• Sonuç bulunamadı

2.4. Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO)

2.4.3. Türkiye’de YİBO Tarihi

Türk Eğitim Tarihine bakıldığında yatılılık olgusunun çok öncelere dayandığı görülmektedir. İlk kez medreselerle başlayan yatılılık olgusu Fatih Sultan Mehmet döneminde daha düzenli bir duruma getirilerek külliyeler oluşturulmuştur. Fatih Sultan Mehmet bu külliyeler kapsamında aşevleri (imarethane), Hücre adı verilen barınma yerleri, kütüphane ve Dar üt Talim denilen ilkokullar açmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise medreselerin içinde Sübyan mektepleri açılmıştır. Bu dönemde öğrenciler Hücrelerde kalıp aşevinde yemek yerlerdi. Tanzimat döneminde açılan Darüşşafaka, Balkanlarda açılan ıslahhaneler yatılı öğrenci almakta, dönemin şartlarına göre eğitim öğretim vermekteydi. 1916’da açılan Darüleytamlar daha çok savaş, düşman istilası ve açlık gibi nedenlerden dolayı yetim ve öksüz kalan çocukların korunmasıyla ilgileniyordu. Bu gibi kurumlar çocukları barındırıyor, onlara okuma ve yazma öğreterek bir meslek edindirmeye çalışıyordu (Erkul, 1997, s. 118-119).

1908 yılında Meşrutiyetin ilanı ile birlikte eğitim öğretime verilen önem de artmıştır. Bu gelişmeler ışığında 1909 yılında köye öğretmen yetiştirme düşüncesi ile yatılı okullar açılmaya başlanmıştır. 1913 yılında çıkarılan ‘Tedrisat-ı İptidaiye Muvakkati’de (Geçici İlköğretim Yasası) her il merkezinde yatılı bir ilköğretim okulu ve gerekli görülen yerlerde de birer yatılı kız öğretmen okulu açılması öngörülmüştür (Kılıç, 2001, s. 19).

Ahmet Tevfik, İsmail Mahir Efendi, köy ve tarım eğitimi üzerinde duran Ethem Nejat ve daha sonra Köy Enstitülerinin kurulup gelişmesini sağlayan İsmail Hakkı Tonguç gibi eğitimciler, devletin Avrupa yakasında (Balkanlarda) ki öğretmen eğitimi deneyim ve fikirlerini, kuvvetini maariften, ülkenin yegane gelir kaynağı olan ziraat ve sanattan ve dolayısıyla ülkedeki köylerin kalkındırılmasından alan esas bir temele dayandırmışlardır (Demirtaş, 1993, s. 11).

Bu kişilerden 1914’de Kastamonu Milletvekili olan İsmail Mahir Efendi her il ve sancakta, köy çocuklarına özgü yatılı okullar açılmasını, bunlara her köyden bir kız bir erkek öğrenci alınmasını istemiştir. İsmail Mahir Efendi’nin Türk Eğitim Tarihindeki yeri ve rolü, dünya eğitim tarihindeki H.Peztalozzi’nin yeri ve rolüne benzetilebilir. Nasıl Peztalozzi, Napolyon ordularının Rusya savaşında öksüz, yetim bıraktığı çocukların bir okul açarak eğitimini sağladıysa, İsmail Mahir Efendi de Trablus ve Balkan savaşları sırasında öksüz kalan binlerce çocuğu yoksulluktan kurtarıp ülkeye kazandırmak için uğraş vermiştir. Başta dostu Sadrazam

Talat Pasa olmak üzere, devlet yetkilileri ile görüş birliğine vararak Darüleytam (Yetimler Yurdu)’ın açılmasını sağlamıştır (Kılıç, 2001, s. 20).

1919’da 15. Kolordu Komutanlığına atanan Kazım Karabekir, ailesini savaşta kaybetmiş birçok yetim ve kimsesiz çocuğun ortada kaldığını görerek “Doğu’nun bütün yetim ve öksüzlerine, gerçek ve pek şefkatli baba oldum. Benim gibi merhametli kalplerin ortaklaşa çalışmalarıyla Erzurum’u ebede kadar şenlendirecek Yatılı Okullarda, bu çocuklarımızı mutlu ve bahtiyar kıldım.” demiş ve Yatılı Yetimler İlkokulları açtırmıştır. Bununla beraber ayrıca; Kız Yatılı İlk ve Ortaokulları ile Yatılı Yetimler Askeri İlkokulu açtırmıştır (Kırzıoğlu, 1991, s. 155).

Atatürk’ün 1 Mart 1923 tarihinde T.B.M.M.’nin açılış konuşmasında ilköğretimde yatılı okullara ihtiyaç duyulduğunu belirtmesi üzerine 1923-1933 yılları arasında bütçeleri uygun olan illerde, 1933-1938 yılları arasında bucak ve ilçe merkezlerinde, 1940 yılında ise merkezi köylerde gündüzlü ve pansiyonlu okullar açılmaya başlanmıştır (Dikmen, 1990, s. 3).

1926 yılında çıkarılan 789 sayılı yasayla şehir ve kasaba yatılı mektepleri muhtaç ve kimsesiz çocuklara mahsus olmak üzere, maarif vekâleti tarafından ve bununla beraber maarif vekâletinin iznine bağlı olarak da yerel yöneticiler ve belediyeler tarafından açılabileceği belirtilmiştir. Köy yatılı mekteplerinin, mektebi olmayan köylerin çocuklarına ait olduğu, bu mekteplerin ihtiyaçlarının gerek genel ve gerekse özel bütçelerle karşılanabileceği ifade edilmiştir. Köy yatılı mekteplerinde, okul kurulan köyün temiz olan evlerinden birisi yatı evi olarak seçilmekte ve çevre köylerin öğrenim çağındaki çocukları, bir haftalık yiyeceklerini yanlarına alarak bu yatı evlerinde toplanmaktaydılar. Çocukların basına köyün bilgili kadınlarından birisi yatı anası olarak getirilmekteydi. Öğrenciler öğretimin devam ettiği sürece yatı evinde kalırlar, hafta sonları kendi evlerine giderek yiyeceklerini getirirlerdi (Erkul, 1997, s. 120).

22 Mart 1926’da çıkarılan 789 Sayılı kanunun 5. maddesine göre “Maarif Teşkilatına Dair Kanun” ile yatılı okullardan söz edilmiş ve Milli Eğitim Teşkilatı ve ilköğretim okulları şehir ve kasaba gündüzlü, şehir ve kasaba yatılı, köy gündüzlü, köy yatılı mektepleri, şeklinde sınıflandırılmıştır.

Bu kanuna göre, gündüz okulları illerin özel idare bütçeleri ile açılmaktadır. Şehir ve kasabadaki yatılı okullar kimsesiz çocukların eğitimi için Maarif Vekaleti tarafından açılmaktadır. Belediye ve mahalli idareler aranılan şartları yerine getirip, bakanlıktan izin alarak okul açabilmektedirler. Köy Yatı Mektepleri, okulu olmayan köylerdeki çocukların eğitimi içindir. Bu okulların gerek genel gerek özel bütçelerle açılabilmesi ve idare olunabilmesi de kanun hükmüyle belirlenmiştir (Aralpcan, 1998, s. 12-13).

19.06.1942 yılında çıkarılan 4274 sayılı kanun ile Pansiyonlu Köy Bölge Okulları açılmıştır. Bu okullar Köy Yatılı Mektepleri’nin devamıdır. Köy hesabına okuyan öğrencilerin yatak, giyecek, ısınma ve aydınlanma gereksinimleri, köy yasası hükümlerine göre bağlı bulundukları köylerin ihtiyar meclislerince karşılanmaktadır. Köy Bölge Okulları’nın amacı; okulu bulunmayan köy öğrencilerini alıp, ilkokulu bitirdikten sonra Köy Enstitü’lerinde, kendi köylerine öğretmen, gezici sağlık memuru ve ebe olarak yetiştirmektir (Cicioğlu, 1985, s.52).

Demokratik eğitim anlayışına göre herkesin eşit şartlarda eğitim alması gerekirken ülkenin ekonomik şartları nedeni ile köy ilkokullarında 3, şehir ilkokullarında 5 yıllık eğitim veren okullar mevcuttur. Ancak 1939’da toplanan 1. Milli Eğitim Şurası ile köy ve şehir arasındaki fark kaldırılarak köy ilkokullarının süresi 5 yıla çıkarılmıştır bu çalışmalar 1942 yılına kadar devam etmiş, bu dönemde oluşturulan “Köy Bölge Okulları” daha sonra 1952 yılında çıkarılan kanunla Köy Enstitüleri Öğretmen Okulları ile birleştirilmiştir. Bununla enstitülere bağlı bölge okulları çalışmaları durdurulmuştur (Cicioğlu, 1985, s.6).

1958 yılında toplanan 5. Mili Eğitim Şurası’nda ise “Çeşitli nedenlerden henüz okul açılmamış, birbirine yakın küçük köylerin bulunduğu yerlerde Pansiyonlu ve Yatılı İlkokullar, Gündüzlü Bölge Okulları açılması dikkate alınmıştır.” denilmektedir. 5. Milli Eğitim Şurası’nda “incelenen konular” bölümünde, henüz ilkokul açılmamış nüfusu az ve dağınık köylerin çocukları için pansiyonlu, yatılı veya gündüzlü bölge okulları kurulması ve “Bölge Okulları Yönetmeliği Hazırlığı” kararlaştırılmıştır. 1958 yılında 19.000 m²’lik bir alanda “Bölge Yatılı Erkek Okulu” olarak inşa edilen, 1959 – Mart Ayında Afganistan’dan gelen 9 yatılı öğrenciyle yatılı okul olarak eğitime başlayan, 1963 – 1964 öğretim yılında yatılı kız öğrencilerin de alınmasıyla ilk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okullarının (PİO) temeli Adana ili Ceyhan İlçesi, Mustafabeyli Kasabasında atılmıştır (Yaman, 2011, s. 18).

Yatılı ilköğretim okulları; 1962 yılında 222 Sayılı İlköğretim ve Temel Eğitim Kanunu’na göre hazırlanmış “Bölge Okulları Yönetmeliği”nin 1. maddesindeki “Çeşitli sebeplerle henüz bir ilkokul açılmamış olup birbirlerine yakın birkaç köyün bulunduğu yerlerde veya evleri ve ev grupları dağınık olan köylerde, Yatılı İlköğretim Okulları açılır.” hükmü gereğince planlanarak bu okullar açılmıştır.

Yatılı bölge okullarının yapımına okulsuz yerleşim bölgelerinin çocuk sayısı fazla olan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin öncelikle tercih edileceği belirtilmiş, bölge okullarının sayısının 54’e çıkarılacağı planlanmıştır. Yatılı Bölge Okullarının öncelikli olarak yapımına Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin illerinden başlanmış ve 1964 yılında 32 bölge okulu eğitime başlamıştır. Bölge okullarında sadece okuma-yazma eğitimi yapılmıştır. Çevre olanakları ve ihtiyaçları göz önüne alınarak; Tarım ve Hayvancılık, Sanat, Dalları, Ticaret ve Sağlık kursları açılmış, öğrenim gören çocukların meslek edinmeleri sağlanmıştır (Yetim, 2001, s. 16).

İlköğretim, 05.01.1961 tarihinde çıkarılan 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile sekiz yıla çıkarıldı ve "Temel Eğitim" sıfatını aldı. Uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu kurularak Temel Eğitim Modeli geliştirildi. Temel Eğitim Modeli, 1971–1972 öğretim yılında denenmek üzere 16 yatılı bölge okulunda ve 2 ilkokulda uygulanmaya konuldu. Uygulamanın başarılı olduğu değerlendirme araştırmalarıyla saptanınca, 1976 yılına kadar, tüm yatılı bölge okullarında Temel Eğitim Modeli'nin uygulanmasına geçildi. 1983'te temel eğitim okullarının adı “İlköğretim Okulu” haline getirilmesiyle, yatılı bölge okullarının adı da "Yatılı İlköğretim Bölge Okulu" (YİBO) haline geldi (Arı, 2002, s. 12-13).

1993–1994 öğretim yılında 4.268 ilköğretim okulunda 2.752.202 öğrenci eğitim görmüştür. Ülkedeki Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitime geçiş için ilköğretim okulları hızla yaygınlaştırılmıştır. Bu amaçla 1994–1995 öğretim yılında 223 ilköğretim okulu ile altı YİBO açılmıştır. Ayrıca 386 ilkokul ile 91 ortaokul ilköğretime dönüştürülmüştür (MEB,1996).

1996 Yılı Bütçe Raporu’nda Milli Eğitim Bakanı Turhan Tayan’ın Yatılı Bölge İlköğretim Okulları ile ilgili görüşleri: “Zorunlu eğitimin süresinin 2000 yılına kadar 8 yıl, ondan sonra 11 yıla çıkarılması eğitimde en öncelikli konudur. Bu amaçla 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda değişikli öngören yasa tasarısı hazırlanmıştır. 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasına geçebilmek için yoğun bir çalışma başlatılmıştır. Altyapının hazırlanması amacıyla ilköğretim okullarının yaygınlaştırılmasına önem ve öncelik verilmiştir. Ayrıca Olağanüstü Hal Bölgesi kapsamındaki ve mücavir illerde bulunan zorunlu öğretim çağındaki çocukların eğitim ve öğretim imkanına kavuşturulması amacıyla Yatılı Bölge İlköğretim Okulları ve Pansiyonlu Okullarda öğrenci kapasitesi arttırılması yoluna gidilmektedir.”şeklindedir (MEB, 1996, s. 50).

Zorunlu Eğitimin sekiz yıla çıkarılması için ön hazırlıklar planlanırken, yatılı okulların gerekliliği ve önemi de unutulmamış ve planlamaya dâhil edilmiştir. 1739 Sayılı “Milli Eğitim Temel Yasası”nda ve 222 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda; nüfusu az ve dağınık olan yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağındaki çocuklar ile maddi

olanaklardan yoksun ailelerin çocuklarına çağdaş ortamlarda eğitim vermek amacıyla yatılı ilköğretim bölge okulları (YİBO) ve pansiyonlu ilköğretim okulları (PİO) açılmaktadır (MEB, 2000, s. 53).

4306 sayılı yasa gereği sekiz yıllık zorunlu ilköğretime geçişle beraber; YİBO’lardaki öğrenci kapasitesi 0,7 kat; PİO’lardaki öğrenci kapasitesinde ise 1,9 kat artış kaydedilmiştir. Ayrıca, YİBO sayısında 0,8 kat, PİO sayısında ise 6,2 kat artış sağlanmıştır (MEB, 2000, s. 53). 1997–98 öğretim yılında kız öğrencilerin okumalarını teşvik etmek için özellikle OHAL (Olağanüstü Hal) Bölgesi ve Mücavir illerde 6 kız yatılı ilköğretim bölge okulu açılmıştır. Dördünün de 1998–99 öğretim yılında açılması planlanmıştır (TBMM, 1998, s. 72).

Kırsal kesimde okulu olmayan köy ve köy altı yerleşim birimlerinde bulunan çağ nüfusu ile yoksul ve fakir ailelerin çocuklarının ilköğretim hizmetlerine kavuşturulması amacıyla yatılı ve pansiyonlu ilköğretim okulları açılmıştır. Bu okullarda öğrenim gören çocuklar yiyecek, giyecek, barınma, ders kitabı, defter, harçlık gibi ihtiyaçları ile ders araç – gereçlerinin tamamı Millî Eğitim Bakanlığınca karşılanmaktadır. 4306 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yeni YİBO ve PİO’ların yapımı hızlandırılmış, ayrıca YİBO ve PİO’lardaki hizmetlerin aynı olması sebebiyle 2006 yılında PİO’ların isimleri de “Yatılı İlköğretim Bölge Okulu” olarak değiştirilmiştir (Yaman, 2011, s. 18).

YİBO ve PİO’larda nicelik ve nitelik bakımından çağın koşullarına öğrencilerin ruhsal ve fiziksel gelişmelerine uygun eğitim öğretim görerek hayata ve bir üst öğrenime hazırlanması çalışmaları kararlı bir şekilde yürütülmektedir. Bunun sonucu olarak da; bu eğitim kurumlarında eğitimde kaliteyi yakalamak, öğrenci başarısını artırmak, yönetici, öğretmen ve diğer personelin niteliklerini artırmak gerekmektedir. Bu amaçla YİBO ve PİO’larda Okul Gelişim Modelinin uygulanmasına başlamıştır (MEB, 2000, s. 54).

YİBO’larda, ilköğretim okullarında mevcut olan bölümlerin yanı sıra kız erkek öğrenciler için iki ayrı binadan meydana gelen ve her odada 8’er kişinin kalabileceği duş, dinlenme odası, çamaşırhane, revir gibi bölümleri içeren yatakhane, yemekhane, mutfak ve öğretmenler için lojman bulunmaktadır (MEB, 1998, s. 18). 2004–2005 öğretim yılında; 299 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda 47.045’i kız 95.743’ü erkek olmak üzere toplam 142.788 öğrenci öğrenim görmekte, 5.943 öğretmen görev yapmaktadır (MEB, 2005).

Yatılı Bölge Okulları’nın sosyal yararları açık olmakla beraber önemli bir maliyet yüksekliğinin devam etmesi söz konusudur. Diğer yandan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları Türk Eğitim Sistemi’nin vazgeçilmez bir öğesi niteliğindedir. Bu nedenle hem okul alanlarını küçültücü, hem bir kısım sınırlayıcı, hem de inşaat maliyetlerini düşürücü önlemler alınarak Yatılı İlköğretim Bölge Okullarının yapım programlarının ekonomiye az yük getirerek önemli miktarda geliştirilmesi zorunluluktur (Kılıç, 2001, s. 34).

Bugün okulsuz yerleşim bölgelerine hizmet verebilmek ve bu bölgelerde bulunan öğrencilere fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu amaçları gerçekleştirebilmek için en az maliyetle, en nitelikli eğitim modelinin en kısa zamanda benimsenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Türkiye’de eğitimi yaygınlaştırmak için okul açma, Taşımalı eğitim yapma, uzaktan eğitimi gerçekleştirmenin yanında, Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nın da önemi yadsınamaz. Bu eğitim modellerinin uygulanmasında karşılaşılan sorunların, bilimsel araştırmalarla ortaya konulup, çözüm önerileri geliştirilerek bu kurumlar daha iyileştirilmelidir.

Türk Eğitim Sisteminin, temel sistemlerinden biri olan İlköğretim sistemindeki sorunlar, kurumlardaki karmaşa, yasa ve yönetmeliklerdeki belirsizlik ve yetersizlik yüzünden gitgide artmaktadır. Sorunların çözümleri zorlaşmaktadır. İlköğretim ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulları da bu ve benzeri sorunlar içindedir, ayrıca bu sorunlara bilimsel çözümler bulunması zorunludur (Kılıç, 2001, s. 43).

Outline

Benzer Belgeler