• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE EVLİLİK İLİŞKİLERİ

5.3. Türkiye’de Erken Yaşta Evlilik Hakkındaki Durum ve Çalışmalar

Toplam evli nüfusta, on sekiz yaşından küçük yaşta evlilik yapanlar, eğitim, istihdam, okullaşma oranlarının son 15 yıldaki seyriyle birlikte azalmıştır. 1951-55 yıllarında 18 yaşından önce evlenenlerin oranı %61 iken bu oran 1981-1985 yılları arasında %27’ye düşmüştür. 2006-2011 yılları arasında ise bu oran %8’e gerilemiştir (ASPB, 2014).

On beş yaş ve üzeri kadınlarla görüşülen Kadına Yönelik Şiddet araştırması’nda on beş - on sekiz yaş aralığında olup evli olanların oranı %3,6 olarak tespit edilmiştir. Çalışmada evlenmiş kadınların on sekiz yaşından önce evlenip evlenmedikleri de incelenmiştir. Buna göre Türkiye’de evlilik yapmış kadınların %26’sının on sekiz yaşından önce evlendiği görülmüştür. On sekiz yaşından önce evliliklerin en yüksek olduğu bölgeler sırasıyla

%34 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, %33 ile Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu, %32 ile Batı Karadeniz’dir.

Refah düzeyi ve eğitim seviyesi düştükçe erken yaşta evlilikler artış göstermektedir. Erken yaşta evlilik yapan kadınlarda başlık parası daha yaygındır ve erkek-kadın arasındaki yaş farkı da daha fazladır. Ayrıca bu kadınların %13’ü nikah yapabilmek için yaşlarının büyütüldüğünü beyan etmiştir (HÜNEE, 2015).

KAMER Vakfı'nın 2015 yılında yayınladığı “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır Projesi”nde, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki 23 il ve Karadeniz Bölgesi’ndeki 3 ilde, 24.723 kadınla yüzyüze görüşmeler yapılmıştır. Görüşülen kadınların %0,7’si on iki yaşından küçük yaşta; %14,6’sı on üç-on beş yaşında, %25’i on altı-on yedi yaşında evlilik yapmıştır. Diğer bir ifadeyle evlilik yapmış kadınların %40’ı erken yaşta evlenmiştir.

Son 5 yıl içinde yapılan evlliklerde ise bu oran %20’ye düşmüştür. %20 gibi yüksek bir oranda yaşanıyor olsa da istikrarlı bir düşüş göze çarpmaktadır (KAMER, 2015).

Türkiye’de erken yaşta evliliklerin yaygınlığı giderek azalmakta olsa da hala üzerinde durulması gereken bir olgudur. Bu tür evlilikler bazı durumlarda sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlerle tercih edilebilmektedir.

Bu evliliklerin kız çocuklarının ve gençlerin kişisel gelişimlerini ve sağlıklarını olumsuz yönde etkileyecek sonuçları olmaktadır.

Türkiye’de Evlilik Tercihleri raporu erken yaşta evliliklerde toplumsal yapının etkisine işaret etmektedir. Buna göre toplumsal yapıda yerleşik olan adet, gelenek ve benzeri uygulamalar her nesilde kendisini yeniden üretmektedir.

Erken evlenenlerin “rol model” olarak aldıkları kişiler de erken evlenmiş kişiler olabilmektedir. Kimi zaman çocukların “isteyerek” evlenmelerinin altında yatan bir neden de eğitim ve çalışma hayatına katılım yoluyla kazanılması mümkün görünmeyen bir konuma evlilik yoluyla erişme arayışı olabilmektedir. Erken evlenen kızların önemli bir kısmının eğitim hayatından uzaklaştığı, fiziksel ve psikolojik açıdan hazırlıklı olmadıkları ve ağır sorumlulukları yüklenmek durumunda kalabildikleri görülmektedir (ASPB, 2015)

Zorla evlendirme ve erken yaşta evlilik, bireylerin, bedensel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine yol açmaktadır.

Ayrıca bireysel hak ve özgürlükleri ve kadının statüsü açısından da ciddi problemlere neden olmaktadır.

Erken yaşta evlililik nedeniyle çocukların henüz hazır olmadıkları annelik – babalık rolleri üstlenmeleri birçok sorunu da beraberinde getirmektedir; çocuğun bedensel bütünlüğü zarar görmekte hatta cinsel ilişki sırasında ve kimi zaman da doğum sırasında ölümlerin yaşanmasına neden olmaktadır. Halihazırda düşük eğitim ve gelir düzeyine sahip ve çalışmayan kadınlar hayatlarına devam edebilmek için erken yaşta evlililikle eşe bağımlı hale gelmektedir. Erken yaşta evlilikler çocuğun eğitim hayatının da sona ermesine neden olmaktadır. (KAMER, 2015).

KADEM, Erken Yaşta Ve Zorla Evliliklere Karşı Mücadele Çalıştay Raporu'na göre ülkemizde özellikle Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde evlilik yaşı cinsiyet gözetmeksizin on ikiye kadar düşmektedir. Töresel uygulamaların ağırlıklı olarak sosyo-kültürel hayatı yönlendirdiği bu bölgelerde, fiziksel ve psikolojik açıdan evliliğe uygun olmayan çocuklar kendi istekleri dışında aileleri tarafından evlendirilebilmektedir. Daha çocukluğunu yaşayamadan evlenen ve hatta annelik sorumluluğu ile yüzleşen kızlarımız psikolojik olarak yıpranmaktadır (KADEM, 2014).

Erken yaşta yapılan evliliklerin temel nedenlerinden biri eğitimsizliktir. Erken yaşta yapılan evlilikler eğitim düzeyinin düşük olduğu bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Değişen sosyo-kültürel yapıya rağmen kültürel değerlerin, alışkanlıkların ve kalıplaşmış yargıların ağırlıklı olduğu bazı bölgelerde töre ve aşiret olguları önemini korumaktadır. Bazı bölgelerde kadınların daha az söz hakkına sahip olması, kadınların yasal haklarının farkında olmaması veya kadınların haklarını ve iradelerini kullanabilecek ortama sahip olmamaları evlilik kararlarına yansımaktadır. Yasal olarak ‘çocuk’ sayılan on sekiz yaş altındaki kişiler kendi istekleri ve iradeleri dışında zorla evlendirilebilmektedir (KADEM, 2014).

Kişilerin sosyal ve kültürel hayatlarına yön vermelerinde etkili olan en önemli faktörlerden biri din kurumudur. Erken yaşta yapılan evliliklerde daha çok mağdur olan cinsiyet rolleri çerçevesinde kadınlardır. Yapılan en tehlikeli hatalardan biri dini bilgilerin yanlış yorumlanması ve çocuk yaştaki kişilerin evliliklerinin dini kaynaklar çerçevesinde meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır (KADEM, 2014).

Erken yaşta yapılan evliliklerin önemli nedenlerinden biri de ekonomik faktörlerdir. Ülkemizin bazı bölgelerinde evliliğin gerçekleştirilebilmesi için başlık parası adı altında maddi bir koşul öne sunulmaktadır.

Bazı aileler kızlarını, maddi durumu iyi olan kişilerle zorla evlendirebilmektedir (KADEM, 2014).

Aile içinde şiddete maruz kalan kişi evliliği bir kurtuluş olarak görebilmekte ve erken yaşta evlenebilmektedir. Çocuk yaşta yapılan evlilikler bazı durumlarda tek çözüm olarak görülebilmekte ve bu da durumu sorunsallaştırmaktadır. Tacize veya tecavüze uğrayan çocuklar kendi istekleri dışında zoraki evlendirilebilmektedir (KADEM, 2014).

Uçan Süpürge adlı sivil inisiyatifin 2006 yılından itibaren bu konuda yaptığı çalışmalardan çıkardığı sonuçlar ise şöyle özetlenebilir: Kadınlar ve kız çocukları haklarıyla ilgili yeterli bilgi sahibi değildir; dolayısıyla onları nasıl talep edebileceklerini de bilmemektedir. Zorla evlendirilmek istenen kız çocukları nereye başvurabileceklerini bilmemektedir. Aileleri, özellikle de babaları hedefleyen farkındalık ve bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir (Flying Broom, 2012).

Yetişkin kadınların birçoğu erken yaşta evliliklerin ille de zorla olmadığını, kızların da bunu istediğini düşünmektedir. Genç kızlar için erken yaşta evden ayrılmak bir gelenek haline gelmiştir.

Yaşlı kadınların anlattıklarına göre aileler arasında gelin değiş tokuşu, başlık parası gibi uygulamalar yaygındır. Erken evlenen bazı kadınlar çocuklarının aynı akıbete uğramasını istememektedir. Genel

68 Suriyeliler ile Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları Arasındaki Evlilik İlişkileri Araştırması

olarak toplumda, kamu yetkililerinde vb. bu konudaki bilgi ve bilinç düzeyi yetersizdir (Flying Broom, 2012).

Erken yaşta evlilikte ekonomik gerekçeler öne çıkmaktadır. Sadece erkeklerin gelir getirici bir işte çalışabilecekleri, kadınların sadece aile içinde tüketici konumda kaldıkları, bu nedenle kızların bir an önce evlendirilerek aile dışına çıkması gerektiği yönünde bir anlayış hüküm sürmektedir. Bu aynı zamanda başlık parası yoluyla aileye gelir de getirmektedir. Namus meselesi de erken yaşta evliliklerde rol oynayan önemli bir faktördür. Kızlar ne kadar erken evlendirilirlerse ailenin namusu da o derece güvencede olacaktır. Sosyal statü değiştirme hedefi de erken yaşta evliliklerin bir nedenidir (Flying Broom, 2012).

Erken ve zorla evlilikler cinsiyet eşitsizliğinin hem nedeni hem de sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadına verilen rol sadece erkeğin dediklerini yapmak ve çocukların bakımını üstlenmektir. Ev içinde başka kararlara katılamazlar. Erken yaşta evlilikler fiziksel, duygusal açıdan riskler taşır ve cinsel şiddet gibi sonuçlara yol açar.

İkinci eş vakası da erken yaşta evliliklerde sıkça görülmektedir. Kocalarından veya başka aile bireylerinden şiddet gören erken evlenen kadınlar evden kaçmakta, fuhuş sektörüne sürüklenebilmektedir. Uluslararası insan kaçakçılığı şebekelerinin eline de düşebilmektedirler. İzolasyon ve çaresizlik intihara da yol açabilmektedir.

Anne ve çocuk ölümleri daha yüksektir. İstihdama katılamazlar, gelir getirici bir faaliyet yapamazlar, eğitime devam edemezler. Topluma seslerini duyuramazlar, vatandaşlık haklarını yeterince kullanamazlar. Toplumun gelişimini de engelleyen bir faktördür (Flying Broom, 2012).

Türkiye’de Evlilik Tercihleri raporunda bir şekilde erken yaşta evlenmiş kişilerin kurdukları ailelerin parçalanmadan devam edebilmesi için çeşitli projeler ve programlar kapsamında eğitim ve danışmanlık hizmeti yürütülmesi, bu ailelere ihtiyaç duydukları desteğin sağlanması önerilmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının devlet kurumları ile koordineli bir şekilde çalışmaları ve süreçteki meslek elemanlarının görevlerini sorumluluk bilinci ve titizlikle sürdürmeleri erken yaşta evliliklerin önlenmesi, çocuk suistimallerinin ve cinsel istismarların önlenmesi bakımından son derece önemlidir (ASPB, 2015).

On altı-on yedi yaşındaki bireylerin evlilik kararını günümüz koşullarında ne kadar sağlıklı verebileceği tartışmalı bir konudur. Çok özel durumlar için aralık bırakılan bu kapının uygulamada aileler tarafından başka nedenlerle de zorlanarak açılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla,on sekiz yaş altında evliliklere, belirli koşullarda izin verilmesi hükümlerine göre karar verilirken, gerekli tüm incelemelerin uzmanlarca titizlikle yapılması sağlanmalıdır (ASPB, 2015).

Kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesine yönelik olarak kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesi yönündeki çalışmalara devam edilmelidir. Eğitimin meslek kazandırıcı bir yöneliminin olması, daha etkili sonuçların alınmasını sağlayacaktır (ASPB, 2015).

Bu tür evliliklerin yoğunlaştığı bölgelerdeki yapının sosyal ilişkiler ağının ve sosyal dinamiklerin gözlemlenmesi ve mevcut durumun anlaşılmasına yönelik çalışmaların yürütülmesi gereklidir. Hukuk, güvenlik, sağlık ve eğitim alanında çalışan soysal çalışmacılar, sivil toplum kuruluşları ile yereldeki kamuoyunca önemsenen aktörler gibi paydaşların, erken yaşta evliliklere yönelik çalışmalarda önemli roller üstlenebilecekleri açıktır (ASPB, 2015).

KAMER, erken ve zorla evlendirme konusunda ülkemizde gerekli ve yeterli hukuksal tedbirlerin olmadığına işaret etmektedir. Bu kapsamda, evlilik yaşını on altı yaş sınırına çekerek erken yaşta evliliklere hukuksal zemin hazırlayan Medeni Kanun’un 124. Maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılması gerektiğine değinmektedir Zorla evlendirme eylemini cezalandırmak üzere ayrı bir suç tipi oluşturulması gerektiği ve zorla evlendirme mağdurunun on sekiz yaşından küçük olması halinde, cezanın ağırlaştırıcı nedeni olarak

kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Zorla evlendirme ve erken yaşta evlilikler; tehdit, hakaret, hürriyetten yoksun bırakma, yaralama gibi diğer çok sayıda suçla birlikte işlendiği göz önüne alındığında fail her bir suç için ayrıca cezalandırılmalıdır. Erken yaşta evlilikler için mağdurun şikâyetine ya da fail aleyhinde beyanda bulunulmasına gerek kalmadan kovuşturma yapılması gereklidir (KAMER, 2015).

KADEM raporuna göre de erken yaşta ve zoraki evliliklerle mücadelede en önemli ve temel unsur olan eğitim, takibi yapılması gereken bir alandır. Halkın bilinçlendirilmesi de temel koşuldur. Dinin yanlış yorumlanması sonucu erken yaştaki evliliklerin meşrulaştırılmasını önlemeye yönelik stratejiler geliştirilmeli, toplumdaki bireylerin yoğunlaştığı halka açık alanlarda, dini nikah olgusu ve İslam Dininde evlilik doğru ve sağlıklı bir şekilde halka aktarılmalıdır. Kesintisiz ve zorunlu eğitimin takibi ciddi bir şekilde yapılmalı, okul-aile-çocuk üçgeni sağlamlaştırılmalıdır. Bu konuda öncelikli aile olmak üzere Milli Eğitim Müdürlüklerine önemli bir rol düşmektedir. Ayrıca Çocuk Koruma Kanunu, Medeni Kanun ve TCK arasındaki yaşa dayalı çelişkinin giderilmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu'na göre 17 yaşını doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanunu'na göre on beş yaşını doldurmamış kızlar, Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşını doldurmamış kızlar çocuk gelin sayılmaktadır (KADEM, 2014).