• Sonuç bulunamadı

2.1. Deri Tanımı

2.1.2.4. Tırnak

Tırnaklar da tıpkı kıllar gibi epidermisin dönüştürülmüş eklerindendir (Şekil 2.10). Tırnaklar bünyesinde çok fazla keratin bulundurur. Tırnak tek başına şeffaf bir görüntüye sahiptir fakat temasta bulunduğu vasküler doku yüzünden pembe bir görünüme sahiptir.

18

Şekil 2.10. Tırnak (Megep, 2007)

El tırnakları ayak tırnaklarından daha hızlı bir şekilde, haftada yaklaşık 0,5 mm kadar uzarlar. Bazen tırnaklarda meydana gelen değişiklikler bazı hastalıkların habercisi sayılabilir. İlerleyen yıllara bağlı olarak kıl ve tırnak büyüme hızı yavaşlar (Reyhannaldemir, 2010).

2.2. Kıl Tanımı

Kıl; insanların vücutlarında çıkan sertçe tüylere verilen addır. Tarih öncesi devirlerinde yaşayan insanların vücutlarını kaplayan kılların daha sık ve daha kalın olduğu sanılmaktadır. Zamanla insanların soğuktan ve dış etkilerden elbise giyerek korunmayı öğrenmesi sonucu olarak kıllar da azalmış ve koruyuculuk özelliğini kaybetmiştir. Bununla beraber kaş, kirpik, hatta erkeklerdeki bıyık gibi kıl grupları koruyucu özelliklerini devam ettirmektedirler (Nkfu, 2010).

2.2.1. Kılın Yapısı Ve Özellikleri

Vücut kıllarının deride ilk meydana gelme zamanı hamilelik döneminin 8–12 haftalarında başlamaktadır. Kıllar sırası ile kaş, çene ve dudağın üst kısmında görülür. Zaman içinde elin iç kısmı, ayak tabanları, dudaklar ve sünnet derisi dışında kıllar vücudumuzun tüm alanını kaplamaya başlar (Hakanbuzoğlu, 2012).

19

Şekil 2.11. Kılın yapısı (Anatomyislove, 2014)

Kıl, temelde iki parçadan oluşmaktadır. Bunlar kıl kökü ve vücudun üst kısmındaki bölge olan kıl şaftıdır. Kılın yapısı Şekil 2.11’de gösterilmiştir. Kıl rengi kıl şaftı içindeki melanizasyonun derecesine ve melanozomların dağılımına bağlıdır (Epilasyon, 2006).

Kıl kökü kıl folikül yapısı bulunduğu safhaya göre değişiklik gösterir. Anajen fazında longitudinal olarak üç ana fonksiyonel yapıya ayrılır. Kök kısmının en alt kısmından epidermis kısmına kadar olan bölgenin isimleri İnfundibulum, isthmus (boyun kısmı), bulb (saç tomurcuğu) olarak adlandırılır. Bulb saç matriksini ve dermal papillayı içerir. Bulb yüksek mitoz kapasitesine sahiptir. Yukarı kısma çıktıkça mitoz oranı azalır ve hücreler iç kök kılıfında (inner root sheath) farklılaşmaya başlar. Ayrıca pigment üreten melanositler de tomurcuk matriksinde yer alır. Dermal papilla, matriks epiteliyle kapsüllenmiş fibroblastları içeren oval bir yapıdır. Dermal papillanın çapı saç folikülünün ve saç sütununun (Shafth) boyutlarıyla yakından ilgilidir. Dış kök kılıfının (Outer root sheath) erektör pili ile yaptığı birleşme bölgesinde “bulge” denen yapı epitelyal kök hücreleri içerir. Tomurcuktaki matriks, sebaköz glandları bu kök hücreler oluşturur. Bu nedenle bulge bölgesinin hasarı kalıcı alopesiye neden olabilir (Turhan,2009).

20

Şekil 2.12. Kıl gövdesi (Bioxcin, 2014)

Kıl Şaftı histolojik olarak, kıl iliği (medulla), kıl kabuğu (korteks), kıl zarcığı (kütikula) olarak sınıflandırılır. Kıl iliği kıl ekseninde kordon bir şekilde uzanan yuvarlak yapıda veya prizma formunda hücrelerdir (Şekil 2.12). Kıl iliği hücreleri tümüyle keratinleşmemiş epitelyum hücrelerden oluşur. Kıl iliğinde küçük hava kabarcıkları bulunur. Işık kıl iliğine üstten düştüğünde kıl iliği gümüş rengi, içten geçtiğinde ise siyah görünmesini sağlayan bu kabarcıklardır. Kıl kabuğu kılın asıl kütlesini oluşturur. Fazla miktarda keratin içerir. Kıl zarcığı tek sıra halinde, gayet ince, saydam ve tümüyle keratinleşmiş hücre pulcuklarıdır (Kayalı, 1984).

2.2.2. Kılın Bileşenleri

Kılın esas yapısı aminoasit ve keratindir. İçerdiği az miktardaki suyun yanı sıra karbonhidratlar, üre, ürik asit, serbest aminoasitler, fosfolipitler, kolesterol, yağ asitleri bulunur (Tablo 2.1). Kılın bileşen maddeleri aşağıda açıklanmıştır. Bunlar;

 Hidrojen: Saçlardaki esneklik özelliği hidrojen bileşiği sayesindedir.

 Sülfür: Polipeptid zinciri sülfür köprüleri ile birbirine tutunmuştur ve bu yapı keratin olarak adlandırılan maddeyi oluşturur. Bu bağlar ancak, kızıl ötesi Işık, yüksek ısıyla işlem yapma, oksidan maddeler, asit ve baz içerikli ürünler etki ederse parçalanır.  Sistein: Saça sertlik ve dayanıklılık kazandıran bileşendir.

 Proteinler: Kılın yapısındaki proteinler suda çözünmez ve proteolitik enzimlere karşı direnç gösterir (Rectiwa, 2006).

21

Tablo 2.1. Kılı Oluşturan Bileşenler (Rectiwa, 2006) Aminoasit Miktar(%) Aminoasit Miktar(%)

Sistein 17.5 Alanin 4.8

Serin 11.7 Prolin 3.6

Glutamik asit 11.1 Lizin 2.8

Treonin 6.9 İzolösin 2.7

Glisin 6.5 Trozin 1.9

Lösin 6.1 Triptofan 1.8

Valin 5.9 Fenilalanin 1.4

Arginin 5.6 Histidin 0.8

Aspartik asit 5.0 Metyonin 0.5

2.2.3. Kılın Gelişimi

Şekil 2.13. Kıl büyüme dönemleri (Megep,2008)

Kıl büyüme evreleri birbirini takip eden 3 fazda toplanmıştır. Kıl büyüme dönemleri Şekil 2.13’te gösterilmiştir. Bu fazlar:

Katagen aşaması 3 hafta kadar sürer. Bu dönem içinde bir kıl gelişimi görülmez. Telogen aşaması dinlenme periyodu olarak adlandırılır ve kılın yaklaşık % 15’inin bulunduğu aşama bu aşamadır. Telogen aşaması saç için yaklaşık 100 gün civarında bir zaman alır ve bu aşama gayet uzun bir süredir. Anagen aşaması periyodun tamamlandığı aşamadır. Kıl

22

hücreleri bu evrede bölünür ve yeni kıl gelişimi gerçekleşir. Bu aşamanın süresi bir yıldan uzun sürebilir. Kıl büyüme problemi olan kişilerde bu süreç uzayıp kısalabilir (Megep, 2008).

2.2.4. Kıl Çeşitleri

Kıllar bulundukları yerlere göre özel isimler alırlar. Bunlar; Capili (saç), barba (sakal), mystax (bıyık), cilia (kirpik), supercilium (kaş), tragi (dış kulak yolu kılı), vibrissea (burun deliği kılı), hicri (koltuk altı kılı) olarak adlandırılır (Arıncı ve Elhan, 1991).

Kıllar şekil bakımından sınıflandırıldığında 3 farklı başlıkta sınıflandırılırlar:

 Mongol ırkların düz kılları bulunmaktadır. Bu tip kıllara “lissotrich” adı verilir.

 Indo-öropen ırklarda kıllar dalgalı bir forma sahiplerdir. Bu kıllara “kymototrich” adı verilir.

 Negroid ırklarda kıllar spiral büklüm yapısına sahiptir ve “ulotrich” adını alır (Kayalı, 1984).

İnsan vücudundaki kıllar pigment miktarı, şaft çapı, medulla ilik uzunluğu ve kıl uzunluğuna göre dört gurupta sınıflandırılır. Bunlar lanugo, ayva (vellus), yumuşak (intermediyer) ve sert (termimal) kıllardır.

2.2.4.1. Lanugo Kılları

Hamileliğin 3.ayında oluşumu başlar ve tüm vücut bu kıl türü ile kaplanır. Bunlar hamileliğin 8. ayında dökülürler. Bu kıllar ipeksi bir formdadır ve ince bir yapıya sahiptir. Bulundukları bölgeler sırt, omuz, alın, kulak ve yüzdedir. Özellikler prematüre olarak doğan bebeklerde bu kıl miktarı oldukça fazladır. Lanugo tüyleri doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içerisinde kaybolmaya başlar. Daha sonraki dönemlerde bu kıl tipi normal şartlar altında görülmez ve bu kıl tipi yerini vellus ve terminal kıl tiplerine bırakır. (Genetikbilimi, 2001).

23 2.2.4.2. Vellus Kılları

Vellus kılları kısa forma sahip olan tüylerdir. Bu kıllar ince ve yumuşak bir yapıya sahiptir ve bu kıl tipinde renk veren bir madde içeriği bulunmaz. Bu kıl çeşidinin köklerinde yağ bezleri bulunmaz ve gövdeleri medulla katmanı içermez. Ergenlik döneminden önce görülen kaş, kirpik ve saç dışındaki tüm kıllar bu tiptir (Genetikbilimi, 2001).

2.2.4.3. Yumuşak (İntermediyer) Kıl

Erkek hormonu (Androjenler) insan kıl gelişiminde temel düzenleyicidir. Koltuk altı, genital gibi bazı bölgelerdeki ince, yumuşak ayva kılları ergenlik döneminde erkeklik hormonlarının etkisiyle daha uzun ve renkli sert kıla dönüşebilir. Bu kıllar ayva tüyü ile sert kıl arasında olan yumuşak kıllardır. Yaklaşık 1 cm kadardır ve rengi belirgindir (Megep, 2008).

2.2.4.4. Terminal Kıllar

Terminal kıllar genel olarak saç ve insan vücudunda bulunan kıl tipidir. Köklerine bitişik olarak yağ bezleri mevcuttur. Koyu pigmentli bir forma sahip olan terminal tip kıl ise ergenlik dönemi sonrası hormonların etkisiyle çıkan sert ve kalın kıllardır (Rectiwa, 2006).

2.2.5. Kıllanma Sebepleri

Her kıl derinin altında folikül adı verilen kökten büyür ve kıl derinin üzerinde kalan kısmı alınsa da kökü durduğu sürece büyümeye devam eder. Genellikle aşırı tüylenme kandaki androjenlerin (erkeklik hormonları) artmasına bağlıdır. Androjenler ince, zayıf ve kısa olan tüylerin sert, uzun kıllara dönüşmesine neden olur (Msxlabs, 2006).

Bunun dışında kıllanmayı arttıran başka sebeplerde vardır. Bunlar sınıflandırılmak istenirse:

 Bölgesel olarak farklılıklar kıllanma miktarına etki eden bir unsurdur. Özellikle dünyanın doğu kısmı ve Kafkas kökenli insanlarda kıllanma miktarı ve kıl oluşumu diğer bölgelere göre daha hızlıdır.

24

 Genetik özellikler kıllanma sebeplerini etkiler. Farklı ırklara ait topluluklar farklı genetik özellikte kıl hücrelerine sahip olduklarından bu hücrelerin büyüme ve gelişme evreleri de farklılık gösterir.

 Ergenlik dönemi süreci ve bu dönemde geçirilen hastalıklar, hamilelik dönemi ve menopoz dönemi kadınlar için kıllanmanın tetiklendiği dönemlerdir. Bu dönem zarfında kıl kökleri ve hücreleri farklılık gösterebilir.

 Ailesel hastalıklar aşırı kıllanmanın sebebi olabilir.

 Hastalık tedavisinde kullanılan bazı ilaç içerikleri kıllanmayı tetikleyici unsurları bünyelerinde barındırabilirler (Doktornevra, 2006).

Yetişkin kadınlarda androjenin hormonunun etkisi ile ayva tüylerinin terminal kıllara dönüşmesine hirsutizm denir ve erkek tipi kıllanma olarak bilinir. Bunun dışındaki kıllanmalara ise hipertikozis denir. Kılların doğuştan yokluğuna atrichie adı verilir (Azal ve Yönem, 1996).

2.3. Lazere Giriş

2.3.1. Lazer Tanımı

Lazer, İngilizce ‘Light Amplification by the Stimulated Emission Of Radiation’ kelimelerinin baş harflerinin kısaltmasından oluşan bir terim olup, uyarılmış radyasyonun yoğunlaştırılması ile güçlendirilmiş ışık demetini ifade etmek için kullanılmaktadır (Koç ve Dinçer, 2012).

Lazerler olağanüstü bir tarihe sahiptirler. Lazer günümüzden yaklaşık 50 yıl kadar önce Gordon Gould tarafından bulunmuş olmakla birlikte, bu buluşun dayandığı bilimsel temelin ayrıntıları yaklaşık 100 yıl kadar önce yayımlanmıştır (Billings ve Tabak, 2011).

Lazerler aynı faz seviyesinde ve aynı frekansta uyarılmış emisyon yöntemiyle ışık yayma olarak tanımlanır. Atomlar doğada serbest halde temel enerji seviyesi olarak adlandırılan serbest durumda bulunurlar. Fakat serbest halde bulunan bu atom grubuna bir ışık süzmesi uygulandığında bu atomlar uyarılmış olur. Uyarılmış bu atom grubunun bir kısmı kendiliğinden emisyon işlemi yaparak temel enerji seviyesine geri döner. Fakat bir kısım atomlar da temel seviyeye geçmek yerine yarı kararlı olarak adlandırılan seviyeye gelip

25

orada beklemeyi tercih eder. Uygun bir foton yarı kararlı durumdaki atomları temel duruma inmeye zorlar. Böylece etkiyen fotonla aynı frekansta ve fazda bir foton yayılır (Şekil 2.14 ve 2.15) (Bilgin,2006).

Şekil 2.14. Lazer ışık kaynağı (Bilgin,2006)

Günümüzde lazerler elde edilme yöntemleri, kullanım alanları, enerji seviyelerine göre çeşitlilik göstermektedir. Yakut lazer, Helyum-Neon lazer ve Neodyumlu lazerler farklı amaçlar için üretilen lazerlerin başında gelmektedir. Lazerler sadece görünür ışında çalışmamaktadır. Kızıl ötesi, mor ötesi ışınlarla çalışan katı, sıvı ve gaz molekül ve atom bileşikleri ile oluşturulmuş lazerler de mevcuttur. Bunun yanı sıra yarı iletken lazerler ve kimyasal reaksiyon oluşturan lazerlerde bulunmaktadır (Demokan, 1983).

26 2.3.2. Lazerin Özellikleri

Lazer oluşum şekli ve yapısı nedeniyle diğer ışık türlerinden farklılık gösterir. Bu farklılıkları sıralamak gerekirse:

 Aynı fazlı, aynı dalga boylu ve aynı enerjili fotonlardan oluşur.  Lazerler çok ince ışık demeti haline dönüşebilir.

 Lazer ışınları çok uzak mesafelere iletilebilinir.

 Enerji bakımından yüksek değerlere sahip olduklarından çok enerji gerektiren delme, oyma, buharlaştırma veya kaynak yapma gibi farklı alanlarda farklı amaçlarla uygulama yeri bulabilirler.

 Birçok sayıda dalgalar lazer dalgası üzerine bindirilip haberleşme sistemlerinde sinyal jeneratörü olarak kullanılabilmektedir.

 Lazer ışınları sayesinde aynı anda birçok bilgi birden fazla noktaya bir merkezden gönderilebilinir.

 Yüksek enerji kayıpsız bir formda nakledilebilinir.  Uzak mesafe ölçümlerini olanaklı kılar.

 Tıp, haberleşme, endüstri, sanayi ve teknoloji kullanım alanlarıdır.  Tek renkli ışınlar elde edilir.

 Dağılmazlar ve yönleri değiştirilebilir (Nkfu, 2013).