• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE ENFLASYON HEDEFLEMESİNE GEÇİLDİKTEN SONRAKİ

II. BÖLÜM TÜRKİYE’DE ENFLASYONUN DÖVİZ KURU VE HİSSE SENEDİ

2.3. TÜRKİYE’DE ENFLASYON HEDEFLEMESİNE GEÇİLDİKTEN SONRAKİ

PİYASASININ DURUMU

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, para politikasının geçirdiği evrim süreci ve enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulandığı ülkelerde alınan başarılı sonuçlar nedeniyle 2000 yılından itibaren para politikası çalışmalarına enflasyon hedeflemesi rejimi doğrultusunda yön vermiş ve nihai hedefinin enflasyon hedeflemesi rejimine geçmek olduğunu açıklamıştır. Başlangıçta enflasyon hedeflemesi rejiminin örtük olarak uygulanmasına karar verilmiş ve para politikası 2000-2005 yılları arasında örtük

enflasyon hedeflemesi çerçevesinde uygulanmıştır. 2006 yılında ise enflasyon hedeflemesine geçilmiştir95.

Enflasyon hedeflemesi rejiminin başarılı olabilmesi için teoride herhangi bir kur çapasının kullanılmaması, merkez bankasının sadece enflasyona odaklanması gerekir. Bu bir ön koşuldur. Başka bir ifade ile döviz kuru esnek bir yapıya sahip olmalıdır96.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2002 yılında örtük enflasyon hedeflemesine geçerken, kurların iktisadi temellere, uyumlu oluştuğu dalgalı kur rejiminin tamamen yerleşmesini öngörmüş ve bu çerçevede Merkez Bankası’nın sadece kurlardaki aşırı dalgalanmaların önlenmesi amacıyla kurların seviyesine yönelik olmayan sınırlı müdahalelerde bulunacağını açıklamıştır. Enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra temel eğilim, ekonomik birimlerin portföylerinde giderek daha fazla Türk parası cinsinden varlık tutmaları olmuştur. Bu da ekonomide döviz arzının giderek artmasını desteklemiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra kur hedefi bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, ılımlı bir rezerv arttırma politikası yürüten Merkez Bankası, döviz piyasasındaki arz ve talep koşullarını, dolayısıyla kur seviyesini mümkün olduğunca düşük düzeyde etkilemek ve dalgalı kur rejiminin temel ilkelerine ve işleyişine sadık kalmak için kuralları önceden belirlenen döviz alım ihaleleri yapmıştır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi ile dalgalı kur rejiminde oluşabilecek aşırı dalgalanmalara enflasyon hedefi ile uyumlu olacak şekilde müdahale etmektedir. Müdahalelerin amacı enflasyonu etkilediği ölçüde döviz kurunun oynaklığını düşürmek, döviz piyasasına likidite arz etmek ve döviz rezervlerini ayarlamaktır97.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra kurları düşük tutmayı tercih etmiştir.

95 TCMB, Enflasyon Hedeflemesi Rejimi, Ankara, 2006, s.16.

96 ÖZTÜRK, Serdar, Enflasyon Hedeflemesi Yaklaşımı ve Türkiye’de Uygulanabilirliği, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, s.24.

97 IŞIK, Sayım, DUMAN, Koray, “Enflasyon Hedeflemesi ve Dalgalı Döviz Kuru: Bazı Ülke Deneyimleri”, Akdeniz Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2008, s.53.

Tablo 13. Yıllara Göre Dolar Kuru

Yıllar Dolar Kuru

2006 1.45

2007 1.20

2008 1.55

2009 1.48

Kaynak: TCMB Döviz Kurları

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası açık enflasyon hedeflemesine geçişte erken davranılmasının hatalı olacağını düşünmüştür. Dalgalı kur rejimine geçiş sonrasında açık enflasyon hedeflemesine kademeli olarak yakınsama stratejisi benimsenmiş, para politikasının etkinliğini kısıtlayan ve aktarım mekanizmalarının işlemesi için engel oluşturan unsurların ortadan kalkmasını beklemiştir. TCMB, açık enflasyon hedeflemesine geçmek için 2006 yılını beklemekle doğru bir zamanlama yapmıştır. Çünkü bu dönemde döviz kurlarındaki dalgalanmalar azalmıştır98.

Ancak 2006 yılının ortasında, gelişmekte olan ülkelere yönelik yabancı yatırımcıların risk iştahının kaçması enflasyon görünümünü bozmuştur. Türkiye bu dönemde döviz kurlarının yükselişine bir süre izin vermiştir. Bundan dolayı tek haneli rakamlara düşen enflasyon çift haneli rakamlara takıldı. Merkez Bankası enflasyon hedefini değiştirerek enflasyon hedefinden dolayı bozulan itibarını yeniden kazanmaya çalışmıştır99.

2007 yılında artan küresel endişeler, döviz kurlarında dalgalanmaları gündeme getirmiştir. Ancak, büyük oranlı değişmeler olmamıştır. 2007 yılı içerisinde YTL döviz karşısında değer kazanmıştır.

98 EROĞLU, İlhan, Açık Enflasyon Hedeflemesi Stratejisi ve Türkiye Deneyimi, İstanbul, 2006, s.23. 99 KUMCU, Ercan, “Enflasyon Hedeflemesi Rafa mı Kalkıyor?”, Hürriyet Gazetesi, 5 Kasım 2008,

Tablo 14. Yıllara Göre Tüfe ve ABD Doları Yıllık Değişimi 2002 2003 2004 2005 2006 2007

Tüfe 29.7 18.4 9.3 7.72 9.65 7.12

ABD Doları Yıllık % Değişim 23.1 -0.5 -2.6 -0.02 4.54 -15.14

Kaynak: TİM Araştırması, 2007.

2008 yılında derinleşen küresel kriz enflasyonu olumsuz etkilemiştir. Emtia fiyatlarındaki keskin artışlar enflasyon hedeflemesi aralığının belirgin şekilde aşılmasına kadar çıkan dolar kuru yılı 1.52 seviyelerinden kapatmıştır.

Enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra enflasyon hedeflemesi stratejisinin temel gerekliliklerinden biri olan sağlıklı ve gelişmiş finansal piyasalara daha fazla önem verilmiştir. Ancak 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra borsa 2006’yı önemli kayıplarla kapatmıştır. 2006’da AB ile müzakere süreci, ABD Merkez Bankası FED’in ve Merkez Bankası’nın faiz kararları, hazine ihaleleri, özelleştirmeler, şirket satın alma ve birleşmeleri, halka arzlar, petrol ve altın fiyatlarındaki seyir, piyasalar tarafından takip edilmiştir. Ekonomide 2006’ya damgasını vuran önemli olaylardan biri de Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan finansal piyasalardaki dalgalanma olmuştur. Dalgalanmaya paralel borsa yılın en düşük değerini görmüştür. Dolar 1.77 TL’ye çıkmıştır. Enflasyon da yeniden çift haneli rakamlara dönmüştür. Borsa, 2006 yılını 1.6 kayıpla kapamıştır100.

2007 yılında ise enflasyonla mücadelede 2006 ortasında kendini gösteren zorluklar, 2007 yılı boyunca da devam etmiştir. 2007 yılı sonunda enflasyon yüzde 8.4 olarak gerçekleşmiş olmakla beraber hedeflerin oldukça üzerinde seyretmiştir. 2007 yılının ortasından itibaren ABD mortgage piyasalarında ortaya çıkan sorunların global likiditeyi olumsuz etkilemesinin etkileri yavaş yavaş görülmüş olsa da ülkemiz potansiyeline uzun vadeli ve olumlu bakış ile Türk parasında değer kaybının olmaması borsanın yükselmesine ve 2007 yılında borsa getirisinin yüzde 30’lar düzeyinde olmasına sebep olmuştur. Endeks 2006 yılında 39.117 puan seviyesinden kapanırken, 2007 yılı sonunda 55.538 puandan kapanmıştır.

2008 yılı ise enflasyon hedeflerinin yine tutmadığı bir yıl olmuştur. Sadece Türkiye’de değil, küresel ekonomilerde enerji ve gıda fiyatlarındaki artış enflasyon artışında etkili olmuştur. Küresel krizin etkileriyle borsa yılı geçen yıla göre yüzde 51 gibi bir kayıpla kapatmıştır. Enflasyon da yüzde 10.06 olarak açıklanmıştır.

2008 yılında ise Merkez Bankası enflasyon hedeflerini düşürmüştür. 2009 yılında küresel mali krizin etkileri borsada görülmüş olsa da geçmiş yıla göre kayıpların tamamını geri almıştır.

Enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra yabancı portföy girişlerinin etkisiyle borsalarda işlem hacimlerinde artış görülmüştür. Genel olarak baktığımızda borsanın son yıllarda enflasyon üzerinde bir getirisi olduğunu söyleyebiliriz.

2.4. TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI VE ENFLASYONLA MÜCADELEDEKİ ROLÜ

2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında enflasyon ile mücadele için çözüm noktası olmuştur. Yapısal dönüşüm sürecinin başında Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. 25 Nisan 2001 tarihinde gerçekleştirilen değişikliklerden en önemlisi Merkez Bankası’nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunun yasada açıkça tanımlanması olmuştur. Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve böylelikle banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Kanun ayrıca, Bankanın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceğini hükme bağlamıştır101.

Bağımsızlık, Merkez Bankalarının fiyat istikrarını gerçekleştirebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Fiyat istikrarı uzun vadeli, istikrarlı ve kararlı politika uygulamaları sonucu elde edilebilmektedir. Merkez Bankası bağımsızlığı beraberinde “hesap verme yükümlülüğü” kavramını ön plana çıkarmaktadır. Hesap verme yükümlülüğünün yansımaları, Banka Kanunu’nun 42. maddesinde açıkça belirlenmiştir. Bu kapsamda, Merkez Bankası Başkanı tarafından, banka faaliyetleri ile uygulanmış ve uygulanacak olan para politikası hakkında her yıl Nisan ve Ekim

aylarında Bakanlar Kuruluna rapor sunulmaktadır. Tüm bu değişim sürecinde uygulanan para politikası stratejisinin de değiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Temel amaç olan fiyat istikrarı doğrultusunda 2002 yılından itibaren, modern bir para politikası olan “enflasyon hedeflemesi rejimi” uygulamasına geçilmiştir.

Finansal istikrarı sağlamak amacıyla Merkez Bankası, finansal piyasaları izlemekte, Türk parasının hacim ve tedavülünü düzenlemekte, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmakta, bu sistemlerle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmakta, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almaktadır. Banka, finansal istikrara ilişkin değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda, 2005 yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve riskler konusunda uyarılarda bulunmaktadır.

Merkez Bankası, 1995-1999 yılları arasında döviz kurundaki dalgalanmaları azaltmayı ve döviz piyasalarındaki spekülatif hareketleri önlemeyi amaçlayarak finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik politikalar izlemiştir. Bu dönemdeki dışsal şokların etkisiyle ekonomik durumun daha da ağırlaşması üzerine 2000 yılında döviz kuruna dayalı yeni bir ekonomik program yürürlüğe konulmuştur. Ancak ekonomik programın öngördüğü yapısal değişimin istenilen düzeyde gerçekleştirilememesi nedeniyle 2000 yılının sonlarında ekonomide bir güven kaybı başlamıştır. Güven kaybının derinleşmesi ile ortaya çıkan 2001 krizi neticesinde döviz kuruna bağlı istikrar programına son verilmiştir. 22 Şubat 2001 tarihinde dalgalı kura geçilmiştir. Dalgalı kur rejiminde döviz kurlarının seviyesi piyasadaki yabancı para arz ve talebi tarafından belirlenmektedir. Bu rejim altında döviz kuru bir politika aracı olma işlevini yitirmiştir. Merkez Bankasının kurun seviyesine ilişkin herhangi bir taahhüdü yoktur. Ancak, Merkez Bankası finansal istikrarın önemli bir parçası olarak döviz piyasasını yakından takip etmektedir. Merkez Bankası dalgalı kur rejimi çerçevesinde döviz piyasasında iki tür işlem yapmaktadır. İlk olarak, döviz likiditesindeki gelişmelere ve rezerv biriktirme politikasına bağlı olarak, döviz kurunun seviyesini etkileme amacı taşımayan, miktarları ve programı önceden ilan edilen “döviz alım talepleri” gerçekleştirmektedir. İkinci olarak, döviz kurlarında aşırı dalgalanma yaşanması halinde döviz piyasasına doğrudan müdahale etmektedir. Bu müdahale yönteminde, Banka bir oyuncu olarak piyasadan doğrudan döviz almakta veya piyasaya doğrudan döviz satmaktadır. Müdahaleler, döviz

piyasasında oluşabilecek her iki yöndeki aşırı oynaklıklara karşı da gerçekleştirilmekte, simetrik olmayabilmekte, duyuru veya opsiyonlarla yapılabilmektedir102.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kimi zaman yaptığı döviz alım ihaleleri döviz rezervini artırmayı amaçlamaktadır. Döviz rezervi, bir ülkenin döviz yükümlülüklerini yerine getirmede karşılaşabileceği zorlukları aşmak amacıyla bulundurduğu yabancı para tutarlarını ifade eder. Bir paranın uluslararası alanda rezerv para olarak kabul edilebilmesi için paranın uluslararası alanda satın alma aracı, şoklama aracı ve hesap birimi olarak işlev görmesi gerekiyor103.

Merkez Bankası verilerine göre, Kasım 2009’da döviz rezervi 71 milyar 547 milyon dolardır. Merkez Bankası döviz rezervleri en son 23 Mayıs 2008 tarihinde 78 milyar 314 milyon dolarla rekor kırmıştır.

102 TCMB Yayınları, “Dünden Bugüne Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kitapçığı”, Ankara, 2008, s.15.