• Sonuç bulunamadı

Mesleki açık öğretim lisesi muhasebe eğitiminde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mesleki açık öğretim lisesi muhasebe eğitiminde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CİLT BAKIMI DALI LAZER TEKNİKLERİ DERS İÇERİĞİNİN BELİRLENMESİ

Efnan ARSLAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE MODA TASARIMI EĞİTİMİ ANABİLİM DALI KUAFÖRLÜK VE GÜZELLİK BİLGİSİ EĞİTİMİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 12 ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Efnan

Soyadı : ARSLAN

Bölümü : Kuaförlük Ve Güzellik Bilgisi Eğitimi

İmza :

Teslim tarihi : 05.06.2014

TEZİN

Türkçe Adı : Cilt Bakımı Dalı Lazer Teknikleri Ders İçeriğinin Belirlenmesi

İngilizce Adı : A Study on The Curriculum Content of Laser Techniques In Skin Care

(3)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Efnan ARSLAN İmza :

(4)

Jüri onay sayfası

Efnan ARSLAN tarafından hazırlanan “CİLT BAKIMI DALI LAZER TEKNİKLERİ DERS İÇERİĞİNİN BELİRLENMESİ” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Giyim Endüstrisi Ve Moda Tasarımı Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof Dr. Şule ÇİVİTCİ

(Giyim Endüstrisi Ve Moda Tasarımı Eğitimi, Gazi Üniversitesi) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Tez Savunma Tarihi: 23/06/2014

Bu tezin Giyim Endüstrisi Ve Moda Tasarımı Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Servet KARABAĞ

(5)

TEŞEKKÜR

Tezin her aşamasında her konuda rehberlik eden danışmanım Prof. Dr. Şule ÇİVİTCİ’ ye teşekkürü borç bilirim.

Tez çalışmam süresince özverileri ve sabırları ile bana güç veren okul müdürü yardımcım Fatma ADIBELLİ ile Etlik Kız Teknik ve Meslek Lisesi Müdürü Ayşe Ayza ERGÜN’ e teşekkürlerimi sunarım.

(6)

vi

CİLT BAKIMI DALI LAZER TEKNİKLERİ DERS İÇERİĞİNİN BELİRLENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Efnan ARSLAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Haziran, 2014

ÖZ

Bu araştırma; Meslek Liselerinde “Cilt Bakımı Dalı Lazer Teknikleri Ders İçeriğinin Belirlenmesi” amacıyla hazırlanmıştır. Araştırma Ankara ili, Keçiören ilçesi, Etlik Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nde öğrenim gören cilt bakımı dalındaki öğrenciler üzerinde yürütülmüştür. Verilerin değerlendirilmesinde, SPSS 21.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Uygulanan ön test ve son test karşılaştırılması ölçümlerinde aritmetik ortalama ( x ) kullanılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede, t testi, sayı ve yüzde dağılımları alınmıştır.

Araştırma, Tarama Modeline Dayalı Betimsel Araştırma Yöntemleri ile yapılmıştır. Araştırmada sürecinde, Kozmetikte Lazer Teknikleri ders içeriğini uygun bir biçimde oluşturabilmek amacıyla uzman görüşlerinden ve yerli yabancı kaynaklardan yararlanılmıştır. Ders içeriğinin etkin ve kalıcı olmasını ölçmek amacıyla hazırlanan anket 11. sınıf meslek lisesinde 10 kişilik öğrenci grubuna uygulanmıştır. Anket uygulaması 2 basamakta gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan ders içeriği uygulama grubuna aktarılmadan evvel ön test olarak adlandırılan bir ön değerlendirme işlemi ile mevcut öğrencilerin bu ders içeriği ile ilgili genel bilgisi ölçülmüştür. Son test uygulaması yapılmadan evvel, bu uygulamayı kapsayacak içerik, uygulama grubuna anlatılmış ve son test değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu iki test içeriği karşılaştırılarak ders içeriğinin etkin ve verimli oluşu ölçülmüştür. Uygulama grubu 15–17 yaş grubundadır. Uygulama sonucu elde edilen ön test ve son test arasındaki ilişki istatiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.01). Ön test uygulamasında ortalama başarı oranı % 47 olarak hesaplanmıştır. Son test uygulamasında ise ortalama başarı oranı %71 olarak hesaplanmıştır. Ön test ve son test değerlendirmesi de ortaya koymaktadır ki aktarılan veri içeriği, uygulanan grupta % 24 lük bir başarı artışı sağlamıştır.

Anahtar Kelimeler : Lazer Teknikleri, Cilt Bakımı, Ders İçeriği, Ön test, Son test Sayfa Adedi : 118

(7)

vii

A STUDY ON THE CURRICULUM CONTENT OF LASER TECHNIQUES IN SKIN CARE

M.S. Thesis

Efnan ARSLAN GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATINAL SCIENCES June, 2014

ABSTRACT

This study has been intended to determine the contents of The Curriculum Content Of Laser Techniques in Skin Care. The research, based on the scan model descriptive research methods. Study has been executed over students who are currently being educated in Etlik Vocational High School, Keçiören County, Ankara Province. Statistical packaged software of SPSS 21.0 has been used for evaluating data. Arithmetic average ( x ), t test, distribution of numbers and percentages are taken as basis for statistical evaluation.

In the research process, in order to create course content in an appropriate manner, we have benefited from domestic and foreign sources and expert opinions. The survey was administered to 10 students in vocational schools because of the course content is intended to measure is effective and permanent. Survey application was carried out in 2 steps. First of all; questionnaire was administered to the students before teaching the course and students present general information about the course content was measured. After that; in a particular section of the course content has been applied. Last of all; for measuring the yield of the described content The second questionnaire procedure was conducted. These two tests comparing the content of the course content effectively and efficiently formed was measured. The students are between the ages 14–18. Difference between pretest and posttest evaluations is considered as statistically important (p<0.01). In the pretest average success rate was calculated as 47%. In the posttest average success rate was calculated as 71%. Pretest and posttest evaluation reveals that the transferred data content, group showed a 24% increase in success.

Key Word : Skin Care, Laser Techniques, Couse Content, Pretest, Posttest Page Number : 118

(8)

viii

İÇİNDEKİLER

ÖZ……... vi

ABSTRACT……... vii

ŞEKİLLER LİSTESİ……... xii

TABLOLAR LİSTESİ……... xiv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ……... xv

BÖLÜM I... 1

GİRİŞ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Problem Cümlesi ... 4 1.3. Araştırmanın Amacı ... 4 1.4. Araştırmanın Önemi ... 4 1.5. Sayıtlılar…….... ... 5 1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 5 1.7. Tanımlar ... 5

BÖLÜM II

...

7

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 7

2.1. Deri Tanımı... 7 2.1.1. Derinin Katmanları ... 9 2.1.1.1. Epidermis ... 9 2.1.1.2. Dermis ... 14 2.1.1.3. Hipodermis ... 15 2.1.2. Derinin Ekleri ... 15 2.1.2.1. Kıl ve Saç ... 15 2.1.2.2. Deri Bezleri ... 16

2.1.2.3. Sinirler ve Kan Damarları ... 17

(9)

ix 2.2. Kıl Tanımı ... 18 2.2.1. Kılın Yapısı ve Özellikleri ... 18 2.2.2. Kılın Bileşenleri ... 20 2.2.3. Kılın Gelişimi ... 21 2.2.4. Kıl Çeşitleri ... 22 2.2.4.1. Lanugo Kılları ... 22 2.2.4.2. Vellus Kılları ... 23 2.2.4.3. Yumuşak (İntermediyer) Kıl ... 23 2.2.4.4. Terminal Kıllar ... 23 2.2.5. Kıllanma Sebepleri ... 23 2.3. Lazere Giriş ... 24 2.3.1. Lazer Tanımı ... 24 2.3.2. Lazerin Özellikleri ... 26

2.3.3. Lazerin Işığının Yapısı ve Çalışma Prensibi ... 26

2.3.4. Işın Devamlılığına Göre Lazer Tipleri ... 26

2.3.5. Lazer Türleri ... 28

2.4. Dermatolojide Lazer... 29

2.4.1. Selektif Fototermoliz ... 32

2.4.2. Homojen Fototermoliz ... 32

2.4.3. Lazerin Doku Üzerindeki Etkileri ... 33

2.4.3.1. Fototermoliz Etki ... 33

2.4.3.2. Fotoakustik Etki... 33

2.4.3.3. Fotokimyasal Etki ... 33

2.5. Dermatoloji Alanında Kullanılan Lazerler ... 33

2.5.1. Argon Lazer ... 33

2.5.2. Argon Kaynaklı Ayarlanabilir Boya Lazeri ... 34

2.5.3. Bakır Buharlı/Bakır Bromid Lazer ... 34

(10)

x

2.5.5. Kripton Lazer ... 35

2.5.6. Pulse Dye Lazer (PDL) ... 35

2.5.7. Ruby Lazer ... 35

2.5.8. Alexandrite Lazer ... 35

2.5.9. Diod Lazer ... 36

2.5.10. Neodymium Yttrium-Aluminum-Garnet Lazer (Nd: Yag) ... 37

2.5.11. Erbiyum: Yttrium-Aluminyum-Garnet Lazer (Er: Yag) ... 37

2.5.12. Karbondioksit Lazer (Co2) ... 38

2.6. Lazerin Dermatolojide Kullanım Alanları ... 39

2.6.1. Vasküler Lezyon Tedavisinde Lazer Kullanımı ... 39

2.6.1.1. Vasküler Lezyon Tedavinde Kullanılan Lazer Tipleri ... 39

2.6.2. Telanjiektazik Lezyonların Tedavisinde Lazer Kullanımı ... 42

2.6.2.1. Telanjiektazik Lezyonların Tedavisinde Lazer Çeşitleri ... 43

2.6.3. Pigmente Lezyonların Tedavisinde Lazer Kullanımı ... 44

2.6.4. Dövmede Lazer Tedavisi ... 45

2.6.5. Lazer Epilasyon ... 47

2.6.5.1. Kalıcı Epilasyonda Kıl Büyüme Döneminin Önemi ... 49

2.6.5.2. Lazer Epilasyonda Kullanılan Lazer Çeşitleri ... 49

2.6.5.3. Lazer Epilasyon Avantajları ... 50

2.6.5.4. Lazer Epilasyonda Yan Etkiler... 50

2.6.6. Deri Kırışıkları Tedavisinde Ablatif Ve Nonablatif Cilt Yenileme Lazerleri ve Kullanımı ... 50

2.6.7. Lazerle Deri Altı Yağ Dokusunun Giderilmesi ... 52

2.6.8. Göz Çevresinde Lazer Teknikleri Kullanımı ... 54

2.6.8.1. Göz Çevresi Ablatif Lazer Uygulamaları ... 54

2.6.8.2. Göz Çevresi Nonablatif Lazer Uygulamaları ... 55

2.7. Lazer Kullanımı Öncesi, Sonrası, Sırasında Alınması Gereken Önlemler ve Komplikasyonlar ... 57

(11)

xi

2.7.1. Endikasyonlara Göre Lazer Komplikasyonları ... 60

2.7.1.1.Vasküler Lazer Komplikasyonları ... 60

2.7.1.2. Epilasyon Lazer Komplikasyonları ... 60

2.7.1.3. Rejuvenasyon (yenileme) Lazer Komplikasyonları ... 61

2.8. İlgili Araştırmalar... 61

BÖLÜM III ... 63

3. YÖNTEM ... 63

3.1. Araştırma Modeli ... 63

3.2. Evren ve Örneklem ... 63

3.3. Veri Toplama Teknikleri ... 63

3.4.Verilerin Analizi ... 64

3.5. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ... 64

BÖLÜM IV……… 67

4. BULGULAR ve YORUM

... 67

4.1. Test İçeriğinin Konulara Göre Gruplandırılması ... 67

4.1.1. Ön Test ve Son Test İçeriğinin Konulara Göre Gruplandırılması ... 67

4.2. Ön Test Değerlendirilmesi ... 71

4.2.1. Uygulama Sonucunun Sorulara Göre Cevap Dağılımı Ön Test Değerlendirilmesi ... 71

4.3.Son Test Değerlendirilmesi ... 82

4.3.1. Uygulama Sonucunun Sorulara Göre Cevap Dağılımı Son Test Değerlendirilmesi ... 82

BÖLÜM V

... 95

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

... 95

KAYNAKLAR ... 98

(12)

xii

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 2.1. Derinin gösterimi ... 8

Şekil 2.2. Epidermisin alt tabakaları ... 10

Şekil 2.3. Melanosit hücreleri ... 11

Şekil 2.4. Keratinosit, lengarhans ve merkel hücresi ... 12

Şekil 2.5. Keratinizasyon ... 13

Şekil 2.6. Merkel hücreleri ... 14

Şekil 2.7. Stratum papillare, stratum reticulare ... 15

Şekil 2.8. Kıl yapısı ve yağ bezleri ... 16

Şekil 2.9. Kan damarları ... 17

Şekil 2.10. Tırnak ... 18

Şekil 2.11. Kılın yapısı ... 19

Şekil 2.12. Kıl gövdesi ... 20

Şekil 2.13. Kıl büyüme dönemleri ... 21

Şekil 2.14. Lazer ışık kaynağı ... 25

Şekil 2.15. Atomun uyarılma hali ... 25

Şekil 2.16. Lazerin oluşumu ... 27

Şekil 2.17. Ruby lazer ... 29

Şekil 2.18. Lazer ışığı gösterimi ... 30

Şekil 2.19. Işığın yansıması ve soğurulması ... 31

Şekil 2.20. Işığın yansıması ... 31

Şekil 2.21. Alexandrite lazer ... 36

Şekil 2.22. Diod lazer ... 36

Şekil 2.23. Nd: Yag lazer ... 37

Şekil 2.24. Co2 lazer ... 38

Şekil 2.25. Lazerin deriye etki alanı ... 39

Şekil 2.26. Vasküler lezyon tedavisi ... 40

Şekil 2.27. Telanjiektazik lezyonlar ... 42

Şekil 2.28. Pigmente lezyon ... 44

Şekil 2.29. Dövme lazer tedavisi ... 46

(13)

xiii

Şekil 2.31. Lazer uygulaması gösterimi ... 48

Şekil 2.32. Lazer işlemi sonucu kıl durumu ... 48

Şekil 2.33. Ablatif lazerle yüz yenileme ... 51

Şekil 2.34. Ablatif ve nonablatif lazerlerin deride etkisi ... 52

Şekil 2.35. Lazer lipoliz uygulaması . ... 53

Şekil 2.36. Lazer lipoliz ... 53

(14)

xiv

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. Kılı Oluşturan Bileşenler ... 21

Tablo 2.2. Pigment rengine göre optimum absorpsiyon ... 46

Tablo 2.3. Epilasyonda kullanılan lazerler ... 49

Tablo 4.1. 1. Grubun başarı dağılımlarının değerlendirilmesi ... 67

Tablo 4.2. 2. Grubun başarı dağılımlarının değerlendirilmesi ... 68

Tablo 4.3. 3. Grubun başarı dağılımlarının değerlendirilmesi ... 69

Tablo 4.4. 4. Grubun başarı dağılımlarının değerlendirilmesi ... 70

Tablo 4.5. 5. Grubun başarı dağılımlarının değerlendirilmesi ... 71

Tablo 4.6. 1. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 72

Tablo 4.7. 2. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 72

Tablo 4.8. 3. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 73

Tablo 4.9. 4. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 73

Tablo 4.10. 5. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 74

Tablo 4.11. 6. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 74

Tablo 4.12. 7. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 75

Tablo 4.13. 8. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 75

Tablo 4.14. 9. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 76

Tablo 4.15. 10. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 76

Tablo 4.16. 11. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 77

Tablo 4.17. 12. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 77

Tablo 4.18. 13. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 78

Tablo 4.19. 14. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 78

Tablo 4.20. 15. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 79

Tablo 4.21. 16. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 80

Tablo 4.22. 17. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 80

Tablo 4.23. 18. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 81

Tablo 4.24. 19. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 81

Tablo 4.25. 20. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 82

Tablo 4.26. 1. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 83

(15)

xv

Tablo 4.28. 3. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 84

Tablo 4.29. 4. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 84

Tablo 4.30. 5. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 85

Tablo 4.31. 6. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 85

Tablo 4.32. 7. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 86

Tablo 4.33. 8. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 86

Tablo 4.34. 9. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 87

Tablo 4.35. 10. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 87

Tablo 4.36. 11. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 88

Tablo 4.37. 12. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 88

Tablo 4.38. 13. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 89

Tablo 4.39. 14. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 89

Tablo 4.40. 15. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 90

Tablo 4.41. 16. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi……. 90

Tablo 4.42. 17. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 91

Tablo 4.43. 18. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 91

Tablo 4.44. 19. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 92

Tablo 4.45. 20. Soruya verilen cevapların cağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi ... 92

Tablo 4.46. Ön test- Son test karşılaştırılması ... 93

(16)

xvi

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

MEGEP Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi MEB Milli Eğitim Bakanlığı

mm milimetre

cm 2 santimetre kare

cm santimetre

W watt

Nd: YAG Nd: Neodmium-Yitrium, Aliminium, Garnett CO2 Karbondioksit

ms milisaniye

ns nanosaniye

PDL Pulse Dye Lazer

KTP Potasyum Titanil Fosfat

(17)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumuna, problem cümlesine, araştırmanın amacına, araştırmanın önemine, sınırlılıklarına, araştırmanın varsayımlarına ve araştırmada kullanılan terimlerin tanımlarına yer verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

Eğitim kavramının birçok tanımı mevcuttur fakat en genel manada eğitim; bir toplumun gerekli kültür ve refah seviyesine erişim sürecine verilen addır. Kültür insanların benliklerini, yaşam stillerini, standartlarını, düşünce yapılarını yani kısaca yaşama şekillerini belirleyen önemli bir yapıdır. Bir birey kazandığı kültürel birikim doğrultusunda toplumda yer edinir, kazandığı kültürel birikimle hayatını kurar ve sosyalleşir ve tüm bu kazanımlarını kendisinden sonra gelecek kuşaklara aktarır (Demirel ve Kaya, 2007).

Ülkemizde mevcut eğitim sistemi içinde en çok eleştiri alan kısım eğitim müfredatı ve eğitim sisteminin gelişmiş olarak tanımlanan ülkelere kıyasla geride olduğu yargısıdır. Okullar toplumsal kurumlara kıyasla daha kalıplaşmış sistemlere sahiptirler. Okullar iki farklı görevi birden üstlenirler. Okul hem mevcut kültürel yapıyı öğrencilerine aktarmakla sorumludur hem de bulunduğu çağın gerektirdiklerini öğrenciye yüklemektedir. Bu iki başlık okulların toplumsal görevi olarak belirlenmiştir. Yani eğitim kurumları hem toplumda egemen olan değerlerin korunmasında sorumludur hem de yeni değerlerin edinilmesi konusunda katkı sağlamalıdır (Özden, 1999).

Eğitim sistemleri zaman geçtikçe yenilenmekte ve dönemin gerektirdikleri doğrultusunda yön değiştirebilmektedirler. Bu değişim ve farklılaşma eğitim sisteminde reform olarak adlandırılır. Fakat reform kelime manası olarak incelendiğinde köklü ve derinden sistem değişimi anlamı taşımaktadır. Eğitim sistemlerinde reform denildiğinde niceliksel değerlerin değişiminden çok sistematik bir dönüşüm anlaşılmalıdır (Şirin, 2008).

Bilgi toplumu; yeni temel teknolojilerin gelişimiyle bilgi sektörünün, bilgi üretiminin, bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem kazandığı, eğitimin sürekliliğinin ön plana

(18)

2

çıktığı, iletişim teknolojileri, bilgi otoyolları, elektronik ticaret gibi yeni gelişmeler ile toplumu ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal açıdan sanayi toplumunun ötesine taşıyan bir gelişme aşaması olarak tanımlanabilir (Genç ve Eryaman, 2007).

Aynı zamanda, “Bilgi toplumu” bilginin temel güç ve ana sermaye olduğu, ancak amaç değil araç olduğu ve toplumsal yaşamın her aşamasını aydınlatan, yönlendiren başlıca güç olduğu bir hayat biçimi, bir düşünce biçimidir (Fındıkçı, 1998).

Öğrenme kavramı günümüzde artık farklı yorumlanmaktadır. Günümüzde uygun öğrenme koşulları sağlandığı müddetçe öğrenmeyi gerçekleştiremeyecek kişinin olmadığı kanısı artık bilinen bir gerçektir. Yani eğitim ve öğretim süreci içinde öğrenme ve öğretmede önem kazanan kısmın “öğrenme” olduğu aşikârdır. Bunun da sebebi toplumsal yapıdaki büyük değişimdir. Günümüzde demokratik sistemlerle yönetilen toplumlarda kişiye verilen değer artmıştır. Bireyler kendi ilgi ve alakaları doğrultusunda seçimler yapabilmektedirler. Oluşan bu yeni değerler de mevcut içeriklerin değişmesinde en önemli etkendir. Yeni değerler ders sayı ve türünün yeniden belirlenmesini; buna paralel olarak da içeriklerin yeni değerlere göre düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır (Genç ve Eryaman, 2007).

Türkiye’de, küresel faktörlerin etkisi her alanda olduğu gibi eğitim sistemi üzerinde de gereken etkiye sahiptir. Son birkaç dönemde eğitim ve öğretim planlarında birçok köklü değişiklikler yapılmıştır. Mesleki ve teknik eğitimde de kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen projeler kişinin temel ihtiyaçları üzerinden şekillenmiştir ve mevcut düzen daha sistematik ve modüler bir yapıya dönüştürülmüştür. Hayat boyu öğrenme adı altında birçok çalışma yapılmıştır ve Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi oluşturulmuştur. Ayrıca, kamu politikalarının tasarlanmasını ve geliştirilmesini devletin tekelinde yorumlayan anlayış yavaş yavaş değişirken, diğer paydaşların ilgili süreçlere katkı yapma fırsatları artmaktadır ( Köseleci, 2012).

Bu nedenle, Türkiye‘de mesleki eğitim ve öğretim sisteminin geliştirilmesi, eğitim kurumlarında sunulan eğitim programlarının işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu meslekler ve becerilere daha uygun hale getirilebilmesi için Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP) kapsamında bir dizi çalışmalar yapılarak, mesleki ve teknik eğitimde yeni yaklaşım olan modüler sisteme geçilmiştir. Güzellik ve saç bakım hizmetleri alanının mesleki eğitim kapsamına alınması ve bu çerçevede programların sektör analizine

(19)

3

dayalı olarak modüler esaslı hazırlanması, ülkemiz ekonomisi açısından çok önemli olan bu sektöre kalifiye eleman yetiştiren mesleki eğitim sistemine yeni bir anlayış ve standart getirecektir. Dünyada kozmetik ve kişisel hizmet sektörü değişim hızı gözle görülür bir oranda artmaktadır ve bu pazarın dünya ekonomisinde hatırı sayılır bir yeri mevcuttur. Yaşam standartları ve ihtiyaçlar değiştikçe bireylerin kişisel bakımlarına özen gösterme değişen yaşam şartları farklı ihtiyaçları doğurmuştur. Sosyal toplumlarda artık bireyler kendilerini hem kültürel birikimleri ve yetenekleri ile hem de dış görüntüleri ile etkiler hale gelindiğinden, insanların kişisel bakımlarına önem göstermeleri sektörde nitelikli elemanlara olan ihtiyacı artırmaktadır (MEB, 2011).

Son yıllarda giderek artan kozmetik uygulamaların önemli bir bölümünü non-invaziv yöntemler (cerrahi işlem gerektirmeyen uygulamalar) oluşturmaya başlamıştır. Amerikan Estetik ve Plastik Cerrahi Derneğinin yaptığı değerlendirmeler sonucu ABD' de yapılan kozmetik işlemlerin sayısı son 7 yılda %400 oranında artmıştır. Yine aynı derneğin 2004 yılı verilerine göre esas patlama ameliyatlarda değil non-invaziv uygulamalarda olmuştur

(Onsun, 2006).

Lazer özellikleri sayesinde günümüzde birçok alanda kullanım yeri bulmuştur. Her geçen gün önem kazanan ve kullanım alanları bakımından artış gösteren lazerlerin dermatolojide ilk kullanılışı 1960 yılında ABD’ de Theodore H. Mainman tarafından gerçekleşmiştir. Mainman 964-nm dalga boyunda kırmızı ışığı üreten lazere Ruby adını vermiştir (Koç ve Dinçer, 2012).

Lazer bir ışık kaynağıdır. Lazer ışını normal ışıklarla kıyaslandığında farklı bir yapı göstermektedir. Bilindiği üzere normal ışık her açıdan yayılma gösterir. Fakat lazer ışığı tek bir yönde demet halinde dağılmadan ilerler. Üretilen her lazer ışığının belirli bir dalga boyu ve bu boya ait bir renk değeri bulunmaktadır. Lazer ışığı birbirine uygun paralel dalgalar halinde olup uzun mesafe boyunca dağılmadan ilerleyebilme özelliğine sahiptir (Bilgin, 2006).

Bu araştırmada lazerin tanımı, lazer çalışma prensibi, deri ve kıl histolojisi, lazerin etki ettiği deri katmanları, lazerin kozmetikte kullanım alanları, lazer uygulama işlem

(20)

4

basamakları, lazer uygulamak için gerekli donanım ve cihazlar hakkında bilgi verilerek ders içeriği belirlenmiştir.

1.2. Problem Cümlesi

Cilt Bakımı Dalında eğitim alan meslek lisesi öğrencilerinin lazer teknikleri ile ilgili ders içeriğinin düzeylerine uygunluğu ve anlaşılabilirliği incelenmiştir.

1.3. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı; Meslek Lisesi, Anadolu Meslek Lisesi, Teknik Lise ve Anadolu Teknik Lisesi, Güzellik ve Saç Bakımı Hizmetleri Alanı/Cilt Bakımı Dalında eğitim alan meslek lisesi öğrencilerinin “Cilt Bakımı Dalı Lazer Teknikleri” ile ilgili düzeylerine uygun, anlaşılabilir eğitim içeriğinin hazırlanmasıdır. Bu genel amaç kapsamında yapılan araştırma, inceleme ve öngörüler sonucunda diğer alt amaçlar aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır:

 Cilt bakımı dalı için hazırlanan “Lazer Teknikleri” ders içerinin deri ve kıl konusunun, 10.sınıf temel bakım dersinin saç ve cilt analizi modülünü tamamlayıcı ve geliştirici nitelikte olması

 11.sınıf Cilt Bakımı Dalı öğrencilerinin cilt bakımında kullanılan lazer teknikleri konusunda bilgilerinin arttırılması

1.4. Araştırmanın Önemi

Türkiye’de cilt bakımı dalının lazer teknikleri ders içeriğini karşılayabilecek donanımda bir alt yapısı bulunan kurumlar bulunmamaktadır. Güzellik enstitülerinin cilt bakımında kullanılan lazerler konusunda bilgisi olan uzman eksikliğini giderebilmek, toplum için daha bilinçli ve Avrupa standartlarında hizmet verebilecek uzmanların yetiştirilmesini sağlamak açısından da bakıldığında lazer tekniklerinin eğitimi ihtiyaç halini almaktadır.

(21)

5

Çalışma sürecinde lazer teknolojisinin kullanım alanları hakkında araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonucu lazerin dermatolojide kullanım alanları bu başlıklar altında toplanmıştır (Gürsoy ve Öztürk, 2009).

 Lazer teknolojilerinin istenmeyen tüylerin uzaklaştırılmasında kullanımı  Lazer teknolojileri kullanılarak Vasküler Lezyon Tedavisi

 Lazer teknolojileri kullanılarak Pigmente Lezyon Tedavisi  Lazer teknolojileri ile Cilt Yüzeyini Yenileyici Tedaviler

1.5. Sayıtlılar

 Testleri cevaplayan öğrenci grubu bu konuda isteklidir.

 Testleri cevaplayan öğrenci grubunun, test içeriğini cevaplama sürecinde her soruyu dikkate alıp değerlendirdiği düşünülmektedir.

 Test edilen öğrenci grubu homojen bir dağılım göstermektedir.

 Geliştirilen test ders içeriğinin anlaşılır olduğunu belirlemede yeterlidir.

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırma; Ankara ili Keçiören ilçesindeki Etlik Kız Teknik ve Meslek Lisesi güzellik ve saç bakımı hizmetleri alanı / cilt bakımı dalı 11. sınıf öğrencilerin görüşleri ile sınırlıdır.

1.7. Tanımlar

“Lazer” İngilizce ‘Light Amplification by the Stimulated Emission of Radiation’ kelimelerinin baş harflerinin kısaltmasından oluşan bir terim olup, uyarılmış radyasyonun yoğunlaştırılması ile güçlendirilmiş ışık demetini ifade etmek için kullanılmaktadır (Koç ve Dinçer, 2012).

Ekzotermik; termodinamikte ısı formunda enerji salan bir işlem veya reaksiyon olarak tanımlanır.

Elektron; en küçük eksi (-) yüküne sahip temel parçacıktır.

Hemoglobin; kanda solunum organından dokulara oksijen, dokulardan solunum organına ise karbondioksit ve proton taşıyan proteindir.

(22)

6 Karoten; fotosentetik renk pigmentidir.

Kromofor; bir molekülün UV- görünür bölgede absorbsiyon yapan gurubudur.

Mukoza; bazı iç organlar ve dışarıya açılan boşluklarda en dış katmanı oluşturan, ektodermik, kaplayıcı, mukus salgılayan zardır.

Pirol halkası; C4 H5 N formülünde heterosiklik bileşiktir.

Lezyon; derinin normal yapısından farklı görüntüsüne verilen addır. Vasküler lezyon; damarsal anomali olarak tanımlanır.

Skatris; deride travma sonucu oluşan izdir.

Anjiyokeratom; genişlemiş kan damarlarından oluşan vasküler lezyondur. Venöz göllenme; toplardamar genişlemesidir .

Porto Şarabı lekesi; kırmızı, bordo, mor renkli cilt lekeleridir. Lentigo; ciltte kahverengi lekelere verilen addır.

Dermatozis papulosa nigra; renkli deri tümörüdür.

Non- invaziv cerrahi işlem gerektirmeyen uygulamalardır. Tatua; tıp dilinde kalıcı dövme olarak adlandırılır.

Keloid; tümör anlamına gelmektedir. Hipopigmentasyon; pigment eksikliğidir.

Elektroliz Epilsyon; iğneli epilasyon olarak bilinir.

(23)

7

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 2.1. Deri Tanımı

Deri, insanların vücutlarını kaplayan en üst katman olup, esnek vasıftaki bağ dokusundan zengin olması nedeniyle mekanik etkilere direnç gösteren altında barındırdığı kas ve organları koruyan ve doku tabakalarından oluşan vücudun en ağır örtü sistemi organıdır.

Kalınlığı kapladığı yüzeye göre 0,5 mm ye kadar inebilen deri, organlara açıldığı kesimlerde mukozaya dönüşür (Tanalp, 1975). Göz çevresinde daha ince bir deri tabakası mevcutken en kalın deri parmak uçlarında ve taban derisinde bulunur. Bu kısımlarda deri gelişiminin iyi seviyede olması özellikle epidermis tabakasının gelişmiş olması nedeniyle derinin histolojik yapısı en iyi parmak ucu veya taban derisinde incelenebilir (Canlibilimi, 2013).

Derinin yüz ölçümü yaşa cinse ve beden iriliğine bakılarak değişir; ortalama değerler yeni doğanda 0,25 metrekare, yetişkin kadında 1,65 metrekare ve erkekte 1,85 metrekaredir. Bu ölçümler kan hacmi, metabolizma ve vital kapasite hesaplamalarında dikkate alınan bir değerdir. Derinin rengi ırka ve melanosit hücrelerinin yoğunluğuna bağlı melanin pigment maddesi miktarına göre değişir; bu miktar güneşe maruz kalmakla artar (Tanalp, 1975).

Deri vücudun dış kısmını tamamen kaplar. Deri yapı ve gelişim bakımından iki farklı kısımdan oluşur. Bu tabakalardan biri incedir ve ektodermde gelişmiştir. Bu tabaka “epidermis” olarak adlandırılır. Epidermis tabakası çok katlı bir yapıya sahiptir ve keratinden oluşmaktadır. Deriyi oluşturan diğer kısım ise “dermis” olarak adlandırılır. Dermis tabakası bağ dokusundan oluşan bir tabakadır. Kalınlığı 1mm ile 3 mm arasında değişiklik gösterir (Kayalı, 1984). Deri tabakasının hemen altında yağ tabakası bulunmaktadır. Bu yağ tabakası çevre etkenlere karşı bariyer görevi gören bir yapıya sahiptir.

(24)

8

Deri yapısında dokunma, basınç, sıcaklık ve soğukluk gibi elzem duyuları algılayan almaçlar bulundurmaktadır. Deri birbiriyle uyumlu şekilde çalışan birden fazla katmana sahiptir (Şekil 2.1). Her katman kendi üzerine düşen görevleri yerine getirmek üzere şekillenmiştir ve bu sebeple bu katmanlar görevlerine uyumlu modifiye edilmiş çeşitli doku türlerini barındırmaktadır (Kayalı, 1984).

Şekil 2.1. Derinin gösterimi (Canlibilimi, 2013)

Deri vücutta tek başına en ağır organ olarak bilinmektedir. Derinin ağırlığı toplam vücut ağırlığının %15 ini oluşturur ve yetişkinlerde 1,5–3,5 metrekarelik bir yüzey alanına sahiptir. Derinin dış yüzeyi su geçirmez. Buharlaşma sayesinde deri fazla su atımını önler ve bu da iklimsel değişimlere adaptasyonu sağlar (Canlibilimi, 2013). Çok fazla işlevi bulunan derinin görevleri maddeler halinde sıralanmak istenirse:

 Deri vücuttaki koruma görevini üstlenen organdır. Vücudu dıştan gelen her türlü etkiye ve mikroorganizmalara karşı koruma vazifesi bulunur.

 Deri vücut sıcaklığını dengeler. Hipotalamus vücuttaki ısı dengesini ayarlamaktan sorumlu bölümdür. Fakat vücut soğuktan etkilendiği zaman, vücudun dermis

(25)

9

tabakasında yer alan erektör kaslar yardımıyla kıllar dik bir form halini alır ve gözenekleri kapatarak ısı kaybını engellemeyi sağlar.

 Derinin dermis tabakasında yer alan reseptörler sayesinde soğuk, acı, sıcak, basınç, dokunma gibi duyuların işlevleri yerine getirilir.

 Derinin en önemli görevlerinden birisi de salgılama ve boşaltım işlevleridir. Vücut için zararlı sayılacak toksik olarak adlandırılan maddeler ter ve yağ bezleri sayesinde deriden uzaklaştırılabilmektedir.

 Deri D vitamin sentezinde görev yapmaktadır. D vitamini üretilirken sentezleme işleminde güneş ışığı gereklidir ve gerekli güneş ışığı, deri aracılığı ile vücut tarafından emilmektedir.

 Deri vücudun pozisyon almasında destekleyici bir roldedir (Derszamani, 2013).

2.1.1. Derinin Katmanları

Derinin temel yapısında üç farklı kat vardır:

2.1.1.1. Epidermis

Derinin koruyucu olarak görev yapan en dış tabakasına verilen addır. Epidermis çok katlı yassı keratin hücrelerinden oluşur. Bunun dışında daha az görülen 3 hücre tipide epidermiste mevcuttur. Bu hücreler melanositler, langerhans hücreleri ve merkel hücreleridir. Deri yenilenmesi bu katmanda gerçekleşir.

Epidermisin büyük çoğunluğunu keratinosit hücreleri oluşturur. Bu keratinosit hücreleri keratin denilen bir madde üretirler. Keratinositler bazal tabaka üzerinde üretilir ve bu hücreler üst tabakalara doğru itilirler. Bu hareket etme işlemi sırasında keratin üretilir ve bu işleme ise keratinizasyon denilmektedir. Hücreler; granüler tabakaya eriştiğinde keratin sentezi tamamlanır ve ölmeye başlarlar. Akabinde çekirdekleri kaybolur (Megep, 2007).

(26)

10

Şekil 2.2. Epidermisin alt tabakaları (Skin-Care-Forum, 2003)

Epidermis 5 farklı bölümden meydana gelmiştir.

Stratum Basale (Bazal Hücre Katmanı) tabakası dermisi epidermisten ayıran tabakadır ve epidermal hücrelerin sürekli yenilenmesi görevini üstlenir. Aynı zamanda bu katmanda derinin renk maddesi olan melanin üreten hücreler (melanosit) mevcuttur (Arıncı ve Elhan, 1991). Hücreler genelde prizmatik yapıdadır ve bu hücreler birbirine temas halinde oldukları için kalın ve koyu boyanmış bir formda görünürler. Stratum Spinosum biraz yassılaşmış hücrelerden oluşmuş tabakadır. Hücreler köprücüklerle birbirine bağlanmıştır. Dikenli görünüme sahip hücre topluluğudur. Stratum granulosum 2–3 sıra hücreden oluşmuştur. İğ şeklinde ve sitoplâzmaları koyu taneciklerle dolu bir tabakadır. Mitokondrileri olmayan hücre grubudur. Bu tabakada kuvvetli ışık kırıcı cisimcikler mevcuttur. Stratum Lucidum tabakası elin iç kısmı ve ayak tabanlarında bulunan yapıdır ve yassılaşmış saydam hücrelerden meydana gelmektedir. Stratum Korneum tabakası tamamıyla keratine dönüşmüştür ve lameller halini almıştır. Epidermisin en yüzeysel kısmına verilen isimdir. Bu hücreler artık diğer tabakalar ile iletişimlerini kaybettiklerinden sürekli dökülürler (Şekil 2.2) (Arıncı ve Elhan, 1991).

Epidermis bünyesinde 4 farklı hücre tipi barındırır. Bunlar; Keratinosit, Melanosit, Lengarhans ve Merkel hücreleridir. Melanosit hücreleri; melanin pigmentinin sentezlenmesinden sorumlu hücrelerdir. Melanositlerin sitoplâzmalarında tyrosinase enzimi bulunmaktadır. Bu enzim tyrosini okside eder ve bu sayede melanin sentezi

(27)

11

gerçekleşmiş olur. Deri güneşin ultraviyole ışınlarına gün boyunca maruz kalır. Melanosit hücreleri bu zararlı ışık türünden deriyi korumak için melanin pigmentinden faydalanır.

Şekil 2.3. Melanosit hücreleri(Droualb Faculty, 2014)

Melanositler, epidermisin bazal tabakasındaki hücrelerin % 5–10′ unu oluşturmaktadır (Şekil 2.3). Derinin rengini melanin ve kan hücreleri meydana getirir. Derinin rengini tayin eden unsur melanin ve karoten miktarıdır, ayrıca dermisteki kan damarlarının miktarı ve bu damarlar içinde akan kanın rengi de önemlidir (Canlibilimi, 2013). Derideki melanosit sayısı her ırkta aynıdır. Her ırkta bu hücre sayısı aynı olmasına rağmen farklı ten renklerinin oluşabilmesinin sebebi her ırk tipindeki pigmentasyon oranının farklı olmasıdır.

Langerhans hücreleri epidermisin malpighi tabakasında bulunurlar (Şekil 2.4). Bu hücreler yabancı maddeler olarak adlandırılan antijenleri tutup lenfositlere tanıtma görevini üstlenmektedirler. Langerhans hücreleri Epidermal hücrelerin %4 ’lük bölümünü oluştururlar. En önemli görevi ise derinin savunma sistemini sağlamaktır. Diğer bir görevi ise kandaki glikoz düzeyini ayarlamaktır (Canlibilimi, 2013).

(28)

12

Şekil 2.4. Keratinosit, lengarhans ve merkel hücresi (İntegumentarycareers, 2010) Keratinosit hücreleri epidermisin bazal tabakasında çoğalır ve suprabazal tabakada farklılaşır (Şekil 2.4). Yaralanma durumunda aktive olan keratinosit hücreleri göç eder, aşırı çoğalır ve çeşitli büyüme faktörlerine karşı cevap verir. Bu hücreler çoğunluktadırlar ve morfolojik olarak sürekli gelişim halindedirler. Deride bulundukları konuma göre yassı, kübik gibi farklı şekiller alabilirler (Kayalı, 1984).

Keratinizasyon üst derideki keratin oluşumudur. Epidermisin en alt tabakası stratum bazal tek sıra canlı silindirik hücreden oluşur. Bazal tabakası hücrelerinin nükleusları üst kutba yakın, büyük ve bazofiliktir. Sürekli hücreler bölünerek çoğalma faaliyeti göstererek epidermisin tüm katlarını oluşturan bu tabaka aynı zamanda stratum germinativum olarak da adlandırılır (Megep, 2007).

(29)

13

Şekil 2.5. Keratinizasyon (Studyblue, 2013)

Hücrelerin bölünmesi ile oluşan yeni keratinositler epidermisin en büyük kısmı dikenli hücrelerden yapılmış tabaka olan stratum spinozum’u oluşturur. Bu tabakanın hücreleri arasında hücreler arası yapışmayı sağlayan dezmozomlar tahrip olduğunda keratinositler birbirlerinden ayrılır. Stratum granulosum tabakasındaki keratinositlerde keratohyalin granülleri vardır. Korneum çekirdeklerini tamamen kaybetmiş ve yassılaşmış korneositlerden (ölü keratinositlerden) oluşur. Bu yapılar, içeriğinde en fazla canlılardaki temel organik bileşiklerden biri olan lipit’in yapıştırıcı etkisiyle ile bir arada tutulur. Bazal tabakadaki prizmatik hücreler bölünüp yukarıya doğru hareket ederken gittikçe yassılaşır ve sonunda çekirdeklerini kaybederler. Stratum korneumda bu hücreler canlılığını yitirerek keratinle dolu yapılara dönüşürler. Bu süreç keratinizasyon olarak tanımlanır (Şekil 2.5). Normal koşullarda keratinosit farklılaşması yaklaşık 2 haftada olur. korneositlerin korneum tabakasında yaklaşık 2 hafta kaldıktan sonra dökülmesine de deskomasyon denir. Epidermal turnover zamanı olarak isimlendirilen toplam bu süre yaklaşık 1 aydır (Megep, 2007).

(30)

14

Merkel hücreleri titreşimsel hisleri algılar (Şekil 2.6). Cildimize temas eden cisimleri, dokularını ve şekillerini belirlememize yardımcı olur (Vichy, 2012).

Şekil 2.6. Merkel hücreleri (Megep, 2007)

2.1.1.2. Dermis

Dermis cildin ikinci ve epidermisten kalın tabakasıdır. Dermisin ana bileşenleri kolajen ve elastin lifleridir. Kolajen ve elastin lifler ile bu yapılar arasında bulunan yağlı bağ dokusu hücrelerinden yapılmış olan dermis, çok sağlam ve elastik bir yapıya sahiptir (Arıncı ve Elhan, 1991). Epidermis ile karşılaştırıldığında, çok daha az sayıda hücre ve çok daha fazla lif bulunmaktadır. Kalınlığı 1 ila 3 mm arasında değişen, damar ve sinirler bakımından zengin bir doku olan dermis, kendi içinde; Stratum papillare ve Stratum reticulare olarak iki bölgeden oluşur.

Stratum papillare; papilla bölgesinin üst tarafında epidermis, reticulare bölgesinin ise alt tarafında hipodermis bulunur (Şekil 2.7). Yapısında gevşek bağ dokusu, kılcal damarlar, sinir lifleri ve su ile büyük miktarda fibroblast barındırır Papilla bölgesi, girintili çıkıntılı kabartı biçimindeki konik çıkıntılardan oluşur, sinir sonlanmaları ve besleyici damarlar içerir (Hakanbuzoglu, 2012).

Stratum reticulare; dermis tabakasının alt kısmında yer alır (Şekil 2.7). Bu tabaka yağ tabakasına geçişteki katman olarak bilinir. Lif ağı bakımından daha yoğun bir dokuya

(31)

15

sahiptir. Sinir lifleri ve kılcal damarlar daha azdır. Elastin lifler, düz kas hücreleri ve yağ dokusun bakımından zengin, bol miktarda ter bezleri, yağ bezleri, duyu cisimcikleri, sinir sonlanmaları ve kıl kökleri bulunur (Tunçel, Aydın ve Zeytinoğlu, 2006). Kollajen lifler kalın bir sıra halindedir ve bu sıralar cilt yüzeyine paralel yapıdadır (Hakanbuzoglu, 2012).

Şekil 2.7. Stratum papillare, stratum reticulare (Studyblue, 2013)

2.1.1.3. Hipodermis

Hipodermis dokusu gevşek bağ dokusudur ve dermisi vücuda bağlar. Yağ depo eden, elastik ve kas dokuyu ihtiva eder (Deritamiri, 2009). Gevşek bir katman olup fibröz bağ dokusundan meydana gelmiştir. Bu gevşeklik sayesinde deri katmanı serbestçe hareket ettirilebilir. Yağ dokusu bu katmanda bulunur. Bu doku sayesinde vücudun şekli, yani dış görünümü ortaya çıkar (Reyhannaldemir, 2010).

2.1.2. Derinin Ekleri 2.1.2.1. Kıl Ve Saç

Kıl; folikülü tarafından yapılır (Şekil 2.8). Kıl uzunluğu vücudun farklı bölgelerinde değişiklik gösterir, fakat vücutta bütün kıllar belirli bir hızda büyür (0,3–0,4 mm/gün).

(32)

16

Şekil 2.8. Kıl yapısı ve yağ bezleri (Megep, 2007)

2.1.2.2. Deri Bezleri

Deri bezleri ter ve yağ bezleri olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan sebase glandları el ayası ve ayak tabanı dışında derinin tüm alanlarında bulunan, halokrin sekresyon yapan (bez hücresinde meydana gelen salgının, dışarı salgılanması sırasında, sitoplâzmanın tamamının da dışarı atılması şeklindeki salgılama tipi), özellikte yapılardır. Gelişimleri kıl folikülleri ve epidermisin farklılaşmasıile yakından ilgilidir (Şekil 2.8). Vücut yüzeyinde dermis içerisinde gömülü olarak bulunurlar. Vücudun çoğu kısmında cm2’de yaklaşık 100 kadar yağbezi vardır (Zouboulis, 2004).

Ter bezleri vücutta dudak kenarı, kulak zarı, glans penis ve tırnak yatağı dışında derinin her yerinde bulunur. İki tip ter bezi vardır. Bunlar; ekrin tip ter bezi ve apokrin tip ter bezidir. Genel olarak yağ ve kıl folliküllerinden daha fazladırlar. Bulunduğu yerler ve sayısal dağılımları farklılık gösterir (Paker, 1990).

(33)

17 2.1.2.3. Sinirler Ve Kan Damarları

Deride çok gelişmiş bir sinirsel yapı mevcuttur. Dermal (dermis ile ilgili) /epidermal (epidermisle ilgili) bileşkede bulunan sinir lifleri genellikle özelleşmemiş ve serbest uçludur. His duyularının birçoğu bu özelleşmemiş sinir uçları ile iletilir. Fakat bazı gelişmiş sinir uçları basınç ve ısıyı da iletebilirler. Sadece deriye özel olan bir his duyumu ise kaşıntıdır. Derinin oksijen tüketimi çok az olmasına rağmen kan damarları çok gelişmiştir (Şekil 2.9). Sempatik sinir sistemi tarafından kontrol edilen kan damarlarının vücut ısısının düzenlenmesinde yaşamsal önemi vardır (Megep,2007).

Şekil 2.9. Kan damarları (Megep, 2007)

2.1.2.4. Tırnak

Tırnaklar da tıpkı kıllar gibi epidermisin dönüştürülmüş eklerindendir (Şekil 2.10). Tırnaklar bünyesinde çok fazla keratin bulundurur. Tırnak tek başına şeffaf bir görüntüye sahiptir fakat temasta bulunduğu vasküler doku yüzünden pembe bir görünüme sahiptir.

(34)

18

Şekil 2.10. Tırnak (Megep, 2007)

El tırnakları ayak tırnaklarından daha hızlı bir şekilde, haftada yaklaşık 0,5 mm kadar uzarlar. Bazen tırnaklarda meydana gelen değişiklikler bazı hastalıkların habercisi sayılabilir. İlerleyen yıllara bağlı olarak kıl ve tırnak büyüme hızı yavaşlar (Reyhannaldemir, 2010).

2.2. Kıl Tanımı

Kıl; insanların vücutlarında çıkan sertçe tüylere verilen addır. Tarih öncesi devirlerinde yaşayan insanların vücutlarını kaplayan kılların daha sık ve daha kalın olduğu sanılmaktadır. Zamanla insanların soğuktan ve dış etkilerden elbise giyerek korunmayı öğrenmesi sonucu olarak kıllar da azalmış ve koruyuculuk özelliğini kaybetmiştir. Bununla beraber kaş, kirpik, hatta erkeklerdeki bıyık gibi kıl grupları koruyucu özelliklerini devam ettirmektedirler (Nkfu, 2010).

2.2.1. Kılın Yapısı Ve Özellikleri

Vücut kıllarının deride ilk meydana gelme zamanı hamilelik döneminin 8–12 haftalarında başlamaktadır. Kıllar sırası ile kaş, çene ve dudağın üst kısmında görülür. Zaman içinde elin iç kısmı, ayak tabanları, dudaklar ve sünnet derisi dışında kıllar vücudumuzun tüm alanını kaplamaya başlar (Hakanbuzoğlu, 2012).

(35)

19

Şekil 2.11. Kılın yapısı (Anatomyislove, 2014)

Kıl, temelde iki parçadan oluşmaktadır. Bunlar kıl kökü ve vücudun üst kısmındaki bölge olan kıl şaftıdır. Kılın yapısı Şekil 2.11’de gösterilmiştir. Kıl rengi kıl şaftı içindeki melanizasyonun derecesine ve melanozomların dağılımına bağlıdır (Epilasyon, 2006).

Kıl kökü kıl folikül yapısı bulunduğu safhaya göre değişiklik gösterir. Anajen fazında longitudinal olarak üç ana fonksiyonel yapıya ayrılır. Kök kısmının en alt kısmından epidermis kısmına kadar olan bölgenin isimleri İnfundibulum, isthmus (boyun kısmı), bulb (saç tomurcuğu) olarak adlandırılır. Bulb saç matriksini ve dermal papillayı içerir. Bulb yüksek mitoz kapasitesine sahiptir. Yukarı kısma çıktıkça mitoz oranı azalır ve hücreler iç kök kılıfında (inner root sheath) farklılaşmaya başlar. Ayrıca pigment üreten melanositler de tomurcuk matriksinde yer alır. Dermal papilla, matriks epiteliyle kapsüllenmiş fibroblastları içeren oval bir yapıdır. Dermal papillanın çapı saç folikülünün ve saç sütununun (Shafth) boyutlarıyla yakından ilgilidir. Dış kök kılıfının (Outer root sheath) erektör pili ile yaptığı birleşme bölgesinde “bulge” denen yapı epitelyal kök hücreleri içerir. Tomurcuktaki matriks, sebaköz glandları bu kök hücreler oluşturur. Bu nedenle bulge bölgesinin hasarı kalıcı alopesiye neden olabilir (Turhan,2009).

(36)

20

Şekil 2.12. Kıl gövdesi (Bioxcin, 2014)

Kıl Şaftı histolojik olarak, kıl iliği (medulla), kıl kabuğu (korteks), kıl zarcığı (kütikula) olarak sınıflandırılır. Kıl iliği kıl ekseninde kordon bir şekilde uzanan yuvarlak yapıda veya prizma formunda hücrelerdir (Şekil 2.12). Kıl iliği hücreleri tümüyle keratinleşmemiş epitelyum hücrelerden oluşur. Kıl iliğinde küçük hava kabarcıkları bulunur. Işık kıl iliğine üstten düştüğünde kıl iliği gümüş rengi, içten geçtiğinde ise siyah görünmesini sağlayan bu kabarcıklardır. Kıl kabuğu kılın asıl kütlesini oluşturur. Fazla miktarda keratin içerir. Kıl zarcığı tek sıra halinde, gayet ince, saydam ve tümüyle keratinleşmiş hücre pulcuklarıdır (Kayalı, 1984).

2.2.2. Kılın Bileşenleri

Kılın esas yapısı aminoasit ve keratindir. İçerdiği az miktardaki suyun yanı sıra karbonhidratlar, üre, ürik asit, serbest aminoasitler, fosfolipitler, kolesterol, yağ asitleri bulunur (Tablo 2.1). Kılın bileşen maddeleri aşağıda açıklanmıştır. Bunlar;

 Hidrojen: Saçlardaki esneklik özelliği hidrojen bileşiği sayesindedir.

 Sülfür: Polipeptid zinciri sülfür köprüleri ile birbirine tutunmuştur ve bu yapı keratin olarak adlandırılan maddeyi oluşturur. Bu bağlar ancak, kızıl ötesi Işık, yüksek ısıyla işlem yapma, oksidan maddeler, asit ve baz içerikli ürünler etki ederse parçalanır.  Sistein: Saça sertlik ve dayanıklılık kazandıran bileşendir.

 Proteinler: Kılın yapısındaki proteinler suda çözünmez ve proteolitik enzimlere karşı direnç gösterir (Rectiwa, 2006).

(37)

21

Tablo 2.1. Kılı Oluşturan Bileşenler (Rectiwa, 2006) Aminoasit Miktar(%) Aminoasit Miktar(%)

Sistein 17.5 Alanin 4.8

Serin 11.7 Prolin 3.6

Glutamik asit 11.1 Lizin 2.8

Treonin 6.9 İzolösin 2.7

Glisin 6.5 Trozin 1.9

Lösin 6.1 Triptofan 1.8

Valin 5.9 Fenilalanin 1.4

Arginin 5.6 Histidin 0.8

Aspartik asit 5.0 Metyonin 0.5

2.2.3. Kılın Gelişimi

Şekil 2.13. Kıl büyüme dönemleri (Megep,2008)

Kıl büyüme evreleri birbirini takip eden 3 fazda toplanmıştır. Kıl büyüme dönemleri Şekil 2.13’te gösterilmiştir. Bu fazlar:

Katagen aşaması 3 hafta kadar sürer. Bu dönem içinde bir kıl gelişimi görülmez. Telogen aşaması dinlenme periyodu olarak adlandırılır ve kılın yaklaşık % 15’inin bulunduğu aşama bu aşamadır. Telogen aşaması saç için yaklaşık 100 gün civarında bir zaman alır ve bu aşama gayet uzun bir süredir. Anagen aşaması periyodun tamamlandığı aşamadır. Kıl

(38)

22

hücreleri bu evrede bölünür ve yeni kıl gelişimi gerçekleşir. Bu aşamanın süresi bir yıldan uzun sürebilir. Kıl büyüme problemi olan kişilerde bu süreç uzayıp kısalabilir (Megep, 2008).

2.2.4. Kıl Çeşitleri

Kıllar bulundukları yerlere göre özel isimler alırlar. Bunlar; Capili (saç), barba (sakal), mystax (bıyık), cilia (kirpik), supercilium (kaş), tragi (dış kulak yolu kılı), vibrissea (burun deliği kılı), hicri (koltuk altı kılı) olarak adlandırılır (Arıncı ve Elhan, 1991).

Kıllar şekil bakımından sınıflandırıldığında 3 farklı başlıkta sınıflandırılırlar:

 Mongol ırkların düz kılları bulunmaktadır. Bu tip kıllara “lissotrich” adı verilir.

 Indo-öropen ırklarda kıllar dalgalı bir forma sahiplerdir. Bu kıllara “kymototrich” adı verilir.

 Negroid ırklarda kıllar spiral büklüm yapısına sahiptir ve “ulotrich” adını alır (Kayalı, 1984).

İnsan vücudundaki kıllar pigment miktarı, şaft çapı, medulla ilik uzunluğu ve kıl uzunluğuna göre dört gurupta sınıflandırılır. Bunlar lanugo, ayva (vellus), yumuşak (intermediyer) ve sert (termimal) kıllardır.

2.2.4.1. Lanugo Kılları

Hamileliğin 3.ayında oluşumu başlar ve tüm vücut bu kıl türü ile kaplanır. Bunlar hamileliğin 8. ayında dökülürler. Bu kıllar ipeksi bir formdadır ve ince bir yapıya sahiptir. Bulundukları bölgeler sırt, omuz, alın, kulak ve yüzdedir. Özellikler prematüre olarak doğan bebeklerde bu kıl miktarı oldukça fazladır. Lanugo tüyleri doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içerisinde kaybolmaya başlar. Daha sonraki dönemlerde bu kıl tipi normal şartlar altında görülmez ve bu kıl tipi yerini vellus ve terminal kıl tiplerine bırakır. (Genetikbilimi, 2001).

(39)

23 2.2.4.2. Vellus Kılları

Vellus kılları kısa forma sahip olan tüylerdir. Bu kıllar ince ve yumuşak bir yapıya sahiptir ve bu kıl tipinde renk veren bir madde içeriği bulunmaz. Bu kıl çeşidinin köklerinde yağ bezleri bulunmaz ve gövdeleri medulla katmanı içermez. Ergenlik döneminden önce görülen kaş, kirpik ve saç dışındaki tüm kıllar bu tiptir (Genetikbilimi, 2001).

2.2.4.3. Yumuşak (İntermediyer) Kıl

Erkek hormonu (Androjenler) insan kıl gelişiminde temel düzenleyicidir. Koltuk altı, genital gibi bazı bölgelerdeki ince, yumuşak ayva kılları ergenlik döneminde erkeklik hormonlarının etkisiyle daha uzun ve renkli sert kıla dönüşebilir. Bu kıllar ayva tüyü ile sert kıl arasında olan yumuşak kıllardır. Yaklaşık 1 cm kadardır ve rengi belirgindir (Megep, 2008).

2.2.4.4. Terminal Kıllar

Terminal kıllar genel olarak saç ve insan vücudunda bulunan kıl tipidir. Köklerine bitişik olarak yağ bezleri mevcuttur. Koyu pigmentli bir forma sahip olan terminal tip kıl ise ergenlik dönemi sonrası hormonların etkisiyle çıkan sert ve kalın kıllardır (Rectiwa, 2006).

2.2.5. Kıllanma Sebepleri

Her kıl derinin altında folikül adı verilen kökten büyür ve kıl derinin üzerinde kalan kısmı alınsa da kökü durduğu sürece büyümeye devam eder. Genellikle aşırı tüylenme kandaki androjenlerin (erkeklik hormonları) artmasına bağlıdır. Androjenler ince, zayıf ve kısa olan tüylerin sert, uzun kıllara dönüşmesine neden olur (Msxlabs, 2006).

Bunun dışında kıllanmayı arttıran başka sebeplerde vardır. Bunlar sınıflandırılmak istenirse:

 Bölgesel olarak farklılıklar kıllanma miktarına etki eden bir unsurdur. Özellikle dünyanın doğu kısmı ve Kafkas kökenli insanlarda kıllanma miktarı ve kıl oluşumu diğer bölgelere göre daha hızlıdır.

(40)

24

 Genetik özellikler kıllanma sebeplerini etkiler. Farklı ırklara ait topluluklar farklı genetik özellikte kıl hücrelerine sahip olduklarından bu hücrelerin büyüme ve gelişme evreleri de farklılık gösterir.

 Ergenlik dönemi süreci ve bu dönemde geçirilen hastalıklar, hamilelik dönemi ve menopoz dönemi kadınlar için kıllanmanın tetiklendiği dönemlerdir. Bu dönem zarfında kıl kökleri ve hücreleri farklılık gösterebilir.

 Ailesel hastalıklar aşırı kıllanmanın sebebi olabilir.

 Hastalık tedavisinde kullanılan bazı ilaç içerikleri kıllanmayı tetikleyici unsurları bünyelerinde barındırabilirler (Doktornevra, 2006).

Yetişkin kadınlarda androjenin hormonunun etkisi ile ayva tüylerinin terminal kıllara dönüşmesine hirsutizm denir ve erkek tipi kıllanma olarak bilinir. Bunun dışındaki kıllanmalara ise hipertikozis denir. Kılların doğuştan yokluğuna atrichie adı verilir (Azal ve Yönem, 1996).

2.3. Lazere Giriş

2.3.1. Lazer Tanımı

Lazer, İngilizce ‘Light Amplification by the Stimulated Emission Of Radiation’ kelimelerinin baş harflerinin kısaltmasından oluşan bir terim olup, uyarılmış radyasyonun yoğunlaştırılması ile güçlendirilmiş ışık demetini ifade etmek için kullanılmaktadır (Koç ve Dinçer, 2012).

Lazerler olağanüstü bir tarihe sahiptirler. Lazer günümüzden yaklaşık 50 yıl kadar önce Gordon Gould tarafından bulunmuş olmakla birlikte, bu buluşun dayandığı bilimsel temelin ayrıntıları yaklaşık 100 yıl kadar önce yayımlanmıştır (Billings ve Tabak, 2011).

Lazerler aynı faz seviyesinde ve aynı frekansta uyarılmış emisyon yöntemiyle ışık yayma olarak tanımlanır. Atomlar doğada serbest halde temel enerji seviyesi olarak adlandırılan serbest durumda bulunurlar. Fakat serbest halde bulunan bu atom grubuna bir ışık süzmesi uygulandığında bu atomlar uyarılmış olur. Uyarılmış bu atom grubunun bir kısmı kendiliğinden emisyon işlemi yaparak temel enerji seviyesine geri döner. Fakat bir kısım atomlar da temel seviyeye geçmek yerine yarı kararlı olarak adlandırılan seviyeye gelip

(41)

25

orada beklemeyi tercih eder. Uygun bir foton yarı kararlı durumdaki atomları temel duruma inmeye zorlar. Böylece etkiyen fotonla aynı frekansta ve fazda bir foton yayılır (Şekil 2.14 ve 2.15) (Bilgin,2006).

Şekil 2.14. Lazer ışık kaynağı (Bilgin,2006)

Günümüzde lazerler elde edilme yöntemleri, kullanım alanları, enerji seviyelerine göre çeşitlilik göstermektedir. Yakut lazer, Helyum-Neon lazer ve Neodyumlu lazerler farklı amaçlar için üretilen lazerlerin başında gelmektedir. Lazerler sadece görünür ışında çalışmamaktadır. Kızıl ötesi, mor ötesi ışınlarla çalışan katı, sıvı ve gaz molekül ve atom bileşikleri ile oluşturulmuş lazerler de mevcuttur. Bunun yanı sıra yarı iletken lazerler ve kimyasal reaksiyon oluşturan lazerlerde bulunmaktadır (Demokan, 1983).

(42)

26 2.3.2. Lazerin Özellikleri

Lazer oluşum şekli ve yapısı nedeniyle diğer ışık türlerinden farklılık gösterir. Bu farklılıkları sıralamak gerekirse:

 Aynı fazlı, aynı dalga boylu ve aynı enerjili fotonlardan oluşur.  Lazerler çok ince ışık demeti haline dönüşebilir.

 Lazer ışınları çok uzak mesafelere iletilebilinir.

 Enerji bakımından yüksek değerlere sahip olduklarından çok enerji gerektiren delme, oyma, buharlaştırma veya kaynak yapma gibi farklı alanlarda farklı amaçlarla uygulama yeri bulabilirler.

 Birçok sayıda dalgalar lazer dalgası üzerine bindirilip haberleşme sistemlerinde sinyal jeneratörü olarak kullanılabilmektedir.

 Lazer ışınları sayesinde aynı anda birçok bilgi birden fazla noktaya bir merkezden gönderilebilinir.

 Yüksek enerji kayıpsız bir formda nakledilebilinir.  Uzak mesafe ölçümlerini olanaklı kılar.

 Tıp, haberleşme, endüstri, sanayi ve teknoloji kullanım alanlarıdır.  Tek renkli ışınlar elde edilir.

 Dağılmazlar ve yönleri değiştirilebilir (Nkfu, 2013).

2.3.3. Lazerin Işığının Yapısı ve Çalışma Prensibi

Lazer ışığı elde edilirken optik olarak saydam, bir ucunda tam sırlı ve yansıtıcı, diğer ucunda yarı sırlı kısmen yansıtıcı iki ayna bulunan bir tüp alınır. Bu tüp gaz, sıvı veya katı bir madde ile doldurulur. Dışarıdan ışık verme, elektrik akımı uygulama veya kimyasal bir yöntemle elde edilen enerji oluşturulan bu ortama uygulanır. Bu atomlardan bazıları uygulanan bu enerjiyi soğururlar. Enerji soğuran bu atomlar kararsız bir hale gelir. Kendisine bir foton (enerji paketçiği) çarpan, uyarılmış ve kararsız atom, fazla enerjiyi foton neşrederek verir. Fotonlar, benzer şekilde diğer fotonların neşrini sağlar. Uçlara ulaşan fotonlar, aynalardan yansıyarak geri dönerler ve olay devam eder. Uyarma ve tahriklerle ortamdaki fotonlar artar. Atomların hemen hemen hepsi, foton yaymaya

(43)

27

başlayınca kuvvetlenen ışık, yarı sırlı uçtan dışarı çıkar. Bu, lazer ışınıdır (Şekil 2.16) (Lazer Nedir, 2009).

Şekil 2.16. Lazerin oluşumu (869tr, 2014)

Normal ışıkta üretilen dalgalar, birbirini zayıflatıcı etki yaratırlar. Lazer ışını ise birbirini güçlendirici etki yaratır. Lazer ışını güneş ışığı gibi frekansı yüksek bir ışın türüdür. Lazer ışını tek frekanslıdır bu sebeple kayıplar azdır. Lazer ışını aynı fazdaki ışınlardan oluştuğundan (koherent yapı) şiddet olarak olabildiğince etkilidir. Güneş ışınının şiddeti 10.000 watt/metrekare olduğu halde, zayıf bir lazer ışınının şiddeti 10 milyar watt/metrekareyi bulmaktadır (Demokan, 1983).

2.3.4. Işın Devamlılığına Göre Lazer Tipleri

Dalga boyuna göre lazerler kendi içinde üçe ayrılır. Bunlar devamlı dalga lazerler, yalancı devamlı dalga lazerler ve pulse lazerlerdir.

Devamlı dalga lazerler Bu lazer sisteminde devamlı dalgalar seklinde enerji üretilmektedir. Selektif fototermoliz (uygulanan dokuların termal gevşeme zamanından daha kısa süreli atımlar) kavramını gerçekleştiremedikleri için doku ısınması, sikatris oluşumu ve pigmentasyon bozukluğu gibi riskler çok daha fazladır. Argon, Neodymium yttrium-aluminium-garnet (Nd: YAG) ve CO2 bu grupta yer alır. (Dover, 1999).

(44)

28

Yalancı-devamlı dalga lazerler çesitli metodlarla mekanik olarak engellenerek devamlılığı bozulmuş ve pulse haline getirilmiş ışınlar yayarlar. Frekansları yüksek olduğundan devamlı dalga lazerleri gibi davranırlar ve yüksek enerjili atımlar üretemezler. Kripton, KTP bu grup lazerlerdir (Ergenekon ve Aybey, 2001).

Pulse lazerler Selektif fototermoliz kavramını yerine getiren, dokuların termal gevşeme zamanlarına uygun atımlar üreten lazerlerdir. Sikatris ve pigmentasyon riski en azdır. Boya lazerler, Q anahtarlı lazerler (Ruby, Alexandrite, Nd: YAG) bu gruptadır (Acland, 2000).

Çok kısa ve çok güçlü çıkışlar Q-anahtarlaması kullanılarak depo edilmiş lazer ışınından elde edilebilir. Bu tür teknikte yansıtıcılardan biri pompalama aralığının bir kısmında yansıtmayacak şekilde düzenlenir. Daha sonra yansıtıcı hale getirilir. Bu düzenleme sonucu pompalama devresinin bir kısmında depo edilen enerji diğer kısmında büyük bir darbe olarak yayılır. Bu darbe ancak saniyenin 10 milyarda biri kadar devam eder. Q-anahtarlaması uygulanmasının en basit yöntemi bir aynanın çok hızlı dönerek işleme sokulmasıdır. Bu sürekli döndürülen ayna diğer ayna ile aynı ekseni yakaladığı zaman lazer yayılma işlemi gerçekleşir. Döndürülen ayna dışında Q-anahtarlaması lazer frekansında ışık absorbe eden seyreltilmiş bir çözelti ortamı ile de elde edilebilir (Lazer Nedir, 2009).

2.3.5. Lazer Türleri

Lazerler katı, sıvı, gaz, yarı iletken ve kimyasal lazerler olarak beşe ayrılır. İlk bulunan lazer yakut lazeridir ve katı lazerlerdendir. Yakut bileşeni krom ve aliminyum oksit kristalinden oluşmaktadır. Kırmızı renkte ışık yayar. Krom atomları mor ve yeşil ışığa maruz kaldığında harekete geçer. Diğer bir katı hal lazeri ise Nd: YAG lazeridir. Neodimium çeşitli kristallerde kullanılan nadir toprak elementlerinden biridir. Neodimium ile uyum gösterebilecek en uygun kristal yttrium aluminum garnet (YAG) dir (Demokan, 1983).

Yarı iletken malzemelerden elde edilen kristallerle de lazer yapılmıştır. Galyum arsenit (GaAs) kristali yarı iletken lazere örnektir. İlk gaz lazer helyum ve neon karışımı şeklinde kullanılmıştır. Bu karışım uzun bir tüpe ve iki küresel ayna arasına yerleştirilmiştir. Kimyasal lazerlerde bir gaz meydana getirilir ve kimyasal reaksiyon yoluyla pompalanır.

(45)

29

Kimyasal pompalama bir ekzotermik kimya reaksiyonunda enerji açığa çıkmasıyla olur. En çok kullanılan sıvı lazer türü, organik bir çözücü içindeki organik boyanın seyreltik bir çözeltisidir. Bunlarla mor ötesine yakın (0,32 mikron dalga boyu) ve kırmızı ötesine yakın (1,2 mikron dalga boyu arasında) lazer türleri elde edilebilir ( Lazer Nedir, 2009).

2.4. Dermatolojide Lazer

“Lazer” kelimesi uyarılmış radyasyon yoğunlaşması ile güçlendirilmiş ışık (Light Amplification bye the Stimulated Emission of Radition) ifadesinin baş harflerinden oluşmaktadır. 1917 yılında Albert Einstein’ in kuantum teorisi üzerinde “uyarılmış ışığın emilimi” düşüncesi ortaya çıkmıştır. Einstein’ e göre ışık kontrollü bir biçimde herhangi bir enerji düzeyinde uyarılabilmektedir. Bu başlık üzerinden gidilerek lazerin günümüz teknolojisindeki temelleri ortaya çıkmıştır (Billings ve Tabak, 2011) .

Theodore Mainman 1959 yılında yakut kristalini kullanıp ilk lazer olan Ruby Lazer’ ini üretmiştir (Şekil 2.17). Ruby lazeri 694 nanometre dalga boyundadır ve kırmızı renktedir. Ruby lazerinin icadından sonra 1961 yılında Johnson tarafından Neodymium: Yytrium-Aliminyum-Garnet (ND: Yag) Lazer, 1962 yılında Bennett tarafından geliştirilen Argon Lazer ve 1964 yılında Patel tarafından CO2 lazer icat edilmiştir (Koç ve Dinçer, 2012).

Şekil 2.17. Ruby lazer (Tlslaser, 2014)

Lazer sistemlerinin çalışma mantığında ışık kaynağı üzerinden çıkan ışınlar belirli bir küme biçiminde toplanarak güçlendirme işlemi uygulanır. Bu güçlendirme işlemi sonucu oluşan demet yapısındaki ışık belirli bir noktaya yönlendirilir. Bu işlemler göz önüne alındığında lazer sistemi güç kaynağı, katı-sıvı-gaz veya yarı iletken aktif ortam olarak

Şekil

Şekil 2.5. Keratinizasyon (Studyblue, 2013)
Şekil 2.35. Lazer lipoliz uygulaması (Megep, 2011).
Tablo 4.6. 1. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi
Tablo 4.8. 3. Soruya verilen cevapların dağılım oranları ve doğru cevap yüzdesi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

12 kişilik bir sınıfta Tarık pencere tarafında üçüncü sırada, Bünyamin, Tarık' ın önünde, Emir, Bünyamin' in önünde, Şükriye, Emir' in sağında, Kayra

Yandaki tabloda ikişer tane yazılmış üç basamaklı sayıları bulup farklı renklere boyayın.. ve noktalı

Ellerdeki ve yüzdeki afl›r› terleme için kapal› yöntemle yani endoskopik olarak terleyen bölgenin sempatik sinirleri- nin kesilmesi, ellerde ve yüzdeki terlemeyi %99

Birinci dünya harbinin kara günlerinde Türklerin bize düşman olamıyacakları- nı anlatmağa çalıştım ve haklı çıktım.. Muzaffer Mustafa Kemal ordusu­ nun

According National Accounting Standards specifically SKK 9 (Standartet Kombetare te Kontabilitetit, Kombinimet e Bizneseve), Goodwill is the positive difference between the

Index Ternıs Electrostatic discharge, radiated fields, shielding effectiveness, electromagnetic

Çağdaş Türk resminin öncülerinden ressam ve yazar Abidin Dino, 23 Mart 1913 yılında İstanbul'da doğdu, ilk desen ve yazıları, Fikret Adil'in yönettiği Artist Dergisi'nde