• Sonuç bulunamadı

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı Romanında Yapı

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı, Necati Tosuner’in Bana Sen Söyle romanından sonra yayımladığı üçlemenin ikinci romanıdır. Üçlemenin diğer romanı ise Korkağın Türküsü’dür.

Necati Tosuner, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında daha çok susup içine attığı sıkıntılarını kendi iç sesiyle konuşarak okuyucuya aktarır. Roman boyunca yazar kendisine bazı sorular sorar, bu soruları da yine kendisi cevaplandırır. Yazarın Kasırganın Gözü ile başlayan ikinci evre romanlarındaki kendi iç dünyasına yönelme anlayışı bu romanında da devam eder. Yazarın kendi iç dünyasına yönelmesindeki en büyük etken ise yaşının getirdiği duygulanmalardır. Yazar, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında çoğu zaman kendi iç dünyasında yaşadığı duygulanmaları okuyucuyla paylaşır. Kimi zaman yaşlılığından yakınır, kimi zaman kadere isyan eder, kimi zaman da ülkenin içinde bulunduğu siyasal ve sosyal şartlara eleştiriler yöneltir.

Necati Tosuner, Kasırganın Gözü romanı ile başlayan ikinci evre romanlarında geliştirdiği yeni anlayışı Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında da devam ettirir. Yazar, bu romanında da birinci evre romanlarından farklı olarak olay, zaman, mekân, şahıs kadrosu gibi romanın temel unsurlarını ikinci plana iter. Yazar bu romanında da olay anlatmak yerine daha çok farklı zamanlardaki duygulanmalarını anlatır. Adeta günlük yazar gibi kendisiyle konuşarak iç dünyasında yaşadığı çatışmaları okuyucuya aktarır. Bu da romanın otobiyografik bir nitelik kazanmasını sağlar.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanını, anlatıcı ve bakış açısı bakımından değerlendirdiğimizde romanda kahraman (ben) bakış açılı anlatıcının kullanıldığını görürüz. Birinci evre romanlarında daha çok tanrısal bakış açılı anlatıcıyı kullanan yazar, bu romanında Kasırganın Gözü romanında olduğu gibi kahraman bakış açılı anlatıcıyı kullanmıştır. Yazar, bu romanın hem anlatıcısı hem de en önemli kişisi konumundadır.

Yazarın Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında kahraman bakış açılı anlatıcıyı kullanmasındaki önemli sebeplerden birisi kendi iç dünyasına yönelmesidir. Yazar, roman boyunca sanki karşısında var olan birisiyle konuşuyormuş gibi yazılarını oluşturur. Ama yazarın konuştuğu kişi aslında kendisidir.

“Bunu söyleyen sen olamazsın. Sen olamazsın!

Pes mi ediyorsun?..

Daha başlamadan mı pes ediyorsun?... Dinle: Sana seni kim söylüyor!

Bir şey yok..bir şey yok! Saklıyor musun?..

İçinde tutmaya mı çalışıyorsun?..

Bıyıklarının örttüğü dudak uçuğu değil bu, -sakla-yamazsın.” (s. 5)

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında kahraman bakış açılı anlatıcı kullanıldığı için okuyucu romanda anlatılan bütün durumlar hakkında onun izin verdiği ölçüde bilgi sahibi olur. Onun anlatmak istemediği hiçbir şeyi bilemez. Romanın hem anlatıcısı hem de en önemli kahramanı olan yazar, roman genelinde yalnızlıktan ve yaşlılıktan dolayı dert yanar. Bazı bölümlerde ise ülkede yaşanan sosyal ve siyasal olaylara ince göndermeler yapar.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında anlatıcı konusunda dikkat çeken bir diğer noktada kahraman bakış açılı anlatıcının romanın bir bölümünde araya girerek doğrudan okuyucuya seslenmesidir. Kendisiyle ilgili yaşanılmamış bir olay anlatan yazar, bölümün sonunda yer alan şu cümlelerle aslında o olayın yaşanmadığını ve kurmaca olduğunu vurgular: “Yürüyebiliyor olsaydı bu adam, güzel olurdu elbet. Oysa gerçekleşmiyor öyküsü bile.” (s. 33)

Kasırganın Gözü romanı ile başlayan ikinci evre romanlarında vakayı ikinci plana iten yazar Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında da bu anlayışını devam ettirir. Romanda vaka yok denecek kadar azdır. Var olan vaka parçacıkları ise neden- sonuç içerisinde birbirine bağlanarak olay örgüsü oluşturacak nitelikte değildir. Bu nedenle Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında planlı bir şekilde oluşturulmuş olay örgüsünden bahsedilemez. Romanda daha çok kendi iç dünyasına yönelen yazar, çoğu zaman çeşitli çağrışımlar yoluyla birbirine bağlı olmayan bölümler oluşturmuştur.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanı ayrı ayrı başlıklandırılan 6 ana bölüme ayrılır. Bu bölümler kendi içinde ise 37 kısma ayrılır. Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında yer alan her bir bölüm, yazarın farklı duygulanmalarını yansıtır. Romanda neden-sonuç ilişkisi içerisinde oluşturulmuş bir olay örgüsü yoktur. Çünkü romanda yer alan her bölümde birbirinden bağımsız konular işlenir. Her bir bölüm yazarın farklı bir duygulanmasını içerir. Yazar bazı bölümlerde yaşlılığı verdiği sıkıntılardan dert yanar, bazı bölümlerde ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı gelecekten duyduğu korkuları anlatır, bazı bölümlerde ise o an içinde bulunduğu an hissettiği duyguları günlük yazar gibi samimi bir üslupla okuyucuya aktarır.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında bazı bölümlerin şiir formunda yazılması dikkat çeken hususlar arasındadır. Yazar bazı bölümleri şiir şeklinde oluşturarak türler arasındaki keskin çizgileri yıkmak istemiştir. Romanda şiir formunda yer alan bir bölüm şu şekildedir:

“Beter Ol!

Evet, böyle söylemelisin kendine. Onlar söylemeden sen söylemelisin. Beter ol ya..

Bırakmıyor şeytan.

Hiç bırakır mı bu şeytan kimin şeytanı.

Şeytana uyup kalktığında, daha da yorgunsun. Yorgun argın dargın.” (s. 52)

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanını şahıs kadrosu bakımından değerlendirdiğimizde yazarın birinci evre romanlarından çok farklı olduğunu görürüz. Necati Tosuner, birinci evre romanlarında çok geniş bir şahıs kadrosuna yer vermiştir.

İkinci evre romanlarından olan Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında ise şahıs kadrosu yok denecek kadar azdır.

Yazar, daha çok kendi duygu ve düşüncelerini anlattığı için aynı zamanda romanın başkişisidir. Romanın neredeyse tamamında yazar kendi içinde yaşadığı çatışmaları ve susup içine attığı sıkıntılarını anlatır. Onun için romanda temel işlevi üzerinde taşıyan kişi yazardır. Yazarın en çok dert yandığı konular ise yaşlılık, yalnızlık ve kamburluktur. Kendi sıkıntılarının yanı sıra ülkenin içinde bulunduğu durumdan da memnun olmayan yazar geleceğe dair korkularını da okuyucuyla paylaşır.

Romanda yazarın kendisi dışında kullanılan kişilerin hepsi figüratif kadro içinde yer alır. Bu kişiler romanda önemli bir işlev üstlenmezler. Figüratif kadro içerisinde yer alan bu kişilerin fiziksel ya da psikolojik özellikleri hakkında hiçbir bilgi yer almaz. Romanda yer alan başlıca kişiler; kırmızı atkılı adam, lacivert bereli kadın, bir genç, emuca ve mendilci kadındır. Görüldüğü gibi romanda ismi bilinen hiçbir karakter de yer almaz.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında zaman unsurunu incelediğimizde romanda zaman unsurunun çoğunlukla belirsiz olduğunu görürüz. Yazar, birinci evre romanlarında daha çok kronolojik bir zamanda yaşanan olaylar silsilesini anlatmıştır. Ama Kasırganın Gözü ile başlayan ikinci evre romanlarında olay neredeyse romandan çıkarıldığı için kronolojik bir zaman akışından söz etmek mümkün değildir.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanının yazma zamanı 2011-2012 yılları arasıdır. Romanda anlatma ve vaka zamanı ise tam net değildir. Romanda zaman unsuru daha çok yazarın duygulanmalarını yaşadığı zaman dilimini aktarmak için kullanılmıştır. Romanın aynı zamanda başkişisi olan yazar zaman dilimi olarak en çok gece ve sabah vakitlerini kullanır. Son dönem romanlarında daha çok kendi iç duygulanmalarını anlatan yazarın yazılarını en çok bu vakitlerde kaleme aldığı da söylenebilir.

Romanda yer alan zaman dilimleri yazarın ruh halini yansıtması bakımından önem arz eder. Yazar, yaşlılığın da etkisiyle geceyi daha çok umutsuzluk, sabahı ise umut olarak görür. Yazarın sabah hakkındaki düşünceleri romanda şöyle aktarılır: “Dünyanın merkezinden yeryüzüne çıkıştır sabah. Gece gittiğin..gömüldüğün o magmadan kurtulmak, bir soluk almaktır. Soluk alıp soluk vermek, bunun

ayırtına..tadına..sevincine coşkusuna varmaktır, -kim olursan ol, nasıllardan hangisi sen olursan ol, budur. Hep iyi yönde..iyi bir şeydir sabah.” (s. 7)

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında gün, ay, yıl olarak net bir zaman diliminden söz edilemez. Romanda zaman unsuru daha çok yazarın o anki duygulanmalarını yansıtması bakımından işlev kazanır. Yazar sadece düşüncelerini anlattığı bölümlerde bazen birkaç kelime bazen de sadece bir kelime ile içinde bulunulan zaman dilimine ilişkin bilgi verir. Yazarın bu şekilde kullandığı zaman ifadeleri genellikle mevsimsel ifadelerdir. Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında zaman hakkında bilgi veren başlıca ifadeler; ‘bu güz sonu, kar yağıyor, karlar eriyor, tepede yaz sıcağı, yaz çoktan bitti gidiyor’dur. Bu ifadeler yazarın yazılarını oluşturduğu zamanı ortaya çıkarması bakımından önem arz eder. Sonbaharın sonunda yazmaya başlayan yazar kışı, baharı ve yazı geçirerek yine sonbaharda romanını bitirir. Bu noktadan hareketle yazarın yaşlılığı ile sonbaharı özdeşleştirdiği söylenebilir.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanını mekân unsuru bakımından inceleyecek olursak, romanda mekân unsurunun çok işlevsel olarak kullanılmadığını görürüz. Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında yazar için artık olaydan çok durumlar önem kazanmıştır. Daha çok kendi iç dünyasında yönelen yazar gördüğü bir durumun kendinde uyandırdığı izlenimleri ve onda uyandırdığı çağrışımları anlatmıştır.

Necati Tosuner, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında öncelikle insanın iç dünyasını anlatmayı-aydınlatmayı hedefler. Onun için de bu romanda mekân unsuru ikinci planda kalır. Romanda neredeyse hiç ayrıntılı mekân tasviri yoktur.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında ana mekan yazarın yazılarını kaleme aldığı evidir. Kasırganın Gözü romanında evinin balkonunda oturarak izlenimlerini anlatan yazar bu kez evinin balkonundan değil, içinden kendi duygulanmalarını anlatır.

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı romanında çok az mekân yer alır. Romanda ismi ile yer alan tek mekân Sirkeci’dir. Romanda yer alan diğer mekânlar ise; deniz, çöl ve kıyılardır. Romanda yer alan bu mekânların hiçbirisi işlevsel olarak kullanılmaz. Romanda işlevsel olarak yer alan tek mekân yazarın evidir.