• Sonuç bulunamadı

Türk Milletinin Đyi Özelliklerini Taşıyan Đdareciler, Politikacılar, Aydınlar ve

C. ROMANLARDA ŞAHIS KADROSU

II. ERKEKLER

1. Türk Milletinin Đyi Özelliklerini Taşıyan Đdareciler, Politikacılar, Aydınlar ve

Halk

Bu başlık altına alacağımız tüm kahramanlar dini ve milli değerlere sahiptir.

Hepsi de ailesine ve eşlerine bağlıdır. Dostluk, yardımseverlik, vefakârlık kavramları da bu kahramanlar için oldukça önemlidir.

Küçük Ağa romanındaki Küçük Ağa, Salih, Ağır Ceza Reisi Mehmet Bey, Küçük Hacı, Doktor Haydar Bey, Vali Cemal Bey, Doktor Kirye Valisi vs… bu vatanına ve milli değerlere bağlı insanlardır. Buğra, bunların karakter özelliklerini vak’a içerisinde olaylar vasıtasıyla vermiştir. Dış görünüşü tasvir edilen kahramanlar ise şunlardır: Salih (s. 11), Ağır Ceza Reisi Mehmet Bey (s. 150), Mumcunun oğlu Mehmet (s. 68), Doktor Haydar Bey (s. 63), Vali Cemal Bey (s. 61).

Yukarıda saydığımız isimler arasında karakteri hakkında en çok bilgi verilen isim Küçük Ağa’dır:

“Gözleri bir tuhaftı, karşısında daima göz arıyordu. Renkleri yeşile çalan açık ela idi ve simsiyah sakalı ile şaşırtıcı bir tesir yapıyordu. Bakışlarındaki mana şefkat, tevazu ve hüzün ile didikleyici, meydan okuyucu, sorguya çeken, hüküm veren ışıltılar arasında dalgalanıyor, sesinin buna muvazi tonu ile birleşince de bu genç adamı ‘hüküm verilemez, hükme bağlanamaz, uyulur’ bir şahsiyet yapıp çıkıyordu.”(s. 60)

“Dokunmadığı, toz kondurmadığı iki üç kanaati vardı. Hilafet ve saltanata bağlılığı da bunlardan biri idi. Fakat işte doktorun ziyaretinden sonra bu bağı bile didik didik etmiş, millete ve memlekete faydalı olan nedir diye inceden inceye düşünmüştü. Bu arada hesaba, tam bir gönül cesareti ile Đstanbul’un aleyhindeki rivayetleri de, Kuvvâyı Milliye için söylenen güzel şeyleri de

145 katıyordu.”(s. 174)

Küçük Ağa aldığı tüm kararlarda başkalarının sorumluluğunu da taşıdığını düşünerek hareket ediyordu.

“Đstanbullu Hoca belki de bir başka anlayışa, başka hükme varabilirdi. Fakat bunun için ilk şart ‘Tek’ olması di ve o tek değildi.”(s. 181)

Tarık Buğra’nın erkek kahramanları hep bir dönemeç yaşamaktadır. Küçük Ağa’da hem Salih hem de Đstanbullu hoca bu dönemeci yaşarlar. Đstanbullu Hoca, Kuvvacılar sayesinde, Salih ise Doktor Haydar sayesinde bu dönemeci yaşamıştır.

Küçük Ağa romanında Müslüman ve Türk olmadığı halde vatanına bağlı bir isim vardır: Kirye Vasili. Kirye Vasili Akşehir’de doktorluk yapmaktadır. Tüm baskılara rağmen asla Osmanlı olduğunu unutmaz:

“Yanıldığımı sanmıyorum Peder, evet biz Osmanlıyız.”(s. 86)

Dönemeçte romanında Fakir Halid ve Şerif’i vatanına bağlı erkekler arasına dâhil edebiliriz. Fakir Halid dinine bağlı, ülkesini ve ülkesinin insanlarını seven bir adamdır:

“Đlçenin sayılı zenginlerindendi. Fakat lâkabını aşırı tutumluluğu yüzünden takmışlardı ona; meteliğinin hesabını bilirdi… ‘Yalnız paranın mı?’ Dakikaların hesabını da bilirdi. Đşte bütün mevsimlerde nasılsa öyle, sabah namazını kılacak, sonra da, gene her zamanki gibi, gidip dükkânını açacaktı.”(s. 6)

Her gün bu rutin işleri yapan Fakir, kasabadaki yardıma muhtaç köylüleri gözetmektedir. Ülkenin ehliyetsiz kişilerin elinde yok olup gideceğini düşündüğünden bir şeyler yapmaya çalışır. Đşte, Fakir Halid de bu düşünceden yola çıkarak, Dr. Şerif’in dönemeç yaşamasını sağlamıştır. Şerif’i “Demokrat Parti’nin

146

mebus listesine koymak istiyordu.” Uzun konuşmalar sonunda Şerif, Fakir Halid’i anlamaya ve hayat tarzını değiştirmeye başlar. Bu dönemeç süreci Şerif için oldukça sancılı geçecektir:

“Doktor, işte şimdi, Fakir’in teklifini ve bunu dayandırdığı düşünüş ve anlayışı bunlarla birlikte ele alıyor, bu yüzden de önündeki dönemecin zorluğunu anlıyordu. Ve düşünüyordu ki, dönemeç yalnız kendisinin değil, bütünüyle Türkiye’nin, Türkiye insanlarını önünde idi… üstelik bir yol ayrımı söz konusu değildi:

Yol mutlaka bu dönemeçten geçecekti.”(s. 203)

Firavun Đmanı’ndaki vak’a, vatana bağlı olan ve olmayan erkeklerin çatışması şeklinde ilerlemektedir. Hüseyin Avni, Mehmet Akif, Küçük Ağa, Çolak Salih, Ulvi Cihat, Ethem’in adamlarından Kurtçalı Aziz, Hasan Basri, Ahmet Sadi, Koyunculardan Bekir romandaki vatana bağlı erkekleri temsil etmektedir.

Romanın başkahramanı Hüseyin Avni’dir. Hüseyin Avni’nin karşısına Ali Yusuf çıkarılmıştır. Romanda hâkim anlatıcı Ali Yusuf’un namertliklerinden söz ettikten sonra Mehmet Akif’e Hüseyin Avni için şunları söyletir:

“Ve… Avni, iyi dinle beni; hakkı, hakikati, vatan ve milleti tehlikede gördüğün müddetçe de Hüseyin Avni’ler, kendilerini karşılıksız fedakarlık ve feragatlere, hatta namertliklere, namertçe darbelere sürükleyen akıllarını seçecekler.”(s. 103)

Hüseyin Avni vatanı için, içinde öyle büyük bir sorumluluk taşımaktadır ki Ankara’da başına kötü şeyler geleceğini bile bile kalmaya ve mücadele etmeye devam eder(s.200). Hüseyin Avni’lerin grubu Atatürk’ü bazı konularda eleştirmektedir. Tarık Buğra, Tercüman’da çıkan, 10 Temmuz 1975 tarihli “Atatürk Düşmanı”83 başlıklı yazısında Hüseyin Avni’yi şöyle tarif ediyor: “Hüseyin Avni, G.M.K. Paşa’nın düşmanı değildi. O ve kendisi kadar değerli bazı arkadaşları sadece, Paşa’nın birtakım davranış ve tercihlerini, kendisi için de, Türkiye için de

83 Tarık Buğra, Düşman Kazanmak Sanatı, Ötüken Neşriyat, Đstanbul–2002, s.317.

147 doğru bulmuyorlardı; zararlı buluyorlardı…”

Yağmur Beklerken romanında ise Kenan Bey ve Rahmi, vatana bağlı erkeklerdir. Rahmi, diğer romanlarda olduğu gibi çeşitli vasıtalarla ara ara tasvir edilirken Kenan Bey bir paragrafta tüm dış özellikleriyle tasvir edilmiştir:

“Kocaman bir baş… yarıya yaklaşan akları bejleştirdiği dalgalı, gür, yumuşak, kumral saçlar… geniş bir alın… parmak parmak kaşlar… köşeli bir çene… kallâvi bir burun ve dev gibi, ama kalçasız, göbeksiz bir beden yapısı! Kara cüppesini de giydi mi, korkudan mı, saygıdan mı bilinmez, karşısındaki insan kabuğuna çekilmek isterdi. Kavga için yaratılmışa benzerdi. Dış görünüş bu.”(ss. 38–39)

Kenan Bey, bir aydın olarak, halka rehberlik yapmaları gerektiğine inanmaktadır:

“… Hakikaten büyüksek, aklımızla, bilgimizle övünüyorsak, kendimizi okumamışlardan üstün sayıyorsak… pompa getirmekten hiçbir farkı olmayan bu rehberlik vazifesini yapmak mecburiyetindeyiz diyorum.”(s. 105)

Kenan Bey’in bu konuşması Rahmi’nin de kendine gelmesini, dönemeç yaşamasını sağlamıştır. Hem Kenan Bey hem de Rahmi dinine düşkün insanlardır.

Öyle ki Kenan Bey, Türkiye’nin kurtuluşu konusunda şöyle düşünmektedir:

“Ona göre Đslâm’ın tortuları, yani bozulmadan kalan bazı kuralları, ilkeleri ve değer yargıları bile Türkiye için – kullanılabilirse– çok az ülkenin elde edebileceği bir büyük kozdur.”(s. 118)

Dünyanın En pis Sokağı’nda Doktor Yılmaz da bu gruba dâhil edebileceğimiz kahramanlardandır. Ancak Yılmaz’ın dini kimliği diğer

148

kahramanlarda olduğu kadar ön plana çıkarılmamıştır. Yılmaz da diğerleri gibi vatanına bağlı bir kahramandır. Milletine, vatanına faydalı olabilmek için herkesin

“kendi işiyle” ilgilenmesi gerektiğine inanır:

“Ve, ‘toplumun bunca sorunu dururken’ diyenler yüzünden, bir işin sorumluluğundan ve yükünden kaçanlar yüzünden elektrikler yanmıyor, gemiler, trenler, kamyonlar, tırlar, küçük, büyük fabrikalar çalışmıyor, gencecik insanlar, ülkenin yarınları kurşunlanıyordu.”(s. 133)

149

2. Türk Milletinin Đyi Özelliklerine Sahip Olmayan ve Onları