• Sonuç bulunamadı

EĞİTİM SİSTEMİ VE DERSHANELER

3.2. Türkiye’de Eğitim Sistem

Türkiye'de eğitim, devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmaktadır. Eğitim hakkı, T.C. Anayasası ile güvence altına alınmış, eğitimin tür ve kademelerini ve işleyişe dönük esasları düzenleyen mevzuatla Türk eğitim sistemi, bugünkü yapısını kurmuştur. Türk Milli Eğitim Sistemi’nin genel çerçevesi, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile belirlenmiştir (www.meb.gov.tr/duyurular/duyurular2006/takvim/egitim_sistemi.html).

Türkiye’nin eğitim sistemi, demokratik, çağdaş, bilimsel, laik ve karma bir eğitim özelliği taşımaktadır. Türk eğitim sisteminin amacı, Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak , milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek, hızlandırmak ve Türk Ulusu’nu çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı yapmaktır (www.meb.gov.tr/Stats/Apk2002/3_1.htm).

Türk eğitim sistemini düzenleyen esasları aşağıdaki şekille özetlemek mümkündür.

Kaynak: www.meb.gov.tr/Stats/Apk2002/3_1.htm

Şekil 1: Eğitim Sistemini Düzenleyen Esaslar

3.2.1. Türk Eğitim Sisteminde Hedefler

Eğitimde hedefler bireye, planlı eğitim yolu ile kazandırılacak nitelikler olarak görülebilen bilgi, beceri, tutum, ilgi ve alışkanlıklar gibi kendisinin kullanacağı düşünülen özellikler ve ulaşması istenen sonuçlardır (Çelik, 2006, s.2).

2000'li yıllarda eğitim düzeylerindeki hedefler, Avrupa Topluluğu ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD (Organisation for Economic Co- operation and Development) ülkeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin ölçütleri ve Türkiye’nin gereksinimleri dikkate alınarak belirlenmiştir. Bu hedefleri, aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (http://iogm.meb.gov.tr/pages.php?page=gorevlerimiz&id=milli_egitim);

• Nüfusun 1997 yılında 5 yıl olan ortalama öğrenim süresinin, en az 8 yıla yükseltilmesi,

• Nüfusun eğitim düzeyinin, köyde ve şehir merkezlerinde yaşayan kadın ve erkekler için eşitlenmesi,

• Eğitimin her düzey ve türünde fırsat ve olanak eşitliğinin sağlanması, • Eğitimin her düzeyinde Avrupa Birliği göstergelerinin yakalanması, • Eğitimde kalitenin ve eğitim sisteminin nitel verimliliğinin yükseltilmesi, • Eğitimin her düzeyinde öğrenci başarısının artırılması,

• Tüm eğitim kurumlarında okul kitaplıklarının geliştirilmesi ve işlerlik kazandırılması,

• Yatırım ve cari harcamalarda, kaynak kullanım verimliliğin artırılması, • Eğitim sisteminin her düzeyinde uzmanlık hizmetlerine yer verilmesi.

3.2.2. Türkiye’de Eğitim Sorunları

Türk eğitim sistemindeki önemli sorunlardan biri cinsiyetler arasındaki eşitsizliktir. Kadınlar, erkeklere göre dezavantajlı konumdadırlar. Bunun en belirgin örneği okuma-yazma oranında ve formel eğitim kurumlarına (ilköğretim, lise ve üniversite) devam oranında görülmektedir (Bahar, 2005).

Türkiye’de 2001 yılı itibariyle yetişkin nüfusun okur-yazarlık oranı erkeklerde %94.6, kadınlarda %78.6 ve genel olarak da %86.6’dır. Gelişmiş ülkelerde ve bazı gelişmekte olan ülkelerde bu oran %100’dür. Bu rakamlardan sorunun ciddiyeti kolayca anlaşılmaktadır (Cingi ve Güran, 2003, s.117).

2005-2006 öğretim yılında Türkiye’deki ilköğretimde okullaşma oranı erkeklerde %92.2, kadınlarda %87.1’dir, ortaöğretimde erkeklerde %61.1, kadınlarda %51.9’dur ve yükseköğretimde erkeklerde %20.2, kadınlarda ise %17.4’dir (www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=135).

Türk eğitim sistemindeki sorunları, üniversite eğitimi öncesi verilen eğitimin sorunları ve yükseköğretimde sorunlar olarak iki açıdan incelemek mümkündür.

3.2.2.1. Üniversite Eğitimi Öncesi Verilen Eğitimin Sorunları

Üniversite eğitimi öncesinde verilen eğitimin sorunlarını şöyle sıralamak mümkündür (Cingi ve Güran, 2003, s.118-123);

• İkili Öğretim Sorunu - İkili öğretim uygulaması, çalışmanın çok erken ve geç saatlere sıkıştırılması, eğitim kalitesinin düşmesi gibi sorunlar doğurmaktadır. • Kalabalık Sınıflar Sorunu - Sınıf mevcutlarının kalabalık olması, sınıf içinde

ve dışında öğretmenin öğrencisini etkili şekilde takip etme imkanını ortadan kaldırmakta ve eğitim kalitesinin düşmesine yol açmaktadır.

• Bina ve Donanım Sorunu - Çoğu okul binasında laboratuar, bilgisayar odası, kütüphane imkanlarının olmaması, okulların çağdaş ihtiyaçlara cevap verememesine neden olmaktadır. Ayrıca son dönemlerde yaşanan depremlerle birlikte okul binalarının depreme dayanıklılığı sorunu gündeme gelmiştir. • Verimlilik Sorunu - Eğitim sistemi içinde yıl kaybetme oranı, Avrupa ülkeleri

ile karşılaştırıldığında çok yüksektir. Bu durumun yarattığı verimsizlik ve kaynak israfı ciddi boyutlara ulaşmaktadır.

• Ders Araç ve Gereçleri Sorunu - Eğitim sürecinde çağdaş eğitim araçları olan bilgisayar ve internet kullanılmamaktadır, oysa gelişmiş ülkelerdeki üniversite öncesi eğitim sürecinde bu araçlar yaygın şekilde kullanılmaktadır.

• Öğretmen Sorunu - Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, Avrupa ülkelerine nazaran daha yüksektir. Ayrıca öğretmen nitelikleri ile ilgili sorunlar da vardır. • Eğitimde Bölgeler Arası Dengesizlik - Eğitim hizmetlerinde sayısal (öğretmen başına düşen öğrenci sayısı) ve niteliksel (üniversite sınavındaki başarı durumu) olarak bölgeler itibariyle standart bir uygulama sağlanamamaktadır.

• Kaynak Yetersizliği Sorunu - Türkiye, eğitilmesi gereken nüfusunun büyüklüğü diğer ülkelerle kıyaslandığında daha yüksek olmasına rağmen, eğitime nispi olarak daha az kaynak ayırmaktadır.

3.2.2.2. Yükseköğretimde Sorunlar

Cingi ve Güran’a göre (2003, s.124) üniversite eğitimi öncesinde verilen eğitimin sorunları, farklı nitelik ve derecede yükseköğretim için de geçerlidir. Türkiye’deki üniversitelerin öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı, öğrenci başına düşen kapalı alan, öğrenci başına düşen kitap sayısı gibi bazı sayısal büyüklüklerin incelenmesinden çarpıcı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı üniversitelerde bir öğretim üyesi başına yaklaşık 150-250 öğrenci düştüğü tespit edilmiştir. Oysa ki uluslararası standartlara göre yükseköğretimde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 15-20 olarak kabul edilmektedir. Kapalı alan imkanları açısından da çok ciddi yetersizliklerin olduğu anlaşılmıştır. Öğrenci başına kitap sayısının da çok yetersiz olduğunu, bazı üniversitelerde öğrenci başına düşen kitap sayısının 1’in altına düştüğü görülmüştür. Ortaya çıkan bir sonuç da, üniversitelerin dual yapıya sahip olduğudur. Evrensel normlara uyum gösterebilen Boğaziçi, ODTÜ ve Koç üniversitelerin yanısıra, iyi örgütlenmiş ve kaliteli eğitim veren bir ortaöğretim okulunun dahi standartlarının altında öğretim yapan üniversitelerin de bulunduğu belirlenmiştir (Cingi ve Güran, 2003, s.125-127).

Benzer Belgeler