• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak Uluslararası ve Ulusal Hukuk Normlarına Göre

ZORUNLU VE GÖNÜLLÜ GÖÇ EDEN KADINLARA YÖNELİK TOPLUMSAL CİNSİYET TEMELLİ AYRIMCILIK

KISALTMALAR CETVELİ

A- Genel Olarak Uluslararası ve Ulusal Hukuk Normlarına Göre

“Mülteci”, “Şartlı Mülteci”, “İkincil Koruma”, “Sığınmacı” ve

“Göçmen” Kavramları

Uluslararası hukukta mülteci tanımı 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nde5 (Cenevre Sözleşmesi) yer almaktadır.

Sözleşmeye göre mülteci; “1 Ocak 1951’den önce Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucunda ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba üyeliği veya si-yasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku

taşı-3 ILGA Europe, The European Region of the International Lesbian and Gay Association guidelines on the transposition of the Asylum Qualification Directive: protecting LGBTI asylum seekers Report by Evangelia Tsourdi, 2012.

4 Avrupa Konseyi Anlaşmalar Serisi - No. 210.

5 R.G. 29.08.1961 – 10898.

yan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi”dir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu tanımın güncel hale getirilmesi yönünde bir ihtiyaç doğmuştur. Böylece, 1967 yılın-da imzalanan New York Protokolü6 ile tanımda geçen coğrafya olarak

“Avrupa” ve zaman olarak “1 Ocak 1951” ibareleri kaldırılmıştır.

Türkiye, taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi ve New York Protokolü’nü bazı çekince ve beyanlarla kabul etmiştir. Buna göre; Sözleşme’nin hiçbir hükmünün mülteciye “Türkiye’de Türk uyruklu kimselerin haklarından faz-lasını sağladığı” şeklinde yorumlanamayacağına ilişkin bir çekince konmuş ve Sözleşme’nin 1. maddesine ilişkin bir beyanda bulunulmuştur. Bu be-yanla Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi sınır konulmuş olup, Avrupa dışından gelenler sığınmacı olarak kabul edilip bu kişilere üçüncü bir ülkeye gidişle-ri konusunda geçici ikamet vegidişle-rilmesiyle yetinilmiştir. Avrupa’dan gelenler ise mülteci olarak kabul edilmişlerdir. Bu doğrultuda, Avrupa’dan gelen ki-şiler ve Avrupa dışından gelen kiki-şiler şeklinde iki ayrı rejim söz konusudur.

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun7 61. maddesine göre mülteci, “Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini tâbiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı ol-duğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanama-yan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bu-lunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek iste-meyen vatansız kişi” olarak tanımlanır. Görülmektedir ki, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi sınırlama, 1967 New York Protokolü ile kaldırıl-mış olmasına rağmen Türkiye tarafından halen geçerliliğini korumaktadır.

Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle Nisan 2011’den beri Türkiye toprak-larına yoğun bir göçün varlığı, Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit

6 R.G. 05.08.1968 – 12968.

Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik8 (Geçici Koruma Yönetmeliği) hükümlerinde gösterildiği gibi mülteci statüsü ile üçüncü bir ülkeye yerleştirilmek için Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’ne (“BMMYK”) başvurmaları beklenmeden Suriye’den göç edenlere yönelik ayrı bir geçici koruma rejimi getirilmiştir.

Geçici koruma rejimi ilk kez Ekim 2011 tarihinde Cenevre’deki hükümetler arası bir toplantıda İçişleri Bakanlığı yetkililerince dile getirilmiştir. Nisan 2013 tarihinde de Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu9 (Koruma Yasası) yürürlüğe girmiştir. Böylece, önceden resmi makamlarca açıklanan

“geçici koruma” kavramının içeriği, kapsamı ve sağladığı haklar belirlen-miştir. Bu sürece kadar iltica eden kişilere yönelik uygulamalar ve bu kişi-lerin haklarının neler olduğu hususu ise belirsizdi. Koruma Yasası ile Suriye’den kitlesel veya bireysel olarak Türkiye sınırlarına gelen ya da sı-nırlarından geçen Suriye vatandaşları, vatansızlar ve mülteciler uluslararası koruma başvurusunda bulunmuş olsalar dahi geçici koruma altına alına-caklardır10.

Koruma Yasası’ndaki coğrafi sınır nedeniyle yaşanan sorunlar ise gene aynı Kanun ile getirilen “şartlı mülteci” ve “ikincil koruma” statüleriyle aşıl-maya çalışılmıştır.

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 62. maddesine göre şartlı mülteci, “Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle;

ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşün-celerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle

dön-8 R.G. 30.11.1994 – 22127.

9 R.G. 11.04.2013 – 28615.

10 Nurcan Özgür Baklacıoğlu – Zeynep Kıvılcım, Sürgünde Toplumsal Cinsiyet, Derin Yayınları, İstanbul, 2015, s. 10.

mek istemeyen vatansız kişi”dir. Şartlı mülteci statüsündeki kişiler, üçüncü ülkeye yerleştirilene kadar Türkiye’de kalabilmektedirler.

İkincil koruma ise aynı Kanun’un 63. maddesinde düzenlenmiş olup, mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan ancak söz konusu kişinin menşe ülkesine veya ikamet ettiği ülkeye geri gönderil-mesi halinde; ölüm cezasına mahkum olacak veya ölüm cezası infaz edile-cek, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak; uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrımsız şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşıla-şacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasın-dan yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak isteme-yen yabancı ya da vatansız kişiler olarak tanımlanmıştır.

Sığınmacı ise Cenevre Sözleşmesi’nde sayılan ırk, din, milliyet, belli bir sosyal gruba üyelik veya siyasi düşünce ölçütleri nedeniyle zulüm görmek-ten haklı bir korku duyduğu için kendi ülkesinden ayrılan ve başka bir ül-keye giden, statü almak için başvuru yapmamış ya da yetkili makamlardan statü almamış kişidir. Başka bir ifadeyle, sığınılan ülkede mülteci statüsünü almayı bekleyen kişilerdir.

Göçmen ise vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları ülkeyi, ekonomik, siyasi, sosyal, dini ve iklim değişiklikleri gibi daha iyi yaşam koşullarına erişmek amacıyla, iradeleri doğrultusunda yani herhangi bir zorlama olmadan başka bir ülkeye yerleşme amacıyla göç eden kişidir. Bu konuda uluslarara-sı alanda yeknesak bir yasal düzenleme mevcut olmayıp bu konu her ülke-nin kendi egemenlik alanına bırakılmıştır. Bu nedenle ülkelerin kendi iç hukuk kurallarına göre göçmenlerin ülkedeki hukuki durumları dikkate alınmaktadır.