• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Ulusun Temel Unsurları

1.1.2.3. Kültür Birliği ve Tarih Birliği

Kültür ve tarih birliği, Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu ulus tanımında “zengin bir hatıra mirası” olarak yer bulan ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, kültürdür”70 sözüyle vurgulanan subjektif ulus anlayışının önde gelen unsurlarından birisidir. Aynı ortak kültürel değerleri paylaşmak ve yaşamak ile ortak bir geçmişe ve tarihe sahip olmak, milletin oluşmasında ve devamının sağlanmasında hayati öneme sahiptir. Kültür ve tarih birliği, Ernest Renan’ın geliştirdiği ulus düşüncesinin temel unsurların birisi olup, pek çok düşünür tarafından ortaya konulan ulus tanımlarının içerisinde de yer almıştır71. Ozan Erözden, kültür ve tarih birliği unsurunu “genel olarak ulusal olarak nitelendirilen bir tarihsel ve kültürel birikimin, ulus olarak nitelendirilen toplumsal grubun hafızasında yer etmek suretiyle türdeşlik bilinci yaratması” şeklinde tarif etmektedir72. Ernest Gellner, kültür kavramının ulusu ve ulusal kimliği oluşturmadaki işlevinin oldukça önemli olduğunu vurgulayarak

“modern zamanlarda bütün dünyada giderek hız kazanan bir süreç olan yaygın yüksek kültürlerin, okuryazarlığa ve eğitime dayalı iletişim sistemlerinin kurulmasıyla birlikte

67Yıldız, a.g.e., s.162.

68Yıldız, a.g.e., s.162.

69Tekin - Okutan, a.g.e., s.95.

70Afet İnan, Atatürk Hakkındaki Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1959, s.261.’den aktaran

Müjgan Cunbur, Atatürk ve Milli Kültür, Trabzon Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul,2008, s.9.

71Furkan Şen, a.g.e., s.60.

72Erözden, a.g.e., s.110.

18

insanlara ulusal kimliğin ortak kültürle tanımlanabileceği hissini verdiğini” ileri sürmektedir. Gellner’a göre, “modern insan bir krala, ülkeye ya da dine değil, bir kültüre bağlılık göstermektedir”. Buna ek olarak Gellner, “kültürün toplumsal düzeni süsleyen, onaylayan ve ona meşruiyet sağlayan bir araçtan ibaret olmadığını; adeta toplum üyelerinin sadece onunla soluk alabildiği, hayatını idame ettirebildiği asgari ortak bir atmosfer niteliğinde olduğunu” belirtmektedir73. Kültürün önemime ilişkin benzer tanımlama Anthony Smith tarafından da ortaya konulmuş olup, Smith “Milli Kimlik” isimli eserinde ulusal kültürü, “Çağdaş dünyada kim olduğumuzu, müştereken paylaşılan eşsiz bir kültür aracılığıyla bilebiliriz. Bu kültürü keşfederek kendimizi yani otantik kendini keşfederiz ya da modern dünyanın devasa değişiklik ve belirsizlikleriyle cebelleşmek zorunda kalmış, bölünmüş ve yolunu pek çok kişiye öyle gelir.” cümlesiyle açıklanmıştır74.

Ulus devlet yapılanmasının oluşması ya da böyle bir yapılanmayı gerçekleştirme hedefinin somut bir siyasi projeye dönüşmesiyle birlikte, tarih ve kültür yeniden yorumlanarak ulusal niteliğe büründürülmüştür75. Smith’e göre “bireyler kendilerini bağlı hissettikleri topluluğun gelenekleri, tarihi ve kaderi ile kişiliklerini koruyup unutulmamalarını sağlayacak bir ölümsüzlük vasıtası elde etmeye çalışırlar.

Bu süreç, geçmiş anılar üzerinden kendini yeniden yaratan bir ulusu ortaya çıkarmaktadır”76. Giddens’ın ifadesine göre, “ulus devlet geleneksel devletlerin olmadığı şekilde bir ‘kavramsal toplum’ olup, ortak bir dilin paylaşılması ve ortak sembolik tarihsel içerik bunu başarmanın en kestirme yollarıdır”. Ona göre ulus inşa etme sürecinde dil ve ortak bir tarih kültürü oluşturmanın önemi çok büyüktür77. Bu sürecin araçları, ulus devlet kurumu tarafından ortaya konulmaktadır. Smith’e göre,

“eskiden etnik hatıraların kuşaklar arasındaki aktarımı papazlar ve din yorumcuları tarafından yapılırken günümüzde modern toplumlarda ve ulus devletlerde tarihsel sembol ve mitlerin yeniden keşfedilip genç kuşaklara aktarılması işlevi ordu, burjuvazi ve entelektüeller tarafından gerçekleştirilmektedir”78. Türk Ulus Devletinde TSK’nın ulusal tarih ve kültür aktarımı görevini ve askerlik çağına gelip orduya katılan gençlere

73Gellner, a.g.e., s. 113-116.

74Furkan Şen, a.g.e., s.61.

75Erözden, a.g.e., s.110.

76Smith, Ulusların Etnik Kökeni, s. 226.

77Anthony Giddens, Ulus Devlet ve Şiddet, (Çev: Cumhur Atay), Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2008, s.287.

78Smith, Ulusların Etnik Kökeni, s. 273.

19

milli tarih, kahramanlık destanları ve marşlarının öğretilmesi, ulusal törenlerin düzenlenmesi şeklinde gerçekleştirdiğini söylemek mümkündür.

Tarih birliği düşüncesinin oluşturulmasında kullanılan başlıca araç, milliyetçi tarih yazımcılığı olmuştur79. Ulusal tarih yazımcılığı, ulusların tarihin önceki dönemlerindeki bağımsızlığa dair siyasi anılarının ve geçmiş anavatanlarının ortaya çıkarılarak topluma aktarılması; ataların geçmiş yaşantı ve kültürlerinin izinin sürülerek geçmiş kültürün yüceltilmesiyle tarihin yeniden yazılması şeklinde gerçekleştirilerek etnik bağların ve duyguların canlandırılmasıyla tamamlanmaktadır80. Ulusal bilincin oluşmasında başarı ve yenilgileriyle aynı tarihi paylaşma hissinin sağlayacağı katkı büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte hemen hemen bütün toplumlar tarihi başarıları ile tanınmak istemekte ve bu nedenle ulus devletlerin kurulum süreçlerinde yazılan tarih, çoğunlukla ulusun başarıları ve kahramanlıklarıyla dolu olmaktadır81. Özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransız tarih yazımcılığına egemen olan akım ve bu akımın en önemli temsilcisi olan Lavisse, tarih çalışmalarını ve tarih eğitimini, milliyetçilik akımının ihtiyaçları doğrultusunda ulusal türdeşlik düşüncesinin yaratılması ve yerleştirilmesi yolunda birer araç olarak görmüştür82.

Türk Ulus Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ise uluslaşma sürecinde tarih birliği unsurunu, Türk milleti ortaya çıkarma ve milli kimlik yaratma yolunda etkin bir şekilde kullanmıştır. Mustafa Kemal’in millet ve milliyetçilik anlayışında tarih birliği ana öğelerden biri olarak yer almaktadır. Atatürk’ün ulusu oluşturan unsurlar arasında saydığı “Zengin hatıra mirasına sahip olma” öğesi, Türk milletinin oluşmasında tarihsel yakınlığı ön plana çıkardığını göstermektedir83. Atatürk’ün özel önem verdiği ulusal tarih çalışmaları kapsamında Türk milletinin ulusal tarihini ortaya çıkarmak amacıyla ortaya konulan Türk Tarih Tezi, Türk Tarih Kongreleri ve Türk Tarih Kurumu’nun ulusal tarih çalışmaları ve gerçekleştirdikleri araştırmalar bu alandaki önemli örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

79Erözden, a.g.e., s.110-111.

80Smith, Ulusların Etnik Kökeni, s.190.

81Tekin - Okutan, a.g.e., s.94.

82Erözden, a.g.e., s.110-111.

83Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi III, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996, s.91.

20

Kültür birliği düşüncesinin oluşturulması sürecinde güzel sanatlar alanında çalışmalar yapan sanatçıların eserlerinde işledikleri temalar yanında, ulus devletin kuruluşundan önce yapılmış olan sanat eserlerinin topluma sunuluşu önemlidir. Bu doğrultuda özellikle halka açık olarak sergilenen eser ve anıtlarda ulusal tarih ön plana çıkarılarak ulusal türdeşlik fikri işlenmiştir. Aynı zamanda birer ulusal kültür mirası olan bu eserler müzelerde toplanarak, ulusal mirasın varlığı sürekli olarak ulusun üyelerine hatırlatılmakta ve böylelikle müzeler kanalıyla ulusal kültürel miras ve ulusal tarih birliği bir arada vurgulanmaktadır84. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Türk Ulus Devletinin başkenti Ankara’da açılan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Osmanlı ve İslam mirasının sergilemesi amacıyla İstanbul’da açılan Topkapı Sarayı Müzesi ve Ayasofya Müzesi bu konudaki en önemli örneklerdir. Belirtilen ulusal müzeler aracılığıyla Türk uluslaşma sürecinde, millete ait kültürel ve tarihi miras bir arada sergilenerek Türk toplumu üzerinde ulusal kültür ve tarih bilinci oluşturulmaya çalışılmıştır. Ulus devletin sonraki dönemlerinde kurularak halkın ziyaretine açılan Çanakkale Şehitliği, Anıtkabir Kurtuluş Savaşı Müzesi, ülkenin dört bir yanındaki Şehitlik ve Şehitler Abideleri ile ulusal tarihe atıf yapılarak ulusal birlik ve beraberlik duygusu canlı tutulmuştur.

Toplumsal değişime ve yeni fikirlere rağmen toplumları oluşturan insanların büyük kısmı önceki yaşam tarzlarına, geleneklerine ve hatıralarına karşı özlem duyarlar85. Ulusal kültür mirasının ortaya çıkarılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, şarkı, türkü, şiir, destan gibi edebiyat öğeleri ile halk arasında yüzyıllardır canlı bir şekilde yaşanarak günümüze kadar ulaşan gelenek, görenek ve adetlerin önemi büyüktür.

Türk Ulus Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kültür birliğinin bir milleti millet yapan, ona var olmasını sağlayan yaşama gücünü veren, diğer milletler arasında ulusal bir kişilik kazandıran başlıca unsur ve büyük bir değerler manzumesi olduğunu işaret ederek 1 Kasım 1932 günü TBMM’de yaptığı açılış konuşmasında,

“Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti’nin temel direği

84Erözden, a.g.e,, s.111.

85Smith, Ulusların Etnik Kökeni, s. 224.

21

olarak temin edeceğiz” demiştir86. Atatürk, kültür gibi sağlam ve uzun süreçler sonucu ortaya çıkmış olan bir temele dayanmayan ulusal varlıkların uzun ömürlü olamayacağı düşüncesinden hareketle Türk kültürünün ortaya çıkarılması, halka ulaştırılması ve geliştirilmesine özel önem vermiştir. Bu söz ve çalışmalar Türk Ulus Devletinin kurulum sürecinde inşa edilmeye başlanan yapının temel direğinin ulusal kültür olduğunun açık bir ifadesidir.