• Sonuç bulunamadı

4.3– ÜRETİM GÖSTERGELERİ

5- Dışa açıklık göstergelerine göre:

5.4 Türkiye’de lojistik sektörü ve mevcut durumu

1980’li yıllardan sonra artan küresel rekabet; firmaları kaynak sağlama, imalat, dağıtım ve ürünlerini satma konusunda farklı alternatifler geliştirmeye zorlamıştır. Modern işletmeler tüm dünyadaki durumu araştırmışlar ve bu tür zorlamaların üstesinden gelmenin ancak küresel bir düşünceyle gerçekleşebileceğini anlamışlardır. Son yıllarda satın alan bir pazar özelliğinden, satan bir pazar olma özelliğine geçen Türk firmaları da dünyadaki eğilimlerden etkilenerek, farklı modern yaklaşımlara yönelme gereğini hissetmişlerdir.

Türkiye’de lojistik sektörü son yıllarda gelişme gösteren genç bir sektördür. Türkiye, lokasyon olarak Orta Doğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa arasında bir aktarma merkezi oluşturmasından kaynaklanan avantajlı konumdadır Dünya genelinde lojistik ile ilgili harcamaların gayri safi milli hâsıla (GSMH) içindeki payı %1,5–2 civarındadır. Lojistik Sektörü Türkiye’de %20’lik büyüme hızına sahiptir. Bu oran Avrupa’da %7–10, ABD’de

%15 ve Asya’da %20’dir. Türkiye’de lojistik sektöründeki büyümenin nedeni, KOBİ’lerin varlığı ve etkinliği ile açıklanabilmektedir. Uluslararası alanda büyük şirketler genellikle lojistik altyapı yatırımlarını kendi bünyelerinde oluşturdukları birimler le gerçekleştirme ve gelişmeleri takip etme imkânına sahiptirler. Böylelikle kendi lojistik faaliyetlerini kendi içlerinde çözebilmektedirler. Oysa Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de imalat sektöründe işletmelerin %98,8’ini KOBİ’ler oluşturmaktadır. Bu anlamda KOBİ’ler lojistik faaliyetleri için dış kaynak kullanımına gitmek zorunda olmaları, lojistik sektöründe önemli bir pazar yaratmakta ve büyüme hızını artırmaktadır.

Lojistik sektörü, gelişmiş ülkelerde GSMH içersinde ortalama %15’lik paya sahipken Türkiye’de bu oran sadece %1,5 civarındadır. Bu olumsuz tabloya karşın, Türkiye coğrafi konumu itibariyle Batı Avrupa-Asya transit taşımacılığı çerçevesinde birçok önemli ulaştırma şebekesi ve koridorunun içerisinde yer almaktadır. Son yıllarda uluslararası ticaret

58 çerçevesinde Asya Kıtası’nın öneminin artması nedeniyle Avrupa ile Asya arasındaki ulaşım koridorları, özellikle demiryolu koridorlarının, kritik bir rol oynayacağı düşünülmektedir.

Türkiye’nin bu gelişmelerin içerisinde yer alması kaçınılmazdır.

Lojistik sektörü açısından Avrupa Birliği iki anlam ifade etmektedir. Biri coğrafi kapsam alanının genişlemesi, diğeri de bu coğrafi alan içindeki ülkelerin, dolayısıyla da firmaların daha kolay ticaret yapabilir hale gelmeleridir. Bu durumda bütün Avrupa için ortak bir lojistik altyapısı doğmaktadır. Avrupa'nın bütünü için lojistik hizmeti veren firmalar ortaya çıkmaktadır. ABD lojistik firmaları bu gelişmeyi görerek Avrupa'da konumlanmaya başlamışlardır. Avrupa ortak lojistik altyapısı Türk lojistik firmalarına da önemli bir perspektif sunmaktadır.

Türkiye’de lojistik sektörünün gelişimi incelendiğinde (Şekil 5.2.) 1960’larda dağıtık bir yapıya sahip olan lojistik faaliyetler, 1980’lere gelindiğinde “Malzeme Yönetimi” ve

“Fiziksel Dağıtım” adı altında entegrasyon olmaya başlamıştır ve 1990’larda entegrasyonun gerçekleşmesi ile “Lojistik” faaliyet oluşmuştur. 2000’li yıllar ile birlikte stratejik planlama, bilgi teknolojileri, pazarlama ve satış faaliyetleri ile birlikte “Tedarik Zinciri Yönetimi”

oluşmuştur. Daima lojistik ve tedarik zincir yönetimi kavramları arasında ilişki karıştırılmakla birlikte, genel bir yanılgı tedarik zincirinin, lojistik içersinde yer aldığı düşünülmektedir.

Ancak Şekil 5.2’de de görüldüğü üzere tedarik zinciri yönetimi daha kapsamlı olup, lojistik faaliyet bu kavram içersinde yer almaktadır.

59 Şekil 5.2. . Türkiye’de Lojistik Sektörünün Gelişimi

Kaynak: Yurtiçi Lojistik A.Ş. Operasyon Bölümü,(2007) “Durum Analiz Raporu”, İstanbul

Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme stratejisini benimsemesi lojistik hizmetler çerçevesindeki talebi de etkilemiştir. Bunun sonucu olarak Türk lojistik pazarının da önemli gelişmeler kaydettiği, talep tahminleme, ihtiyaç planlama, üretim planlama ve üretim envanter yönetimi gibi faaliyetlerin malzeme yönetimi ile birleştiği gözlenmektedir. Aynı dönemde, nihai ürün stok yönetimi, dağıtım planlama, sipariş yönetimi, nakliye ve müşteri hizmetleri gibi faaliyetlerinde fiziksel dağıtım faaliyetleri ile bütünleştiği görülmektedir.

Türkiye’de lojistik sektöründeki büyümenin nedeni, KOBİ’lerin varlığı ve etkinliği ile açıklanabilmektedir. Lojistik sektörü gelişmiş ülkelerde GSMH içersinde ortalama %15’lik paya sahipken Türkiye’de bu oran daha düşüktür. Deloitt Taşımacılık ve Lojistik Sektörü 2010 raporuna göre lojistik sektör büyüklüğünün Türkiye GSYİH’nın %8-12’si arasında olduğu öngörülmektedir.

60 Dünyada önemli bir lojistik merkez olabilecek nitelik ve avantajlara sahip olmasına rağmen, sektörün Türkiye ekonomisi içindeki yeri çok iyi anlaşılamamış durumdadır ve yasalarda yetersizlik ve sağlıklı bir planlama yapılamaması nedeniyle oldukça zaman kaybedilmektedir.

9. Kalkınma planında lojistiğe ilişkin aşağıdaki görüşler ve öngörüler yer almaktadır. Türk ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak, taşımacılık sektöründe hammadde ve işlenmiş ürünlerin talep edilen yerlere düşük maliyetle ve zamanında ulaştırılmasının ve lojistik hizmetleri ile desteklenen kombine taşımacılık sistemlerinin önemi artmıştır.

Taşımacılık sektöründe karayolunun ağırlığı hissedilmekte olup, taşınan malların ulaştırma modları arasında dengeli bir şekilde paylaştırılması ihtiyacı devam etmektedir.

Tablo 5.1. Yük ve Yolcu taşımasında Gelişmeler (Milyon ton-km)

Yurtiçi 2006 2013 2007-2013

% Artış

Karayolu (1) 169.500 248.000 5,6

Demiryolu 11.505 25.400 12,0

Havayolu (3) 2.613 4.777 9,0

Boruhattı

Hampetrol (Transit) 7.583 71.174 37,7

(1) İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilen 117 km otoyol ve bağlantı üzerindeki taşımalar 2005 yılından itibaren kapsamda, yer almamaktadır.

(2) Toplama dâhil değildir (3) THY taşımaları

Kaynak: 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı

9. Beş Yıllık Kalkınma Planına Göre, “TCDD’nin taşıma tekeline son verilmesi ile birlikte özel sektör trenlerinin TCDD hatlarında çalışmaya başlaması, yolcu seferlerinin klasik trenlerden hızlı trenlere kayması ile yük trenlerine ayrılacak ilave kapasite ve özel sektörün verimlilik artışları dikkate alınarak 2007-2013 döneminde yurtiçi demiryolu yük taşımalarında yıllık ortalama % 12’lik artış öngörülmüştür. Yurtdışı demiryolu yük taşımaları demiryollarında gelişme potansiyeli en yüksek iş alanıdır. Almanya- Türkiye arasındaki yaklaşık 2200 kilometrelik uzun taşıma parkurunun getirdiği doğal avantaj ve Avrupa’da TIR

61 filolarının karşılaştığı zorluklar nedeniyle büyük ithalatçı firmalar uluslararası demiryolu alternatifini seçmeye başlamıştır. Uluslararası demiryolu taşımalarında VIII. Plan döneminde yaşanan yüksek artışın Dokuzuncu Plan döneminde de devam ederek yıllık ortalama % 25’lik bir artış sağlanması” öngörülmektedir.