• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Klavyeli Çalgılar Tarihi

Bu bölümde klavyeli çalgıların Osmanlı dönemindeki karşılığı incelenmektedir. İlk olarak org ve devamında klavsen ve piyano gelmektedir. Osmanlı dönemine giriş aşamaları ve o dönemdeki koşullar, piyano ve buna bağlı Batı müziğinin Osmanlı Sarayı’na girmesinin, haremde ve sarayda piyanoların çalınması konularında söz edilmiştir. Piyanoyu saray ve üst kesim insanların hayatlarına giriş sürecinde ve gelişiminden bahsedilmiştir.

Osmanlı döneminde karşımıza ilk olarak Antepli Ayni’nin (1766-1837) Sultan Mahmud (1696-1754)’un musıkasını, Avrupalı çalgılarını övdüğü ve sarayda bulunan Erard marka piyano hakkında, kasidesinde Erganon (org) ve piyano forte karşımıza çıkmaktadır. Kaside de çalgılardan şu şekilde bahsedilmektedir:

“Bir ala sazdır forte-piane. Şarab-ı nağmeye hum-u yegane; Usul-ü erganon üzre nevası. Heman santura benzer her havası. Esabi’le çalar sazende anı,

İder mebhut-ü hayran ins-ü canı; Nevasın guş idüp bezmi semade

Olur ahengine Zühre fütade ” (Fenmen, 1947: 140).

Burada Batı müziğinin edebiyat alanına dâhil olunduğu görülmektedir. Osmanlı’da çok büyük etki oluşturan piyanonun org ile bağını burada oluşturmaktadır. Kaynaklar da org çalgılarında piyanoya doğrudan bir geçiş yapmayarak orgdan piyanoya verilen süreci org, klavsen, piyano-forte ve piyano basamaklarından ortaya koymaktadır. Orga geri dönecek olursak, Osmanlıda yer yer klavyeli çalgılara merak olunmuştur. Galata’da bulunan bir Frenk mahallesinde İtalyan ve Fransız ailelerin klavsen çaldıkları ve Doğu Latin kiliselerinde org olduğu bilinmektedir. Edebiyat alanında XVI. Yüzyıl şairlerinden Hayali beytin de erganondan şu şekilde bahsetmiştir:

“Gah erganon etvarına rühbanı eyler perdesaz Gah bara-i yahu salar kaşaneden kaşaneye”

Bu beyitte şair, papazlar tarafından çalınan bir telli klavyeli çalgıdan söz etmektedir (Gazmihal; Akt: Fenmen, 1947: 134) Anlaşıldığı üzere bu beyitlerde daha 19. yüzyıl başlarında Muzıka-i Hümayun kurulmadan, Batı müziğinin etkileri Osmanlı Sarayı ve çevresinde hem kilise orgu, hem de piyano-forte görülmektedir. Daha sonralarda, Muzıka-i Hümayun kurulmasıyla Batı müziğinin ve Türk müziğinin etkileri ve oluşumları görülecektir. Saraya piyano-forte ilk kez dönemin İngiliz Kraliçesi Elizabeth III. Mehmet (1566-1603)’e 1599 yılından hediye edildiği bilinmektedir (Kayalı, 2013: 11) Piyanonun etki alanının oluşmasına yönelik kayıtları İstanbul’un fethine dayandıran kaynaklarda görülmektedir. Evliya Çelebi (1611-1682)’den aktarılan bu kayıtlarda dönemin çalgısı olarak Klavsen’in adına ve

İstanbul’daki yaygınlığına şu şekilde anlatılmaktadır: “… saraydaki fasıllarda

çalınan başka sazlara dair defterlerde bir kayıt göremedim. Yalnız Sultan Birinci Mahmut zamanında elçilikle Paris’ e giden Yirmi sekiz Çelebi Zade Mehmet Sait Efendi ( Paşa ) padişahın musiki ile alakasını bildiği için Paris’ de Frenk sazlarından ayaklı olup santura benzeyen Klavsenk ( Clavcin ) denilen telli bir sazı İstanbul’ a getirip takdim etmiştir” (Uzunçarşılı, 1977: 100; Akt: Kayalı, 2013: 12).

Buna göre Osmanlı’da piyano çevresinde gerçekleşen Batı müziği medeniyetinin kökeninde Kilise orgu, klavsen ve piyano-forte çalgıları ve bu çalgılara yazılmış müzik dağarı bulunduğu görülmektedir (Kayalı, 2013: 12). Fransız seyyahı olan Michael Fevre’nin Türklere ait anılarını yazdığı kitapta Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) döneminde saraydaki bir düğün şenlikleri sırasında özel izinle İstanbul’dan Edirne Sarayı’na org gönderildiğinden bahsetmektedir (Alaner, 2011: 11). Sultan III. Mehmed zamanında hediye olarak gönderilen org, saatli olduğu, mekanik bir düzeneğin kurulması ile çalıştığı ve klavyesi de bulunduğu bilinmektedir. İki tane orgun Hızır Ağa edvarında kayıtlı olduğu ve orgun saraya Fransa’dan hediye olarak getirilen çalgılardan biri olması muhtemel olduğu düşünülmektedir (Soydaş, 2007: 124).

Osmanlı Sarayında sultanlar, şehzadeler, padişahlar ve birçok sarayda yaşayan kişiler piyano çalmaktaydı. İlk olarak kardeşi V. Murad (1840-1904)’ın seviyesine ulaşamamış olan II. Abdülhamid (1842-1918)’in müzik bilgisiyle ilgili görüşlerini, kızı Ayşe Osmanoğlu (1886-1960), kitabında babasında şu şekilde bahsetmektedir (Osmanoğlu, 1994: 24-29):

“Başlıca eğlencem musiki dinlemek… Bununla uğraşırken yorgunluğumu hissetmiyorum… Gençliğimde piyanoya merak etmiştim. Babam (Abdülmecid I) bütün şehzadelerine Avrupa’dan piyano getirtmişti. Saraya İtalyan ve Fransız musiki muallimleri alınmıştı. Bu muallimlerden Fransız Alexandre Efendi bana hoca tayin edilmişti. Epeyce bir müddet çalıştım. Musikiyi çok sevmeme rağmen, ne yazık ki gaileli bir hayat bana musikiye lazım gelen vakti verdirtmedi.”

II. Abdülhamid, çocukları Ayşe, Zekiye, Rafia ve Naime Sultanlar ve Şehzade Burhaneddin Efendiye de piyano dersleri aldırmış, hatta bilhassa kendisi onların piyanoda pratik yapmalarına yardım etmiştir (Osmanoğlu, 1994: 29). Babası Abdülmecid (1823-1861)’in şehzadelere Avrupa’dan birer piyano getirttiği ve kendisi de piyano ve çeşitli müzik aletleri aldırarak çocuklarının çalgı eğitimine önem verdiği görülmektedir. II. Mahmut (1808-1839) Mehterhaneyi kapatıp yerine Muzıka-ı Hümayunu kurmuştur. Batılı anlamada bu kurum ilk bando ve orkestrayı oluşturmaktadır. 1828 yılında Donizetti (1797-1848)’yi Muzıka-i Hümayunun başına getirilmiştir. Bu kurunun açılmasıyla sultanların ve cariyelerin piyano eğitimi alması ve orkestra kurulması saraydaki ilk faaliyetleri 19. yüzyılda Abdülmecid döneminde başlamıştır (Beşikoğlu, 2011: 64). Bu orkestranın kurulumuyla ilgili New York Musical Review and Gazzatte’nin 29 Kasım 1856 sayısında, İstanbul’da gönderilen bir mektuptan, Kırım Savaşı sonrasında Türkiye’de, Avrupa müziğinin gittikçe yayılmakta olduğu belirtilmişti. Padişah, hareminde, sadece bayanlardan kurulu bir orkestra oluşturmuştu: “Pianofortesiz harem, hemen hemen yoktur ve Türk

hanımlarının pek çoğu mükemmel yorumcudurlar” şeklinde bahsedilmektedir

(Loesser, 1990: 594; Akt: Gültek). Donizetti paşadan piyano eğitimi almış olan Dür-i Nigar Hamın I. Abdülmecid döneminde Saray-ı Humayun’da piyano hocalığı yapmıştır. V. Murad’ın kızı Hatice Sultan (1870-1950) piyano dersi almış ve batı müziği tarzında besteler yazmıştır. Yine II. Abdülhamit’in kızı Ayşe Sultan piyano, keman ve arp dersi almıştır (Beşikoğlu, 2011: 65) II. Abdülhamit’in diğer kızı Zekiye Sultan ise küçük yaştan itibaren, Lombardi’den aldığı piyano ve müzik eğitimini aldığı, evlendikten sonra Fransız Madam Avisnad Bavis’le derslere devam etmiştir (Uru, 2010: 7). Sultan V. Murad şehzadeliği sırasında kız kardeşi Refia (1842-1880) Sultan’a yazdığı ve bugün Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunana bir mektubunda “Eğlenceler ma’lum ya piyano çalmak, nota yazmak, tarih okumak” tan bahsetmiştir ( TSMA, E. 20369/9). Refia Sultan’a yollamış olduğu bir marş üzerine Sultan eseri öğrenemeyeceği korkusuna kapılmıştır. Esasında V. Murad, Refia Sultan’a yolladığı bu marşı, Alexandre Dumas’nın Monte Kristo Kontu kitabını okurken bestelemiştir ve bunun üzerine sürükleyici romanı bir türlü elinden bırakamadığı için “afv ve lütufunuza mağruren bu hikâyeyi tamam etmeden marşı

II. Mahmud şehzadelerine ve hareminde Batı müziğinin sevdirmek için girişimlerde bulunmuştur. Viyana’dan piyanolar sipariş edilmiştir. II. Mahmud sarayında Beethoven’den varyasyonlu sonatlar çaldığı da o dönme Avrupa müzik basınında çıkan haberler arasında yer almıştır. Sultan Abdülmecid’in ilk şehzadesi Mehmed Murad Efendi, yedi yaşındayken meşhur piyanist Franz Liszt (1811-1886) İstanbul’a gelmiş ve eski Çırağan Sarayı’nda konserler vermişti (Aracı, 2004: 404). Sultan, Liszt’in çalışından etkilenir, mücevherlerle bezenmiş altın bir kutu taktim edilmiştir (Gültek 2007: 431). 1843 yılının Leopold de Meyer (1816-1883), İstanbul’da olduğu sırada, İngiliz büyükelçisinin aracılığıyla, 19 Ağustos’ta Sultan’ın huzurunda çalması ayarlanmıştır. Piyanist, yanında getirdiği Erard marka piyanosu saraya götürülür ve çalması için ayarlanmıştır. Piyanist altı saat bekletildikten sonra Sultan gelir, Meyer, kendi fantezilerinin yanı sıra, Donizetti’in verdiği Türk müziği temalarına bir şeyler ekleyerek çalmıştır. Sultan, piyanisti, değerli mücevherlerle örülü bir altın kutu taktim etmiştir (Gültek, 2007: 430).

Hatice Sultan’ın kütüphanesinde Chopin ve Beethoven piyano konçertolarının notalarına ve son Halife Abdülmecid (1868-1944)’in bugün Dolmabahçe Sarayı’nın 94 numaralı odasında muhafaza edilen müzik kütüphanesinde ise, Corelli (1653-1713)’nin 6 sonatı, J.S. Bach’ın 48 Pralüd ve Füg’den Haydn (1732-1809), Mozart, Mendelssohn (1809-1847) ve Dvorak (1841- 1904)’ın oda müziği eserleri tespit edilmiştir (Aracı, 2004: 408).

V. Murad’ın şehzadeliğinde kullandığı Erard marka piyanosu oğlu Selahaddin Efendi kanadında torununun torunu olan Osman Selahaddin Osmanoğlu’na olduğu bilinmektedir. Aralarında Franz Liszt gibi pek çok virtüözün yansıra, Avrupa sanatçılarına da piyano sağlayan Erard markasının Osmanlı şehzadeleri için de tercih edilen anlaşılmaktadır (Aracı, 2004: 405). Osmanlı döneminde bulunan ve günümüze kadar gelen piyanolar çeşitli kaynaklarla tespit edilmiştir. Mithat Fenmen’nin yaptığı araştırmada kitabında bahsettiği birkaç piyano bulunmaktadır. 1904 yılında İstanbul’da kurulan Eski Müzik Aletleri Birliği’nin topladığı çalgılarla konser düzenlenmiştir. Bulunan çalgılardan piyano markaları şu şekildedir; “Epinet (1647), Pozitif (1627), Klavsen (1792), Viola d’Amore

“Sinekeman” (1770), Orfika (1780)”. Yine İstanbul’da İnkılâp Müzesinde Paris’in

İgnace Pleyel (1757-1831) ceviz tahtasından yapılma altı sekizli, çekiçleri tellere alttan vuran çalgıdır. Klavye kapağının marka yerinde 1827, 1834 ve 1839 madalya tarihleri yazılı olması, piyanonun, İgnce Pleyel 1831 de ölünce yerine geçen oğlu Camille Pleyel (1788-1855)’in zamanına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bazı hususi evlerde piyanolar bulunmuştur. Bunlar, Bay Kamuran Evrenodoğlu’na ait: “Blanchet

Fils, de l’Ancienne Maison; Paris; 1855 Cihan sergisinde madalyalı” yedi sekizlik,

tek pedallı, bir duvar piyanosu; Bay Osman Yener’e ait: “Kriegelstein Pere et Fils,

Fazteurs de Pianos de S. M. L’Empereur, Paris; 1855 Paris ve 1862 Londra Milletlerarası sergilerinde madalyalı” yedi sekizli, iki pedallı, piyanosu ve

Silbermann markalı piyanonun Ankara’da bir müzayede satıldığı ve yurdumuza giren ilk piyano olduğu tahmin edilmektedir (Fenmen, 1947: 153).

Soydaş (2007: 84-85) yazmış olduğu doktora tezinde sarayda ki piyanoları resimleri ve özellikleri EK 8 de verilmiş ve arşivden piyanoyla ilgili birkaç belge sunmuştur. Sarayla ilgili sunduğu on dört tane kayıtlar şu şekildedir:

1. 1797 yılı, haremde çalgı eğitimi hakkında: “Bu dersler ya piyano-forte, yani piyano ya da gitar eşliğinde verilir.”

2. 1797 yılı, haremde çalgı eğitimi hakkında: “... Sultan Selim Avrupai bir zevk anlayışına sahip olduğu için son zamanlarda cariyeler bazı Rum kadınlardan harp ve piyano dersleri de alıyorlar.”

3. 1836 yılı, saraya getirtilen çalgılar hakkında: “Padişah aynı zamanda enstrümanlar arasında piyanoyu da çok seviyordu ve Viyana’dan bilhassa haremindeki hanımlar için pek çok piyano getirtmişti.”

4. 1846 yılı, saray için sipariş edilen çalgı hakkında: Bir piyano siparişi ve bedelinin ödenmesi konusunda yazılmış bir mektup.

5. 1847 yılı, saraydan taşınan çalgılar hakkında: “Bi-l iktizâ hâzine-i hümâyûndan ihrâc olunub muzika-i hümâyûn-i sâhânede Kolagası Necîb Bey kulları yediyle Çırağan sahilsarây-ı hümâyûnuna teslîm olunan kebîr piyano forte – 2 mevcut”

6. 1850 yılı civarı, Sultan II. Abdülhamid hakkında: “Gençliğimde piyanoya merak etmiştim. Babam, şehzadelerine Avrupa’dan birer piyano getirtmişti.”

7. 1853-1860 yılları arası, haremdeki çalgılar hakkında: “Odalarda saz çalmak âdet değilse de her tarafta birçok piyano vardı.”

8. 1881 yılı, saray sazendesi hakkında: “Muzika-ı mülûkâne piyano muallimi Mîralay Oseb...”

9. 1882 yılı, haremdeki meskhane için satın alınan çalgılar hakkında: “peleseng piyano – 1 adet... mücedded piyano – 1 adet... piyano – 1 adet... piyano – 2 adet” 10. 1890 yılı civarı, haremde müzik icrası hakkında: “Haremdeki kızlar tarafından icra edilen, piyano, keman ve sazlardan mürekkep küçük bir orkestrayı, babam sık sık dinlerdi...”

11. 1891 yılı, saray sazendesi hakkında: “... Piyanocu Abdullah Bey...” 12. 19. yüzyıl, sarayda mevcut 10 piyano.

13. 1599 yılı, saraya İngiliz kraliçesinden hediye olarak gelen org hakkında: “Daha sonra erganun beş bölümden oluşan bir şarkıyı iki kez çaldı.”

14. 1715 yılı civarı, saraya getirilen bir org hakkında: “... Elçilik görevlilerinin ise Dominiken manastırındaki orgun saraya daha uygun olduğunu öne sürdükleri ve orgun saraya getirildiği...”

Klavyeli çalgı tarihi Osmanlı III. Mehmet döneminde ilk orgla başlamış, klavsen ve piyanoyla tarihi süreç devam etmiştir. Piyano önce Saraya girmiş, daha sonraları saray çevresiyle beraber Batılılaşmaya yatkın Osmanlı tebaasına inmiştir. Osmanlı döneminde müzik ve müzik eğitimiyle ilgili temeller atılmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla yenilikler yapılmaya devam edilmiştir.