• Sonuç bulunamadı

1.5. Kuşlar

1.5.14. Tûtî

“Papağan, duyduğu sesleri taklit edebilme, kendisine öğretilen sözleri öğrenme ve anlamını bilmeden, düşünmeden söyleyebilme yeteneğine sahip bir kuştur. Bütün dünya dillerinde ve edebiyatlarında, bu özelliğiyle yer tutmuştur. Farsçada tûtî, Arapçada bebgâ, Türkçede papağan ya da dudu denilen kuştur. Divan edebiyatında daha çok tȗtȋ bazen de bebgâ ismiyle kullanılmıştır. Divan edebiyatında birçok değişik hatta zıt anlamların sembolü olarak söylenmiştir. Türk halk kültüründe ve türkülerinde tȗtȋ ve dudu isimleriyle geçer. Dudu, kadın olarak da kullanılır. Eski fabl türü eserlerde, bin bir gece masallarında, genellikle bunların tercümesi olarak, Eski Türk Edebiyatında meydana getirilmiş “tûtîname”lerde ve halk hikâyelerinde papağan, güzel öyküler anlatan, dinî ahlakî öğütler veren bir hikâyeci, bir nasihatçi olarak rol almıştır. Bu durum onu, şiirde de ahenkli, anlamlı sözler söyleyen, herkesin örnek aldığı şairin sembolü haline getirmiştir. Papağan kendisine öğretilenleri söyler ve onun konuşması insanın hoşuna gider. Papağana insanlar, söylendiğinde kendilerinin hoşuna gidecek sözleri öğretirler; böylece papağan hoş, tatlı sözler söylediği için güzel konuşan, tatlı sözler söyleyen insanı temsil eder duruma gelmiştir. Güzel konuşan, tatlı sözler söyleyen kişi övünmelerde şairin kendisi, methiyelerde bir başka şair ya da övülen birisi, bazen de sevgilidir. Papağana konuşma öğretilirken, bir sözü tekrarladığında ödül olarak ona şeker verilirmiş. Bu yüzden papağan şeker yemeye alıştırılmıştır. Papağan, şeker yemeyi sevdiği ve insanın hoşuna giden sözler söylediği için şeker ve şîrîn kelimeleriyle birleşik sıfatlar oluşturmuştur. Tatlı söz söyleyen anlamında, tûtî-yi şeker-hâ, tûtî-yi şeker-şiken, tûtî-yi şeker-feşân, tûtî-yi şîrîn-suhan, tûtî-yi şîrîn-güftâr vb. Papağanın bu sıfatları, güzel konuşan insanlara, ahenkli ve anlamlı şiirler söyleyen şairlere de sıfat olmuştur.”135

Her ne dem bâd-ı nesîm irişe ol dem ideler Ehl-i cennet gözlerine gerd-i râhun tûtiyâ

135 Zülfi Güler, “Divan Şiirinde Papağan”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 1, Mart 2014, s. 61-71.

157 G 7/2

N'ola meyl eylese hattun gıdâ-yı la’l-i nâbuna Çü tûtî kande olursa gıdâ yirine kand ister

G 19/2

Tûti-i kudsem velî iy hâce-i Hindûstân Lâl olupdur nâtıkam ol la’l-i şekker-bârsuz

G 34/ 3

Şâ’irde ki nigârın leb-i la’l-i teri yok Şol tûtiye benzer ki gıdâya şekeri yok

G 49/1

Tûti gibi şeker-efşân oluban Leb-i la’lini hoş-makâl gerek

G 59/4

Habs-i gamda dustum şekker-lebün vasf itmege ‘Adli gibi olmaya bir tûti-i şîrîn-suhan

G 115/7

Tûtiyâ olmayalı gözlerüme gerd-i rehün Görmedi iki gözüm pertevini mihr ü mehün İy gözüm bunca belâ derd ile neyki günehün Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm

Mur 145/3

Adlî de özellikle dikkat çeken şey tuti ile “gerd-i reh” sözcüğünü farklı dizelerde birlikte kullanmasıdır. Yine “kand, şeker, şîrin sühan” gibi sözcüklerle birlikte kullanarak sevgilinin dudağını ve dudağından dökülen sözleri vurgulamak ister.

Ger olmasa söz söylemekte dilîr Olur muydu tûti kafesde esîr

K 2/54

Engûr yaradılmadan içinde mey gören Şol dîdedir ki hâk-i derin etti tûtiyâ

K 3/23

158

Ahmed gibi bir tûti-i ter-gûy-i şeker-hâ

K 11/97

Gonca-i gül meyl eder âyine-i âb üstüne Agzın açmış san ser-i tûtî-i Hindistânîdir

K 15/15

İzin tozunu gözsüz edinirse tûtiyâ Gün gibi görüne gözüne gündüzün Sühâ

G 7/4

Tûti-i bag-ı suhan Ahmed-i şîrîn-güftâr Her nefes cân atıp ol la'l-i şeker-bârâ gider

G 76/7

Lâ'l-i nûşun şehdini şerh etse Ahmed der gören Bu ne tûtidir ki şîrîn sözü şekker tengidir

G 77/8

Ey sabâ zülfünde yokla gönlümü k'anda benim Baga düşmüş tûti-i Hindistanım var imiş

G 129/4

Ne şîrîn medh senin lebin Ahmed

Kim ögretmiş bu sözleri bu tûtî-i şeker-hâya

G 291/6

Gördügümce hattını lâ’linle ey şekker-makâl Sanırım bir al tûtidir ki olmuş sebze-bâl

Müf – 18

K 11/40,59,97, K 21/11, K 22/37, K 23/31, K 26/15, K 34/32, K 38/5, K 43/6, G 107/2… Ahmed Paşa, bu mucize kuşun kafeste olma sebebi olarak konuşmasını gösterir. Söz söylemedeki cesareti başına bela olmuştur şaire göre. Kendisini de papağana benzetir çünkü o da papağan gibi güzel sözler söylemede oldukça hünerlidir. Beyitlerin çoğunda da papağanın güzel söz söyleme özelliğini vurgularken mahlasını kullanarak kendini de övmeyi ihmal etmez.

‘Avnî asmaz kulağına dürr ü lâ‘lin ‘âlemün Tûtî-i tab‘ı ider ol şekkerîn-güftâra meyl

159

Avnî de söz söyleme konusundaki ustalığını anlatır beytinde papağanın. Onun sözleri şeker gibi tatlıdır ki şair de ona benzemek ister bu yüzden.

Anun ki şükri gönül tûtîsine şekkerdür Senâsı şükr ana kim dilde uş mükerrerdür

G 26/1

Şeker hikâyetini tûtî zevkden unıdur

Kaçan ki Hamdî lebünden haber rivâyet ider

G 41/5

Hamdî sen şekker-leb ü gül-çihre vasfın söylese Bülbül elhân ögrenür gülşende tûtî dil kapar

G 57/5

Hamdî`yi söyletmek istersen lebünden bûse vir Çün kelâma gelmege tûtî şeker-hâlık gerek

G 89/5

Hurrem o gönül kim geçe ‘âlem hevesinden Hoş dem sürer ol tûtî ki uçdı kafesinden

G 121/1

Uzadur ta’na zebânın Sidrenün tâvûsına Nârven tûtîsi dinmek ne revâdur perçemi

G 156/4

Hamdullah Hamdi, diğer şairler gibi tûtî sözcüğünü geleneğe de uygun olarak şeker, leb gibi sözcüklerle birlikte anarak aynı özelliği ortaya çıkarmak ister. Aynı zamanda tûtî gönül kuşu da olur onun beyitlerinde. Tûtîyi beyitlerinde kendiyle kıyaslar ve kendini üstün görür.

Ruhları âyînesin gösterse ol hûr-ı behişt Tûtî-i câna ten-i hâkî-kafes uçmag olur

G 107/6

Ey lebleri şeker bu gönül tûtîsi senün Âyîne-i cemâlüne baksa safâlanur

G 130/6

Yoh yirlere hare eyleme sözüni Necâtî Söyler diyu tûtî-i şeker-hâyi kınarlar

160

G 155/8

Hüsnündürür Necâtîyi gûyâ iden eger Tûtîyi söylesün dir isen göster âyine

G 513/8

Leb-i vasfında sözün biz şekerin çıkaruruz Kani tûtî ki ide cân ile harîdârlıgı

G 561/6

Necâtî Bey, diğer şairlerden farklı olarak papağanın en önemli özelliklerinden biri olan ayna karşısında konuşma öğrenmesin telmih yapar. Tûtîyi çoğu beytinde ayine sözcüğüyle beraber kullanması bu düşüncemizi doğrular niteliktedir. O da diğer şairler gibi onun bir söz ustası olduğunu belirtmeden geçmez. Bütün şairlerde ortak olan kafes, cennet, leb, şeker gibi sözcükleri o da kullanır.

Şol leblerindeki meges-i anberîn midir Yâ tûtî mi ki buldu şeker-hâne benlerin

G 99/3

Lebin tûtîsi uş Hindûstandan Gelüben teng-i gül-şekker getirdi

G 175/4

Bülbül bigidir kim gül ü gülzâra kavuşdu Tûtî gibidir kim şekeristâne erişdi

G 177/4

Karga şekker kemire yürüye tûtî muhtâc Bülbüle cevr güle hâr zihî devr zihî

G 197/6

Şeyhî, bütün beyitlerinde dilinin tatlılığını ve konuşma özelliğini ön plana çıkarmak amacıyla şeker sözcüğüyle tûtîyi birlikte anar. Şeker dışında diğer dikkate değer nokta ise gül ve bülbülü de zikretmesi bütün beyitlerde.

Benzer Belgeler