• Sonuç bulunamadı

Türkiye’deki Bankacılık Sektörünün Basel Prensiplerine Uyum

1999 yılında yürürlüğe giren 4389 sayılı yeni Bankalar Kanunu’nda en dikkati çeken yeniliklerden birisi, Basel prensipleri çerçevesinde, bankacılık sektörünün gözetim ve denetiminin söz konusu kanunla kurulmuş olan BDDK’ya devredilmesidir. Yine söz konusu prensiplerde gözetim ve denetim kurumunun bağımsız bir kurum olması gerekliliği üzerinde durulmuş olup, 4389 sayılı kanunda BDDK’nın idari ve mali özerkliğe sahip olduğu belirtilmiştir. Basel prensiplerinde bankaların karşı karşıya kaldıkları riskleri izleyecek, kontrol edecek bir iç denetim mekanizmasının bulunması gerekliliği üzerinde durulmuştur.

3.4.1 Risk Yönetimine İlişkin Düzenlemeler

Bankalarda iç denetim ve risk yönetiminden yönetim kurulları sorumludur. İç denetim sistemi, iç kontrol ve teftiş kurulundan, risk yönetimi ise kredi riski, piyasa riski, faaliyet riski ile aktif pasif yönetim komitelerinden oluşmaktadır. Risk yönetim

sistemi ve iç denetim sistemi arasındaki ilişkiye baktığımızda, esasında iç denetim sistemi risk yönetim sistemini de denetlemekte, gerek risklerin tanımlanması gerek ölçülmesi, gerekse etkin bir şekilde yönetilmesi açısından sorumlulukları söz konusudur. İç kontrol merkezi’nin denetim ve inceleme raporları, risk noktalarının belirlenmesi ve kontrol altına alınarak etkin bir şekilde yönetilmesi açısından risk yönetimi sistemine girdi oluşturmaktadır (Yolalan, 2001, s.17)

Bankalarda iki tür iç denetim vardır. Birincisi, Türk Ticaret Kanunu’nun 347. Maddesi gereğince her anonim şirkette bulunan denetçinin/denetçilerin denetimidir. Sayıları bir ile beş arasında değişen bu denetçiler, genel kurul adına ve genel kurula bilgi sunmak üzere, yönetim kurulunun ve buna bağlı yetkililerin işlemlerini ve eylemlerini denetlerler. Bu denetim mekanizması daha ziyade ortakların haklarını korumaya yönelik olduğundan, kanun koyucu Bankalar Kanunu’nda bu denetim türü üzerinde ayrıca durmamaktadır.

İkincisi, banka müfettişlerinin, yönetim kurulu ve genel müdürlük adına diğer banka çalışanlarını ve bunların faaliyetlerini denetlemesidir. Bankalar için bu denetim biçimi zorunlu kılınmıştır. Uygulamada müfettişlerin daha ziyade, genel müdürlük dışındaki, şube müdürlüğü, bölge müdürlüğü gibi birimleri denetlemeleri nedeniyle, genel müdürlüğün, özellikle risk yönetim birimlerinin denetlenmesinde eksiklikler görülmekteydi. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri hakkında ki yönetmelikle genel müdürlük içerisinde etkin bir risk denetim ve kontrol sisteminin kurulması istenmiştir. Böylelikle denetim mekanizması daha etkin bir hale gelmiştir.

3.4.1.1 İç Kontrol Sistemi

İç kontrol sistemi, istenmeyen olayları önleyici kontrol faaliyetlerini, istenmemekle beraber meydana gelmiş olaylarda kanıtlayıcı ve düzeltici niteliğe sahip araştırıcı kontrol faaliyetlerini ve beklenen bir faaliyetin oluşmasını teşvik edici niteliğe sahip yönlendirici kontrol faaliyetlerini düzenler. Söz konusu kontroller,

idari kontroller ile yönetim, finans ve muhasebe kontrollerini, operasyonel kontrolleri, finansal ve muhasebe kontrollerini, finansal ürün ve hizmetlere ilişkin kalite kontrollerini içerir. Bu yönetmelik çerçevesinde, bankalar yönetim kuruluna bağlı bir iç kontrol merkezi tesis etmekle yükümlüdür.

İç kontrol merkezi, kontrol sonuçlarını ve raporlanmasını takiben bünyesinde muhafaza eder; genel ve dönemsel olarak değerlendirmek suretiyle çeşitli kontrol sistemlerinin geliştirilmesini planlar, kontrol işlemlerinin aksamadan yürütülmesi için gerekli ayarlamaları yapar ve tedbirleri alır. İç kontrol merkezi, kontrol faaliyetlerinin yürütülmesinde gerekli donanımın temininden ve idame ettirilmesinden de üst kademeler karşı sorumlu tutulur.

3.4.1.2 Teftiş Kurulları

Teftiş, bankanın tüm faaliyetlerini ve birimlerini kapsamaktadır. İç kontrol sisteminin işleyişi, banka müfettişleri tarafından incelenmekte, tespitler, inceleme ya da teftiş sonuçlarını ihtiva eden raporlar, önemine ve öncelik sırasına göre, doğrudan banka yönetim kuruluna ya da üst düzey yönetime intikal ettirilmektedir.

Ayrıca teftiş, banka içindeki tüm maddi hususların, hesap ve kayıtların, belgelerin, personelin ve banka güvenliğini etkileyebilecek diğer tüm unsurların yerinde incelenmesinin yanı sıra, banka bünyesinin ve faaliyetlerin özelliğine göre merkezden de inceleme ve denetleme faaliyetlerinde bulunulmasını, gerektiğinde soruşturma yapılmasını, ifade alınmasını, savunma istenilmesini, belge ve bilgilere el konulmasını, gerekli görülmesi halinde sorumlu personelin inceleme sonuçlandırılıncaya kadar işten uzaklaştırılması gibi eylemleri de kapsar.

3.4.1.3 Risk Yönetim Sistemi

Yönetmelikte bir bankada olması gereken risk yönetim sistemi, risk yönetim süreci çerçevesinde ele alınmıştır. Bu yönetmelik çerçevesinde bankalardaki risk yönetim süreci; risklerin tanımlanması, ölçülmesi ve değerlendirilmesi, risk politikaları ve uygulama usullerinin oluşturulması ve uygulanması, risklerin analizi ve izlenmesi, raporlanması, araştırılması, teyidi ve denetimi safhalarından meydana gelir.

Yönetmelik hükümlerine göre, risk yönetimi grubunun, çeşitli riskleri günlük olarak izlemesi ve analiz etmesi gerekmektedir. Risk analizi, tüm riskleri ve bu risklerin yönetilebilmesine ilişkin kar ve maliyet hesaplarını kapsamakta olup, risk bilgilerinin doğru zamanda doğru kişiye rapor edilmesinin temin edilmesi gerekmektedir. Çünkü raporlama süreci, bankaların yönetiminde var olan bütün aşamaların kontrol edilmesi ve değerlendirilmesini kapsayan bir süreçtir.

Risklerin araştırılması, teyidi ve denetimi faaliyetleri iç kontrol ve dış denetim işlevleri kapsamında gerçekleştirilmektedir. Bu noktada iç denetim sistemlerinin risk yönetimi ile olan ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Çünkü iç denetim risk yönetim sürecinin bütünlüğünün, doğruluğunun ve tutarlılığının incelenmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır.

3.4.2 Aktif Pasif Yönetimi

Aktif pasif yönetimi (APY), bankaların aktif ve pasif kalemlerinin likidite, karlılık ve güvenilirlik konuları göz önüne alınarak çift taraflı yönetilmesi tekniğidir. Tüm banka yönetiminin amacı getiriyi maksimuma çıkarırken riskleri minimuma indirmektir. (Tulgar, 1993, s.9) Risk yönetimi tüm risklerin yönetimiyle ilgiliyken, aktif pasif yönetimi bu risklerden sadece bilançoya yansıyan risklerle ilgisidir. (Kaval, 1995)

Faiz oranlarının değişken olması, mevduatın kompozisyonunun değişmesi, faiz oranlarının belirlenmesinin serbest bırakılması, faiz dışı giderlerin faiz dışı gelirlere oranla daha hızlı artması APY’nin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

1970’li yıllardan itibaren faiz oranlarının sürekli değişmesi, bu değişikliklerin tahminini güçleştirmiştir. Değişkenliğin süreklilik arz ettiği bu koşular altında kredi, yatırım ve mevduat politikalarının bir bütün olarak APY politikası altında birleştirilmesi, faiz oranlarındaki dalgalanmalardan etkilenmeksizin bankaya sürekli ve istikrarlı bir gelir akışının sağlanması bakımından bir zorunluluk haline gelmiştir.

Vadesiz tasarruf ve ticari mevduatın toplam mevduat içindeki payının giderek azalması ve vadeli mevduatın daha büyük bir hızla artması şeklinde kendini gösteren mevduat kompozisyonundaki değişim, bankaların maliyet yapılarını önemli ölçüde etkilemektedir.

3.4.2.1 Aktif Pasif Yönetiminin Unsurları

APY, ancak belirli unsurların yerine getirilmesi durumunda amacına ulaşabilecektir. Uyemura ve Van Deventer’e göre bu unsurlar; politika oluşturma, analiz etme, karar alma, uygulamaya koyma ve değerlendirme unsurlarıdır (Uyemura, Deventer, 1993, s.39).

i. Politika oluşturma: Risk ve getiri arasındaki değiş tokuş’un sınırlarını oluşturma ile ilgili olup, organizasyonun riske ne kadar müsamaha gösterebileceğini belirlemektedir. APY’nin risk konusundaki limitleri ve politikaları yönetim kurulu tarafından onaylanıp, açıklanmalıdır. Aktif Pasif Yönetim Komitesi (APYK) risk ile ilgili söz konusu limitler ve politikalar yönetim kuruluna tavsiye edilmelidir.

ii. Analiz etme: Analiz, bankanın günlük risk pozisyonu ve geleceğe yönelik tahminleri ile ilgili olarak yapılmalıdır. Buradaki temel sorun,

bankanın günlük olarak kendi risk limitleri dışında olup olmadığı veya bankanın gelecekte bazı noktalarda kendi risk sınırları dışında hareket edip edemeyeceği ile ilgili yapılan tahminlerdir. Bu analiz, APY departmanının normal sorumluluğudur.

iii. Karar alma: Karar alma bankadaki APYK’nın sorumluluğundadır. Banka günlük olarak kendi risk limitleri dışındaysa veya gelecekte kendi risk sınırlarının dışına taşacağı tahmin ediliyorsa, bu durumun nasıl düzeltileceği ile ilgili olarak karar alınmalıdır. Her ne sebeple olursa olsun, yönetim kuruluna APYK’nın tavsiyesi, risk limitlerinin yeni durumlardan dolayı daima veya geçici olarak değiştirilmesidir. Dönemsel olarak bütün risk limitleri, sürekli değişen iş koşulları ve stratejilerine uyum sağlanması için gözden geçirilmelidir.

iv. Uygulamaya koyma: Her ne zaman APYK bankanın risk profilini değiştirmeye karar verirse, bilanço dışı bir pozisyon almalıdır. Böyle durumlarda pozisyon almasından hazine, finansman veya operasyon birimleri sorumludur.

v. Değerlendirme: Bir APY’nin başarılı olabilmesi için, uygun bir hesap verilebilirlik ve performans ölçümü çok önemlidir. Bankanın risk profiline intibak etmiş başarı veya başarısızlık zaman içinde belirlenmiş olmalıdır.

3.4.2.2 Aktif Pasif Yönetim Komiteleri

APY’nin birinci unsuru olan APYK’lar çalışırken ana stratejilerinin ve ilkelerinin iyi tanımlanmış olması gerekmektedir. Bankanın ne tür bir banka olduğu, misyonunun ne olduğu, risk alma konusundaki yaklaşımları net bir şekilde tanımlanmış olmalıdır. Pazar payı, ürün karışımı ve bilanço büyüklüğü konularında spesifik olarak belirlenmiş hedeflerin olması gerekmektedir. Bunun yanında APY

bankanın fon yönetimi konularıyla ilgilenmektedir. Bankaların iç yönetimleri de bu konulara göre ayrılmış ve sorumluluk dağıtılmıştır. (Tulgar, 1993, s.9)

APYK’nın başarısı için, üst yönetimin bu konuya inanmış ve kendilerini adamış olmaları, kaliteli bir raporlama sistemi, komitedeki görevlilerin iyi yetişmiş olması ve yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru iletişimin sağlanması gerekir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Bankacılık sektörünü hem yerel hem de uluslararası düzeyde istikrara sokmak, sektörün düzenlenmesini ve denetlenmesini belirli kural ve standartlar dahilinde gerçekleştirilmesi amacıyla kurulan Basel Komitesi, zamanla bankacılık ile ilgili düzenlemeler ve akademik çalışmalar konusunda temel otorite konumuna gelmiş, yayımladığı “Bankacılık Etkin Denetim ve Gözetime İlişkin Prensipler” ve “Basel Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı” gibi çalışmalarla denetim otoriteleri için önemli kaynak olmuştur.

Basel II kriterlerinin Türkiye’deki bankacılık sisteminin risk yönetimi ve denetim süreçlerine getirdiği büyük değişiklikler mevcuttur. Krediler ile ilgili olarak getirilen kontroller; kredi açma yetkisinin yönetim kurulu’nda olması ve bankaların krediler nedeniyle maruz kalınacak riskleri ölçerek karşı tarafın mali gücünü düzenli olarak analiz ederek izlemesi alanlarından oluşmaktadır. Bu çerçevede Bankalar Kanunu uyarınca, bankalarca bir gerçek ya da tüzel kişiye veya bir risk grubuna kullandırılabilecek kredilerin özkaynaklara oranı sınırlandırılmış ve bankaların tesis etmiş oldukları krediler ile ilgili genel kredi karşılığı, tahsilinde problem yaşanan krediler için özel karşılık ayrılmasını hükme bağlanmıştır.

Maruz kalınan operasyonel risklerin önlenmesi ve azaltılabilmesi için bankalar faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı politika ve prosedürler belirlemekte, bünyelerindeki Teftiş Kurulu Başkanlığı ve İç Kontrol Merkezi aracılığıyla periyodik olarak, söz konusu politika ve prosedürlere banka genelinde uyumun kontrolünü yaptırmaktadır.

Basel II kriterlerinin Türk Bankacılığı’na olan katkıları incelendiğinde; Basel- II düzenlemesinin Birinci Yapısal Blok kapsamında sermaye yeterlilik oranı hesaplanırken, operasyonel risklerin de hesaplamaya dâhil edilmesi uygulamasına gidildiği, keza kredi riski için sermaye yeterliliği hesaplanırken yeni metotlara ölçüm yapılmasına imkân tanındığı gözükmektedir.

Basel II Uzlaşısı daha çok gelişmiş ülkelerin güdümünde oluşturulduğundan gelişmekte olan ülkeler açısından hem uygulanabilirlik hem de maliyet açısından güçlükler içermekle birlikte global finansal sektörün daha sağlam ve istikrarlı olmasını sağlayacaktır. Her ne kadar iyi uygulanırsa uygulansın finansal krizleri, kötü ve yetersiz banka yönetimlerini ve iflasları engellemekte tek başına yeterli olmayacaktır. Denetim otoriteleri bu tür konularda Basel II dışındaki diğer araçlara da önem vermek durumundadırlar.

Basel II düzenlemesi banka yönetimine, banka faaliyetlerinin risklerini etkin olarak yönetmek ve kötü şartlara karşı yeterli finansal kaynakları sağlamak sorumluluklarını yüklemektedir. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin Türk bankaları’nda risk kültürünün yerleşmesi açısından teşvik edici ve zorlayıcı etkileri olacaktır.

Dünyada, Basel II konusunda birkaç yıldır çalışmalar ve hazırlıklar sürmektedir. Genel olarak Avrupa bankalarının ABD ve Asya bankalarına kıyasla daha hazır durumda olduğu görülmektedir. AB’deki tüm bankalar Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı ve AB yasalarına entegre edilecek Basel-II kriterlerini uygulamakla sorumlu olacaktır. Bu nedenle, Türk bankacılık sektörü, Basel II’ye hazırlık sürecini Avrupa Birliği normlarına uyum kapsamında da ele almalıdır.

Bankalar, Basel II konusunda eğitimlerini arttırmalı, banka içi risk modellerinin oluşturulması için veri setlerini oluşturmalı, analiz etmeli ve teknolojik yatırımlarını tamamlaması gerekmektedir. Basel II bankalara yeni maliyetler yüklemekle birlikte, daha etkin risk yönetimi, kurumsal yönetişimi ve uluslararası piyasalarda daha güvenli ve etkin bankacılık faaliyetleri sürdürülmesine olanak tanıyacak ve bankacılık faaliyetlerinin ortaya çıkardığı risklere daha hassas yeni bir risk ölçüm standardının oluşturulmasını ve ölçülen bu risklerin banka ekonomik sermayesi ile ilişkilendirilmesini sağlayacaktır.

Aslında, Basel II’de kapsanan hususları G10 ülkelerinin büyük ve uluslararası bankaları bir süredir uygulamaktadır. Dolayısıyla, bazı oyuncular için kolay

olabilecek bu geçiş süreci, Türkiye gibi uluslararası normlara göre çok küçük bir finansal sisteme sahip gelişmekte olan ülkeler açısından bir dizi yeniliklerin gerçekleştirilmesini gerektirmektedir. Uluslararası piyasalarda Basel II’ye geçiş zorunlu görülmese de birçok ülkenin bu konuda niyetini açıklamış olması, Basel II’nin dışında kalınması halinde oluşabilecek maliyetten kaçınma şeklinde değerlendirilmektedir.

Bankaların risklerini uluslararası kabul görmüş, karşılaştırılabilirliği olan yöntemlere dayanarak ölçüp ölçmedikleri, önümüzdeki dönemde onların derecelendirmelerinde büyük önem taşıyacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Türk bankalarının kendi iç risk değerlendirme modellerini geliştirip uygulayarak, uluslararası standartlara yaklaşma yönünde gayret göstermesi gereklidir.

Aslınsa Basel II daha iyi bir alternatif sunulabildiği sürece denetim otoriteleri açısından zorunlu yada vazgeçilmez değildir. Her ne kadar gelişmekte olan ülkeler açısından çeşitli güçlükleri ve ciddi maliyetleri bünyesinde barındırsa da global bankacılığın yeni düzenleme standardı olacaktır. Özellikle küçük ve orta ölçekli bankalar açısından uyum sağlayamamanın maliyeti çok daha fazla olabilecektir.

Türkiye açısından ele alındığında özellikle büyük ölçekli birkaç banka dışındaki tüm bankalar kendilerine sermaye açısından güçlü yabancı ortaklar bulmak durumunda kalacak ya da AB ile bütünleşme sürecinin bir sonucu olan konsalidasyon kaçınılmaz olacaktır. Sonuçta bu bütünleşme sürecinin sancısız geçmesi Türkiye’nin ve dolayısıyla şirket ve bankaların derecelendirme notlarının artmasına ve tüm kurumlarca Basel II ile birlikte daha da kapsamlı olarak desteklenen risk yönetim kültürü’nün yaygınlaşmasına bağlı olacaktır. Bunun da anahtarı makroekonomik ve politik istikrar sayesinde öngörülebilir ve sürdürülebilir büyüme ile risk yönetiminin etkin denetimini sağlayan bir yapının BDDK bünyesinde oluşturulmasıdır.

KAYNAKLAR

1. AKGÜÇ, Öztin. (1989). 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık. İstanbul: Gerçek Yayınevi

2. ALTAY, N. Oğuzhan. (2002). Türk Bankacılık Sektöründe Füzyon, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Yıl: 17, Sayı:195, Haziran

3. ARSLAN, Yüzgün. (1982). Cumhuriyet Döneminde Türk Banka Sistemi (1923–1981). İstanbul: Der Yayınevi

4. ARTUN, Tuncay. (1983). İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık. (2. Baskı). İstanbul: Tekin yayınları

5. ATEŞ, Alişan. (2003). Bankalarda Üstlenilen Riskler ve Türk Bankacılık Sisteminin Basel Kriterlerine Uyumu. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

6. BABUŞÇU, Şenol. (2005). Basel 2 Düzenlemeleri Çerçevesinde Bankalarda Risk Yönetimi, Ankara: Akademi Yayınevi

7. BAKAN, Sumru. (2001). Osmanlı’dan Günümüze Türk Bankacılık Kesimi, İktisat Dergisi, Sayı: 417, Eylül.

8. Basel Bankacılık Denetim Komitesi. (2004). Basel II’nin Uygulanmasına İlişkin Göz önünde Tutulması gereken Hususlar, İngilizceden Çeviren: Aslı BALCI

9. Basel Commitee on Banking Supervision.(1997). Core Principles For Effective Banking Supervision, İngilizceden çeviren: TBB Bankacılık Araştırma Grubu, Bankacılıkta Temel Prensipler

10. BDDK, 10 Soruda Yeni Basel sermaye Uzlaşısı(Basel II),

11. BDDK (2003). BDDK İçin Bankacılıkta Etkin Denetime İlişkin Basel

Temel Prensipleri Esas Alınarak Hazırlanan Öz-Değerlendirme Raporu, KGD Raporu

12. BDDK (2004a). “Basel-II’ye Yönelik Çalışmalara İlişkin Rapor”, Araştırma Dairesi.

13. B.D.D.K. (2004). Sermaye ölçümü ve Sermaye Standartları’nın Uluslararası Düzeyde Uyumlaştırılması (Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı). Gözden Geçirilmiş Düzenleme (Türkçe Çeviri)

14. BDDK. (2006). Basel-II İlerleme Raporları Değerlendirmesi, Strateji Geliştirme Dairesi

15. BOLGÜN Evren ve Akçay Barış. (2005). Risk Yönetimi –Gelişmekte Olan Türk Finans Piyasasında Entegre Risk Ölçüm ve Yönetim Uygulamaları, İstanbul: Scala Yayıncılık

16. CANSIZLAR, Doğan. (2001). Bankacılık ve Sermaye Piyasası, İktisat Dergisi, Sayı: 417, Eylül

17. ÇETİN, Müge, (2001). Mali Kuruluşlarda Risk Yönetimi Bilgi Sistemleri, SPK Yeterlilik Etüdü

18. ÇOLAK, Ömer Faruk ve ALTAN, Şenol. (2002). Toplam Etkinlik

Ölçümü: Türkiye’deki Özel ve Kamu Bankaları İçin Bir Uygulama, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 196, Temmuz

19. DEMİR, Osman. (2000). 2000 Yılı Sonunda Yaşanan Finansal Kriz ve

Uygulanan İstikrar Programı Üzerine Düşünceler, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 172, Temmuz

20. DENNİS, G. Uyemura and Donald, R.Van Deventer. (1993). F,inancial Risk Managemant in Banking, Salam MA, A Bankline Publication

21. ERDOĞAN, Niyazi. (2002). Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler,

(Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma Uygulamaları- Kamu Bankaları Deneyimi). Ankara: Yaklaşım Yayınları

22. KAAN H. Aksel. (2007). İç denetimin değişen rolü: Basel II perspektifinden yeni sorumluluklar. Active Bankacılık ve Finans Dergisi, 22, 32-35. http://www.makalem.com/Search/ArticleDetails.asp?nARTICLE_id=2677,24 -10 adresinden 17 Kasım 2007 tarihinde alınmıştır

23. KAVAL, Hasan. (1995). Banka İşletmelerinde Maliyet Karlılık Analizleri ve Risk Yönetimi, Ankara: G.Ü.İ.İ.B.

24. KEYDER, Nur. (2001). Türkiye’de 2000-2001 Krizleri ve İstikrar Programları, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 183, Haziran.

25. KOCAİMAMOĞLU, Sururi. (1977). Bankacılık Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No: 208, Faydalı Eserler Dizisi: No: 10

27. NERMİN, Murat. (2007, Şubat 18). Basel II Uzlaşısı ve Olası Etkileri. <http://www.ekonomistler.com/arsiv/research/0201120704-02-MN3.pdf> (2006, Şubat 1)

28. ÖCAL, Tezer. (1992). Türk Banka Sistemi. Ankara: Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları

29. PARASIZ, İlker.(2000). Para Banka ve Finansal Piyasalar. (Yedinci Baskı). Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları

30. PARLAKKAYA, Raif. (2003). Finansal Türev Ürünler ile Mali Risk Yönetimi ve Muhasebe Uygulamaları. Ankara: Nobel Yayın

31. ROGER, W.Ferguson. (2001). Credit Risk Management; Models and Judgement, At the Market Association’s 1st Annual Credit and Risk Management Conference. New York

32. SAYGILI, Ş. Yayla, M. Çokaklı, S. (2004). Finansal Holding Şirketleri ve Türk Mali Sistemi. Ankara: BDDK Çalışma Raporları

33. SAYILGAN, Şevket. (1999). Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri, Finans Dünyası, Sayı: 117, Eylül.

34. Sezgin, Cüneyt. (2007). Risk Yönetimi Sadece Mevzuattaki Koşullara Uymak

İçin Yapılmamalı. Activeline, 12,

http://actiefinans.com/activeline/sayi12/risk_yönetimi.html adresinden 18 Mart 2007 tarihinde alınmıştır.

35. ŞAHİN, Hüseyin. (2000). Türkiye Ekonomisi, (Tarihsel Gelişimi-Bugünkü Durumu). (Altıncı Baskı). Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları

36. TBB. (2001). Yeni Sermaye Uzlaşısı. Basel bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi Ocak 2001 Belgesi

37. TULGAR, Koray. (1993). Ticari Bankalarda Aktif Pasif Yönetimine Giriş, Ankara: TBBY yayını

38. UYGUR, Ercan. (2001). 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri Üzerine Değerlendirmeler, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Sayı: 227, Mart-Nisan

39. YAYLA Münür ve Kaya Yasemin Türker. (2005). Basel-II, Ekonomik

Yansımaları ve Geçiş Süreci, ARD Çalışma Raporları: 2005/3, BDDK Araştırma Dairesi

40. YOLALAN, Reha. (2001). “Risk yönetimi ve iç denetime ilişkin uluslararası gelişmeler ve Türkiye’ye yansımaları” İç denetim dergisi, sayı:1

41. YÜKSEL, Ayhan. (2004). Yeni Basel Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı, BDDK Araştırma Dairesi