• Sonuç bulunamadı

Borcun Taksitlendirilmesine Yönelik Sözleşmelere İlişkin Bazı Ayrıntılar

BORCUN TAKSİTLE ÖDENMESİNE YÖNELİK İCRA TASARRUFLARININ ETKİ ve HÜKÜMLERİ

3.2 Borcun Taksitle Ödenmesine Yönelik Taraf Takip İşlemlerinin Hükümler

3.2.2 Borcun Taksitlendirilmesine Yönelik Sözleşmelere İlişkin Bazı Ayrıntılar

İcra muamelesinin durmasına ilişkin bölümde anlatıldığı üzere, borcun taksitlendirilmesine yönelik icra tasarrufları tasarrufların şartlarının borçlu tarafça yerine getirildiği dönem boyunca icra muamelesini durdurucu bir etkisi vardır. Bu anlamda, sözleşme ya da taahhüdün şartlarının yerine getirildiği dönem boyunca alacaklı taraf icra takibine devam edilmesi istemeyecektir. Ancak bu durumun alacaklı aleyhine bir durum ortaya çıkarmasını engellemek bakımından gerek hacizden önceki dönemde işleyecek olan haczin talep edilebileceği süre gerekse de satışın talep edilebileceği hak düşürücü sürelerin taahhüt veya sözleşmelerin yerine getirildiği esnada işlemesinin önüne geçilmiştir. Kanun bu sürelerin işlemeyeceğine ilişkin 2004 Sayılı İİK’nın 78/2 ve 111/3 hükümlerinde ayrı ayrı ve açık hükümler getirmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 78/2 ve 111/3 hükümlerindeki sırasıyla taksit sözleşmelerinin haciz istemeye ilişkin süreler ile satışını istenilmesine ilişkin sürelere olan etkisine ilişkin düzenlemeleri bir yana bırakıldığında, icra muamelesinin durması yönündeki açık düzenleme karşısında böyle hükümlere gerek olup olmadığı hususu tartışılmalıdır. Ayrıntısı daha önce açıklandığı üzere, geçerli bir taksitlendirme sözleşmesi kanunen icra muamelesini durduracak ve düzenlendiği aşamaya bağlı olarak icra muamelesinin ilerlemesini engelleyecektir. İcra muamelesinin ilerlemesinin engellenmesinin bir anlamının alacaklının buna ilişkin talepte bulunamayacağı dikkate alındığında, örneğin hacizden önceki taksitlendirme sözleşmelerinde alacaklının haciz isteme hakkını kullanamadığı bir halde buna ilişkin kanuni sürenin işlemesini düşünmek kanımca hukuka aykırı olacaktır. Bu, icra muamelesinin, taksit sözleşmesinin düzenlenmesi ile gerçekleşen icra muamelesinin durmasının o sözleşmeye uyulduğu müddetçe varlığını devam ettirmesinin doğrudan bir sonucudur. Özetle, borcun taksitlendirilmesine yönelik sözleşmelerin icra muamelesini kanunen durdurduğu bir ortamda, haciz ve satış istemeye ilişkin sürelerin de işlemeyeceği şeklindeki düzenlemelerin gereksiz ve fazla olduğu açıktır. Kanaatimizce, haciz ve satış istemeye ilişkin sürelerin de işlemeyeceği şeklindeki düzenlemeler bulunmasa bile icra muamelesinin kanunen duracağı hususundaki bir kanuni düzenleme bizi aynı sonuca götürecek niteliktedir.

Kanun taksitlendirme sözleşmelerinin icra muamelesinin durması ve ilgili sürelerin işlememesi yönündeki etkiye bir sınırlama getirmiştir. Buna göre, Kanunun 111/3-son cümleye göre icra takibi esnasında düzenlenen taksitlendirme sözleşmesi ya da sözleşmelerinin toplam süresinin on yılı aşması durumunda, tasarrufun düzenlendiği tarihte duran süreler bulunulan aşamaya göre kaldığı yerden işlemeye devam edecektir. Bu düzenleme ile taksitlendirme sözleşmelerinin düzenlenişi bakımından tarafların tasarruf yetkisinin sınırlandığından değil de taksit sözleşmesinin etkilerinden biri hakkında bir sınırlama mevcuttur. Esas itibariyle, sözü edilen sınırlamayı, tarafların on yılı aşan sürelere tekabül eden taksit sözleşmelerini düzenlemeyecekleri şeklinde anlamamak gerekmektedir. Kanun taksitlendirme sözleşmelerinin on yılı aşan sürelere tekabül ettikleri halde geçersiz olduğunu değil, on yılı aşan taksitlendirme sözleşmelerinin on yılı aşan bölümüyle ilgili düzenleme yoluna gitmiştir. Eş bir anlatımla, on yılı aşan sürelere tekabül eden taksitlendirme sözleşmeleri geçerli olmakla birlikte on yılı aşan kısma tekabül eden bölümü icra muamelesinin durması sonucunu ortadan kaldırır ve ilgili süreler de kaldığı yerden işlemeye devam edecektir160. Bir açıdan bakıldığında, işbu sınırlama tarafların icra takibinin tamamını sirayet edebilecek bir tasarrufta bulunabilmelerinin önüne geçilmek istenilmiştir. Şunu ifade etmek gerekir ki on yılı aşan sürelere tekabül eden taksitlendirme sözleşmelerinin ya da birden fazla taksit sözleşmesi var ise sözleşmelerin toplam süresinin, on yıllık süreyi aştığı andan itibaren icra muamelesinin durması etkisinin son bulması yönündeki hükmü icra organlarınca resen gözetilmesi gereken bir husustur. Bu itibarla, on yılı aşan sürelere tekabül eden taksitlendirme sözleşmelerinin on yılı aşan bölümünde taksit sözleşmesine borçlu tarafça uyulması halinde bile alacaklı taraf takibe devam edilmesini isteyebilecektir. Alacaklının takibe devam edilmesi talebinin icra organı tarafından reddedilmesi halinde, talebin reddine ilişkin cebri icra organının ilgili kararı 2004 Sayılı İİK’nın 16/1 hükmü gereği ‘kanuna aykırı’ ve ‘hakkın yerine getirilmemesi’ nedeniyle şikâyete konu edilebilir. Zira, alacaklının böyle bir durumdaki takibe devam edilmesi talebinin reddi kararı, 2004 Sayılı İİK’nın 111/3-2. cümlesine, söz konusu hükmün emrediciliği dikkate alındığında açıkça aykırıdır. Aynı zamanda, böyle bir durumda alacaklının her halde takibe devam edilmesine ilişkin talebi cebri icra organı tarafından yerine getirilmesi gereken bir hak niteliğindedir. Talebin reddine ilişkin cebri icra organının ilgili kararının açık bir şekilde kanuna aykırı olması ve hakkın yerine getirilmemesi kapsamında olması hususu ile kanun hükmünün emrediciliği ile cebri icra hukukunun yukarıdaki bölümlerde bahsedilen kamu hukukuna ilişkin özelliği nazara alındığında, bu karara karşı yapılacak olan şikâyetin 2004 Sayılı İİK’nın 16/2 hükmü gereği

160 Muşul, 2. Cilt, s. 915.

süresiz olduğu kanaatindeyiz. Öte yandan, takibin kesinleşmesi aşamasından sonraki hangi aşamada düzenlenirse düzenlensin borcun taksitlendirilmesine yönelik sözleşmelerin kendilerinden beklenen etkilerini gerçekleştirebilmeleri için icra dairesinin aracı kılınması zorunluluğu söz konusudur. Daha önce açıklanan işbu taksitlendirme sözleşmelerinin unsurlarından birinin, sözleşmelerin icrasının durması anlamındaki etkiye bir yansımasının bulunduğunu ifade etmek gerekmektedir. Eş bir anlatımla, kurulmasında icra dairesinin aracı kılındığı taksitlendirme sözleşmesinin şartlarının yerine getirilmesi hususunun da icra dairesinin aracı kılınarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Sözleşme yerine getirilmesi, yani ifasının da icra dairesinde yapılması ya da harici ödeme söz konusu ise sözleşmede belirtilen taksit dönemi içinde alacaklı yanca ödemenin beyan edilmesi ve tahsil harcının yatırılması gerekmektedir. Bu itibarla, sözleşmenin yerine getirilmekte olduğunun delili olarak, icra dosyasında buna ilişkin makbuz, alacaklının taksiti haricen tahsil ettiğine ilişkin bir beyanı ve kesintilere ilişkin makbuz dosyada bulunmadığı müddetçe 2004 Sayılı İİK’nın 111/III hükmünün uygulanması suretiyle, satış sürelerinin işlemesinin durması söz konusu olamayacaktır161

.

Yukarıdaki paragrafta anlatılmaya çalışılan taksitlendirme sözleşmelerinin 10 yılı aşan sürelere tekabül eden kısımlar anlamındaki etkisi ile ilgili olarak kanun hükmünün düzenleniş amacı ile ilgili hükmün gerekçesinden de yararlanmak gerekir. 4949 Sayılı Kanunla 2004 Sayılı İİK’nın 111/3. hükmünde getirilen değişikliğin taksitlendirme sözleşmelerin on yılı aşan bölümüne ilişkin kısmını ilgilendiren kısmının gerekçesinde, ‘…kötü niyetli kişilerin ispatı güç muvazaalı hacizler veya icra takipleri çerçevesinde bu tür taksitle ödeme sözleşmeleri yaparak avantaj sağlamalarının önüne geçilmesi amacıyla anılan sözleşme ya da sözleşmelerin toplam sürelerinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren sürelerin kaldığı yerden işlemeye başlaması öngörülmüştür…’ hususu belirtilmiştir162

. Hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere, alacaklılarının haczedebileceği mal bulmalarını istemeyen kötü niyetli bir borçlunun, böyle bir tehlikeyi önceden öngörmek suretiyle muvazaalı haciz yoluna başvurarak işbu takipler çerçevesinde taksitle ödeme sözleşmeleri düzenleyerek, duran icra muamelesini sonu belirsiz bir sürece yayma potansiyeli sözü edilen hükümle giderilerek, tarafların tanzim ettikleri taksitlendirme sözleşmesinin etkileri hususunda sınırlama getirilmiştir. Ancak, böyle bir durumda kötü niyetli bir haciz için 10 yıllık sürenin icra muamelesine devam edilmesi açısından beklenilmesi gereğinin yeteri kadar koruma sağlamadığı savunulabilir. Bunun yanında, kötü niyetli olarak yapılan haciz olması

161

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 07.06.2007 tarihli, 2488 E, 5886 K. sayılı kararı, Oskay, Mustafa/Koçak, Coşkun/Deynekli, Adnan/DoğanN, Ayhan, İİK Şerhi, Ankara 2007, 3. Cilt, s. 3068-3069.

durumunda 2004 sayılı İİK’nın 280. maddesi hükümlerine göre iptal davası açılabileceğini ifade etmek gerekmektedir.

3.3 Borcun Taksitle Ödenmesine Yönelik Taraf Takip İşlemlerine Uyulmaması Hali

Outline

Benzer Belgeler