• Sonuç bulunamadı

Türk Dili Kurultayı Kutlamaları

Daha sonraki yıllarda da „‟Gürbüz Çocuk Müsabakası‟‟ olarak, 23 Nisan

4.1.4. Türk Dili Kurultayı Kutlamaları

24 Ağustos 1936 Tarihinde Türk Dili Kurultayı düzenlenmiştir. Kurultayın amacı; Antalya Gazetesi‟nde, Muammer Lütfi tarafından şu şekilde özetlenmiştir; Türk dilinin zenginliğini Türk Tarihinin derinliklerini, Türk Kültürünün diğer uluslar üzerindeki etkilerini, bu kadar eski ve geniş bir dilin kudretini birçok âlimin ve arkeoloğun kitaplar yazarak izah ettiklerini ancak bizdeki dil yönünden kalkınma ve ilmi sahada araştırmanın cumhuriyetten sonra başlamış olduğunu, Atatürk‟le birlikte tarihin derinliklerinin hızla aydınlatılarak tarihten

496 “Bayramımızın Üçüncü Günü”, Antalya, 11 Mayıs 1943; “Büyük Tarihi Bayramın Son Günü“ , Antalya, 18 Mayıs 1943.

497

Antalya, 18 Mayıs 1943.

498 “Partimizin 20‟inci yıldönümü”, Antalya, 14 Eylül 1943. 499 “Halkevleri Yıldönümü”, Antalya, 22 Şubat 1944.

500

önceki zamanlardan itibaren akıp gelen Türk kültürünün ve Türk dilinin köklerinin bulunduğu ve Türk dilinin ana dil olduğu hakkındaki ilmi hakikatin ortaya konduğunu ifade etmiştir.501

Büyük dil kurultayının kutlanması nedeniyle Antalya Halkevi Başkanlığı bir kutlama programı düzenlemiştir. Program şu şekildedir:

 Büyük Dil kurultayımızın 24.08.1936 Pazartesi günü açılıp çalışmasının süreceği dört gün içinde şehir; gündüzleri bayraklarla, geceleri elektrikle süslenecektir.

 Birinci gün 24.08.1936 Pazartesi; Kurultayın açıldığı saatte gazino, kahvehane, meydanlardaki radyolar kurultayın açılış töreninde verilecek nutukları halka dinleteceklerdir. Tophane parkında da evimizin radyosu hazırlanacaktır. Gece tophane parkında saat 20.00‟den 22.00‟ye kadar Halkevi bandosu çalışacak ve yapılacak milli sevinç tezahüratlarından sonra Muammer Lütfi tarafından dilimizin zenginliği ve anadil olduğu hakkında bir konferans verilecektir.

 İkinci gün 25.08.1936 Salı bando gece saat 20‟den 22‟ye kadar şarampolde çalacak ve o semtte yapılacak tezahürattan sonra Emniyet Direktörü Kemal Kaya Kayalı tarafından milli dil, milli benliktir vecizesi tebarüz ettirilecektir.

 Üçüncü gün 26.08.1936 Çarşamba: bando Yenikapı‟da çalacak ve Halkevi taraçalarında folklor gecesi olmak üzere bir aile eğlentisi tertip edilecektir. Bu aile eğlentisinde Türk Dili ve yurt sevgisi canlandırılarak mahalli ve milli oyunlar oynanacaktır. Bu eğlenceler arasında Hamid Macid Selekler tarafından yine öz dilimizde yazılan şiirler okunacaktır.

 Dördüncü gün 27.08.1936 Perşembe saat 17.00‟de Akdeniz spor kulübü kendi oyuncuları arasında bir futbol maçı tertip edecek ve spor hareketleri yapılacaktır. Bu sırada Halkevi bandosu Spor Meydanı‟nda çalacaktır. Gece sporcular ve halk tarafından bir fener alayı tertip edilerek bando ile bütün şehir dolaşılacak ve kutlama tezahüratlarına son verilecektir.

 Halkımızın bu milli kutlamaların hepsinde bulunmalarını dileriz.502

Halkevinin yayınlamış olduğu bu programa göre 24 Ağustos akşamı kalabalık halk parkı doldurmuştur. Halkevi‟nin bandosu ve Milli havalar çalınmış, İstiklal Marşı ile açılan tören Muammer Lütfi Bahşı‟nin Türk Dili hakkındaki konferansıyla devam etmiştir. Muammer Lütfi‟den sonra Saylav Rasih Kaplan bir konuşma yapacaktır. Rasih Kaplan, milletlerin istiklal davasında dil hâkimiyetinin büyük önemini dünya tarihinden örnekler

501 “Büyük Dil Kurultayımız”, Antalya, 20 Ağustos 1936. 502

vererek açıklamıştır. “Türk yurdunda ancak Türkler hâkimdir ve Türk Dili konuşulacaktır” sözleriyle bitirmiştir.

Ağustos‟un 25‟inci günü Halkevi bandosu 20‟den 22‟ye kadar çalacaktır. Şehrin her tarafından gelen halkın katılımıyla büyük şenlikler düzenlenmiş Kemal Kaya Kayalı; “Milli Dil Milli Benliktir” konulu bir konferans vermiştir. Konferansın dikkat çeken sözleri şu şekildedir:

“Asırlarca Girit‟te mücadele ettiniz, dedeleriniz babalarınız bu uğurda kan döktünüz. Anadolu‟ya geldikten sonra milli davada sadık, fedakâr olarak bizlerle çalıştığınıza şahit olduk. Dedelerinizin, babalarınızın bu uğurda ne kadar kan döktüklerini hepiniz bilirsiniz. Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden bu kanlı hadiselerden sonra yurdunuzdan, yuvanızdan olarak burada toplandınız. Şimdi sizi yurdunuzdan, yuvanızdan edenlerin dilini, çocuklarınıza aşılamak, öğretmek ve o masumlara bu dili konuşturmak dedelerinizin, babalarınızın döktükleri kana hürmetsizlik olmaz mı? Dil âlimlerinin tetkiklerine göre bütün Anadolu halkı Azeri dili konuşan Azerbaycan ve İranlılar. Kazan ve Kırımlılar, Rusya ve Sibirya‟daki Kırgızlar, Kazaklar, Mançolar, Tunguzlar, Kuraliler, Finler, Sameidler, Karakalpaklar, Orta Asya, Semerkant, Hive, Taşkent, Kaşkırlılar, Nugaylar, Buhare Özbekleri, Çin Türkleri ve Finlandiyalılar, Oral ve Volga arasındaki Çeremis Başkıral ve Vugullar, Kaybol, Çuvaş ve

Altaylılar, Kafkaslılar, Uzak Şarktaki Tunduroslar, Türk dilinin muhtelif lehçeleri ile konuşuyorlar. Macarca ‟da da Türk dilinden birçok kelimeler alınmıştır. Rumeli ve Balkanların birçok yerlerinde Türkçe‟ den başka bir dil hâkim değildir. Hatta bugünkü folklor tetkiklerinden anlıyoruz ki; birçok Türkçe maniler türküler ve ninniler lehçe ve şive farklarıyla uzak şarktaki Çin Türkistan‟ından tutunuz da Balkanların Garbına ve Macaristan‟ın şimaline kadar olan alandaki milyonlarca halkın müşterek sesi gibi bestelenmiş ve milyonlarca kişi Türk‟ ün öz malını, Türk folklorunun eserlerini benimsemiş, buralarda pek az değişikliklerle aynı masallar söylenir. Orhun Yeniseyi Kitabeleri, Kutadgu Bilig, Divan-ı Lügati Türk eski Türk Dili ile dili takipte müşkülat çekiyorlar. Bu müşkülat neticesinde orta ve yüksek tahsile geçemiyorlar. Bu itibarla da çocuklarınıza zulmediyorsunuz. Aranızda anlaşma yapın, anneler babalar and için evlerinizde bu dili konuşmayın. Çocuklarınızı ihmalinizle alıştırdığınız bu dili konuşmamaları için sokaklarda kontrol edin. Biz de yapacağımız bu teşekküle Halkevi kanalından yardım edeceğiz. Bir an evvel sizi istemediğiniz bu dilden kurtarıp, kendi öz dilinize kavuşturacağız”.503

Program Muammer Lütfü‟ nün konferansıyla devam etmiştir. Muammer Lütfü konferansında; “Türk Dili ilk medeniyetin ve onun yavrusu olan sonraki medeniyetlerin mefhumlarını, manalarını, tasvirlerini, tefekkürlerini karşılayacak derecede zengin ve geniştir. Bu gün dahi dünyada en çok konuşulan dil Türkçedir. En basit yazılmış Babürname, Muhakemetüllugateyn gibi eski Türk eserlerinden bahsetmeye vaktimiz müsait değildir” demiştir.504

Türk Dilinin önemine ve öğretilmesinin zorunluluğu üzerine verilen konferanslarda daha çok milli benliğin korunması ve bununla ilgili milli bir şuurun oluşturulması

503 “Antalya Dil Bayramını Büyük Şenlikler ve Tezahüratla Karşıladı”, Antalya, 27 Ağustos 1936. 504

amaçlanmıştır. Özellikle de nüfus mübadelesinden sonra Türkçe konuşma alışkanlığı azalmış daha çok Rumca konuşan Türklerin yeniden Türkçe konuşma alışkanlığını tekrar kazanması ve bunun çocuklarına öğretilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bununla ilgili olarak Halkevi‟nin üzerine düşen görevi yaparak Türkçe‟nin öğretilmesinde önemli rol üstleneceği belirtilmiştir.

Dil Kurultayı‟nın üçüncü gecesinde Halkevi teras alanında tertip edilen aile eğlentisi ile bir folklor gecesi yaşanmıştır. Şair Hamit Macit Selekler (Beydağı) adlı bir destan okumuştur. Rasih Kaplan son günlerin büyük zaferleri üzerine bir konuşma yapmıştır. Daha sonra Halkevinin cazı çalınarak danslar ve milli oyunlar oynanmıştır.505

Tür Dili Kurultayı‟nın ilk kurulup açıldığı tarih olan 26 Eylül Dil Bayramı olarak kutlanmıştır.506

Antalya Gazetesi Dil Bayramı programını 26 Eylül 1936 tarihli gazetede de halka duyurmuştur. Dil Bayramı Programı:

 26 Eylül 1936 Cumartesi günü şehir gündüz bayraklarla ve gece elektriklerle süslenecektir.

 Şehrin yerlerine dilimizin anadil olduğuna ve ulusal dilimize dair yazılan cümleler asılacaktır.

Saat 16.00‟da Halkevi salonundaki törene bütün yurttaşlar davetlidir. Bu törende  Bando ile istiklal marşı

 Müzik Konseri

 Muammer Lütfi‟nin konferansı  Reşat Oğuz‟un söylevi

 Hamit Macid‟in şiiri

 Dil Kurumunda verilecek söylevin radyo ile dinlenmesi

 Halkevi bandosunun, sporcularının ve halkın iştiraki ile gece bir fener alayı tertip edilecektir. Fener alayı saat 21.00‟de Halkevi önünden hareket ederek bütün şehri dolaşacaktır.

Saat 15.00‟ten itibaren Halkevi önünde davullar çalınacaktır.

 Bu ilan davetiye yerindedir. Yurttaşlarımızın bu törende bulunmalarını dileriz.507

23 Eylül 1937 tarihinde dil bayramı programı Antalya Gazetesinde duyurulmuştur. Bir önceki yıl ile benzerlik gösteren programda; Nüfus Direktörü ve Müdür Umumi muavini

505 “Antalya Dil Bayramını Büyük Şenlikle ve Tezahüratla Karşıladı”, Antalya, 27 Ağustos 1936, Rasih

Kaplan‟ın yapmış olduğu konuşma Antalya gazetesinin diğer sayısında yayınlanacağı bilgisi not olarak verilmiştir. Dil Bayramının üçüncü günü akşamı Halkevinde yapılan folklor gecesinde yaptığı genel konuşmada 03 Eylül 1936 tarihli Antalya Gazetesinde yayınlanmıştır.

506 “Dil Bayramı”, Antalya, 26 Eylül 1936. 507

tarafından konferans ve şiir okunduğu bilgisi dışında bir önceki yıldan ayrı bir program göze çarpmamaktadır.508

Atatürk‟ün ölümünden sonra da kutlanmaya devam eden Dil Bayramı Halkevi‟nin önemli faaliyetleri arasında yer almıştır.

Antalya Halkevi Dergisi Türk Akdeniz‟in 20. sayısında Dil Bayramı kutlamalarına geniş yer verilmiştir. 26.10.1940 Çarşamba günü Antalya Halkevi salonunda kutlanan Dil Bayramına büyük bir kalabalık katılmıştır. Cemal Gültekin‟in açılış nutkunun ardından Lise Edebiyat Öğretmeni Reşat Oğuz, Dil İnkılabının anlam ve önemini anlatan bir konuşma yapmıştır.509

Daha sonra Maarif Müdürü Cemal Gültekin, Türk Dilinin mazide geçirmiş olduğu özelleştirme hareketi ile dil devriminin dilimize kazandırdığı yenilikleri anlatan bir konuşma yapmıştır. Maarif müdürünün yapmış olduğu konuşma Türk Akdeniz Dergisinin 20. sayısında yayınlanmıştır.

Cemal Gültekin‟in Konuşması Türk Dili‟nin kullanılmasının önemi açısından dikkat çekicidir Konuşmasında;

“Orta Asya‟nın bağrında yüksek bir medeniyet kuran Türk‟ün tarihi, tarihten önceki zamanların karanlıklarına doğru uzanmaktadır. Böyle bir milletin sahip olduğu dilin ruhu gibi engin, medeniyeti gibi zengin olması pek tabidir. Çünkü medeniyetin geniş bir kültüre, kültürün de engin bir dile dayandığı inkâr götürmez bir gerçekliktir. Türk dünyası, varlığının geniş imkânlarıyla tufanlaşmış bir uğultu halinde İslamiyet camiasına girerken asil yaradılışının iktizası kendisini kol bir cömertlikle çöl rüzgârının alevine kaptırmış bulunuyordu. Bu hareket neticesinde din dili olarak Arapça, şehir dili olarak da Acemce Türk dilini istila etmiştir. Selçukiler zamanında başlayarak son zamanlara kadar devam eden bu istila hareketi ancak Arapça ve Acemce tahsil görenlerin anlayabildiği bir dille bu istilaya kulağını ve ruhunu kapayan ve kendi dilinin özlüğü içinde elemlerini ve hicranlarını terennüm eden bir halkın kullandığı bir dilin dolayısıyla iki taraflı bir edebiyatın doğmasına sebebiyet vermiştir.

Birine: bir zümreye hitap etmesi hasebiyle Divan, diğerine de halkı kendisine muhatap edinmesi dolayısıyla Halk Edebiyatı denilmektedir. Birinde Türkçe, Arapça, Acemce kelimelerin baskısı altında ter dökmekten, diğerinde ise, yani Halk Edebiyatında Türk Ruhunun safiyet ve şiiriyeti şakımaktadır. Birinde yazı kaidelerinin dar çerçevesinde sıkışmış şairler, diğerinde samimiyetin enginliğinde kanat çırpan ruhlar vardır. Birinde kaside yazarak padişahtan ihsan koparmanın yaltaklığı diğerinde padişahın zulmüne kafa tutmanın yaltaklığı vardır.”

Konuşmasına divan şairi Fehim Kadim‟ in şiirinden örnek vermiş, daha sonra da Erzurumlu Emrah‟ın Arapça ve Acemce tesirinde olmayan Türkçe şiirinden örnekler vermiştir. Halk şairlerinin devrin yaşantısına ilişkin yansıttığı duygulardan oluşan şiirlerinden de örnekler vermiştir. 510

508 “Antalya Halkevi Başkanlığından”, Antalya, 23 Eylül 1936. 509 “Dil Bayramı”, Antalya, 30 Eylül 1940.

510

Cemal Gültekin konuşmasına şu sözlerle son vermiştir:

“Mazinin mirası olan Arapça, Acemce karşılığı sözlerden ve okunmaz ibarelerden kurtulmağa çalıştığımız bu devrin günlerinde, bazı kimselerin söz arasında, yazıda Türkçe karşılıkları bulunduğu halde, sırf üstünlük ve gösteriş gibi zayıf düşüncelere kapılarak Fransızca, İngilizce, Almanca gibi yabancı dillerden kelimeler kullanmakta olduğunu görüyoruz. Bu hareketi Atatürk‟ün yüksek eserine karşı saygısızlık, dil devrimine karşı aykırılık saymak yanlış olmaz sanırım. Bir dil bilginimiz ( Dili kurtarmak her Türkün hiç olmazsa “orta yazı” dilini anlayabilecek kadar öz Türk sözlerinin yazıda kullanılması ile olur.) demektedir. Biraz önce arz ettiğim şekilde tuhaflıklara sapanlara karşı söylenecek söz ancak şu olabilir.

Arapça isteyen Urban‟a gitsin, Acemce isteyen İran‟a gitsin, Frenkler Frengistan‟a gitsin, Biz Türk‟üz bize Türki gerekir.”511

Daha sonraki yıllarda da Dil Bayramı kutlamaları Halkevi‟nin önemli faaliyetleri arasında yer almıştır. Dil Bayramının 8. 9. 10. 11. yıl dönümleri ve kutlama programları Antalya Gazetesi‟nde yayınlanmış, programın içeriği ile ilgili ayrıntılar verilmiştir.512