• Sonuç bulunamadı

S in em a tek Tüzüğü, M adde-3 :

"Başlangıcından itibaren T ürkiye’de ve yabancı ülkelerde çevrilm iş olan sinem a eserlerini ve sinem a ile ilgili yayınları araştırm ak, toplam ak, ta sn if etm ek, saklam ak, korumak, gösterm ek ve yaym ak am acıyla kurulan S İN E M A M Ü Z E S Î’d ir.”

Kuruluş tüzüğünde am acını böylece açıklayan Sinem atek 25 A ğ u sto s 1965 yılında kuruldu.

Lumier kardeşlerin çektikleri filmleri sinem atograf denen a y g ıtla gösterm eye başladıkları, 1895 yılı, yalnız F ran sa’da değil, hemen dünyanın tüm ülkelerinde film değişim lerden etkilenerek çeşitli evreler yaşad ı. Sonunda 1960 burjuva dem okratik hareketini izleyen yıllarda, toplum un tüm kesim lerinde gözlenen canlılık, dinam izm , toplum sal sorunlarla, olaylarla ilgilenm e eğilim leri sinem ada da yan k ısın ı buldu. rüyalarına giren sokak yaşantılarını etkileyen gan gaster filmleri, kuşkusuz "ithal edilen tüm filmler böyledir" gibi bir yargı dil sürçm esi d eğilse, gerçeği görem em ektedir.

Genel çizgileriyle ülkedeki sinem a yaşam ının olum suz bir durumda olduğu da bir gerçekti. U luslararası sinem ayla ilişkilerin kurulduğu düzey v e film yapım -yönetim indeki geleneksel yapı, sanatçıları da sınırlandırılıyordu. Bir nok tayı açm akta yarar var. Yukarıda sayd ığım ız türlerin aşağılanm ası ve sinem a sanatından dışlam a çabası, değil sinem ateklerin, sinem aseverlerin dahi içine kolayca d üşem eyeceği ağır bir yan ılgıdır.B elirtm eye çalıştığım ız, çevrilen onca m elodram dan ancak birkaç "iyi melodram" çıkarılabildiğidir.

Buraya dek kısaca sıraladığım ız nesnel koşullar, sinem a ‘alanında faaliyet gösterecek bir kurumun doğuşuna olanak sağlayan , buna zorlayan koşullardı. Bu durum, yerli film yapım cılarının içinde bulundukları birtakım yan lış anlayışlardan sıyrılm alarını, yönetm enlerim izin ve tüm sinem a sanatçılarının kendi alanlarında yetkinleşm elerini, sinem aseverlerin bilgilerini yü k seltip , beğenilerinin incelm esini, daha düzeyli yabancı filmlerin ithal edilm esini sağlayabilirdi.

Yapımcıların belirli türler ve konularla kendilerini sınırlam alarının üstesin d en gelebilir. Onları yönetm enlere daha rahat çalışm a olanaklarının sağlanm ası konusunda ikna edebilirdi. Bunun için bir yandan uluslararası deneylerin toplanıp aktarılm ası, öte yandan daha titiz sinem a seyircisinin yaratılm ası, en önem li, en etkili yollardı.

Sinem a sanatçılarının, yön etm en , aktör, aktris, görüntü yön etm en i, ses ve ışıkçıların yetkinleşm eleri konusunda da b öyle bir kurumun gerçekleştirebileceği sayısız hizmetler vardı. D üzenlenebilecek konferans, açık oturum , tartışm a ve hatta yetiştirilebilm elerine karşın yönetm enlik ve oyunculuk çalışm alarının benzer bir özellik taşım am ası, dünyada başarıya ulaşan Örnekleri gibi en etkili yoğu n bu alanları

yeni sinema / 21,

Y A S A K M E K T U PL A R

BEBEK

) EŞCİNSELLİK ÜZERİNE FİLMLER Sinemada eşcinsellik sorunları, hep ilgi çekmiş ve tartışılagelmiştir.

Berlin’de “Nocturne” adı altında yapı­

lan ve genellikle günümüz ahlâk anlayışındaki yeni değişmeleri işleyen filmleri toplayan bir gösteri dizisinde b u tema geniş yer tuttuğu gibi, şenliğin resmi bölümünde yanşina-dışı gösteri­

len bir Amerikan filminin, William Friedkiriiin ‘Cruising’’ yapıtının konu­

su da eşcinsellikti. Bu açıdan konu ilgi gördü, tartışıldı. Nocturne” dizisinde ancak bir bölümünü izlediğimiz filmler, genel olarak eşcinsellik sorununa yak­

laşmada değişik tutum lar içerisindeydi.

“ İkimiz Bir İrsancük-Nous Etions un Seul Hcmme Fransız) veya “Yasak Mektup ün-Frm ıccen Letters” (Ameri­

kan gür: tümler, eşcinsel bir aşkı, normal u s - u - anlatan filmlerin ayni özellıkertm edlanarak anlatmışlardı.

E scmseük: :t=nüczği ölçüde doğal bir se;. ni: unutm a >n amaçlayan bu turner s:cuc iıarak sıradan bir aşk ü n n r tim kusurlarını ve aldatıcı y m i m me^n. triardı. Ama aynı s:-_zu r n a a akılcı ve çözümleyici t icm ıe aa^asanian da vardı: “Word a v - n e n m ı veya “La Race

‘S m u ır ve ‘ ‘ French Connec- nü mrt:«n filmlerin yönetmeni m r -etken in “Cruising”i ise sn la asnnsel kesimler arasmda ten«17-jt karşılandığı bildirilen --m m m Sapık bir katili bulmak anbir dedektif (Al S ır Fransisco'daki inanılmaz -se t m u c keşfediyordu: barlar, ::»m : ormanlar... Ve tüm

emde hep benzer giysiler r~ -um asser kasketleri, zincir­

imize n tiaşan, serüven anyan uzn^-ze eşcinsel... Bu şaşır- : m a lereetifm içinde yatan gizli nur?- -m ününe çıkartıyor ve bir

>=-uıze :ian (ve sonunda onu t Fanno. sonunda tam bir imale ügi duyduğu bir oğlanm tun genci kıskançlıktan öldü- Fn»rckin’in filmi, eşcinselliği zır szectacle’ haline getij^n : t u fimdi, ama bu filmde ti ne .aşmada, onu çözümleme s u r c u ra d a herhangi dürüst bir

a_î. emeksizdi.

F 1 J L F İ L M L E R İ

z*mu: Sü’de Türk filmleri de r-m lama : rce basmda geniş biçimde

•"■açasıunu nü: tunlar çeşitli bölümlerde r aı.n u r e genelde ilgi gördüler. Bu

ü c m-t: etes ıtrisine burda girişecek yeri geldiğinde herbiri için agüdı ve yapılacak. Ancak nemamızın dış dünyada şu . a c u

2 2 / yeni sinema

dönemde gerçek bir ilgi ile karşılandığı­ ve diğerlerinin şenlikte uyandırdığı çok olumlu ilgi ve alman bazı ödüller, umutlu işaretlerdir. Açılan bu kapıların daha da açılması ve daha uzun süre açık tutulabilmesi, gerek sinemacıların so­

rumluluk duygusu, gerekse Devletin şu dönemde sinemamıza göstereceği des­

tekle orantılı olarak gerçekleşme şansı­

na sahip görünmektedir.

Yö n e t m e n f î l m l e r î

Uluslararası şenliklerin en il- ginç yarn, kuşkusuz ticari sinemalarda kolay kolay, giderek hiç bir zaman görülemiyecek olan filmlerin görülebil- mesi fırsatıdır. Bunların bir bölümü de sinema tarihi ve bu tarihi yaratan önemli yönetmenler üstüne filmlerdir.

Geçen yıllarda Berlin’de Orson Welles, İngmar Bergman gibi yönetmenlerin dünyası ve sanatı üstüne gördüğüm filmleri unutamam. Geçtiğimiz günler de AKM gösterilerinde de sunulan Griffith,Ford Hollywood’un altın dö­

nemleri üstüne filmler, sinemasever­

ler için büyük ilgi kaynağı olan bu tür sinemaya örnektirler.

Berlin'de bu yıl da bu tür filmler vardı. Bunlardan biri sinemanın geçmiş dehalarından biri olan Eric Von Stroheim üstüneydi. “Nefret Etmeye Bayıldığınız Adam“ ismiyle gösterilen film, 1910'larda başlayıp sinema tarihi­

ne “Greed” , “Foolish W ives” , “Qu­

een Kelly” , “Şen Dul” gibi başyapıtlar armağan ettikten sonra, Hollywood tarafından lanetlenen ve bu yüzden yalnızca oyuncu olarak (ve genellikle kötü adam kompozisyonlarına daya­

nan rollerde) sinema serüvenini 1950 lerdeki ölümüne dek sürdüren Von İtalyan oyuncusunun bir portresini veriyordu. “ Memories of a Movie Palace” ise değişik bir yapımdı.

Amerika’da yıkılması sözkonusu olan 1920’lerde yapılmış son denli büyük ve görkemli bir sinema salonunun geçmiş günleri,orada gösterilmiş filmler,sah­

neye çıkmış oyuncular ve sanatçılar anılıyor ve geçmişe duyulan bir nostal­

jiyle birlikte sinema tarihinin bir dönemi de dolaylı yoldan canlanıyordu.

15.YIL Ş E N L İK L E R İN D E N

seçen sanatçıların yetenekleri ölçülerek kabul edildikleri akademiler olm ası, bu yölda ise T ürkiye’de son yıllarda daha yeni yeni ilk adımların atılm ası bir sinem a kurumunun bu alanda ne büyük bir yeri, ne büyük bir işlevi olduğunu gösteriyor.

D ünyaca ünlü yönetm enlerin, dünya çapında oyuncuların filmlerinin sistem li incelenm esi, bizim yönetm en ve oyuncularım ızın yetkinleşm eleri için günüm üze dek dahi hemen biricik olanaktır.K endi kendini yenilem e ve geliştirm e yalnızca yeni başlayanların değil, zirvede olanların da en büyük gereksinm esidir. Y oksa ne zirvedeki yer pekişebilir, korunabilir, ne de genel olarak sinem am ız gelişebilir. “ Kendi kendini yenilem e ve geliştirm e” el yordam ıyla, denem e-yanılm ayla gerçekleştirilebi­

lecek birşey de değildir. oyuncularının, bu gen ç,h evesli ve giderek daha bilgili seyirciler arasından çıkacağını söylem ek de bir abartma olm ayacaktır. B akınız genç yönetm enlerim izden Erden Kıral, yayınladığım ız ikinci dergim izde ne diyor: “ ... Sinem atek, ‘genç k u şa k ’ sinem acılarına oldukça yararlı olm uştur. Bizler önem li filmleri, klasikleri S in em atek ’te g ö rm ü ştü k .” dokunm adığı gibi, ağırlaştırıcı yeni bazı hükümler de getirm ektedir.

İşte sinem anın bunalım ve gereksinm elerinin oluşturduğu bu nesnel koşullar 1960 sonrası yılların getird iği, toplum un her kesim inde ve toplum eal yaşam ın her alanında yoğun bir örgütlenm e ortamında b öyle bir kurumu yarattı: Sinem atek.

Sin em atek ’in kurucularından yalnızca üç kişi sinem acıydı: İlk sinem acı, ilk

Görüldüğü gibi, çoğunluğu sinem ayla doğrudan ilgileneli kişilerden oluşm am asına karşın, nesnel olarak bu kuruma gereksinm esi olan Türkiye Sinem asının asıl uğraşanları Sin em atek ’in kuruluşunda yoklardı.

K ısaca kuruluş ortamını belirttiğim iz Türkiye Sinem atek'inin önce 15 yıllık çalışm alarını, daha sonra da am acına ne denli ulaşabildiğini ve gelecekteki gelişm e

perspektifini bundan sonraki sayım ızda inceleyeceğiz.

yeni sinema /23

Benzer Belgeler