• Sonuç bulunamadı

Ülkemiz bankacılık sektörü yurt dışına uzun yıllar yönelmemiş, faaliyetlerini iç pazarla sınırlı tutmuştur. Bu seçimde, devletin uyguladığı ekonomik sistem tercihleri kadar, bankalarımızın sermaye yetersizliği ve rekabet gücü eksikliği de etkili olmuştur. Fakat 1960’lı yıllarda başlayan iş göçü ve 1980’li yıllarda ülkeye getirilen serbest piyasa ekonomisi sistemi sonrası bankalarımız uluslararası pazara da açılmaya başlamıştır. Bankalarımızın uluslararasılaşma süreci üç başlıkta incelenmiştir.

1.8.1. Türk Bankacılık Sektörü Uluslararası Birim Adetleri

TBB’nin 1997 yılı ile 2005 yılı arasında yayınladığı veriler üzerinden yapılan 9 yıllık analiz sonucunda (Tablo 9) ülkemiz bankalarının uluslararasılaşma sürecinde yurtdışında çalışmakta olan göçmen işçilerimizin bankacılık ihtiyaçlarının karşılanması ve tasarruflarının ülke ekonomisine kazandırılmasının önemli bir mihenk taşı olduğu göze çarpmaktadır.

Tablo 9’da en dikkat çekici husus, Türk bankalarının uluslararası birim açmada önceliği bir uzun yıllar Almanya’ya vermiş olmasıdır. 2000’li yıllara kadar uluslararası birim Almanya’ya yönelim devam etmiş, fakat 2000 yılından itibaren özellikle KKTC ve Bahreyn’e doru bir yönelim yaşanmıştır.

Tablo.9

Türk Bankaları’nın Yurtdışı Birim Adetleri

ALMANYA BAHREYN KKTC DİĞER

YILLAR

Birim Oranı Birim Oranı Birim Oranı Birim Oranı TOPLAM

1997 45 51,14% 2 2,27% 8 9,09% 33 37,50% 88 1998 45 48,91% 3 3,26% 9 9,78% 35 38,04% 92 1999 44 43,56% 6 5,94% 12 11,88% 39 38,61% 101 2000 43 42,16% 8 7,84% 13 12,75% 38 37,25% 102 2001 29 36,25% 9 11,25% 14 17,50% 28 35,00% 80 2002 21 32,31% 10 15,38% 14 21,54% 20 30,77% 65 2003 20 29,85% 10 14,93% 18 26,87% 19 28,36% 67 2004 21 29,17% 10 13,89% 21 29,17% 20 27,78% 72 2005 11 16,18% 12 17,65% 24 35,29% 21 30,88% 68 Kaynak: http://www.tbb.org.tr/v12/1997.asp1997.asp–2005.asp, 07.09.2006

1.8.2. Uluslararası Birim Adetlerinin Ülkelere Göre Değişimi

1997 yılındaki toplam yurtdışı şube ve temsilcilik adedi 88 iken 31.12.2005 tarihinde toplam yurtdışı birim sayısı %23’lük azalış ile 68’e inmiştir. Buna karşın bankalar özellikle döviz alım satım işlemlerinde getirdiği Kambiyo Muamele Vergisi (KMV) istisnası ve ucuz döviz temini gibi birtakım avantajlar nedeniyle Bahreyn’e ve uygulanmakta olan uluslararası ambargoya karşı bu ülke ekonomisini rahatlatmak amacıyla mevzuatta sağlanan kolaylıklar ve Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesi ile (muhtemel birleşme sonucunda Avrupa birliği avantajlarından yararlanmak amacıyla) KKTC’ye doğru bir yoğunlaşma olmuştur.

Nitekim 1997 yılında 88 olan yurtdışı birim içinde Bahreyn 2 birim ile %2,27’lik bir pay alırken 31.12.2005 tarihinde 68 olan toplam yurtdışı birim içinde 12 birim ile 17,65’e ulaşmıştır. Aynı şekilde 1997 yılında KKTC’de

bulunan yurtdışı birim adedi 8 ile % 9’luk bir oran sergilerken, 31.12.2005 tarihinde 24 birim ile % 35,29’luk bir orana ulaşmıştır.

Tablo 9 incelendiğinde, Almanya dışındaki ülkelerde bulunan birim adedinde dikkate değer düşmeler gözlemlenmezken, Almanya’daki birim adetlerindeki büyük azalış (%76) dikkat çekici ve araştırmamızın gerekliliğini sergileyici bir unsur olarak göze çarpmaktadır.

1.8.3. Türk Bankacılığının Uluslararasılaşma Sürecinde Almanya Deneyimi

Almanya’ya iş göçünün başlamasından buyana, bu ülkede bulunan bankacılık birimlerimiz işçi dövizlerinin ülkemize kazandırılmasında çok önemli hizmetler vermiştir. Gerek kamu gerekse de özel sermayeli bankalarımız yurtdışı birim açma aşamasında bu ülkeyi her zaman öncelikli bir noktada tutmuş ve özel önem vermiştir.

Dresdner Bank olayının ardından başlatılan soruşturmalar, operasyonlar ve bu operasyonlar sonrası çıkan medya haberlerinin Almanya kamuoyunda bankacılık birimlerimiz ve ülkemiz hakkında yaratmış olduğu olumsuz bakış açısı ve en önemlisi de göçmen vatandaşlarımızın bu birimlerimize rağbetinin azalması nedeniyle bu ülkedeki bankacılık birimlerimiz hızla azalmıştır.

Son olarak Alman ZDF televizyonunun 10.10.2006 tarihinde yayınladığı Frontal 21 adlı televizyon programında, Türk kökenli bir muhabiri de yanlarına alarak, gizli kamera ile Berlin’de bulunan birkaç bankacılık birimimize gidiliyor, ardından araştırmayı derinleştirmek için Türkiye’ye geliniyor ve Antalya’da birkaç banka şubesine gidiliyor. Yapılan araştırmada “Türk Bankaları’nın Almanya’dan yapılan transfer (uluslararası para havalesi) işlemlerinde kaynak sormadığı, bu yolla kara para aklama işlemlerine aracılık ettikleri ” iddia ediliyor.

Gerek Alman bankacılık mevzuatı, gerekse de kara para’nın aklanmasını önlemeye yönelik uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kuruluşlarca alınan kararlar kapsamında; belli tutarın üzerindeki transfer işlemleri, kaynak ve transfer sebebi açısından belgelenmek zorundadır. Hatta dünya üzerindeki en hızlı uluslararası

transfer mekanizması olan Western Union dahi yapılacak transfer işlemlerini 7.000.- USD ile sınırlamış, bunun üzerinde yapılacak transfer işlemlerinde (ithalat vesaiki vb.) belge ibrazı zorunluluğu getirmiştir. Bu kapsamda Almanya’da halen 5.000.- Euro ve üzeri transfer işlemleri kimlik, belge ve kaynak bildirimi gerektirirken, ülkemizde bu tutar 10.000.-YTL olarak tespit edilmiştir.

Programda, Alman vatandaşlarının İsviçre ve Lüksemburg gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye üzerinden (çantalarla nakit para taşımak suretiyle) illegal para çıkışları yaptıkları, bu tutarları Alman mevzuatından ve vergi sisteminden kaçırdıkları da iddia ediliyor. Araştırmayı yapan televizyoncuların, gerek Almanya’da gerekse de Türkiye’de başvurdukları bankacılık birimlerimizin yapılacak transferlerin ya da bankaya yatırılmak istenilen nakit paraların kaynağını sormak bir yana, mevzuat dışı olan bu işlemin nasıl yapılacağına dair ipuçlarını da teker teker sıraladıkları belgelenmiştir (http://www.zdf.de/ZDFde/inhalt/1/0,1872,1001633_idDispatch:2094 787, 00.html#, 22.10.2006).

Ülkemizin de imzaladığı ve bankalarımızın uymak zorunda olduğu kara parayı aklamanın önlenmesine dair uluslararası anlaşmalar kapsamında, kara para olma ihtimali bulunan bu paraların kaynağının sorulması, şüpheli durumların resmi makamlara ihbar edilmesi zorunluluğunun bankalarımız ve banka personelince bilinmesi gerekliliği açıktır.

Bu olayın ardından, müşteri ile yapılan görüşmeler Alman makamlarınca suç sayılmamış (kanunsuz transfer işlemi ya da hesap açma işlemi gerçekleşmediğinden) ve ilgili bankacılık birimlerimiz hakkında soruşturma açılmamıştır. ZDF kanalı Frontal 21 adlı televizyon programının bu olayı içerir 10.10.2006 tarihli bölümüne ait gizli kamera görüntülerini ve yazılı haber dökümünü, hukuki sebeplerden dolayı internet arşivinden çıkartmıştır. Fakat bu tür haberlerin ülkemiz hakkında, bir kanunsuzluk ortamı ve kara para cenneti imajı yarattığı aşikârdır. Bu ve benzer olaylar sonucunda, Alman makamları, Alman vatandaşları ve Almanya’da yaşamakta olan vatandaşlarımız nezdinde güvenilirliğimiz zedelenmektedir.

İKİNCİ BÖLÜM