• Sonuç bulunamadı

Taahhüt, Borçlunun Kâfi Miktardaki Malının Haczedildikten Sonra ve Satış Talebinden Önceki Bir Dönemde Olmalıdır

1.5 İcra Sözleşmeler

1.5.5 İcra Sözleşmelerinin Hükümleri ve İleri Sürülmeler

2.2.1.1 Borçlunun Borcu Taksitle Ödeme Taahhüdünün Şartları 1 Taahhüdün Şekl

2.2.1.1.4 Taahhüt, Borçlunun Kâfi Miktardaki Malının Haczedildikten Sonra ve Satış Talebinden Önceki Bir Dönemde Olmalıdır

2004 Sayılı İİK’nın 111. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde borçlunun taksitle ödeme taahhüdünün, borçlunun yeteri kadar malının haczedildiği aşamadan sonra95 ve fakat satış talebinden önceki bir döneme ait olması gerekmektedir. Yasanın deyimiyle kafi miktarda malın haczedilmiş olmasından kasıt 2004 Sayılı İİK’nın 85/1 ve 138/2 hükümleri anlamında takip konusu alacak, faiz ve masraflarını karşılamaya yetecek değerde borçlu malının haczedilmesidir96. Bu husus ise haciz sırasında yapılacak değer

takdirine göre belirlenecektir. Kanun kâfi miktarda malın haczedilmesi aşamasından sonra ve satış talebinden önceki dönemdeki taksitle ödeme taahhüdünün diğer şartları taşıması şartı ile geçerli olduğunu kabul ettiği için, özellikle satış talebinden önce ibaresinden, satış aşamasının olmadığı takiplerde taksitle ödeme taahhüdü hükümlerinin uygulanabilmesi ihtimali söz konusu değildir. Zira haczedilen şey eğer para ise, paraya çevirme yani satış aşamasına gerek kalmadan para paylaştırılması ya da paranın alacaklıya verilmesi aşamasına geçilecektir. Başka bir anlatımla, haczedilen şeyin para olması durumunda İİK 111. madde hükümlerinin

94

Uzel, Yelda, İcra Takiplerinde Borcun Taksitle Ödenmesi, Legal Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 2007, 2. Cilt, 8. Sayı, s. 697-747.

95 Bir görüşe göre, hacizden önce diğer şartları taşıyan borçlunun borcun taksitle ödenmesi taahhüdünün hemen akabinde borcun tamamının dörtte birinden az olmayacak miktardaki ilk taksidin yatırılmasından sonraki bir aşamada alacaklının talebi üzerine, peşin yatırılan miktarın yatırıldığı tarihten itibaren en geç bir ay içinde hacze borçlunun yokluğunda gidilmiş ve borçlu İİK’nın 103. maddesinde öngörülen süre içerisinde daha önceki taahhütle borcu ödeyeceğini taahhüt edip peşin ödediği miktarın ilk taksit olarak kabulünü talep etmesi halinde borçlunun borcun taksitle ödenmesi taahhüdü geçerli olmak gerekir, Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2006, s. 9270-9271.

96 Bir görüşe göre de, haczedilen malların kıymetinin borç, giderler ve harcı karşılayacak durumda olmaması halinde borcun taksitle ödeme taahhüdünde bulunulamaz, Öğütçü/Çitlioğlu, 2. Cilt, s. 583.

uygulanması; alacak, faiz ve masrafları karşılayacak miktarda yani kâfi derecede paranın haczedilmesi durumunda borçlunun taksitle ödeme taahhüdüne geçerlilik tanımak, mevcut olan paranın alacaklıya ödenmeyip takibin sürüncemede bırakılmasına neden olabilecektir97

. Ayrıca, Berkin’e göre borçlunun kötü niyetle yaptığı taksitle ödeme taahhüdüne kanunen geçerlilik tanımak mümkün değildir, örneğin borçlunun mali durumunun borcu karşılamaya yeterli olduğu halde, sırf satışı geciktirmek ve alacaklının eline toplu paranın geçmesini engellemek için yapılan borçlunun taksitle ödeme taahhüdünün icra memuru tarafından reddedilmesi gerekmektedir. Aynı yazara göre, borçlunun borcun taksitle ödenmesi taahhüdü müessesesi bir imtiyaz değil, satışı ve bunun masraflarını önleyen bir tedbirdir ve borçlu bundan ancak meşru menfaatlerini korumak için yararlanabilir98

.

Kanun, yukarıdaki paragrafta incelendiği üzere borçlunun taksitle ödeme taahhüdünün geçerli olacağı süreyi açık bir hükümle belirlemek yerine, borçlunun kâfi derecede malının haczedilmiş olmasından ve satış talebinden önce şeklinde bir sınırlamaya gitmeyi uygun görmüştür99

. Haciz ve satış aşamalarından bahsedildiği için, haciz ve satış kelimesinden ne anlaşılmak gerektiğini belirlemek gerekmektedir. Zira, alacaklıya satış talebinde bulunabilmesi yetkisini veren tek haciz türü kesin(icrai) hacizdir. Mevzuatımızda düzenlenen ihtiyati haciz ve geçici haciz gibi haciz türleri gerçek anlamda 2004 Sayılı İİK’nın 138/2 hükmünde tanınan yetkiyi alacaklıya vermemektedir. Hatta ihtiyati haciz ve geçici haciz aşamalarında borçlu hakkında yürütülen takip henüz kesinleşmemiştir. Şöyle ki, ileride borçlusu hakkında yürüteceği icra takibinden önce, çeşitli nedenlerle haczedebilecek mal, eşya ya da alacak bulunamaması ihtimalini bertaraf etmek için 2004 Sayılı İİK’nın 257. maddesindeki şartları taşıyan alacaklının talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati haciz kararından itibaren 10 gün içerisinde, alacaklı tarafından kararın infazı için mahkemenin yargı çevresinde bulunan icra dairesine başvurulması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece verilen ihtiyati haciz kararı, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının talebi ile cebri icra organları tarafından borçlunun mallarına uygulanan haciz işleminden farklılık göstermektedir. Açıklanan nedenlerle, İİK 111/1-2 hükümleri karşısında ihtiyati haciz işlemini tamamlayan merasim gerçekleştirilip, ihtiyati haciz kesin haciz niteliği kazanmadan borçlunun diğer şartları taşıyan borcun taksitle ödenmesi taahhüdü geçerli olmamak gerekir100

. Kanaatimizce

97

Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2006, s. 9267. 98

M. Berkin, Necmeddin, Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, İstanbul 1980, s. 308.

99 Borçlunun borcun taksitle ödeme taahhüdünde bulunabileceği sürenin net olarak belirlenmeyip bir zaman kesitinin belirlenmesi hususu; icra mevzuatımızda haczin yapılmasını müteakip alacaklının satışı talep edebilmesi ve bu nedenle borcun taksitle ödenmesi taahhüdünün çok dar bir zaman kesitinde sınırlandırılarak, bu yolun çok az tercih edilmesi gerekçeleri ile eleştirilmiştir, Berkin, s. 308.

100 Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2006, s. 9272; alacaklının kabulü üzerine yapılan taksitle ödeme

de bu yöndeki yorum, 2004 Sayılı İİK’nın 111/1-2 fıkralarında şartları ayrıntılı düzenlenen borçlunun taksitle ödeme taahhüdü bakımından şeklilik ve hukuki öngörülebilirlik açısından daha doğrudur. İhtiyati haciz aşamasında, borcun taksitle ödenmesine yönelik alacaklı ve borçlunun anlaşmalarına ilişkin sözleşmelerin hükmü konusunda, ilgili bölümde ayrıntılı açıklamada bulunulacaktır.

Satış talebi, hakkında yürütülen icra takibi kesinleşip haczedilen borçlunun mallarının satılıp paraya çevrilmesi için alacaklının cebri icra organına yönelik olarak yaptığı taraf takip işlemidir. 2004 Sayılı İİK’nın 59/1 hükmü gereği alacaklı, takip masraflarından olan satış talebinin masraflarını karşılamak durumundadır. Dolayısıyla, masrafı yatırılmayan bir muamelenin yapılmasına dair alacaklının talebi her hangi bir hüküm doğurmayacağından, masrafı depo edilmeyen satış talebine ilişkin muamelenin yapılmasına ilişkin talep de herhangi bir hüküm doğurmayacak dahası satış talebinde bulunulmamış varsayılacaktır. 2004 Sayılı İİK’nın 111/1-2 hükümleri gereği borçlunun taksitle ödeme taahhüdü en geç satış talebinde bulunuluncaya kadar yapılabileceğinden, satış talebine ilişkin alacaklının taraf takip işlemi ile birlikte masraf yatırılmamış ise, masrafı depo edilinceye kadar borçlu taksitle ödeme taahhüdünde bulunabilecektir101. Eş anlatımla, alacaklı taraf satış talebinde bulunmuş

olmasına rağmen, bu muameleye ilişkin icra masraflarını yatırmadığında satış talebi hükümsüz olduğundan, bu talep en geç masrafın yatırıldığı ana kadar diğer şartları taşıyan borcun taksitle ödenmesi taahhüdü hükümlerine engel olmayacaktır102. Hatta, masrafı

olmayan alacalının satış talebi her hangi bir hüküm doğurmadığından, bu satış talebi 6352 Sayılı kanunla değişik 2004 Sayılı İİK’nın 106. Maddesinde taşınırlar ve taşınmazlar için sırasıyla altı ay ve bir yıl olarak düzenlenen satış talebinde bulunma sürelerini de kesmeyecektir. Kanun borçlunun tek taraflı borcun taksitle ödenmesi taahhüdü ile takibi alacaklının muvafakati olmadan durdurabilmesini satış talebinde bulunulduktan sonra mesmu bulmamaktadır. Böylelikle kanun koyucu, alacaklının satışı istemesinden sonra hatta ihale yapılacağı anda borçlunun taksitle ödeme beyanında bulunup, ihaleye engel olması ve daha

iken, borçlu hakkında takip talebi ile icra takibi başlamadan borçlu hakkında takip talebi ile icra takibi başlamadan önce, borçlunun icra dairesinde yaptığı taahhütleri geçersiz saymaktadır. Bu görüş yasal dayanaktan yoksun olsa değilse de pratik ihtiyaçları karşılamadığı bir gerçektir. İhtiyati haciz aşamasında yapılan taahhüt fiilen başlamamış olan icra takibi sırasında yapılmıştır. Borçlunun bu taahhüdünü iyi niyet göstererek kabul eden ve hacizli malları muhafaza altına almaktan vazgeçen alacaklı, daha sonra, borçlunun taahhüdünü yerine getirmemesi(ve borçlunun hacizli malları kaçırması) sonucunda gösterdiği iyi niyetin faturasını çok pahalı ödemektedir. İhtiyati haciz sırasındaki taahhütlerin geçersiz olduğunu bilen alacaklılar da borçlulara karşı set davranmakta ve haciz ettirdikleri malları muhafaza altına alarak, taahhüdüne uymak düşüncesinde olan iyi niyetli borçluları da zor durumda bırakmaktadır. Belirttiğimiz bu nedenlerle, biz ihtiyati haciz aşamasında alınan taahhütlerin genişletici yorumla geçerli sayılmasının, daha doğru, pratik ihtiyaçlara, yasa yapıcının amacına daha uygun olacağı görüşündeyiz…” Uyar, İcra ve İflas Hukukunda Suç Sayılan Fiiller(İcra- İflas Suçları), s. 235- 236.

101 Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2006, s. 9266. 102 Berkin, s. 309.

sonra kalan taksitleri ödemeyerek alacaklının menfaatlerini haleldar etmesini önlemek istemiştir103

.

Yukarıda da ifade edildiği gibi, icra mevzuatımız gereği haczin tatbiki sürecinden hemen sonra herhangi bir süre beklemek durumunda kalınmaksızın satış talebinde bulunulabilmektedir. Yani hukuken haczin tatbik edildiği tarihte ve tatbikten hemen sonra satış talebinde bulunulabilir. 2004 Sayılı İİK’nın 111/1-2 hükümlerinde getirilen ve şartları taşıdığında alacaklının kabulüne gerek olmaksızın icra muamelesini kanunen durduran borçlunun borcun taksitle ödenmesi taahhüdü, borçlunun menfaati için getirilmiş yasal bir hak olduğundan ve hacizle aynı zamandaki satış talebi bu taahhüt hakkını kullanılmaz hale getirebildiğinden, bu hakkın kullanılmasına uygun zemin hazırlamak bakımından doktrinde borçlunun yokluğunda yapılan hacze ilişkin haciz tutanağını içerir ve İİK’nın 103. maddesindeki usule uygun olarak çıkartılan davetiyenin borçluya tebliğinden itibaren, İİK’nın 103. maddesindeki yasal süre olan üç gün beklendikten sonra satış muamelelerine başlanması gerektiği savunulmuştur104. Hatta başka bir görüşe göre, haczin borçlunun yokluğunda

yapılmış ve Kanun’un 103. maddesi gereği borçluya gerekli davetiye çıkarıldığında, alacaklı haczi müteakip derhal satış talebinde bulunması halinde bile, borçlu üç günlük süre içinde satış talebinden sonra bile olsa borcun taksitle ödenmesi taahhüdünde bulunabilir105

. Bununla birlikte, satış isteme süresinin, 2004 Sayılı İİK’nın 106/1 hükmü gereği hacizden sonra işlemeye başlamasına ilişkin açık hüküm dikkate alındığında borçlunun yokluğunda tatbik edilen haczin tutanağının Kanun’un 103. maddesi uyarınca borçluya tebliği tarihinden itibaren başlatmakta hukuki engel vardır106

.

Anlatılanlarla birlikte şunu ifade etmek gerekir ki her ne kadar satış talebinden önce taksitle ödeme taahhüdünde bulunma zorunluluğu olsa da o mahcuz için öngörülen satış isteme sürelerinin geçmesinden sonra borcun taksitle ödenmesi taahhüdünde bulunulup bulunulamayacağı hususunu incelemek gerekmektedir. Nitekim 6352 Sayılı Kanun ile değişik 2004 Sayılı İİK’nın 106/1. Fıkrası uyarınca, taşınır ve taşımaz hacizler açısından satış isteme süreleri öngörülmüştür. Söz konusu süreler, emredici hükümler olmakla, ilgili mahcuz ile satış isteme süreleri dolmuş ise haciz hükümsüz hale gelecektir. Bu hükmün emrediciliği ve 2004 Sayılı İİK’nın 20. Maddesi hükmü birlikte değerlendirildiğinde, sözü edilen durumun icra müdürünce resen dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz. Dolayısıyla haciz

103 MuşulL, 2. Cilt, s. 910.

104

Pehlivanlı, M.Gündüz, Açıklamalı İcra ve İflas Kanunu, Ankara 1998, s. 887. 105 Öğütçü, /Çitlioğlu, 2. Cilt, s. 1296.

aşamasından ve satış isteme sürelerinin geçmesinden sonraki bir aşamada borcun taksitle ödenmesi taahhüdünde bulunulması durumunda, taahhütte bulunulduğu tarih itibariyle haciz hükümsüz hale geleceğinden ve bu şekliyle kafi miktardaki malın haczedilmiş olması şartı eksik kalması sonucu ortaya çıkacağından, borcun taksitle ödenmesi taahhüdü geçerlilik taşımayacaktır. Aynı şekilde, 2004 Sayılı İİK’nın 78. Maddesinde düzenlenen haciz isteme sürelerinin geçmesine rağmen sehven haciz konulmuş ve bu aşamadan sonra taksitle ödeme taahhüdünde bulunulmuş ise, haciz isteme sürelerine ilişkin hükmün emrediciliği dikkate alındığında haciz hükümsüz olduğundan kafi miktardaki malın haczedilmiş olması şartı yine eksik kalacağından taksitle ödeme taahhüdüne geçerlilik tanımak mümkün olmayacaktır. Ayrıca, sürelerin işlemeyeceği belirlenen kanunda yazılı haller, somut icra dosyasında mevcut ise bahsedilen hallere ilişkin sürelerin sağlıklı bir şekilde tespiti için nazara alınmalıdır.

Outline

Benzer Belgeler