• Sonuç bulunamadı

Türkçe Ezan ve Kadınların Giydiği Çarşafların Kaldırılması

2.2. Rize’de Sosyo Ekonomik Durum

2.2.6. Türkçe Ezan ve Kadınların Giydiği Çarşafların Kaldırılması

Türkçe ezan konusu ilk olarak 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ezanın ve hatta namazın Türkçeleştirilmesi konusu tartışılmış, Ali Suavi gibi dönem aydınları camilerde Türkçe hutbe okumuş ve 1885’te Şehzadebaşı’nda ilk Türkçe ezan okunmuştur.207 Ancak bu teşebbüs sonuçsuz kalmış ve ezan Arapça olarak okunmaya devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminde ezanın Türkçe okunması tekrar gündeme gelmiş ve 1932 yılında ezanın Türkçe okunması kabul edilmiştir. Rize Gazetesi’nden anlaşıldığına göre, ezanın Türkçeleştirilmesi tüm şehirlerde olduğu gibi Rize’de de son derece olumlu karşılanmıştır. Öyle ki Pazar günleri köylerden şehir merkezine inen halk, öğle ezanı okunurken cami önünde toplanarak heyecan ve mutluluk

202 “Genel nüfus sayımına hazırlık”, Rize, 187, (1935), s. 3.

203 “Yurtta nüfus sayımı”, Rize, 459, (1940), s. 4.

204 “Hayvan sayımı”, 187, Çoruh, (1935), s. 4.

205 “Altı evlâdı olanlara ikramiye veriliyor”, Çoruh, 180, (1935), s. 3.

206 “Altı evlatlılar çoğaldı”, 194, Çoruh, (1935), s. 3.

42

içinde ezanı dinlemektedir. Rize’de ezanı Türkçe olarak okuyan ilk müezzin Hafız Hakkı Efendi olmuştur. Türkçe ezanın Rize’de ilk olarak okunuş şekli şöyledir:

Allah büyüktür, Allah büyüktür. Allah büyüktür, Allah büyüktür. Tanrıdan başka tapılacak yoktur. Ben şahidim ki tanrı büyüktür. Nebi Muhammed Allah’ın Resulü Ben şahidim ki o Hak’tan geldi Hey dinleyenler geliniz namaza Hey dinleyenler geliniz namaza Hey işitenler koşunuz felâha Hey işitenler koşunuz felâha Allah büyüktür, Allah büyüktür. Allah büyüktür, Allah büyüktür. Tanrıdan başka tapılacak yoktur.208

Gazetenin 72 sayılı nüshasında görüleceği gibi Rize’de ezanı yeni makama uygun okuyabilecek müezzinler yetiştirmek amacıyla, Evkaf Umum Müdürlüğü’nün tamimiyle Evkaf Müdürü Tahir Bey önderliğinde bir kurs açılmıştır. Kursun başına da ezanı Rize’de ilk kez Türkçe olarak okuyan Hafız Hakkı Efendi getirilmiştir. Rize gazetesinin belirttiğine göre Türkçe ezan, namaz kılmayanlarda dahi derin bir alaka uyandırmış ve dikkat çekmiştir.209

Kılık kıyafette yapılan yenilikler, çarşaf ve peçelerin kaldırılması da Türkçe ezan gibi Rize’de olumlu karşılanan yeniliklerdendir. Üstelik gazetede kadınların eski giyim tarzına karşı oldukları, zaten çarşaf giymek istemedikleri ve modern yeniliklere açık oldukları

208 “Her tarafta olduğu gibi şehrimizde de Türkçe ezan derin bir alaka uyandırmıştır”, Rize, 28, (1932), s. 3. Türkçe ezan daha sonra tekrar düzenlenerek, Tanrı uludur şeklinde okunmaya başlanmıştır. Türkçe ezan ve

kamet ilk olarak eski usulüyle okunmuştur. Ancak bir süre sonra her tarafta aynı usul ve kaideyle okunmasını temin etmek amacıyla Diyanet İşleri tarafından musikiye uygun notalar çıkarılmıştır. Bu notalar Hüseyni denilen makamda bestelenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. “Türkçe ezan ve kamet”, Rize, 68, (1932), s. 5.

43

belirtilmektedir.210 Kadınların giydiği çarşafların kaldırılmasıyla ilgili değişiklik daha ilk günlerinden etkili olmuş, pek çok şehirde kadınlar çarşaf ve peçelerini bırakmışlardır. Buradan çarşafların dini bir simgeden çok zorunlu bir sosyal objeye dönüşmüş olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.

Çarşafların kaldırılması en hızlı Rize’nin Pazar ilçesinde gerçekleşmiştir. Kısa süre içinde çarşafla gezen kadınların sayısı yok denecek kadar azalmıştır.211

1935 yılı Şubat ayının sonlarına doğru Belediye Meclisi verdiği bir kararla peçe ve şemsiyelerin kullanılmasını yasaklamış, çarşafların ise halkın maddi zorluk yaşamaması için bir yıl içinde kaldırılmasını kabul etmiştir.212

Başlangıçta çarşafların atılması, peçe ve şemsiyelerin kaldırılması son derece olumlu sonuçlar vermiştir. Ancak bir süre sonra bu hızlı yöneliş yavaşlamış hatta peçe ve çarşafları çıkartan kadınlar, tekrar çarşafa girmeye başlamıştır. Bunun önüne geçmek amacıyla tedbirler alınmış ve yasağa uymayanların cezalandırılacağı gazetede bildirilmiştir.213

Çarşafların yasaklanmasıyla alakalı gazetede duyurular da yapılmıştır.

Rize Gazetesi’nin 1935 yılında yayımlanan 175. sayısında bazı kisvelerin yasaklanmasıyla ilgili kanun hakkındaki haber aynen şöyledir:

Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair olan 2596 sayılı kanun gelmiştir:

Bu kanuna göre her hangi din ve mezhebe mensup olursa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasak edilmiştir.

Kanun Türkiye’de bulunan Türklerin ve yabancıların yabancı memleketlerin siyaset, Askerlik ve milis teşekküleri ile münasebetli kıyafet ve alametlerini ve levazimini taşımayı da menetmektedir.

210 “Kafesler kalktı sıra…”, Çoruh, 174, (1934), s. 3.

211 “Yenilik yolunda Pazar kadınları ilerliyor”, Çoruh, 178, (1935), s. 3.

212 “Belediye Meclisi verdiği bir kararla peçe ve şemsiyeleri yasak etti”, Çoruh, 182, (1935), s. 1.

44

Daha bazı maddeleri ihtiva eden bu kanunun ruhanı kisvelere ait birinci maddesi kanunun neşri tarihinden itibaren altı ay sonra ve diğerleri neşri tarihinden itibaren tatbik olunacaktır.

Bunun için ayrıca bir de nizamname çıkarılacaktır. Müftümüz Bay Nuh bu kanun tebliğile hemen sarığı çıkararak bir melon şapka başına geçirmiş ve müsevvidi ile sarıklı diğer imam ve hatiplere de çıkarttırıp şapka geydirmiştir.

Yalnız bu şapkalar altında henüz değiştirilmiyen cübbe ve latalar şapka ile hiç te yaraşık almıyor. Kisve tabiri içinde cübbe de vardır. Bu işte yeniliği sever olduğunu gösteren Müftümüzü taktir ederken cübbe ve lataları da kaldırıp her yurttaş gibi şapkaya yakışık alan kiyafeti temin etmesini bekleriz.214

11 Mayıs 1936 tarihi, Rize’de çarşafların tarihe karıştığı gün kabul edilmiştir.215