• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Gıda Güvenliğinin Tarihi Gelişim

2.5. Gıda Güvenliğinin Tarihçes

2.5.2. Türkiye’de Gıda Güvenliğinin Tarihi Gelişim

Türkiye’de gıda güvenliğinin sağlanması için yapılan çalışmalar diğer ülkelerde olduğu gibi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Osmanlı Devletinin kuruluşunda önemli rol oynayan Ahi Örgütler; Müslüman Türk toplumunun kültürel, sosyal ve ekonomik hayatında etkin olan kurumlar arasında varlığını 18. yüzyıla (yy) kadar sürdürmüş, etkisini ise Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar devam ettirmiştir. Ahi Evran tarafından kurulan Ahilik Sistemi, kalite kavramının esnafın oto kontrolünde geliştirilmesini sağlamıştır. Çıraklık ve ustalık eğitimi, her meslek dalının kendine özgü üretim kurallarının oluşturulması ve bu kurallara uymayanların cezalandırılması esnaf arasında etkin bir denetim ağının kurulmasını sağlamıştır. Ahilik döneminde uygulanan kurallar sonraları belediye hizmetlerinin denetlenmesinde birer örnek olmuştur (Özdemir, 1999).

Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde esnaf, sanat ve meslek sahipleri ahilik geleneğine uygun olarak bir Pir’e bağlanmış ve meslek örgütleri tarafından

temel ve ortak ahlak kurallarının yanı sıra işkembeciler, börekçiler, şerbetçiler, aşçılar gibi her meslek gurubuna ait bir takım standartlar ve cezai yaptırımlar geliştirilmiştir. Yöneticiler tarafından yapılan sıkı denetim üyelerin meslek ahlakına uygun tutum ve davranış sergileyip sergilemediklerini belirler tüm şikâyet kapıları herkese açıktır. Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin gıda güvenliği ile ilgili olarak yaptığı en kapsamlı yasal düzenleme 1502 yılında Sultan II. Beyazıt zamanında çıkarılan ve Yaralucalı Muhyiddin tarafından hazırlanan Kanunname-i İktisab-ı Bursa’dır. Gıda Nizamnamesi olarakta kabul edilen bu kanun Standartlar Kanunu, Tüketici Koruma Kanunu ve Belediye Kanunu üç kanundan oluşmuş olup dünya da ilktir (Akgündüz ve Öztürk, 1999).

Gıda kontrolü ile ilgili diğer önemli adım ise 1854 yılında ilk modern belediye olarak kurulan İstanbul Şehremeaneti’dir. Şehrin ihtiyaçlarının karşılanması için 1855 yılında İntizam-ı Şehir Komisyonu kurulmuş ve 1859 yılında 6. Daire-i Belediyesi, Sokaklara Dair Nizamnameyi yürürlüğe koyarak sokakların düzenlenmesi, temizlenmesi ve aydınlatılmasının yanı sıra pastane, fırın gibi gıda üreten yerlerinin denetlenmesi ve cezai uygulamalarla ilgili hükümler getirmiştir (Dede, 1998).

Cumhuriyet Dönemi’nde gıda kontrolü ile ilgili olarak yapılan en önemli kanuni düzenleme 1930 yılında çıkarılan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’dur. Bu kanunla gıda kontrolü ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve Belediyelere önemli sorumluluklar verilmiştir. 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu 1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve 1936 yılında çıkarılan 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun 1952 yılında yayımlanan ve kısaca Gıda Maddeleri Tüzüğü olarak söz edilen ‘‘Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük’’ Umumi Hıfzıssıhha Kanuna dayanmaktadır. Tarım Bakanlığı’nın konu ile ilgili olarak 1937 tarih ve 3203 sayılı Ziraat Vekâleti Vazife ve Teşkilat Kanunu ile Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve 1972 yılında Gıda Kontrol Genel

Müdürlüğünün Kurulması ile başlamıştır. 07.08.1991 tarih ve 441 sayılı KHK’nin yayımlanması ile bu bakanlığa gıda kalite kontrolü ile ilgili sorumluluklar yüklenerek Türk Gıda Kodeksinin hazırlanması ve uygulanmasının gerçekleştirilmesi görevi verilmiştir. 05.09.1973 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Arasında gıda kontrol işlerinde işbirliği protokolü yapılarak ortak bir Gıda Kontrolü Merkez Koordinasyon Kurulu kurulmuştur (Pala, 1992).

TSE’nin kurulması gıda maddelerinin uluslararası pazarda rekabet gücünün artırılmasını sağlayan standartların yayımlanmasını 1960 yılında 132 sayılı kanunla sağlamıştır. TSE diğer sanayi kuruluşlarında olduğu gibi gıda sektöründe de kalite kontrol ve kalite güvence sistemleri konusunda sanayi kuruluşlarına eğitim vererek, uluslararası arenada gıda sektörünün yer alabilmesi ve yerini güçlendire bilmesi için gerekli akreditasyon çalışmalarını yürütmektedir (Aydın, 1988).

Türkiye 1962 yılında FAO ve WHO’nun düzenlediği CAC toplantısına katılarak üye olmuştur. 1963 yılında ise Türk Milli Gıda Kodeksi Komitesi, 1949 yılında kurulan Türk Milli FAO Komitesinin, CAC çalışmalarına katılmakla görevli bir alt organı olarak kurulmuştur. Türk Milli Gıda Kodeksi Komitesinin ilk üyeleri Ankara Üniversitesi Ziraat ve Veterinerlik Fakültesi, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Teknolojisi Öğretim Üyeleri, Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TSE, Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği temsilcileridir (Pala, 1992).

Gıda güvenliği ile ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Müsteşarlığı gibi pek çok bakanlık ve bu bakanlıklara bağlı kuruluşlara görev ve sorumluluklar yüklenmiş ve gıda güvenliği sekiz kurumun ilgi alanı içine girmiştir. Ülkemizde başta eğitim düzeyinin yetersizliği, gelir dağılımı dengesizliği, kentlere göç sonucu artan gecekondulaşmaya bağlı alt yapı sorunları, gıda üretiminde ve satışında gıda güvenliği, kalite anlayışını ve tüketici bilincini yeterince yerleşmemiş olması, gıda

kontrolü ile ilgili olarak birden fazla kurumun ilgilenmesi sonucu yaşanan çatışmalar ve konu ile ilgili kurumların yönetim boşlukları gibi nedenler etkin bir gıda denetim ve güvenlik sisteminin oluşturulmasını engellemiştir. Planlı dönemde her planda bu konu üzerinde durulmuştur. II. Beş Yıllık Kalkınma Planının 387. sayfasında ‘‘Birinci planın yıllık programlarında üzerinde durulduğu halde çözümlenmemiş önemli bir sorun mamul gıda maddeleri ile ilgili eğitim, araştırma ve kontrol işlerinin etkili bir organizasyona kavuşturulmamış olmasıdır. Nitekim bu konudaki mevzuat yetersiz olduğu gibi kamu organlarına düşen görevler dağınık ve etkisizdir. Bu durum kalitesiz üretime bir prim gibi etki yapmakta ve ihracat yönünden ümit verici olan bazı maddelerin üretimini kösteklemektedir.’’ açıklamasına yer verilmiştir ( http://um.cfsn.fda.gov/03.02.2007)

III. Beş Yıllık Kalkınma Planında Sağlık Bakanlığının gıda güvenliğinin korunması için yaptığı çalışmaların; bakanlık personelinin iş yükünün çok olması, uygun bir örgütlenmenin kurulmaması, standart, tüzük ve yönetmeliklerin bilimsel gelişmelerin paralelinde çıkarılmaması, gıda kontrol laboratuarlarının personel ve donanım açısından yetersiz olması nedeni ile etkisiz olduğunu dile getirilmiştir. Özel ihtisas komisyonu raporunda ise belediyelerin laboratuarlarının yetersizliği üzerinde durularak, gıda kontrolünün gelir getirici olmaması, siyasi organlar olmaları nedeni ile belediyelerin konuya önem vermedikleri, görevin belediyelerden alınması belirtilmiştir (Aydın, 1988).

Devlet Planlama Teşkilatı 1975 yılı programında ‘‘Tarım ilaçlarının zararsız bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile ilişki kurarak, ekicilere eğitim yapacaktır.’’ kararına varılarak gıda güvenliği konusunda pestisitlerin bilinçli olarak kullandırılması için çiftçi eğitimi üzerinde durmuştur. Bu programda ‘çevre sağlığı hizmetlerinin ve besin maddelerinin çevre yönünden denetlenmesi, yasaların ve normların tespit edilmesi ile görevli bir birimin kurulması’ isteği üzerinde durulmuştur (Güler, 1997).

Türkiye Birleşmiş Milletlerin alt kuruluşları olan WHO ve FAO’ ya üye olması ve o zaman ki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu ( AET ) olan Avrupa Birliği ( AB ) aday olmak için imzaladığı 1963 yılında imzaladığı Ankara Antlaşması ve 1995 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği ve 11 Aralık 1999 günü Helsinki Konferans’ında AB’ne resmen aday olması nedeniyle uyum politikalarına dayanan çalışmalarını sürdürmektedir. Türkiye 29.03.1961 tarihinde Avrupa Ekonomik ve Kalkınma Örgütüne ( OECD ) üye olmuştur. Ayrıca ekonomik ve ticari anlamda İslam Devletleri, Türk Cumhuriyetleri, Karadeniz ülkeleri ve ikili ve çoklu anlaşmaları bulunmaktadır. Dış ticarette 1947 yılında imzalanan uluslararası Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasının ( GATT ) sonucu olarak 1994 yılında kurulan Dünya Ticaret Organizasyonu (World Trade Organization- WTO)’na da üyedir (Anon, 1999).

Türkiye üye olduğu uluslararası kuruluşlar ve imzaladığı anlaşmalara uygun olarak, ayrı bir gıda kanunu oluşturma yolunda ilk adımı 1995 yılında, 560 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameyi çıkararak atmıştır. Bunu takiben sağlık bakanlığı tarafından çıkarılan Gıdaların Üretim ve Satış Yerleri Hakkındaki Yönetmelik 10 Temmuz 1996 tarih ve 22692 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Tarım Bakanlığı ise 16 Kasım 1997 ve 23172 sayılı Resmi Gazetede Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ni ve 9 Haziran 1998 tarih ve 23367 sayılı Resmi Gazetede Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmeliği yayımlamıştır. Kodeksi çıkaran gıda maddeleri ile ilgili TSE tarafından daha önce zorunlu standart olarak yayımlanan standartlar zorunlu uygulamada kaldırılmaktadır. Gıda maddeleri tüzüğünde kodeksi yayımlanan gıda maddesine ait bulunan kalite standartlarını belirleyen hükümler işlevini yitirmektedir. İçişleri Bakanlığı ise yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısı üzerinde çalışmaktadır. Belediyeler gıda güvenliğine ilişkin görevlerini; 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu gereğince hazırladıkları zabıta talimat namesine göre yürütmektedirler. Maddi kaynakları ve toplumsal bilinçleri kuvvetli olan

yönetimlere sahip belediyeler bu konularda TSE ile işbirliği içerisindedir (Anon, 1999).

Benzer Belgeler