• Sonuç bulunamadı

100 kurulları sundukları eğitimin kalitesini izlemek, değerlendirmek ve geliştirmek adına kalite güvence sistemleri oluşturmak, sistemle ilişkili olarak da sadece öğrenci, veli vb. okul içi paydaşlara değil, denetim kuruluna ve bu bağlamda topluma hesap vermekle yükümlü tutulmuştur.

Eğitim denetimi yasasıyla ilişkili olarak, okul denetimi uygulamalarında da bir dizi değişikliğe gidilen denetim kurulu eğitimin kalitesini etkileyen olası riskleri analiz etmek, değerlendirmek ve değerlendirme sonuçlarına göre de özellikle

“zayıf/yetersiz” performans gösteren okulları gereksinim duydukları alanlarda geliştirmek amacıyla 2007 yılından itibaren risk odaklı denetim uygulamaları yürütmeye başlamıştır. Bu bağlamda, tüm okulların bir bütün olarak değerlendirildiği standart süredeki denetim uygulamalarına son verilmiş, orantılı denetim yaklaşımı çerçevesinde denetim uygulamalarının sıklık ve ağırlık düzeyi okulların performanslarına göre belirlenmeye başlamıştır. Bu noktada, kalite standartları ve yasal düzenlemeler ışığında düzenlenen denetim çerçevesinin bu denetim uygulamalarının dayanağını oluşturduğu söylenebilir. Nitekim okullarda risk taşıyan alanların belirlenmesi ve okulların performanslarına göre derecelendirilmesinde kalite standartları temelinde yer verilen kilit göstergeler belirleyici rol oynamaktadır.

Ayrıca, denetim bulgularının yayımlanmasıyla, bir yandan velilerin ve genelde tüm toplumun bilgilendirilmesi, diğer yandan eğitime ilişkin güvenilir bilgilerin paylaşılması yoluyla eğitim politikalarının geliştirilmesi sürecine katkıdolayısıyla da en genel anlamda kamuoyuna karşı hesap verebilirliğin sağlanması amaçlanmıştır. Bu çerçevede de, Biricikoğlu ve Gülener (2008, 221)’e göre, genel anlamda tüm kamu kurumlarının önceden belirlenen amaç, hedef ve performans ölçütlerine göre değerlendirilmesini gerekli kılan ve sadece astın üstüne değil, üstün tüm topluma karşı sorumluluğunu da ön plana çıkaran profesyonel hesap verebilirliğin okul denetimi uygulamalarında önem kazanmış olduğu görülmektedir.

2.7. Türkiye’de Okul Denetimi Uygulamalarında Mevcut Durum ve Yeni

101 düzeyde Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı bünyesinde görev yapan “Milli Eğitim Denetçileri” ile yerel düzeyde İl Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesinde oluşturulan Eğitim Denetmenleri Başkanlıkları’nda görev yapan “İl Eğitim Denetmenleri” tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir (MEB, 2011). Bu araştırmanın konusunu oluşturan risk odaklı denetim modeline ilişkin milli eğitim denetçilerinin görüşlerine başvurulmasından hareketle, bu çalışma sadece milli eğitim denetçileri tarafından yürütülen okul denetimi uygulamalarıyla sınırlı tutulmuştur.

Bu bağlamda okul denetimi uygulamaları ele alındığında; Türkiye’de eğitim hizmetlerinin yönetimi ve denetiminden sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeniden yapılanma süreci içinde Rehberlik ve Denetim Başkanlığı tarafından yürütülen denetim hizmetlerinde önemli değişikliklere gidildiğini söylemek mümkündür.

Nitekim kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere 6.4.2011 tarih ve 6223 sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkarılan ve 14.11.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren

“652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile başkanlığın görevleri yasal olarak yeniden düzenlenmiştir (MEB, 2011). Bu yasal düzenlemeyle birlikte, Türkiye’de eğitim hizmetlerinin denetiminde profesyonel hesap verebilirliğin ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Ayrıca, Rehberlik ve Denetim Başkanlığı, sadece Bakanlık çalışanları ile okul ve kurumlarına değil, aynı zamanda; “Bakanlığın görev alanına giren konularda faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilerile gönüllü kuruluşlara, faaliyetlerinde yol gösterecek plan ve programlar oluşturmak ve rehberlik etmek”le görevlendirilmiştir (MEB, 2011). Bu düzenlemeyle, denetimin rehberlik ve yol göstericilik rolü ile toplumun ilgili kesimlerini bu sistemin içine dâhil eden bir yaklaşımın vurgulandığı görülmektedir. Nitekim bu yasal düzenlemeyle öngörülen denetimler sonucunda ulaşılacak güvenilir bilgilerin ilgili kesimlerle paylaşılması yoluyla, gerek eğitim alanında yürütülecek çalışmalara katkı, gerekse en genel anlamda kamuoyuna karşı hesap verebilirliğin sağlanabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca, Türkiye’de son yıllarda eğitim alanında kalite geliştirme çalışmalarının önem kazandığını söylemek mümkündür. Bu bağlamda, Bakanlar Kurulu’nun 24.04.2006 tarih ve 10399 sayılı kararı ile kabul edilen Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’nın eğitim sisteminin güçlendirilmesine ilişkin 602.

102 maddesinde; kaliteli eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması amacıyla eğitim kurumlarında kalite güvence sisteminin kurulması ve kalite standartlarının belirlenerek yaygınlaştırılmasına vurgu yapılmaktadır (DPT, 2006).

Tüm bu yasal düzenlemelerin ise, Türkiye’de okul denetimi uygulamalarının çağdaş denetim yaklaşımı çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyduğu söylenebilir. Çünkü Aydın (2009, 224) tarafından da belirtildiği üzere, mevcut denetim sisteminin yapısı halen kontrol odaklı bir anlayışa dayanmaktadır. Nitekim eğitim alanında yeni yapılanma süreci öncesindeki denetim sistemi incelendiğinde; denetlenen okulların hangi ölçütlere göre saptandığına ilişkin belirsizliğin bulunduğu, gerçekleştirilen denetimlerin ağırlıklı olarak okulların yasal düzenlemeleri yerine getirip getirmediklerini kontrol etmeye odaklandığı ve bu bağlamda gerekli önlemlerin alınması yoluna gidildiği, denetim sonrasında ise okullarda geliştirmeye yönelik izlemenin eksik olduğu düşünülmektedir.

Yapılan araştırma bulguları da, Türkiye’deki okul denetimi uygulamalarının etkililiğinin sorgulanması gerektiğini işaret etmektedir. Örneğin; Bilir (1993,273-274) tarafından yapılan “Türk Eğitim Sisteminde Teftiş Alt Sisteminin Yapı ve İşleyişi”

konulu araştırmada; okul yöneticileri, denetçiler ve öğretim elemanlarının yakından, yardım edici, geliştirici, birlikte çalışma ve denetimde işbirliği ilkelerine uygun denetim amaçlarını benimsedikleri, ancak mevcut denetim yapısı ve işleyişinin denetimin benimsenen bu amaçlarını gerçekleştirici nitelikte olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda, benimsenen amaçları gerçekleştirecek yeni bir işleyiş ve modele gereksinim ortaya konmuştur. Bu modelin geliştirilme sürecinde ise;

katılımcıların görüş birliğine vardığı ortak noktalardan bazıları; denetimin nesnel ve işbirliği ilkesine göre yapılması, eğitim çalışanının karar alma sürecine katılımı, denetim ölçütlerinin önceden bilinmesi şeklindedir (Bilir, 1993, 273-274).

Benzer şekilde, Kayıkçı ve Şarlak (2009, 295) tarafından yapılan “Öğretmen ve Yöneticilerin Ortaöğretim Kurumlarındaki Denetimin Fonksiyonlarını Gerçekleştirme Düzeyine İlişkin Görüş ve Beklentileri” konulu araştırma; görüşlerine başvurulan ortaöğretim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenlerin, mevcut denetim sisteminin denetimin amaçlarını gerçekleştirmede yetersiz olduğunu düşündüklerini ortaya koymuştur. Bu bağlamda, araştırmacılar tarafından sunulan önerilerden bazıları; denetimin geliştirme amacının gerçekleştirilebilmesi için,

103 denetim aşamalarının gözden geçirilmesi, denetim uygulamalarında yönetici ve öğretmenlerin şikâyet ve önerilerinin daha fazla dikkate alınması, ortak katılımın sağlanması şeklindedir. Araştırmacılara göre, özellikle ortaöğretim kurumlarında gerçekleştirilen denetim uygulamaları üzerine yapılmış bilimsel araştırmaların sayısı çok sınırlıdır. Ortaöğretim kurumlarının gelişimi açısından daha fazla araştırma yapılmalı ve denetimin amaçlarını daha iyi gerçekleştirebilmesine olanak sağlayacak model önerileri sunulmalıdır (Kayıkçı ve Şarlak, 2009, 295).

Sonuç olarak, Aydın (2009, 224)’a göre, Türkiye’de mevcut denetim modeli, gereksinim odaklı değil, standart değerlendirme odaklıdır. Performansı yeterli olsun veya olmasın, tüm kurum ve çalışanlar aynı standart süre ve şekilde değerlendirilmektedir. Denetçiler, yardım ve katkılarına gereksinim duyan kurum ve çalışanlara daha fazla zaman ayırabilecek iken, belli bir yeterliğin üstünde olan kurum ve çalışanları denetlemek için de zaman ve kaynak harcamaktadırlar (Aydın, 2009, 224). Bu nedenle, kalite standartları doğrultusunda okulların mevcut durumunun saptanarak performanslarının değerlendirilmesi ve eksiklik görülen alanlarda geliştirme odaklı denetimlerin gerçekleştirilmesi yoluyla eğitimde kalitenin geliştirilebileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, nesnel değerlendirmeler ışığında okullarda yürütülecek denetim uygulamalarının sıklık ve ağırlık düzeyi saptandığı takdirde, denetçiler özellikle zayıf veya yetersiz performans gösteren okulların daha hızlı bir şekilde gelişimine odaklanabilir. Bu şekilde de, denetim hizmetlerinde kalite, etkinlik ve verimlilik arttırılabilir.

104 BÖLÜM 3

3. YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, evreni, katılımcılara yönelik kişisel bilgiler, veri toplama aracının geliştirilmesi ve uygulanması ile verilerin çözümlenmesine yönelik bilgilere yer verilmiştir.