• Sonuç bulunamadı

Bana Sen Söyle Romanında Anlatıcı ve Bakış Açısı

2.1. Anlatıcı ve Bakış Açısı

2.1.3. Bana Sen Söyle Romanında Anlatıcı ve Bakış Açısı

Bana Sen Söyle romanı da yazarın ilk iki romanında olduğu gibi tanrısal (hâkim) bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Tanrısal bakış açılı anlatıcı geçmişte yaşanmış ya da gelecekte yaşanacak tüm olayları bilir. Karakterlerin tüm özelliklerine hâkimdir. Onların geçmişte neler yaşadığı, hangi özelliklere sahip olduğu, olaylar karşısında nasıl düşündüklerini sınırsız bilme yetisiyle okuyucuya aktarır. Tanrısal bakış açılı anlatıcı roman boyunca yazara geniş imkânlar sağlar. Yazar, bu imkânlardan roman boyunca başarılı bir şekilde faydalanır.

Salim Bey’in evini açmak için gelen anahtarcının eskiden nasıl birisi olduğunu, şimdi ise çok değiştiğini tanrısal bakış açılı anlatıcı sınırsız bilme yetisiyle şöyle aktarır:“Herkese ve her şeye merakla bakardı eskiden. İçi öyle atardı. Oysa şimdi… Sanki merak edecek şey mi yok?.. Var da, artık kendisi mi pek uzağında kaldı merak edilen şeylerin?” (s.4)

Kahramanların iç dünyasına da hâkim olan tanrısal bakış açılı anlatıcı romanda Zeynel Bey’in ne düşündüğünü, neye inanmak istediğini şöyle aktarır: “Yine de, içindeki umudun körelmesine izin vermemişti Zeynel Bey. Salim’in dalgınlığına gelmiş olacaktı canım… Çekmişti kapıyı, çıkmıştı… E, kilitlemeyi de unutmuştu işte… Kim bilir şimdi nerelerde ‘tin tin’ geziyordu… Hele öğrensindi olanı biteni, bu Zeynel’e neler demeyecekti bakalım!..”(s. 5)

Tanrısal bakış açılı anlatıcı ilk iki romanında olduğu gibi Bana Sen Söyle romanında da iç monolog ve iç çözümleme yöntemlerini kullanarak kahramanların düşüncelerini okuyucuya aktarır. Anlatıcı Pınar’ın gizli kalmış duygularını, neyi düşünmediğini, hangi düşüncelerden sonra titrediğini, Aylin hakkında ne düşündüğünü bilir. Tanrısal bakış açılı anlatıcı Pınar’ın düşüncelerini okuyucuya şöyle aktarır: “Babasının işyerine öyle dalgın dalgın –dolmuşta- giderken, dün olanları düşünüyor değildi Pınar. Sonra, Aylin’in babası olacak hayvanın o saldırışı, o öpmeleri..memesini zorla emmesi aklına gelince, titremişti sanki ve ürküntüyle bir bakınmıştı çevresine. İçinde bir burukluk duydu, çünkü başlayan ‘Aylinsizlik’ üzüyordu onu. Kendini

suçlayacak, Aylin’i kurtarmaya yarayacak bir şey arıyordu ve bulamıyordu.”(s. 9) Damla’yı arasa mıydı? Arayacak ne vardı, her yaz Çınarcık’ta değil miydi Damla?.. Sanki bir an Damla’yı aldı, Aylin’in görüntüsü üstüne koydu. Yarın Damla’yı görecek olmak, çocuksu bir sevince dönüştü o anda. Aylin’i ve o yaşanılanı unutmaya benzeyen, bir içten içe serinlik duydu. Saçlarını şöyle attı geriye..çantası sırtında, babasına vereceği o ‘muzip’ armağanın paketini koyduğu torba elinde, mutluymuş gibi görünen – ve yine de şöyle biraz durgun- bir yüz taşıyarak, yürüdü.” (s. 10)

Tanrısal bakış açılı anlatıcı romanda iç çözümleme ve iç monolog yöntemlerini kullanarak Nimet ve Okan’ın düşüncelerini de başarılı bir şekilde yansıtır. Tanrısal bakış açılı anlatıcı kahramanların düşüncelerini yansıtarak okuyucuyu da romanın içine çekmeyi amaçlar. Romanda Nimet ve Okan’ın düşünceleri şu cümlelerle yansıtılır: “İçeceksen, başka zaman da böyle içsen ya be adam! İçip de erkenden yatsan ya! Yatsan da uykunda böyle titresen ya! Gördün mü Kadir Bey?.. Kaç buçuk köşeliymiş dünya, gördün mü?.. Dur hele, dur aman! Oturup ağlamak.. ağlayıp karalar bağlamak yerine, bu sevinmeler de neyin nesi oluyor?.. Pervin tutar adamı boşarsa.. adam, sana nikah kıyar mı sanırsın?.. Nerden belli?.. Seni başından atmaz mı?.. İçi boşalmış çuval gibi.. işe yaramaz çul gibi atmaz mı seni!.. Gencini.. güzelini bulmaz mı?.. Nikahtı neydi ona kıymaz mı?.. O da artık verdi mi kucağına bir sıpa!.. Hadi, sevinsen ya, n’oldun?.. Karardın mı?.. Karardın da, geceye mi döndün?.. Geleceğini mi gördün?..” (s. 452) Damla’ya bakmış da, ‘Bu kız seni beğenmedi!..’ demişti Okan kendine. Ama bunun Okan için çok fazla önemi yoktu. Çünkü o da Damla kendisini beğensin diye gelmemişti Çınarçık’a. Haa, Pınar’ı Okan’la onun arasını yapmaya çalışıyor sanmasındı Damla!.. Olabilirdi. Yani, böyle sanmış olabilirdi. İyi de, niçin böyle düşünsündü ki?.. Düşünürse de düşünsündü..beğenmezse de beğenmesindi…’ (s. 424)

Romanda yer alan mekân tasvirleri de tanrısal bakış açılı anlatıcının sınırsız bilme yetisi ile okuyucuya aktarılır. Çınarcık’ta yer alan cevizlik şöyle tasvir edilir: “Cevizlik, kumsalın başladığı yerdeydi. Kışlık kasabanın sona erdiği yerdeydi bir bakıma da. Kıyıda, iki yapının arası kazıklar üstüne kalın tahta döşenerek denize doğru uzatılmıştı. Yoldan iki basamakla çıkıyordu ve denize doğru kazıklar artan yükseklikler kazanıyordu. Çatısı da epeyce yukarıdaydı. Eskiden tavanı yoktu. Tavan arası da. Bakınca çatı görünürdü. Kuşlarla baş edilemediği için, suntayla kapatıldı sonra.

Gerçekte lokanta olan, kumsaldan yandaki yapıdır. Üç dört masalık bir yer. Hava bozmazsa, içeride kimse oturmaz.” (s. 167-168)

Necati Tosuner’in incelediğimiz Sancı.. Sancı..., Yalnızlıktan Devren Kiralık, Bana Sen Söyle romanlarında anlatıcıyı genel çerçevede değerlendirdiğimizde Tosuner’in romanlarında tanrısal bakış açılı anlatıcıyı kullandığını görürüz. Yazar, sadece Yalnızlıktan Devren Kiralık romanının bazı bölümlerde kahraman anlatıcıyı kullanır.

Yazar, romanlarında tanrısal bakış açılı anlatıcının her şeyi bilme özelliğinden faydalanarak romanlarını kurgular. Tanrısal bakış açılı anlatıcı kahramanların geçmişte yaşadıklarını ve daha yaşanmamış tüm olayları bilir. Bu da yazara, romanın olay örgüsünü oluştururken önemli bir avantaj sağlar.

İncelediğimiz üç romanda da tanrısal bakış açılı anlatıcı kahramanları sınır bilme yetisiyle tanıtır. Tanrısal bakış açılı anlatıcı kahramanların geçmişte neler yaşadıklarını, içinde bulundukları duygu ve düşünce karmaşalarının hepsine hâkimdir.

Tanrısal bakış açılı anlatıcı romanın olay örgüsünü oluştururken de yazara geniş imkânlar sağlar. Tanrısal bakış açılı anlatıcı incelediğimiz üç romanda da olay örgüsünü oluştururken sık sık geriye dönüş ve özetleme tekniklerini kullanır. Sınırsız bilme yetisiyle kahramanların geçmişte yaşadığı olayları kısaca özetleyip okuyucuya aktarır. Geçmişten ve gelecekten haber verme gücüne sahip tanrısal bakış açılı anlatıcı romanlarda bazen geriye dönüşler yaparak bazen de ileri sıçramalar yaparak olay örgüsünü oluşturur.

İncelediğimiz üç romanda da yazar tarafından tercih edilen tanrısal bakış açılı anlatıcı kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına girerek iç çözümleme ve iç monolog yöntemlerini kullanır. Tanrısal bakış açılı anlatıcı bu yöntemleri kullanarak kahramanların olaylar hakkındaki düşüncelerini başarılı bir şekilde yansıtır. Her şeye hâkim olan anlatıcının kahramanların düşüncelerini yansıtması okuyucuya yaşanan olaylara farklı açılardan bakma imkânı sağlar. Tanrısal bakış açılı anlatıcı aynı zamanda kahramanların iç dünyasında yaşadıkları çatışmaları da okuyucuya aktararak okuyucuyu romanın olay örgüsü içine çeker.

Yazarın birinci evre romanlarında tanrısal bakış açısının kullanmasını; romanın olay örgüsünü oluşturmada, kahramanları tanıtmada, kahramanların düşüncelerinin

yansıtılmasında, mekân tasvirlerinde yazara çok geniş imkânlar sağlamıştır. Yazar da romanlarında bu imkânlardan başarılı bir şekilde yararlanarak romanlarını oluşturmuştur.