• Sonuç bulunamadı

2.2. Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk Milliyetçiliği ve Ulus Devlet Fikirlerinin

2.2.3. Türkçülük

Osmanlı siyasal düşünce platformunda “devlet nasıl kurtulur?” sorusuna verilen üçüncü yanıt Türkçülük politikası olmuştur. Türkçülük akımına ait ilk veriler, Tanzimat döneminde reformların halka daha verimli bir biçimde yaygınlaşması için sade bir dil yaratılması çerçevesinde kültürel bir milliyetçilik olarak dil tartışmalarından ortaya çıkmış, siyasal anlamda Türkçülük içeren talepler ise II.

231Yıldız, a.g.e., s.77.

232Tekin - Okutan, a.g.e., s.52-53.

233Akçura, a.g.e., s.31-33.

234Yıldız, a.g.e., s.81.

52

Abdülhamit’in saltanatı döneminde gündeme gelmiştir235. Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” isimli eserinde belirttiği “Tevhid- Etrak” yani Türkçülük siyaseti, Osmanlı’da ilk kez ırk esasına dayalı bir Türk milliyetçiliğini önermekle birlikte, tüm Türklere ve Türkleşmiş topluluklara Türklük bilincinin aşılanması ile dünya üzerindeki tüm Türklerin siyasi birliğini öngörmektedir236. Akçura’nın eserinde devletin temeli olarak Osmanlıcılık ve İslamcılığa karşı Türk ırkına dayanan bir milli politika olan Türkçülüğü tavsiye ettiği görülmektedir.

Türk milliyetçiliği ve Türkçülük fikrinin ortaya çıkışının ilk somut adımları dil üzerinden gerçekleşmiştir. Dilde sadeleşme ve halkın anlayacağı bir Türkçe kullanılması önerileri yüzyıllardır süren bir tartışma konusu olup Sultan Abdülaziz devrinde, Osmanlı aydınları ve devlet adamları arasında eğitimde, bilimde, edebiyatta ve devlet işlerinde halkın konuştuğu Türkçe’yi kullananların sayısı artmaya başlamıştır237. Sade bir Türk dilinin ve İslam’dan ayrı bir Türk tarihinin var olduğu yönündeki iddiaları destekleyen akademik kanıtlar Leon Cahun ve Arminius Vambery gibi batılı yazarlardan ve Mahmut Celaleddin Paşa gibi Türk aydınlarından gelmiş olup bu çalışmalar Fuat Paşa ve Cevdet Paşa’nın 1851’de yazdıkları Kavaid-i Osmaniye isimli dil bilgisi kitabına ilham kaynağı olmuştur. Buna başka dilbilgisi kitapları ve Türkçe sözlükler eklenirken, bu eserler sayesinde aydınlar Orta Asya’daki zengin İslam öncesi Türk tarihi keşfetmeye başlamışlardır238. 1876 yılında kabul edilen Kanun-i Esasi’de devletin resmi dilinin Türkçe olduğu kabul edilmiş ve Anayasanın 18. maddesi “Devlet tarafından işe alınacak olan Osmanlı vatandaşlarının devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmeleri şarttır” şeklinde düzenlenmiştir239. Kültürel Türkçülüğün oluşmasına I. Meşrutiyette üst düzey siyasi görevler üstlenen ve Hunların Türklerin ilk ataları olduğunu ortaya koyarak askeri okul ders programına ilk defa ulusal tarihi koyarak derslerde okutulmak üzere “Tarih-i Alem” adlı eseri yazıp İslamiyet öncesi Türk tarihine oldukça geniş yer ayıran, Askeri Okul Komutanı Süleyman Paşa öncülük etmiştir240. Mehmed Emin Yurdakul, sade bir Türkçe ile 1897 yılında kaleme aldığı ve “Ben bir Türküm dinim cinsim uludur” mısralarıyla başlayan

235Tekin - Okutan, a.g.e., s.53.

236Akçura, a.g.e., s.23-25.

237Tekin - Okutan, a.g.e., s.53.

238Karpat, a.g.e., s.215.

239Ulusoy, a.g.e., s. 94.

240 Tekin - Okutan, a.g.e., s.53-54 ve. Ulusoy , a.g.e., s. 95

53

“Türkçe Şiirler” isimli kitabında ilk kez Türk olmaktan gurur duyduğunu ilan ederek ırkının ve inancının yüceliğini övmüştür241.

Türkçülüğün alt yapısını oluşturacak nitelikteki bu girişimler Jön Türklerin çabalarıyla hızlanmıştır. Başlangıçta Osmanlı egemenliği altında yaşayan bütün halkları bir Osmanlı milleti etrafında birleştirmeyi kendisine amaç edinen Jön Türkler, Osmanlılcıık fikrinin İttihad-ı Anasır’ı sağlayamaması nedeniyle Türkçü bir niteliğe bürünmüşlerdir242. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında, Rusya’dan Türkiye’ye eğitim düzeyleri yüksek Gaspıralı İsmail, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali ve Yusuf Akçura gibi Rusya’daki Türkoloji çalışmalarını yakından izlemiş ve Batı kültürü ile temas ederek milliyetçiliğin önemini iyi kavramış çok sayıda aydın göç etmiştir.

Özellikle Yusuf Akçura’nın 1904’te yazdığı ve Türkçülüğün manifestosu olarak kabul edilerek Türk milliyetçiliğinin stratejisini çizen “Üç Tarz-ı Siyaset” isimli makalesi Osmanlıcılığın, İslamcılığın ve Türkçülüğün Osmanlı İmparatorluğu için ne gibi sonuçlar doğuracağını tartışarak ve her birini tek tek değerlendirmiş ve devletin kurtuluşu için Türkçülüğün faydalı olacağı sonucuna varmıştır243.

II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında yaşanan gelişmeler İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticileri arasında Osmanlılık fikrinin yerini siyasal anlamda Türkçülük düşüncesinin almasını sağlamış olup İttihatçılar, Osmanlı Devletini içinde bulunduğu durumdan kurtarmanın yolunun ‘İttihad-ı Anasır’dan geçmediğini tam tersine aralarında soy, dil, din ve ortak bir tarih birlikteliği bulunan Türk unsurları bir araya getiren bir Türk milleti yaratmaktan geçeceğini iddia etmişlerdir. Onlara göre bunun için yapılması gereken şey; devletin asıl kurucu unsuru olmasına rağmen sürekli ihmal edilen, zamanla aralarındaki birlikteliği ve benliklerini kaybetmeye başlayan, milli birlikten yoksun durumdaki Türklerin kültürel ve ekonomik durumlarının ıslah edilmesi, aralarındaki dayanışma ve birlik duygusunun yeniden kazandırılmasıdır244.

241Karpat, a.g.e., s.21.

242Tekin - Okutan, a.g.e., s.54.

243François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri - Yusuf Akçura, Tarih Vakfı, 2005, s.2-3.

244Tekin.-.Okutan, a.g.e., s.54-55.

54

II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte gelen geniş düşünce ve örgütlenme özgürlüğü ortamından, baskı altındaki bütün toplum kesimleri, siyasi gruplar, işçiler, kadınlar, etnik milliyetçiler yararlanmış; Türk milliyetçileri de önceki elli yıllık kültürel düzeyde olgunlaşan birikimi de arkasına alarak Türk kimliğini ilk kez açıkça kullanarak örgütlenmiştir245. Yusuf Akçura, Aralık 1908’de Veled Çelebi, Necib Asım, Mehmet Emin Yurdakul gibi kendilerini Türkçü olarak tanımlayan eski dostlarıyla birlikte Türk Derneği’ni kurmuştur246. Derneğin kuruluş nizamnamesinin ikinci maddesinde cemiyetin amacı; Türk diye anılan bütün Türk kavimlerinin geçmiş ve şimdiki durumlarını öğrenmek, eserlerini halka tanıtmak, edebiyatları hakkında bilgi vermek, Türk dilinin açık ve sade bir biçimde kullanılarak bir bilim dili haline gelmesini temin etmek olarak belirtilmiştir. Bu çerçevede ilk olarak Necip Asım Bey’in “Türklerin Pek Eski Yazısı” adlı bir kitabı basılmış ve “Türk Derneği” adını taşıyan bir dergi de çıkarılmıştır. Benzer amaçla, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem gibi önemli isimlerin önderliğinde 1911 yılında Selanik’te “Genç Kalemler Dergisi” çıkmaya başlamış olup dergi Türkçülüğe, sade ve öz bir Türk dili oluşturmak biçiminde hizmet etmeyi amaçlamıştır247. 1911-1912 yıllarında Türkçü dernek ve yayınların hızla faaliyete geçmeye başlamış olup 1911 yılında kurucuları arasında Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu’nun bulunduğu

“Türk Yurdu” ve “Halka Doğru Dergileri”, Türkçülük hareketinin en etkili yayın organı haline gelmiştir248. “Türk Yurdu Dergisi” aralıklarla günümüze kadar çıkmaya devam ederek genellikle milliyetçi muhafazakâr fikirleri savunmuştur. Aynı fikri paralelde 12 Mart 1912 tarihinde milliyetçi fikirleri yaygınlaştırmak ve eğitim faaliyetleri, konferanslar, dil, edebiyat ve tiyatro üzerine pratik kurslar ve sosyal yardım faaliyetleri aracılığıyla kültür düzeyini yükseltmek amacıyla Türk Ocakları kurulmuştur249. Başlangıçta sadece İstanbul’da kurulup zamanla tüm ülke genelinde şubeler yoluyla yayılmaya başlayan Türk Ocakları dönemin bütün Türkçü fikir ve faaliyetlerinin merkezi ve Türk milliyetçiliği üzerine inşa edilen Türk Ulus Devletinin önemli bir kilometre taşı olmuştur.

245Ulusoy, a.g.e., s. 113.

246Georgeon, a.g.e., s.5.

247Tekin,Okutan, a.g.e., s.55.

248Ulusoy, a.g.e., s. 127.

249Karpat, a.g.e., s.219.

55

Türkçülük akımı; ırk boyutu ihmal edilecek düzeyde bir Türk milliyetçiliğinden tüm dünya Türklerini tek bir bayrak ve devlet egemenliği altında bir araya getirmeye varan değişik düşünceleri kapsamakta olup zamanla kendi içinde Turancılık düşüncesini de ortaya çıkarmıştır250. Turancılık, TDK’nın Büyük Türkçe Sözlüğünde Osmanlı Devleti'nin son yıllarında ortaya çıkmış olan, Osmanlılık ve İslamcılık akımları karşısında bütün Türklerin tek vatanda ve tek bayrak altında birleştirilmesini amaçlayan akım, “Panturanizm” olarak tanımlanmaktadır251. Ziya Gökalp’e göre Turan, “Türkçülüğün uzak mefkuresi yani ideali olup Turan adı altında birleşen Oğuz, Tatar, Kırgız, Özbek ve Yakut dilde, edebiyatta ve kültürde bir millet halinde birleşmeleri Türkçülerin en kuvvetli heyecan kaynağı” olmuştur252. Ona göre Turan, “Türkçenin konuşulduğu ve Türklerin oturduğu bütün ülkelerin toplamı”dır253. 1908’den sonraki dönemde Türk milliyetçiliği Ziya Gökalp’in fikirlerinden derinden etkilenmiş olup yeni kavramlar geliştirmeye çalışan diğer milliyetçilerden farklı olarak Ziya Gökalp, kabul edilmiş kültürel ve sosyal değerlere ve örgütlenme anlayışına dayanıp bunlardan faydalanarak gelenekselci bir muhafazakâr milliyetçilik yorumu oluşturmuştur254.

Türkçülük akımının iki önemli temsilcisi olan Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura’nın Türkçülük ve milliyetçilik anlayışları ise birbirinden farklılıklar göstermektedir. Yusuf Akçura ırk kavramı üzerine kurulmuş bir Türk milliyetçiği kurgusu hayal ederken, Ziya Gökalp Osmanlı İmparatorluğu’nun çok uluslu yapısını koruyacak bir Türkçü devlet hayali kurmaktadır. Akçura, milliyetçilik teorileri arasından ırkı ön plana çıkaranını benimseyerek Türk milliyetçiliğine daha uygulanabilir olduğu sonucuna ulaşırken, Gökalp ise daha sosyolojik ve kültürel bir ulus ve milliyetçilik tanımlanmasını ortaya koymuştur255. Gökalp’in milliyetçilik anlayışı herkesi kucaklayıcı ve mistik bir havaya sahip olup insanları duygusal olarak beslemeyi ve birleştirmeyi hedeflemektedir256

250Tekin - Okutan, a.g.e., s.56.

251http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.56c9c594cdbfa 4.32207619 Erişim tarihi: 01.02.2016.

252Gökalp, Türkçülüğün Esasları, s.42-43.

253Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, Akvaryum Yayınevi, İstanbul, 2013, s.63.

254Karpat, a.g.e., s.219.

255Tekin - Okutan, a.g.e., s.57.

256Karpat, a.g.e., s.219-220.

56

Türk Ulus Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, askeri okullarda eğitimini sürdürürken dönemin baskıcı ortamı altında Türkçülük hareketini ve Türkçü aydınları fikri olarak yakından takip etmiştir. Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde ortaya koyduğu ulus devlet kurgusu ve Türk milliyetçiliği anlayışı, Ziya Gökalp’in kültürel değerlerden hareket eden ulusçuluk ve Türkçülük anlayışının etki ve izlerini taşımaktadır. Özellikle Ziya Gökalp’in, “Yalnız siyasi savaş sırasında değil, ekonomik savaşta da milli ülküler sınıfsal ülkülerden her zaman önde gelmelidir” görüşü Atatürk’ün siyasi tutumunu belirlemiştir257. Mustafa Kemal’in fikri altyapısının oluşmasında çok önemli katkıları olan ve Türkçülük akımının mimarı olarak tarih sahnesine adını yazdıran Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Gaspıralı İsmail gibi aydınlar, Türk Milliyetçiliği ve Atatürk ile arkadaşları tarafından temelleri atılarak kurulan Türk Ulus Devleti’nin kuruluşunda da büyük pay sahibi olmuşlardır.