• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Siyasi Davaları Takip Deneyimi

III. HUKUK İLE KURULAN YENİ İLİŞKİLENME: DAVA TAKİPLERİ

3.3 Türkiye’de Siyasi Davaları Takip Deneyimi

Türkiye’de siyasi davalar özelinde önemli bir hukuk aktivizmi yürütüldüğü söylenebilir. Balyoz82, Ergenekon83, FETÖ kısaltma isimleri altında çok sanıklı davalar, iktidarın iktidar muhalifleri ile siyasi çekişmesinin, hukuki çerçevedeki yansıması olarak değerlendirilebilir. Kürt siyasetçilerin, Kürt gazetecilerin, Kürt avukatların ve Kürt sivil halkın yargılandığı dosyalarda genellikle sanıkların PKK ve/veya KCK84 ile ilişkileri iddia edildiği için, dosyaların belirleyici özelliği Kürt/KCK davaları olmalarıdır. Bu belirtilen davaların hemen hepsinde sanıklar, TCK kapsamında devletin güvenliğine karşı işlenen suçlardan ve 7215 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında işlenen suçlardan yargılanmışlardır. Uzun yıllar süren davaların siyasi boyutu ve sanıkların uğradıklarını iddia ettikleri hak ihlalleri, hukukçular, akademisyenler ve siyasetçiler tarafından yazılı ve görsel medyada tartışılmış ve kamuoyu güncel gelişmeler hakkında bilgilendirilmiştir. Davaların siyasi boyutu, sanıkların avukatları ve aileleri, sanıkların yer aldığı siyasi grupların temsilcileri ve sivil toplum örgütleri tarafından Avrupa’daki uluslararası kurumların denetlemesine, incelemesine sunulmuştur. Dava süreçlerinde adil yargılanma hakkı başta olmak üzere anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları rejimi ile korunan hakların ihlalleri, sanık vekilleri tarafından hukuki merciler önünde dile getirilmiştir. Bu bağlamda devlete karşı işlenen suçların konu edildiği davalara ilişkin olarak yerleşmiş hukuk aktivizminin olduğu söylenebilir.

82https://balyozdavasivegercekler.com (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019)

83https://bianet.org/bianet/insan-haklari/148976-ergenekon-davasi-nedir (Erişim tarihi: 15 Mayıs

2019); https://www.bbc.com/turkce/ozeldosyalar/2013/02/130217_rengin_ergenekon (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019)

Öte yandan, Haziran 2013’de Gezi Parkında başlayan sivil direnişte85 sokak eylemlerinde yer alanlar hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılama süreçleri yürütülmüştür. Gezi davaları olarak tanımlanabilecek davalarda yargılanan sanıkların hakları veya olaylar sırasında yakınları öldürülen ailelerin uğramış oldukları mağduriyetleri ifade edilmiş ve aynı zamanda devlet şiddeti ve toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler de tartışılmıştır. Hak odaklı savunmaların ve değerlendirmelerin yapılması, Gezi davalarının Türkiye yakın siyasi tarihinde hukuki aktivizmin en önemli örneğini oluşturmasına sebep olmuştur.

İşçi cinayeti davaları da siyasi davalar gibi kolektif olarak, (örn. Torunlar davası86, Esenyurt Marmarapark davası87, Soma davası88 gibi) iş hukuku konusunda ihtisaslaşmış avukatları ve aktivistler tarafından takip edildiği gözlemlenmektedir. Uzun yıllar süren iş cinayeti davalarının sistematik olarak ve kolektif şekilde takip edilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, iş cinayeti davalarında da hukuk aktivizmi yürütüldüğünün göstergesidir.

Kolektif takip edilen davalar arasında gazetecilerin yargılandığı davalar da önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’de son on senede gazetecilerin yargılandığı davalarda gözle görülebilir bir artış olmuştur. Gazeteciler, Oda TV, Cumhuriyet davası gibi isimlendirilen toplu davalarda veya Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ahmet Şık’ın sanık olduğu gibi münferit davalarda, sözlü ve görsel medyadaki ifadeleri nedeni ile siyasi suçlardan yargılanmaktadırlar. Gazetecilerin davaları Türkiye’deki gazeteciler, politikacılar ve aktivistler tarafından kolektif olarak takip edilmektedir. Sanıkların avukatları ve aktivistler, uluslararası basın

85kapsamlı analiz için Ezgi Bakçay Çolak, “Gezi Parkı Eylemleri Özelinde Toplumsal Muhalefet

ve Estetik Politik Eylem, Sokağın Belleği (içinde), Derya Fırat (der), dipnot Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2014, sf.333-370; https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-44304326 (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019).

86https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2018/03/23/torunlar-davasinda-karar-durusmasi/

(Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019).

87 https://www.artigercek.com/haberler/avm-insaatinda-yanarak-olen-isciler-unutmadi (Erişim

tarihi: 15 Mayıs 2019).

örgütlerine davalar hakkında düzenli olarak bilgi vermekte ve uluslararası kamuoyu yaratılması konusunda güçlü bir işbirliği oluşturmaktadır.

89 Gazetecilerin düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının savunulması için

aktivistlerin dava takip süreçlerinde örgütlenmeleri ve yargılamalar sırasında suç olduğu iddia edilen beyanlara ilişkin savunmaların hak odaklı yapılması da bu davalarda yoğun hukuk aktivizminin yürütüldüğünü göstermektedir.

Gazeteciler gibi akademisyenler de ifade özgürlüklerinin ihlal edilmesi nedeni ile ceza yargılamalarının parçası haline gelmişlerdir. Türkiye’de 2016 Ocak ayında, Türkiye’deki şiddet olaylarına tepki olarak, Türkiye’nin farklı şehirlerinden 2.000’den fazla akademisyen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığı altında yayımlanan metni90imzalamışlardır. Barış İçin Akademisyenler (“BAK”) olarak isimlendirilen imzacılar hakkında 7215 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör örgütü propagandası yapmak suçundan davalar açılmış ve kamu üniversitelerinde akademisyenlik yapanların iş akitleri sonlandırılmıştır. Aynı metni imzalayan akademisyenlerin bir kısmının TCK kapsamında daha ağır cezalar öngören siyasi suçlardan yargılanması, BAK davalarının hukuki temellerinin sorgulanmasına sebep olmuştur. Her bir BAK davasında verilebilecek farklı ceza ihtimali, akademisyenlerin yargılama süreçlerini, aktivist avukatlar ile yakından takip etmelerine91 , davaların sonuçları hakkında kamuoyuna düzenli vermelerine ve uluslararası akademik çevrelerden davalara destek talep etmelerine sebep olmuştur92. BAK davalarının kolektif olarak takip edilmesi93 ve yargılamalarda sanıkların ve avukatların neredeyse tamamının

savunmalarını teknik hukuk maddeleri kapsamında değil de ifade özgürlüğü üzerinden yapmaları, bu davalara ilişkin olarak da hukuk aktivizminin yürütüldüğünü göstermektedir.

89https://expressioninterrupted.com/tr/anayasa-mahkemesi-10-gazetecinin-basvurusunu-

gorusecek/ (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019).

90https://barisicinakademisyenler.net/node/62 (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019). 91https://barisicinakademisyenler.net/node/431 (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019).

92https://barisicinakademisyenler.net/node/67 (Barış İçin Akademisyenlere Uluslararası Destek)

(Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019).

Yukarıda belirtilen davaların incelenmesinden, Türkiye’de devlet aleyhine işlenen suçlar bakımından hukuk üzerinden yürütülen aktivizmin sadece ilgili davalarda yargılanan sanıkların uğramış oldukları hak ihlallerine odaklandığı için toplumsallaştırıl(a)madığı söylenebilir. Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin yargılandığı davalarda sanıkların ve iş cinayetlerine ilişkin davalarda hayatını kaybeden veya yaralanan işçilerinin ailelerinin hakları ise hak odaklı olarak takip edilmektedir. Tekil hak savunuculuğu kadar, ihlal edilen hakların temelindeki politik tartışmalar da, örneğin Kürtlerin ifade özgürlüğü veya emek sömürüsü üzerinden tartışılan neo-liberal politikalar gibi, yargılamanın parçası olmuştur. Benzer şekilde, kadın davalarının takip edilmesi sırasında da yargılama sadece davaların öznelerine, teknik hukuka indirgenmeyip eşitsizlik, toplumsal cinsiyet normları ve kadına karşı şiddetin sistematik yapısı tartışılmaktadır. Bu bakımdan, kadın davalarının takip edilmesine ilişkin yürütülen hukuk aktivizminin siyasi davaların takibi sırasında yürütülen aktivizm ile kullandığı ortak bir lisan ve iktidar eleştirisi yapmaya ilişkin ortak bir deneyim havuzu paylaştıkları söylenebilir. Siyasi davalara ilişkin yürütülen hukuk aktivizmini kadın davalarının takip edilme süreçlerinden ayrı tutan konu ise feminist hareketin kadın davalarını takip etme motivasyonunun, siyasi davalarda olduğu gibi, sadece ilgili kadın davası ile sınırlı kalmamasıdır. Bir kadın davası sona erdiği zaman, feminist hareket dava takiplerini sonlandırmamıştır. Bunun nedeni feminist hareketi kadın davalarını takip etmeye iten siyasi ve toplumsal dinamiklerin ortadan kalkmaması ve devam etmesidir. Türkiye’deki bu siyasi arka planda, kadına karşı şiddetin arttığı 1990’lı yılların sonundan itibaren feminist örgütlerin farklı oluşumlar altında kadın davalarını takip etmeye başladıkları tespit edilmiştir.