• Sonuç bulunamadı

Ülkemiz dünyada özel yeteneklilerin eğitimi konusunda en eski tarihe sahip ülkedir. Selçuklular döneminde özel yetenekli çocukları tanılayan ve özel eğitime alan “Gulamhane” ismindeki kurumlar açılmaya başlanmıştır. Medrese kurumunun oluşum ve gelişmesinde önemli bir role sahip olan Selçuklular eğitim alanında Türk ve dünya tarihine önemli katkılar sağlamıştır (TBMM, 2012). Osmanlı Devleti de, kendinden önceki devletlerin deneyimlerinden de yararlanarak gelişme ve genişlemesinde ihtiyaç duyacağı mülki, idari, diplomatik ve diğer elit kadroları yetiştirecek özel bir eğitim sistemi ve kurumu olarak Enderun mekteplerini ortaya çıkarmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ise yeni Türkiye’nin kalkınmanın ve ilerlemenin önemli bir kaynağı olarak özel yetenekli çocuklar görülmüştür. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk eğitimde yaptığı köklü reformlarla birlikte özel yeteneklilerin desteklenmesine de gereken önemi verdiğini görmekteyiz. Akkutay (2012), cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar olan dönemde özel yetenekli çocukların eğitimi ile ilgili gerçekleştirilen yasal düzenleme ve eğitim uygulamalarının hâlihazırda yapılan ve yapılacak çalışmalara temel oluşturabilecek nitelikte olduğunu belirtmektedir.

1929 yılında ilk yasal hamle yapılmış ve “1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebeler Hakkında Kanun”un 3’üncü maddesi gereğince, zekâ ve karakter bakımından üstün ve aranan şartları taşıyan öğrencilerin Millî Eğitim Bakanlığınca yarışma ile seçilerek yurt dışına gönderilmesi öngörülmüştür. 1940 yılında ise 3803 sayılı Kanun ile de ülke kalkınmasına köylerden başlamak, yaparak/yaşayarak öğrenmek, bilgi ve yeteneği ürüne dönüştürerek ülkenin gelişmesini sağlamak amacıyla diğer öğrencilere göre yetenekli oldukları tespit edilen öğrencilerin yetiştirilmesi için köy enstitüleri açılmış ve 1950 yılında kapatılmıştır. 1948 yılında ise, 5245 sayılı “İdil Biret ve Suna Kan’ın Yabancı Memleketlerde Müzik Tahsiline Gönderilmesine Dair Kanun” çıkarılmıştır. Daha sonra 5245 sayılı yasanın yerine 6660 sayılı daha kapsamlı bir yasa kabul edilmiştir. Bu yasa resim, müzik ve plastik sanatlarda özel yetenekli çocukların yurt içi ve yurt dışında eğitimine olanak sağlamıştır (Karabulut, 2010).

1961 - 1965 yılları arasında özel yeteneklilerin eğitimi için ülkemizde birçok önemli adımın atıldığını görmekteyiz. 1961 yılında ise ilk ulusal bireysel zekâ testimiz geliştirilmiştir. Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesindeki Özel Eğitim Şubesi tarafından; 1953-1960 yılları arasında Indiana Üniversitesinden Prof. Dr. Dalton Beier’in desteği ile Stanford-Binet L-M Formları’nın, Wechsler Zekâ Testleri’nin, Porteüs Alexander Performans Testleri’nin Türkiye kültürüne adaptasyonları yapılarak GAZİ-BEIER Testi adlı bir bireysel zekâ testi geliştirilmiştir. Geliştirilen test Türkiye’nin belli bölgelerinde uygulanmış; Test ve Araştırma Bürosunda istatistik işlemleri yapılarak normlar belirlenmiştir. 30 Temmuz 1962 tarih ve 1214 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi’nde yayımlanan Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Yönetmeliği’nin 2, 4 ve 13’üncü maddelerinde özel yetenekli çocuklar için de özel eğitim okulları ve özel sınıflar açılabileceği hükümleri yer almaktadır. Ayrıca aynı yönetmeliğin 15’inci maddesinin “a” fıkrasında üstün zekâlı ve özel yetenekli çocuklar için gezici özel eğitim öğretmenliği yöntemi önerilmektedir (Karabulut, 2016). Türdeş okul uygulaması da aynı dönemde Ankara’da üç okulda başlatılmış; Türdeş sınıflara kayıt için başvuran

öğrenciler, uygulanan grup yetenek ölçekleri sonuçlarına göre “A, B, C” sınıflarına ayrılmıştır (Karabulut,2016).

1995 yılında Türkiye’de ilk bilim ve sanat merkezi olan Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi Ankara’da açılmıştır. 1997 yılında ise özel yeteneklilerin eğitimi 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede de yer almıştır. Özel yeteneklilere doğrudan ve dolaylı olarak sunulacak hizmetler; bunları sağlayacak okul, kurum ve programlar düzenlenmiştir. 2001 yılında ise ilk Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesi yürürlüğe girmiştir.

Türkiye’de günümüzde özel yeteneklilerin eğitimi amacıyla yürütülen birçok farklı program bulunmaktadır. BİLSEM’ler başta olmak üzere, üniversiteler, resmi ve özel okullar, STK’lar, özel ve resmi enstitüler özel yeteneklilerin eğitimi alanında çalışmalar yürütmektedirler. Ülkemizde halen en önemli ve ana özel yeteneklilerin eğitimi merkezleri BİLSEM’lerdir. 1995 yılında açılmaya başlayan Bilim ve Sanat merkezlerinin günümüzde sayısı yüzün üzerindedir. Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM), Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce açılan okul dışı destek eğitim modeline göre özel eğitim desteği veren merkezlerdir. İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarına devam eden özel yetenekli öğrencilerin örgün eğitim kurumlarındaki eğitimlerini aksatmayacak şekilde bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla açılmış olan bağımsız özel eğitim kurumlarıdır (Baykoç Dönmez, 2004: 70).

BİLSEM’lerde verilen eğitimin kalitesi ve etkililiğine ilişkin birçok akademik araştırma yapılmıştır. Örneğin Kurnaz (2014), Bilim ve Sanat Merkezlerinin (BİLSEM) yirminci yılında durumlarını, sorunlarını ve çözüm önerilerini belirlemek amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonuçlarına göre BİLSEM’ler özel yeteneklilerin eğitimi için Türkiye’de halen en yararlı kurumlardır ancak bununla birlikte fiziksel koşulları ve öğretmen yeterlilikleri, program niteliği açısından eksikleri ve sorunları bulunmaktadır. Bu bağlamda

MEB tarafından BİLSEM’lerin sorunlarını ele alan birçok çalıştay düzenlenmiştir. Ayrıca son yıllarda BİLSEM eğitim programlarının hazırlanması ve BİLSEM’ler için zenginleştirilmiş eğitim materyalleri geliştirilmesi amacıyla projeler yürütülmüştür.

Ülkemizde özel yeteneklilerin eğitiminde rol alan bir diğer program türü ise üniversite bazlı destek programlarıdır. 2007 yılında TÜBİTAK desteğiyle Anadolu Üniversitesi Üstün Zekâlıların Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından üstün yetenekli öğrencilerin eğitimlerine yönelik üniversite tabanlı bir program olan Üstün Yetenekliler Eğitim Programı (ÜYEP) uygulamaya geçirilmiştir. Halen çalışmalarını geliştirerek devam eden ÜYEP’in kendi özel tanılama ve yerleştirme sistemi vardır. Ayrıca bilimsel kanıt temelli olarak geliştirilen ÜYEP eğitim programını uygulamaktadır (Sak, 2011). Avrupa üstün yetenek akreditasyonuna sahip ülkemizdeki tek program olan ÜYEP Avrupa yetenek konseyinin de ülkemizdeki temsilcisidir.

Özel yetenekliler için üniversite bazlı eğitim, uygulama ve araştırma merkezleri günümüzde aralarında Necmettin Erbakan Üniversitesi Özel Yetenekliler Uygulama ve Araştırma merkezinin de bulunduğu yirminin üzerinde üniversitede devam etmektedir. Özel yeteneklileri bilimsel araştırma süreçleri ve üniversite kültürüyle erken yaşta tanıştıran üniversite bazlı programların, özel yetenek potansiyelinin yaşam boyu kalıcı olarak sürdürülmesi ve sıra dışı başarılara dönüşmesi için önemli bir işlev yürüttüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca, ülkemizde özel yeteneklilerin eğitimi alanında ülkemizde faaliyet gösteren ve tamamen özel yetenekli öğrencilere eğitim veren birçok özel kolej ve destek eğitim merkezleri bulunmaktadır. Yine halen vakıf ve dernek statüsünde de özel yetenekliler için program uygulayan birçok sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır.

2011 yılından itibaren ülkemizde özel yeteneklilerin eğitimi Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan “Özel Yeteneklerin Geliştirilmesi Grup Başkanlığı” tarafından yürütülmekte ve denetlenmektedir. İlgili grup başkanlığı özel yeteneklilerin muhtaç olduğu

gerekli destek özel eğitimi alabilmeleri için çalışmalarına araştırma ve geliştirme çalışmalarına da devam etmektedir. Ayrıca özel yeteneklilerin eğitimi alanında tüm paydaşların yararlanabileceği yayınlar hazırlayan birim bu yayınları ‘örgm.meb.gov.tr’ resmi adresinden ücretsiz olarak istifadeye sunmaktadır. Bu birim tarafından hazırlanan 2013-2017 özel yeteneklilerin eğitimi strateji ve eylem planı da özel yeteneklilerin eğitimi için birçok hedefler belirlenmiş ve çerçeve faaliyet planı oluşturmuştur. Kısaca ülkemizde son yıllarda özel yeteneklilerin eğitimi alanına verilen önemin arttığını ve özel yetenekliler için özel eğitim hizmetleri veren kurum ve kuruluşların günden güne nitelik ve nicelik olarak geliştiği söylenebilir.