Genel olarak finansal sektöre, özelde de bu sektör içerisindeki ayrıcalıklı konumuna dolayısıyla bankacılığa risk kontrolü ve denetimi alanında, kamu kuruluşlarının, uluslararası organizasyonların, bağımsız dış denetim kuruluşlarının uyguladıkları çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemler arasında yer yer farklılıklar olsa da, belli konularda mutabakat sağlanarak uluslararası standartlar oluşturulmuştur. Bu çerçevede ilk değinilmesi gereken şüphesiz Bank for International Settlement (BIS) ‘in standartlarıdır.
Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilk olarak 1988 yılında Sermaye Uzlaşısı’nı yayımlamıştır. Son yıllarda bankacılık, risk yönetimi uygulama ve teknikleri, denetim yaklaşımı ve finansal piyasalarda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak 1999 tarihinde Komite eski düzenlemenin yerini almak üzere yeni bir düzenleme taslağı hazırlamıştır. Daha sonraki yıllar içerisinde de bu taslak üzerinde farklı kuruluşlarca birçok görüş bildirilmiştir. Bu bölümde de Basel Komitesi hakkında genel bir bilgi verildikten sonra Komitenin amaçları ve etkin gözetim ve denetim prensipleri incelenecektir.
2.2.1 Basel Komitesi Hakkında Bilgi
Mart 1973’te Bretton Woods anlaşmasının sona erdirilmesi ile birlikte sabit kur politikasının terk edilmesi ve ardından 1974’te OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) petrol fiyatlarını dört kat arttırması sonucunda uluslararası döviz piyasalarında ve dolayısıyla bankacılık sektöründe büyük dalgalanmalar ve problemler yaşanmıştır. Bu sırada ortaya çıkan sorunların en büyüğü ve komite’nin kurulmasındaki belki de en önemli etken olarak Batı Almanya’daki Bankhaus
Herstatt’ın iflas etmesi olarak gösterilebilir. Söz konusu banka yabancı döviz piyasalarında yaptığı işlemler sonucunda ciddi zarara girmiş ve işlem yaptığı diğer bankalara olan ödemelerini aksatması sonucunda ABD bankalararası ödemeler sistemi geçici olarak çökmüştür. Günümüzde Herstatt riski ya da settlement risk olarak da adlandırılan bankalararası ödeme yükümlülüklerindeki aksama nedeniyle Bankhaus Herstatt ile işlem yapan diğer bankalar da ciddi zararlara katlanmak durumunda kalmışlardır ( Ateş, 2003, s.13).
Finans piyasalarında ortaya çıkan sorunlara ortak çözümler bulmak gayesiyle Bank for International Settlement (BIS) tarafından G-10 ülkelerinin (ABD, İngiltere, Japonya, İspanya, Almanya, Fransa, Kanada, İtalya, İsveç, Hollanda) yanı sıra İsviçre ve Lüksemburg merkez bankalarının veya ilgili banka denetici kuruluşların katılımı ile “Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulaması Komitesi” oluşturulmuştur. “Basel Komitesi” olarak da anılan ve dünyada bankacılık sektörü ile ilgili düzenleyici ve denetleyici standartları belirlemek amacıyla oluşturulan bu komite, her ne kadar resmi olarak denetim, kural ve kanun koyma yetkisine sahip olmasa da sektörün güvenilirliği ve rekabeti açısından komitenin aldığı kararlar çoğu ülke ve bankalar tarafından dikkate alınmakta ve uygulanmaktadır. Komite, BIS’ da toplanan G–10 Merkez bankası başkanlarına rapor verir.
Basel komite’sinin kuruluş amacı iki başlık halinde özetlenebilir: Yerli/Yabancı her bankacılık kuruluşu için denetim sağlanması ve denetimin uygun ölçülerde olmasıdır. Bu prensipler belge olarak ilk defa 1975’te anlaşma olarak yayınlanmış ve 1983’te “Bankaların Yabancı Kuruluşlarının Denetimi İçin Prensipler” olarak tamamlanmıştır. Bu belge bankaların yabancı şubeleri, iştirak ve ortakları konusunda ulusal ve uluslar arası denetim otoritelerinin sorumluluklarının esaslarını belirlemektedir (Ateş, 2003, s.66). Ulusal otoritelere kendi yetki sınırlarında finansal hizmetlerde bulunan kurumların gözetim ve denetleme yetkisi tanınmaktadır.
Komitenin her ne kadar bankalardaki faiz riski, kredi riski, şeffaflık ve iç denetim sistemleri gibi diğer konularda yayımladığı makale ve çalışmalar olsa da çalışmada sermaye yeterliliği ile ilgili öneri ve prensipleri incelenecektir.
2.2.2 Basel Komitesi Etkin Gözetim ve Denetim Prensipleri
Basel Komitesi’nin bankacılıkta etkin gözetim ve denetim ile ilgili prensipleri yirmi beş maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler belirlenirken güdülen temel amaç sorumluluk ve görevlerini etkin bir biçimde yerine getiren bağımsız bir otorite sayesinde her bir bankanın risk durumunun doğru bir şekilde belirlenmesi, yeterli kaynak bulundurulmasının sağlanması, iyi banka yönetimlerinin teşvik edilmesi ve diğer ülkelerin gözetim ve denetim otoriteleri ile işbirliği sayesinde finansal sisteme olan itibar ve istikrarı temin ederek etkin bir piyasanın sağlanmasıdır. Ancak bu amaca ulaşmak için hiçbir şekilde batan bir bankanın kurtarılacağına dair garanti verilmemektedir. Bu maddeler konularına göre şu şekilde sınıflandırılabilir (TBB Bankacılık Araştırma Grubu, 1999, s.4):
- Bankacılıkta etkin gözetim ve denetim için önkoşullar (Madde 1 ): Bağımsızlığı, yetki ve sorumlulukları yasal düzenlemelerle güvence altına alınmış bankacılık gözetim ve denetim otoritesi
- Faaliyet izni ve yapı (Madde 2-5 ) : Denetim ve gözetimi yapılan kuruluşların faaliyet alanlarının açıkça belirleme ve karar verme yetkisi; büyük hissedarlara ait payların el değiştirmesi, ele geçirme faaliyetlerini inceleme ve reddetme yetkisi ve hakkı.
- Bankaların ihtiyatlı yönetimine ilişkin düzenlemeler ve yükümlülükler (Madde 6-15 ) : Gözetim ve denetim otoritesinin, bankaların taşınan riski karşılayacak şekilde asgari sermaye yükümlülüklerini tanımlaması; aktif kalitesi, kredi ve karşılık
politikalarının bağımsız bir biçimde değerlendirilmesi; yasal borç verme limitlerinin belirlenmesi.
- Aralıksız banka gözetimi yöntemleri ( Madde 16-20 ) : Uzaktan ve yerinde denetim, banka yönetimleriyle düzenli temas, bağımsız denetçiler, banka gruplarının konsolide bazda değerlendirilebilmesi.
- Bilgi verme yükümlülükleri (Madde 21 )
- Bankacılık gözetim ve denetim otoritesinin yasal yetkileri (Madde 22 ) : Bankaların yükümlülüklerini yerine getirememe, düzenlemelere uymama ve mali istikrar için tehdit oluşturması durumunda düzenleyici tedbirler alma yetkisi.
- Sınır ötesi bankacılık ( Madde 23-25 ) : Global konsolide denetim, diğer ülkelerdeki gözetim ve denetim otoriteleri ile işbirliği ve bilgi alışverişi ile yüksek standartların sağlanması.
Bütün bu maddeler aslında yerel denetim otoriteleri açısından yol gösterici niteliktedir. Hukuki bağlayıcılığı olmamakla birlikte dünya genelinde sağlıklı ve istikrarlı finans sisteminin sağlanması amacıyla yaygın bir şekilde kabul görmektedir.