• Sonuç bulunamadı

DEĞERLENDİRİLMESİ

B. Türkiye’de Durum

Türk Ceza Mevzuatı, nefret suçları açısından incelendiğinde ön yargı saiki ile suç işlenmesi halinde nefret suçunun oluşacağını ve bu nedenle bazı suçlarda cezanın ağırlaşacağını belirten hükümlere kanunlarda yer ve-rilmemiştir. Bununla birlikte, mevzuattaki bazı hükümlerin bu çerçevede tartışılması gerekir. Öncelikle nefret suçuna yakın bir düzenleme olarak Türk Ceza Kanununun 125/3. maddesi belirtilebilecektir. Hakaretin suç olarak düzenlendiği 125/3-(b) maddesine göre, “Hakaret suçunun; dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, de-ğiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı” işlenmesi halinde ceza ağır-laşmaktadır. Burada fail, belirli düşünce ve kanaatlerini açıkladığı veya be-lirli bir dinin gereklerine uyduğu için mağdura hakaret etmekte olup; ön yargı saiki mevcuttur ve bu saik nedeni ile cezayı ağırlaştırıcı sebep teşkil etmektedir. Saikten bağımsız olarak, yani hakaret önyargılı bir saik ile iş-lenmemiş olsa dahi, fail işlemiş olduğu hakaret suçu nedeniyle TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca cezalandırabilecektir.

Nefret suçu kapsamında tartışılabilecek bir başka suç tipi, TCK’nın 115.

maddesinde düzenlenen inanç, düşünce ve kanaat hürriyetini engelleme suçudur. 115. madde uyarınca “ (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kim-seyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan me-neden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kulla-nılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

(3) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davra-nışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemenin cebir ve tehdit şeklinde temel suç tiplerini barındırması; suç tipinin hedef grubun değişmez ve temel özelliği olan dini inanç nedeniyle işlenmesi göz önüne alındığında suç tipinin nefret suçuna yakın bir düzenleme olduğu ifade edilebilir. Bununla beraber aynı düzenle-me içerisinde siyasi, sosyal, felsefi inanç şeklinde yer alan kavramların nef-ret suçu tanımlamasında yer alıp almayacağı tartışma konusudur.

TCK’nın bu kapsamda incelenebilecek bir diğer hükmünü 153. madde-de düzenlenen, ibamadde-dethanelere ve mezarlıklara zarar verme suçu teşkil et-mektedir. 153/1 ve 2. maddede “ (1) İbadethanelere, bunların eklentileri-ne, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezar-lıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan ya-pılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır. 153/1 ve 2. maddede düzenlenen suç, fail tarafından hiçbir ön-yargı, düşmanlık beslenmeden de işlenebilecek bir suçtur. Bununla bera-ber, 153/3. maddede, “(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkra-da yer alan düzenlemenin nefret suçu düzenlemesi olduğu söylenebilecek-tir. Zira, tahkir maksadı içinde düşmanlığı, önyargıyı da barındırır. Dini inançları nedeni ile bir toplum aleyhine, önyargılı bir şekilde, tahkir etmek için, 1. ve 2. fıkradaki fiillerin işlenmesi halinde ceza ağırlaşmaktadır

Burada ayrıca TCK’nın 122. maddesine de değinmekte fayda bulunmak-tadır. “Nefret ve ayrımcılık” suç tipini düzenleyen TCK’nın 122.

maddesin-de “(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;

a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, c) Bir kişinin işe alınmasını,

d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını,

engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

şeklinde hüküm öngörülmüştür. 2014 tarihli değişiklik öncesinde

“Ayrımcılık” şeklinde yer alan başlığa “Nefret” ibaresinin eklenmesinin, söz konusu suç tipini “Nefret Suçu” haline getirmediğini belirtmek isteriz.

“Ayrımcılık” başlı başına ayrı bir kavram olmasına rağmen bu şekilde bir düzenlemenin, yapılmasının lüzumlu olmadığını ifade etmek gerekmekte-dir. Zira “Ayrımcılık” suçunu oluşturan fiillerin icra edilmesi için failde ay-rımcılık fiilini gerçekleştirdiği kişilere/gruplara karşı bir nefret duygusu-nun/saikinin bulunması gerekmemektedir. Kanun koyucu tarafından, maddeye “nefret nedeniyle” şeklinde ibarenin eklenmesi, söz konusu suç tipinin oluşması için ilave olarak failde nefret saikinin aranmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu hususların yanı sıra TCK’nın 216. maddesinde “(1) Halkın sos-yal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehli-kenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile ce-zalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenen “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçunun nefret söylemi kapsamında

SONUÇ

Çalışmamızın başlangıcında da belirttiğimiz gibi nefret suçu tek boyutlu yaklaşımla ele alınabilecek bir konu değildir. Nefret suçu kavramlar, hedef gruplar, hukuki düzenlemeler şeklinde birçok hususu da içerisinde barın-dırmaktadır. Bununla birlikte nefret suçuna ilişkin yapılan çalışmaların ve getirilen düzenlemelerin, esasen farklı niteliklere sahip birey ve grupların kamu barışı içerisinde yaşamasını ve hukuka güven duymasını sağlama amacını taşıdığı ifade edilebilecektir. Ancak nefret suçuna ilişkin getirilen düzenlemelerin, devlet organlarının tasvip etmediği davranışların cezalan-dırılması için bir araç olarak kullanılma riskini de beraberinde getirdiğini vurgulamak isteriz.

Dolayısıyla nefret suçunun konusunu ya da mağdurunu oluşturabilecek kişilerin ve grupların, hangi eylemlerin bu suç kapsamında düzenleneceği-nin yapılan çalışmalardan yararlanarak ve özenli bir şekilde belirlenmesi lüzumludur. Aksi halde siyasi erk ve egemen ideoloji kendi ideolojisi doğ-rultusunda doğru veya yanlış ayrımı yaparak, kendinden olmayanı, kendi-ne karşı olanı ayırarak, bu belirsiz alanda istediği şekilde hareket edebile-cek ve yasak kapsamını istediği doğrultuda genişletebileedebile-cektir. Hatta kimi durumlarda suç oluşmasına rağmen siyasi erkin ideolojisine uygun olması sebebi ile suç cezalandırılmayacak, devlet organları tarafından görmezden bile gelinebilecektir.

Aslında nefret suçunu oluşturan eylemlerin önlenmesi ve bu suçun mağdurların korunması; yasa ve hukukun yanı sıra devletin çeşitli organla-rının tutumu, eğitim sisteminin işleyişi, sivil toplum kuruluşlaorganla-rının konuya göstereceği hassasiyet, medyanın kullanmış olduğu dil gibi birçok hususun bir araya gelmesi ile sağlanacaktır.

KAYNAKÇA