• Sonuç bulunamadı

uygun bir şekilde tanılanmasıdır. Özel yetenekli çocukların tanılanması, onlara uygun eğitim olanaklarının sunulması açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle bir çocuktaki mevcut yetenekler ne kadar erken fark edilirse, o ölçüde sahip olduğu kapasitenin körelmesine etki edecek faktörlerden uzak kalabilir ve yeteneklerinin geliştirilmesi için uygun ortam sağlanabilir (Levent, 2011). Ülkemizde ve dünyada özel yeteneklilerin en doğru ve kapsayıcı şekilde tanılanabilmesi için en avantajlı yöntem ve stratejilerin geliştirilmesine yönelik sürekli bir araştırma ve geliştirme çabası olduğunu görmekteyiz. Bu kapsamda tanılama sürecinin yapısının nasıl olması gerektiğide uzmanlarca yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Ülkemizde RAM’lar tarafından BİLSEM’lere yerleştirme amaçlı yapılan ulusal tanılama sistemi en yaygın tanılama faaliyetidir.

Türkiye’de BİLSEM ve destek eğitim odalarında destek eğitim hizmetlerinden yararlacak özel yetenekli çocukların yerleştirmeleri için yapılan ulusal tanılama çalışmalarının kalitesinin ve kapsayıcılığının artması için geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalarda özellikle özel yeteneği daha erken ve daha kapsayıcı şekilde keşfetmenin hedeflendiği gözlemlenmektedir. Daha önce dördüncü sınıftan başlatılan tanılama süreci gerekli ek önlemler ve destekler alınarak önce ikinci sınıfa daha sonra birinci sınıfa çekilmiştir. Eker ve Sarı (2016) tarafından tanılamada görev alan uzmanların görüşlerine dayalı olarak yapılan araştırma uzmanların %73’ünün tanılamanın erken yaşa çekilmesini yararlı bulduğunu ve avantajlarının sınırlılıklarına oranla daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Aynı zamanda, Türkiye’ye özgü ve Türk kültürü göz önünde bulundurularak geliştirilen ASİS millî zekâ ölçeğinin uygulamaya geçmesi ile de ulusal tanılama çabalarının daha güvenilir ve geçerli olması hedeflenmektedir.

Tanılama sürecinin her şeyden önce tanılamanın birinci amacı birey için olmalıdır. Tanılamayla öğrenci için uygun rehberlik, danışmanlık ve özel

eğitim programları hedeflenmelidir. Etiketleme için yapılan tanılamalar öğrenciye zarar vermektedir. Tanılama yaklaşımları bireye dayalı ve programa dayalı olarak iki grupta, tanılama yöntemleri ise norm, ölçüt ve örneklem temelli olmak üzere üç grupta ele alınabilir. Hangi amaçla ve nereye öğrenci alınacağına bağlı olarak tanılama yöntemleri değişebilir. Okul veya bölge bazlı programlarda örnekleme, ulusal programlarda norma dayalı tanılamalar kullanılması tercih edilmektedir. Sanat programları için performansa dayalı tanılamalar kullanılırken, akademik programlara öğrenci yerleştirmede grup yetenek veya bireysel zekâ testleri kullanılır.

Tanılama sürecine tüm öğrenci kitlesinin tarama listeleri, davranış ölçekleri gibi bir takım ölçüm ya da öneri araçları kullanılarak başlanır. Öğretmenlerin, ailelerin veya uzmanların öğrencileri aday göstermeleri ile de tanılamaya başlanır. Tanılama araçlarının türü tanılamada önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanında tanılamada birden fazla araçtan faydalanılan çok boyutlu ölçme ve değerlendirmenin yapılması tanılamanın güvenirlik ve geçerliğini sağlamada oldukça yararlıdır. Tanılama araçlarının ölçtükleri yetenek ile eğitim programının içeriklerinin örtüşmemesi çoğu zaman öğrencinin ve programın başarısız olmasına sebep olmaktadır. Tanılamada öğrencilerin sosyal, ekonomik, kültürel farklılıkları incelenmeli ve performansları çok yönlü değerlendirilmelidir. Gerekirse bu farklılık ve olası dezavantajlı durumlara göre yerleştirme yönergesinde düzenleme yapılmalıdır. Özel yetenekli öğrencileri tanılama; zekâ, yaratıcılık ve başarı gibi bireysel özelliklere ilişkin bilgilerin toplandığı ve bu bilgiler doğrultusunda öğrencilerin zihinsel kapasiteleri veya potansiyelleri hakkında kararların alındığı bir süreci kapsar. Bu süreçte öğrenci ile ilgili olarak toplanan bilgilerin detaylı, doğru ve güvenilir olması; bilgi toplama araçlarının çeşitliliği ve farklı disiplinlerden uzmanların tanılama sürecine katkıda bulunması tanılamanın kalitesini artırır (Sak, 2012: 93). Çeşitli ülkelerde özel yetenekliliği tanılama ile ilgili olarak farklı politika, model ve stratejiler bulunmaktadır. Bazı tanılama süreçleri sadece zekâ bölümü (IQ) üzerinde dururken, bazıları -özellikle son

yıllarda- çok boyutlu değerlendirmenin avantajlarından ve öneminden bahsetmektedir.

Renzulli (1999) ve Çağlar’a (2004) göre özel yeteneğin tanılamasında disiplinler arası bir yaklaşımın kullanılması kaçınılmazdır. Öğretmen, ebeveyn ve ilgili uzmanlardan kurulacak bir ekip gerekli verileri toplar. Bu ekip; öğretmen saptamaları, çocukla ilgili tutulan çeşitli kayıtlar, aile görüşmeleri, çocuğun yaşıtlarıyla görüşme, çocukla görüşme, biyografik veriler, anektod kayıtları, çocuğun ürünleri ve uzman görüşleri ışığında gerekli verileri toplar. Uzman kişiler bu aşamadan sonra grup zekâ testleri, bireysel zekâ testleri, yaratıcılık testleri, kritik düşünme testleri veya resim müzik gibi alanlar için özel testleri uygulayarak bir sonuca varırlar. Özel yetenekli çocukların tanılanmasında, tanılama amacının ne olduğu ilk sorulardan biridir. Tanılama herşeyden önce bireyleri etiketlemek ya da sınıflamak için değil bir eğitim programına yerleştirmek amaçlı olmalıdır. Feldhusen’e (2005: 74) göre ise zihinsel yeteneğin tanılanmasının temel amacı, öğrencilere doğru eğitim hizmetlerinin sunulmasını sağlamaktır.

Tanılamanın amacı açık ve net olduğunda özel yeteneklilik kavramına ve özel yetenekliliğin tek ya da çok boyutlu olarak ele alınmasına karar verilebilmektedir. Tanılama sürecinde kriter ya da amaç ne olursa olsun bireyin yüksek yararının göz önünde bulundurulması, tanılamada kullanılan yöntemlerin bilimsel, objektif, kapsamlı ve tarafsız olması, tanılamanın erken yaşlarda yapılması, tüm bireylere fırsat eşitliği sunulması ve sistematik olarak her sınıf ve yaş düzeyinde tanılama yapılarak sürekliliğe önem verilmesi, tanılama sürecinde kullanılan ölçme değerlendirme araçlarının bireyin özelliklerinin yanı sıra eğitim programlarının amaç ve içerikleri ile uyumlu olması ve tanılama sonunda verilecek yönlendirme kararının disiplinler arası çalışan bir ekip tarafından alınması gibi temel ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir (Sak, 2012: 91).

2.2.1. Türkiye’de Tanılama Sistemi

Ülkemizde özel yeteneklilerin tanılanması deyince akla öncelikle BİLSEM’lere yerleştirmeyi hedefleyen ve RAM tarafından yapılan tanılama süreci gelmektedir. BİLSEM dışında ise Özel yeteneklilerle ilgili program yürüten ve son zamanlarda sayıları hızla artan özel okullar tarafından yapılan okul bazlı tanılama süreçleri ve ÜYEP, ÜYÜKEP gibi üniversite bazlı destek programlarına yerleştirmek için yapılan yetenek tanılama süreçleri ülkemize özgü başlıca örneklerdir (Sarı, 2014). Şekil 1 ve 2’de Türkiyedeki tanılama süreci ve BİLSEM tanılama modeli şematik olarak gösterilmektedir.

Şekil 1: Türkiye’de Özel Yeteneklileri Tanılama Süreci Şeması

Türkiye’de, eğitim sistemi içerisine dâhil olan çocuklara yönelik tanılama işlemleri Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) bünyesinde yapılmakta iken, erken çocukluk dönemine yönelik işlemler sadece RAM’larda değil; hastane psikologları ya da özel sektördeki psikologlar tarafından da yürütülmektedir. Zekâ testinden ziyade gelişim testleri uygulanır (Eker, Kurnaz ve Sarı, 2018). RAM ve psikologlar tarafından gerçekleştirilen tanılama işlemleri, aile ya da okulun talebi doğrultusunda başlatılmaktadır.

Okullarda, akranlarından farklı veya grup ortamlarına uyum sorunu yaşayan çocuklar RAM’lara yönlendirilmektedir. Son yıllarda özel yetenekli çocuklara ilişkin artan farkındalıkla birlikte, özel yetenekli olarak düşünülen öğrenciler de bu merkezlere yönlendirilmeye başlanmıştır. Uygulanan ölçme araçları sonucuna göre ‘üstün zekâlı’ veya ‘özel yetenekli’ olarak belirlenen çocukların, aynı okul ve sınıfta, akranları ile eğitimine devam etmesine karar verilmektedir. Çocuk, program zenginleştirme, farklılaştırma önerisi/uygulaması almaktadır. Destek eğitim odası açılması ve müfredat farklılaştırması yoluyla, öğrenciye ihtiyaç duyduğu zenginleştirilmiş eğitim olanağı sağlanmaktadır. Ayrıca isterse BİLSEM tanılama sürecine dâhil olabilmektedir (Eker, Kurnaz ve Sarı, 2018).

BİLSEM’lerce sürdürülen tanılama uygulamasında esas amaç bahse konu kuruma devam edecek öğrencilerin belirlenmesidir. Söz konusu kurumca yürütülen tanılama uygulaması BİLSEM Yönergesinde (MEB, 2013, 2016) belirtilen esaslara göre sürdürülmektedir. Yönergede yukarıda değinilen tanılama aşamaları şu şekilde açıklanmaktadır:

1) Başvuru aşaması: İlde bulunan bilim ve sanat merkez(ler)ince, değerlendirme için başvuruda izlenmesi gereken adımları içeren açıklama ve olası özel yetenekli bireyleri aday gösterme formları her öğretim yılının ekim ayı içerisinde İl genelindeki tüm ilköğretim birinci kademe okullara duyurulur.

2) Aday gösterme aşaması: Bu aşamada, BİLSEM Yönergesi (MEB, 2013) ekinde (EK1/B: İlköğretim ve Ortaöğretim Çağı Öğrencileri Gözlem Formu) yer alan formlar kullanılmaktadır. İlköğretim çağındaki öğrenciler

örgün eğitim kurumu sınıf ve şube öğretmenlerince aday gösterilir. Aday gösteren öğretmenler aday gösterdiği öğrenciler için gözlem formu doldururlar. Doldurulan gözlem formları tanılama komisyonunca ön değerlendirmeye alınmak üzere BİLSEM’e gönderilir.

3) Ön Değerlendirme: Örgün eğitim kurumlarınca aday gösterilen öğrencilerin gözlem formları, tanılama komisyonunca değerlendirilir. Değerlendirme sonucuna göre grup taramasına alınacak öğrenci listeleri okullarına veya velisine bildirilir.

4) Test etme aşaması: Bu aşama iki bölümden oluşmaktadır. Birinci aşamada grup zekâ testi, ikinci aşamada bireysel zekâ testi uygulanır. Grup zekâ testi son yıllarda tablet üzerinden yapılmaktadır. Grup taramasında yeterli performans gösteren öğrenciler bireysel incelemeye alınır. 2017 yılından itibaren ise ASİS ulusal zekâ ve yetenek testini bireysel test olarak uygulanmaya başlamıştır. Anadolu Sak Zekâ Ölçeği; yani ASİS; Türkiye’nin ilk yerli zeka testidir. ASİS; tüm dünyada kabul görebilecek özelliklere sahiptir, çünkü bilinen bireysel zekâ testleri kapsamında değerlendirildiğinde, yaşlara göre sunulan örneklem büyüklüğü açısından en güçlü zeka testlerinden biri olarak bilinmektedir. Anadolu Üniversitesi tarafından proje desteği sunulan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın da hem uygulayıcı hem de uygulama destekçisi sıfatıyla yer aldığı Anadolu Sak Zeka Ölçeği Projesi, ÜYEP (Üstün Yetenekliler Eğitim Programları) merkezi araştırma ekibi tarafından geliştirilmiştir (Sözel, Öpengin, Sak ve Karabacak, 2018). ASİS’in geçerlik ile güvenirlik konusundaki değerleri “çok iyi” ve “mükemmel” seviyelerde tespit edilmiştir (Sözel, Öpengin, Sak ve Karabacak, 2018).

5) Karar verme aşaması: Bireysel inceleme ve değerlendirme sonuçlarına katılımı uygun bulunanların isim listesi Bakanlık yetkililerince onaylandıktan sonra ilgili BİLSEM’e gönderilir. BİLSEM’lerde özel yetenekli öğrenciler yetenekli oldukları bilim ve sanat alanında diğer okullardan gelen benzer arkadaşları ve alan öğretmenleri ile özel çalışma fırsatı bulmaktadırlar.