhittin SELV‹TOPU ile Foça Belediye Baflkan› Gökhan DEM‹RA⁄ da birer konuflma

yapt›.

Tanay S›dk› UYAR

Konumuz: Yaflanabilir Gele-cek ‹çin Çevre ve Do¤a. Çok s›k›-fl›p do¤ay› tahrip etmeye

bafllad›-¤›m›z zaman veya o bizi tahrip et-meye bafllad›¤›nda durup düflün-meye bafll›yoruz. Do¤a bize kibar-ca hat›rlat›yor, e¤er flunlar› yapar-san atmosfer içinde yaflars›n, yok-sa sen bilirsin! E¤er görmezden gelirsek de bizsiz yola devam ede-bilece¤ini daha çok beyin hücre-sini kullanan, etrafta ne olup bit-ti¤ini bilen, do¤an›n k›s›tlar›n›

uyan insanlarla yoluna devam edece¤i mesaj›n› veriyor. Do¤a-n›n iliflkilerinin, etkilerinin onun k›s›tlar›n›n fark›nda olan insanlar biraz daha fazla di¤er insanlara karfl› duyarl› olup onlar›n bilgi ve beklentilerini karar verme süreç-lerine katmay› gerekli görüyorlar.

Onu bir lütuf olarak görmüyor-lar. Daha çok demokrasiye inan›-yorlar. Ben istedi¤imi yapar›m, do¤ay› da kendime göre biçim-lendiririm diyerek kendinde güç görmeyen insanlar daha demok-rat oluyorlar. Ekolojik yaflamdan yana olmak, insani kalite ve de-mokrasinin ilk temel ad›m› olu-yor. Tersi birbirini yok ederek var olmak. Do¤an›n içinde bütün canl›lar aras›nda da var olan bir

vermedi¤imiz, do¤du¤umuz ye-rin kalite ve özellikleye-rini, sorun-lar›n› üstlendi¤imiz, baflka kül-türlere ço¤unlukla tolerans gös-termedi¤imiz yaflam çevresinin oluflmas›n›n tek kayna¤› günefl.

“Biz her sabah do¤uyor” diyoruz ama o atmosferin etraf›nda sürek-li olarak var. Günefsürek-lin ›s› ve ›fl›¤›

ve onunla gelen enerjinin atmos-ferin içinde tutulmas› ve bu s›-cakl›¤› +16 dereceye getirmesiyle olufluyor yaflam. Bu aflamada in-sanlar›n olup olmamas› fark etmi-yor, insanlar›n katk›s› yok.

Günefl ›s›s› ve ›fl›¤› atmosfer içinde sera gazlar› denilen gazlar taraf›ndan tutuluyor. Böylece at-mosfer içinde yaflam çevresi olu-fley. Nedeni ne olursa olsun karfl›

karfl›ya gelen iki canl› biri di¤eri-nin varl›¤›n› yok ederek sürdürü-yor.

‹nsanlar olarak biz de do¤aya uyumlu yaflamam›z gerekti¤ini anlamam›z gerekiyor. Bunu anla-mad›¤›m›z zaman ileriye gidemi-yoruz, içinde yaflad›¤›m›z yaflam çevremizi yok ediyoruz.

“Yaflam, enerjisini nereden al›yor?” sorusuyla bafllayal›m.

Her sabah do¤an güneflten al›yor.

Uça¤a binmifl olanlar›n›z vard›r.

10 bin km.’de -60 dereceye geli-yor s›cakl›k. Atmosferin, yani

“küresel hapishane” dedi¤im içinde hep beraber yaflad›¤›m›z, nerede do¤aca¤›m›za da karar

fluyor. 2000 y›lda dengeye gelmifl bu. Sera gazlar› bünyelerinde ›s›

tutuyor. Ne kadar sera gaz› varsa atmosferin etraf›n› bir battaniye gibi sar›yor ve atmosfer içinde be-lirli bir s›cakl›¤a ulafl›yor. Is›tt›¤›

yerde hava yükselince, mesela ek-vatorda en yak›n yerde, yükselen havan›n yerini kuzey ve güney kutuplar›ndan gelen so¤uk hava al›yor. Okyanuslardaki ak›nt›la-r›n da etkisiyle bu binlerce y›ld›r bir dengeye oturmufl. Ya¤mur, rüzgar ve suyun buharlaflmas›yla oluflan hareketler de insan›n etki-si alt›nda olmuyor. Bitkiler foto-sentez ile atmosferde var olan se-ra gazlar› içinde olan karbondi-oksiti al›p, bünyelerinde karbonu tutup d›flar›ya oksijen veriyorlar.

Bir yandan insan›n ihtiyaç duy-du¤u oksijeni sa¤l›yorlar bir yan-dan da bitki olarak günefl enerji-sinin bir k›sm›n› kimyasal olarak depoluyorlar. Suyu esirgemezse-niz, üzerine beton dökmezseesirgemezse-niz, topra¤› kirletip yok etmezseniz, bir yandan da insanlar›n faaliye-tiyle asit ya¤murlar› arac›l›¤›yla bitkileri yak›p yok etmezseniz, bu do¤al süreç kendili¤inden iflliyor ve güneflin enerjisi kimyasal ola-rak depolan›yor. Bu arada foto-sentez ile oluflmufl bitkiler, orga-nik canl›lar, flu ya da bu nedenle yeralt›nda hapis kald›¤›nda -dep-remler veya volkanlar olabilir, kömür, do¤algaz ve petrol

dedi¤i-miz oluflumlar ortaya ç›k›yor.

Onlar›n da kayna¤› yerüstünde oluflmufl, yeralt›na gömülmüfl gü-neflin enerjisini kimyasal olarak depolam›fl malzemeler. Kömür, do¤algaz ve petrol aras›ndaki fark içindeki karbon ve hidrojen oran-lar›d›r, benzerlikleri ise hepsi kar-bon ve hidrojen içeriyor. Kömür kat› malzeme içinde oldu¤undan kat›, petrol s›v›, do¤algaz ise gaz halinde bulunuyor. Bunlar›

yakt›-¤›m›zda atmosferde oluflturdu¤u-muz gazlar ek sera gaz› oluflturu-yor.

Atmosfer içinde binlerce d›r denge oluflmufltu. 1800’lü y›l-lardan itibaren fosil yak›tlar› fazla ihtiyaç oldu¤u gerekçesiyle

yak-›lmaya bafllad›. Yeralt›nda bulu-nan karbonu dengede bulubulu-nan at-mosfere sald›k. Her yakt›¤›m›z termik santralda üretti¤imiz kilo-wat/saat elektrik bafl›na bir kilog-ram karbondioksit veriyoruz at-mosfere. Bir petrol santral›nda üretti¤imiz her kilowat saat bafl›-na 640 gr. karbondioksit veriyo-ruz. Her do¤algaz santral›nda ise 450 gr. karbondioksit veriyoruz.

Yani yeralt›nda depolu bulunan karbondioksiti çözüp atmosfere aktar›yoruz. Her aktard›¤›m›z karbondioksit molekülü, battani-yemizi kal›nlaflt›rmaya bafll›yor.

Küresel ›s›nma dedi¤imiz bu.

Da¤lardaki buzlar çözülüyor, su seviyesi yükseliyor, ak›nt›lar

de-¤ifliyor. Bütün bunlar günlük ga-zetelerdeki 3. sayfa cinayet haber-lerine dönüfltü.

Jeotermal kaynak dedi¤i-mizde ise yeralt›nda 6000 derece-lik magman›n ›s›tt›¤›n› yerüstüne ç›kard›¤›m›zda, ›s› ve elektrik üretebildi¤imiz enerji kayna¤›.

Bu da do¤an›n bize sundu¤u bir imkan.

Enerjiye biraz daha detayl›

girmek istiyorum. Termik san-traller ve ulaflt›rma dedi¤imiz bü-tün araçlar›n tümünde küresel

›s›nmaya yol açan tehdit var. Bu-nun için toplu tafl›m ve yenilene-bilir enerjiyle giden araçlar› ter-cih ediyoruz.

Metan gaz›n›n büyük k›sm›

tar›mdan özellikle pirinç tarlala-r›ndan geliyor. Kesti¤imiz her a¤aç ile atmosferde dengeyi sa¤la-yan bir arac›n yok edilmesine yol aç›yoruz. Biliyorsunuz at›klarda metan gaz› birikmesi çok oluyor.

Sanayide özellikle çimento fabrikalar› atmosferi çok kirletiy-or. Fransa, Türkiye’nin imtiyazl›

ortak al›nmas›n› istiyor, çünkü burada birçok çimento fabrikas›

sat›n alarak faaliyetlerini sürdür-meyi amaçl›yor. Üretilen her ton çimento bafl›na bir ton karbondi-oksit sal›n›m› yap›yor. AB stan-dartlar›n›n 2020 hedefi sera gaz›

sal›n›m›n› %20, enerji kullan›m›-n› da %20 daha azaltmak ve %20 yenilenebilir enerjiye geçmek.

Böylece AB üyeleri imtiyazl› or-takl›k yoluyla bizim gibi ülkelere bu teknolojileri transfer ederek kendisi için iyi olan› infla etmek istiyor. Bir de bu ülkelerde kirli teknoloji yat›r›mlar›n› do¤ru bu-lan, yani neoliberal politikalar›

benimseyen muhataplar bulursa isteklerini gerçeklefltiyorlar.

1980’den itibaren özellikle en-düstrileflmifl ülkelerin kendi kriz-lerini aflmak için kredi vererek, tahkim mahkemelerinin yetkili k›l›nd›¤› ve bu da yetmezmifl gibi sorun ç›kt›¤›nda kirli teknoloji transfer eden belediye veya flirket ödeyemedi¤inde bütün TC

vatan-dafllar›n›n ödemesi için hazine garantisi isteyerek neoliberal sal-d›r›lar›n› gerçeklefltiriyorlar. Bu mekanizma ifllemeye bafllad›.

Hollanda da bizim imtiyazl›

ortakl›¤›m›z› savunuyor, di¤er yandan da asbestli gemilerini bize yolluyor. Bizim imtiyazl› ortak-l›kl›¤›m›zla standard›m›z› yük-seltmememiz onlar›n ifline yar›-yor. Fransa ve Hollanda’yla bir-likte Almanya da imtiyazl› ortak olmam›z› istiyor. Kirli yat›r›mla-r›nda bizim ülkemiz onlar için ideal. Ancak bizim de ortakl›k içinde yer almam›z› isteyen, AB üyesi ülkeleri de var.

AB iyi veya kötü, girelim veya girmeyelim tart›flmas› yerine, be-nim anlay›fl›ma göre ülkemizin yaflam kalitesinin yükseltilmesi ve çevresinin korunmas› için bir mücadele içinde olmal›y›z. Göz-lerimizi kapamak, beni ilgilendir-miyor demek, her dediklerini ya-pal›m demek ayn› kap›ya ç›k›yor.

Müzakere sürecini bir mücadele süreci haline getirmek laz›m.

Tar›mda AB standartlar›na uy-mayan gübreler geldi¤ini ve bu gübreyle üretilen ürünlerin AB standartlar›na uygun olmad›¤›

için geri çevrildi¤ini biliyoruz. Bu ülkeleri ve ticaret erbaplar›n› suç-laman›n anlam› yok. Onlar ken-dileri için iyi olan› yap›yorlar.

Bunlar› talep etmememiz laz›m.

Uygun kurum ve kurulufllar›

oluflturmam›z, yerel ve merkezi yönetimlerin, üniversitelerin, ma-afllar›n› yurttafllar›n vergilerinden verdi¤imiz herkesin, özetle ka-munun kamulaflt›r›lmas› gereki-yor.

1980’den beri kamu özelleflti-rildi biliyorsunuz, bizim özel sek-törü özellefltirmemiz, kamuyu da kamulaflt›rmam›z gerekiyor. Bu-nu yapmad›¤›m›z zaman kamu gücüyle donanm›fl olan yetkili, söyledi¤i herfleyin do¤ru oldu¤u-nu dayatmaya bafll›yor. Dokuoldu¤u-nul- Dokunul-mazl›¤› da var.

Kamudan süzülerek gelen ko-nular parlamentoda yeterince her

yönüyle tart›fl›lmad›¤› zaman, al›-nan kararlar her zaman do¤ru ol-muyor.

BM’de de çevre bir sorun. ‘Ar-dus Sözleflmesi’ ad›nda bir sözlefl-me var. Bilgiye eriflim, karar ver-me süreçlerine kat›l›m ve adalete eriflim diye. Bunun sizlerin bil-mesinde yarar var.

Ülkeler aras› iklim de¤iflikli¤i panelinde 2500 bilim insan›, ha-kikaten küresel ›s›nma var m› di-ye sorgulad›lar ve oldu¤una karar verildi. BM’de konufluluyor, kim-se “bana ne” diyemiyor, çünkü herkesi tehdit ediyor. Kirleten ül-keler ise kendi sorumluluklar›n›

emisyon ticareti gibi mekanizma-larla baflka ülkelerde bu indirimi yaparak mevcut durumu sürdür-mek istiyorlar. Bedeli kendi ülke-lerinin d›fl›nda ödettirmeye çal›fl›-yorlar.

Fosil yak›tlar›n atmosferdeki tahribat› nedeniyle bizim de hiç bir flekilde termik santral kurma-mam›z gerekiyor. Çünkü kurulan termik santraller hem yak›n çev-reyi tahrip ediyor, hem de küre-sel kirlenmeye katk›s›n› artt›rd›¤›

için Kopenhag’dan bafllayarak karbon vergisi ödeme yükümlü-lü¤ümüz bafll›yor. ‹talya fosil ya-k›tlarla elektri¤i Arnavutluk’ta, temiz enerjiyi ise kendisi üreti-yor. Kirli enerji üretti¤i için Ar-navutluk halk›n›n hanesine borç olarak yaz›l›yor. Rusya, rafineri-sini Türkiye’de kurmak istiyor.

Çünkü o rafineriden ç›kan ürün-lerin karbon vergisi TC vatandafl-lar› taraf›ndan ödenecek. Bu genç arkadafllar› ilgilendiriyor, çünkü daha önlerinde en az 30-40 y›l yaflayacak ömürleri var. Bu bilgi-leri sizlerle paylafl›yoruz, uyuma-man›z gerekiyor. Bu konular› iz-lemeniz, ilgi alanlar›n›za bu ko-nular› katman›z gerekiyor.

Nükleer enerji çözüm gibi an-lat›l›yor. Almanya gibi endüstri-leflmifl ülkeler en k›sa zamanda fosil ve nükleerden uzaklaflmay›

hedefledikleri için böyle bir plan yap›yorlar. Bunun için termik

santrallerini ‹skenderun Sugö-zü’ne aktarmak istiyorlard›. Bunu sa¤lad›lar. Türkiye’nin % 7 elek-tri¤i ithal kömürle burada üretili-yor. Bu elektri¤i almak zorunda.

Almak istemese de paras›n› öde-mek zorunda. Bu büyük borçlar özellikle genç arkadafllar›m›z›n borcu. Kredi kartlar›ndaki borç-lar gibi.

Günefli bize göre yar› yar›ya az olan Almanya’da her çat›ya gü-nefl pili koyup, bulduklar› her ye-re rüzgar tribünü dikiyorlar. Eko-nomilerini enerji duyarl›kl› olma-ya, savafllardan uzak durmaya ça-l›fl›yorlar.

Yüksek lisans›m› nükleer enerji konusunda yapm›flt›m.

Amerika’da 1978 y›l›ndan beri santral siparifl edilmedi¤i, daha önce siparifl edilen 100 tanesinin de iptal edildi¤ini biliyoruz. Ba-kanlar Kurulunda Bülent Ecevit ça¤›rd›¤›nda bunlar› sunmufltum.

1999 y›l›ndaki iptalde bu çal›fl-man›n etkisi olmufltu. Son nükle-er santral 1970’de inflaata bafllan-m›fl 96’da sonuçlanbafllan-m›fl. Nükleer endüstrinin sorunlar› olarak flun-lar söyleniyor; ‹nflaat maliyetleri, at›klar›n sorunu, santrallar›n ça-l›flmas›n›n düzenlenmesi konu-sundaki yüksek maliyetler, de-netlenmesi zor, kaza oldu¤unda haber vermiyor, nükleer denetle-me komisyonuna ra¤denetle-men büyük bir altyap› kurmas› gerekiyor, her yere bir görevli koymas› laz›m vs... Amerika’dan bafllayarak 70’lerden bu yana nükleer san-traller kurulmuyor. Uzun süredir kurulum olmad›¤› için kimse bil-miyor, karfl› olanlar neden karfl›

olduklar›n› bilmiyor, destekle-yenler nas›l bir yanl›fl yapt›¤›n›

bilmiyor. Yaflanabilir bir do¤a için bunu bilmemiz laz›m.

Bu santrallerin hangi amaçla kullan›ld›¤› da bu arada söylen-miyor. Nükleer santraller elektrik üretmek için kurulmuyor. 1950’

lerden 70’lere kadar geliflmifl ül-keler bunu nükleer silah malze-mesi üretmek için kurdu. As›l

amaç nükleer bombada kullan›la-cak plütonyumu ve di¤er malze-meleri üretmek. Bu s›rada san-tralde reaksiyon s›ras›nda biriken

›s›n›n d›flar›ya al›nmas› gerekiyor ki reaksiyon devam edebilsin.

Elektrik, at›k yan ürün olarak or-taya ç›k›yor. Rusya bunu merkezi

›s›tmada kulland›. Amerika elek-trikte kulland›. Bir nükleer san-tral ömrü boyunca üretti¤i enerji-nin üç mislini tüketiyor. Uran-yum 295 santrifüjlerde haz›rla-n›rken çok fazla enerji gerekiyor.

Amerika bunun için yan›na baflka bir termik santral kuruyordu.

Ama as›l ürüne ulaflmak için üç misli de¤il yirmi misli de enerji kullan›rs›n›z. Burada elektrik enerjisi üretebilecekmifl gibi dü-flünmemek gerek.

Bu arada ‹ngiltere’den bahset-mek laz›m. 1980’de nükleer san-tralleri özellefltiremedi ve kamu-da kald›. Bugün ‹ngiltere, süresi dolan santralleri kapatmas› gere-kiyor. Bunun maliyeti 19 santral için 91 milyar Sterlin. Her bir santralin kapatma maliyeti 10 milyar dolara mal oluyor. Bizim nükleer enerji yasam›z›n bir kö-flesinde 1000 megawat›n üzerin-deki termik santrallerin 15 y›ll›¤›-na al›m garantisi tahkim anlaflma-s› yasaanlaflma-s›yla yap›lmaanlaflma-s› yer al›yor.

Nükleer olmazsa, o yasa termik santral yasas› olacak. ‹çinde bir de at›klar›n bertaraf›n›n yüzde flu kadar›n›n kamu taraf›ndan ya-p›laca¤› diye bir kay›t var. Bu 5 santral için 50 milyar dolar de-mektir. Yani bu 50 milyar dolar›, daha genç arkadafllar›m›z ödeye-cek anlam›na geliyor.

Baflka ülkelerde kurulan san-traldan al›nan kullan›lm›fl yak›tla-r›n içinden plütonyum çekilmifl olanlar›n, araflt›rma enstitülerin-de küresel nükleer enerji ortakl›¤›

ad› alt›nda bar›flç› kullan›m› flek-linde at›klar›n transferi söz konu-su. Bizim Atom Enerji Kurumu baflkan›m›z, bunlar›n çok de¤erli oldu¤unu, gerekirse at›k tesisini kurabilece¤imizi, söyledi. Üçün-cü safhada da son pislikler de bize

geliyor. Böylece bunun ad› bar›flç›

kullan›m oluyor. Plütonyumu

di-¤er ülke al›yor, siz hammaliyesini yap›yorsunuz, bu arada elektrik üretmifl gibi oluyorsunuz. Bütün dünyan›n terketti¤i fleye yönelmifl oluyorsunuz.

Do¤aya uyumlu fleyler yap›l-s›n, enerjimizi günefl, rüzgardan üretelim diyoruz. Bunun müm-kün olabilece¤ini ve yüzde yüz yenilenebilir enerji ile bütün enerji ihtiyaçlar›m›z› karfl›layabi-lece¤imizi kan›tlayaca¤›m.

1850’lerde atmosferin içinde günefl vard›, bugün var, yar›n da olacak. Günefl bizi terk edip git-medi¤i sürece ayn› kararl›l›k var.

Hergün bir flekilde yüzyüzeyiz.

Bu denge oldu¤u sürece güneflin atmosferin içine verdi¤i enerji çok fazla. Oluflturdu¤u rüzgarlar da enerji aç›s›ndan çok fazla. Dal-galar, biyokütle ve su gücü, jeo-termal ise çok daha fazla, çatlak-lar aras›nda buhar verip ›s› almak üzerine çal›fl›l›yor ki bu çok önemli. Bu kaynaklar her zaman vard›, peki neden do¤algaz, kö-mür, petrol kullan›m›na geçildi.

H›zl› sanayileflmenin ihtiyaç duy-du¤u ›s› ve elektri¤e dönüfltüre-cek teknoloji yoktu. Bu teknoloji kopuklu¤u nedeniyle kolay olan›

yani yeralt›ndan bu kaynaklar›

kullanmaya bafllad›lar.

Türkiye’ye y›lda 25 milyon in-san günefllenmeye geliyor, de-mekki yeteri kadar var. TÜB‹TAK çal›fl›rken 1988 y›l›nda topograf ve flöför arkadafl›mla Anadolu’da 60 bin km. dolaflarak rüzgar hari-tas›n› yapt›k. Rüzgardan iki misli elektrik üretebilece¤imizi söyle-dik. 91 y›l›nda bunu söyledik, 92 y›l›nda da böyle saçma sapan ifl-lerle u¤raflt›¤›m›z için TÜB‹-TAK’tan ifl akdimiz fesh edildi.

Nükleer konusunda, kömür ko-nusunda çal›flmalar yapm›fl bir mühendis olarak modas› geçmifl bir fleyle u¤raflman›n bedelini ödedim. Sa¤olsunlar onlar›n saye-sinde üniversiteye girdim. Kamu-daki insanlar zaten o y›llardan

iti-baren özelleflmeye bafllam›flt›.

Abuk sabuk günefl, rüzgar diyen-leri temizleyip petrol, do¤algaz, kömür diyenlerden bir yap› olufl-turmaya karar verdiler. Ona göre de seçim sistemi de¤ifltirildi. Siya-si Partiler Kanunu da bu flekile ulaflt›. Yap› çok de¤iflmesin diyor-san›z muhalefet olarak siz de mevcut durumun sizin için daha güvenli daha kal›c› bir flekil ola-rak görebiliyorsunuz.

Biyokütleye gelince, topra¤›-m›z ne kadar verimli biliyorsu-nuz, çöl de¤il buras›, do¤an›n kendili¤inden enerji deposu

›ç›s›ndan da pekçok ülkeye göre daha avantajl›y›z. Da¤l›k bölgele-rimizi ve su potansiyelimizi hepi-miz biliyoruz. Dünya ortalama-s›ndan çok daha fazla su kaynak-lar›m›z var.

1850’den bu yana teknoloji ne oldu. Petrol, do¤algaz ve kömüre devam edildi. 1970 y›l›nda petrol kriziyle ‹ngiltere’de bir gecede ikibin kifli öldü kentlerde kömür yak›ld›¤› için. ‹ngiltere’de enerji-nin etkin kullan›lmas›na hemen geçmek zorunda kald›lar. Bütün endüstrileflmifl ülkeler sorunu ya-flad›lar ve bir gecede bunu yapt›-lar. Sorun çözülmezse sa¤l›k har-camalar›n›n artt›¤›n› gördüler. ‹lk olarak enerjinin etkin kullan›m›-n› hayata geçirdiler. 70’den 2000 y›l›na kadar sanayi, ulafl›m, ta-r›mda her ifli dört misli daha az enerji kullanarak yapmaya baflla-d›lar. Örnek buzdolaplar›; dört misli daha az enerji tüketen alet-ler ürettialet-ler. Kampanyada en ucuz olan› de¤il en az enerji tüke-teni kullanmay› flart kofltular ka-muda. ‹ki ayda o para fark›n› ç›-kart›yor. Hollandal› belediyeler daha az enerji tüketsin diye üc-retsiz ampul da¤›tmaya bafllad›-lar. Bunu kamu inisiyatifiyle ya-p›yorlar.

Biz enerjinin Etkin Kullan›m›

Yasas›n› 2005 y›l›nda ç›kard›k.

Aram›zdaki 30 y›l fark var. Biz

‹talya’n›n seviyesine 30 y›l sonra gelece¤iz demek, ‹talya’n›n

b›rak-t›¤› çöpleri 30 y›l sonra kullana-ca¤›z anlam›na geliyor. Burada da kafam›z› düzeltmemiz laz›m. fiu anda Enerjinin Etkin Kullan›m Yasas›na bakt›¤›n›z zaman 5-10 y›ld›r erteleniyor. Çünkü do¤al-gaz, kömür anlaflmalar› yap›lm›fl, kullanmad›¤›m›z do¤algaz›n pa-ras›n› ödüyoruz ya, enerji tasar-rufu yapar da az do¤algaz kulla-n›rsan›z tasarruf etti¤inizin hiç bir de¤eri olmuyor. Çünkü onun tasarruf etmemifl gibi paras›n›

vermiflsiniz en yüksek fiyattan.

Samsun’daki mobil santral kirli, kazlar da dayanam›yor, bal›klar da dayanam›yor; kapal› tutulu-yor. Kapat›l›nca üretmedi¤iniz fle-yin üretmifl gibi paras›n› ödüyor-sunuz. Bu mobil santralda 1993 y›l›nda Endenozya taraf›ndan terk edilmifl santral. Birisi anlafl-ma yapm›fl tahkim ve hazine an-laflmas› diye ball› börek, ömür boyu ayl›k gelir. Kapat›n, diye ri-ca ediyorsun. Kapat›r›m tabi ama param› ver, diyor. Kendi paran›z-la rezil oluyorsunuz, bilin diye anlat›yorum.

Her yerde kanserle ilgili birfley görüyorum, otobüslerde insanla-r›n ellerinde tomografi zarflar›

görüyorum. Ben termik santral sat›c›s› olsam gitti¤im yerlerde kanser ilac› satar›m, kanser hasta-nesi açar›m. ‹kisi birbirini besle-yen, pazar oluflturan dayan›flmal›

faaliyet halinde.

Atmosferin içindeki problemi çözmek için Amerika, Almanya, Japonya günefl pilinden, rüzgar tribünlerinden elektrik teknoloji-sini gelifltirmeye bafllad›lar. ‹lk olarak Amerika 1980’lerde 15 bin tane siparifl etti. 1980’de Çeflme Alt›nyunus Tatilköyünde 55 kilo-vatl›k rüzgar tribünü kuruldu. Bi-zim çal›flma yapt›¤›m›z dönemde Tuborg firmas› Yaflar Holdinge hediye etmiflti. O zaman en bü-yük rüzgar tribünü teknolojisiydi ve 80 kilovat düzeyinde Hollanda üretiyordu. Hollanda, Danimarka diyorum, çünkü orada do¤a ile iliflkileri tan›mlarken, okyanustan gelen suyu geriye atmak için

rüz-gar tribünlerini kullanm›fllar.

Hollanda 1985’ten itibaren bir sa-atte 80 kilovat/saat enerji üreten;

yani on tane 100 vatl›k ampülü bir saat yakacak ya da 80x10=800 watl›k ampulu yakacak enerji üreten bir rüzgar tribünü yapm›fllard›. Almanlar Hollan-da’dan ithal etmeye bafllam›fllar.

Bu arada Amerikan hükümeti ise, 80’den itibaren her üreticiye sipa-rifl veriyor. fiu anda 15 bin tane rüzgar tribünü Californiyada üre-tim yap›yor. Bu talep bu sektörü gelifltirmeye bafllad›. 1995’de 600 kilowatl›k tribünler üretilmeye

Bu arada Amerikan hükümeti ise, 80’den itibaren her üreticiye sipa-rifl veriyor. fiu anda 15 bin tane rüzgar tribünü Californiyada üre-tim yap›yor. Bu talep bu sektörü gelifltirmeye bafllad›. 1995’de 600 kilowatl›k tribünler üretilmeye