• Sonuç bulunamadı

3.3. Altın Aşk Vuruşu

3.5.3. Sunuş Biçimi

87 Tepebaşılı; A.g.e.,s.27 88 Tepebaşılı; A.g.e., s.163–164

3.5.3.1. Rapor

Eserde olayın olduğu gibi anlatıldığı, haber ve bilgi verici nitelikte olan bölümler göze çarpmaktadır.

“Dostluk Kulübü denilen bu grubun ayinlerinde uyuşturucu kullanılması yeni bir şey değil… Örneğin, Zerdüşt ayinlerinde içilen ‘Homa’ adlı içkinin uyuşturucu ya da efor verici maddeler içerdiği söylenir. Dostluk Kulübü’ndeki uygulamalarda pek çok farklı öğretiden esinlenildiği konusunda bende Nihat hocama katılıyorum. Örneğin, Zerdüşt dininde ateş, Ahura Mazda’yı simgeler. Yani tanrıyı… Bakınız, dikkatinizi çekerim, grubun liderinin adı da Ateş’miş. Hindistan’da Parsiler de hala ateşe tapınıyorlar…”(s.168)

3.5.3.2. Karşılaştırma

Anlatım sırasında yer yer karşılaştırma ifadelerine rastlanmaktadır. Bu ifadeler karakterlerin duygu ve düşüncelerinin daha iyi anlaşılması açısından önem taşımaktadırlar.

“ Ne kadar da hızlı inmişti şarkılar. ‘Kısa süre önce format attırdım bilgisayara ondandır’, demişti Ozan. Keşke ben de kendi beynimi formatlayıp, bütün bilgilerden kurtularak, tertemiz bir hafızaya kavuşabilseydim. Aslında ne fark edecekti ki? Yaşadığımız sürece, devamlı yeni bilgilerle, kalıplarla ve programlarla doldurulmaya mahkûmdum sonuçta…”(s.42)

“Her şeyin sonu gelmişti sanki. İsten kararmış çirkin apartmanların uğultuları deviriyordu iç organlarımı. O apartmanların içinde bile yaşayanlar vardı. Benim içimdeyse tek bir canlılık kıpırtısı yoktu.”(s.101–102)

3.5.3.3. Yaşanmakta Olanı Aktaran Anlatım (Erlebte Rede)

Yaşanmakta olanı yansıtmada söz anlatıcınındır, yani o anlatır, ama kendi açısından değil figürün açısından yaşananlar okuyucuya aktarılır.

Eserde Sade Ozan’la tanımadan önce Bora’nın daveti üzerine ilk kez Dostluk Kulübünün partisine katılır. Bu bölümde içkinin ve müziğin etkisiyle kendinden geçip, fenalaştığı bölüm konuşmalarla sahnelenir. Sade’nin alkolle birlikte aldığı haplarında etkisiyle yaşadığı bu iç karartıcı olaya eserde şu şekilde aktarılır:

“Ben mi kustum, emin misiniz? Ne zaman? Nasıl olur da hatırlamam? Tuvalete gitmem lazım… Beni taşıdığınız için sağ olun çocuklar ama kendim yürüyebilirim. Bora, sende git Allah aşkına, bırakın beni, üzerimi yalnız değiştirebilirim… Midem bulanıyor. Kusmam lazım. Kötüyüm galiba yardım et. Bu bombardıman ne? Allah’ım, bombalar başımı deliyor. Savaş çıktı savaş yardım edin! ...Musluktan damlayan su mu dedin? Hayır, hayır, biliyorum, dışarıda bombalar yağıyor, yalnızca damlayan suyun sesi olamaz bu…”(s.53)

Konuşmalar şeklinde aktarılan olaydan Sade’nin haplardan dolayı ayakta duramadığı, bilinçsizce konuştuğu ve istiğfar etme ihtiyacı içerisinde yaşadıkları gözler önüne seriliyor.

“Ozan sen misin? Ağlıyor musun? Dönüp bakamıyorum sana. Canım yanıyor. Bana böylesine derin sarılan ellerin… Neden özür diliyorsun? Sus lütfen, sen bir şey yapmadın… Sana çok benziyordu ama biliyorum, sen yapmadın… Beni sevdiğini biliyorum, sürekli tekrarlamana gerek yok… Yeter, ne olur sus! O sen değildin diyorum sana! Neden kendimi kandırmama izin vermiyorsun? Şu yüzüne bak, gözyaşlarını altında kalmış. Geçti artık tamam… Tabii ki affettim seni. Affedilecek bir şey yok zaten… Hayır, canım acımıyor, merak etme… Sadece yüzüm biraz… Ama önemli değil geçer…”(s.126)

Sade Ozan’ı uyuşturucu maddelerden uzaklaştırmak için evde hap ve içki türünden ne varsa hepsini bir dolaba kilitler. Ozan ise kriz anında anahtarı vermesi için ona yalvarır. Sonunda da anahtarı alabilmek için Sade’ye şiddetli bir tokat atar. Okuyucunun bu olayın tokatla sonuçlanmasından haberdar olması eserde( Sade’nin yazdığı mektup hariç) Sade’nin bir iç konuşması şeklinde sağlanır ve soru cevap halinde verilerek sahnelenir.

Özgür’ün altın vuruşla öldüğü bölümde bu açıdan yansıtılmıştır.(s.255)

3.5.3.4. İç Monolog

Kahramanların birileriyle değil de, kendi kendilerine konuştuklarını ya da içlerinden geçirdiklerini bu eserde yaygın olarak görmek mümkündür. Sessiz bir iç konuşma şeklindeki monologlar karakterin iç dünyasıyla ve hissiyatıyla karşı karşıya kalınmasını sağlamaktadırlar.

“Korktuğum şeyi kullanıyor olabilir miydi? Ama yok… Hayır. Fark etmemiş olmam imkânsızdı. Mutlaka anlardım. Bunca zamanı birlikte geçirdikten sonra… Peki ya ben okulayken kullanıyorsa? Bütün bu baş dönmeleri, birden bitkinleşip aniden canlanıvermesi yalnızca içkiden ya da ottan olabilir miydi? Yoksa daha kötü şeyler… Ama zaten yeterince kötü değil miydi bunlar… Beynime yumruk yumruk iniyordu tüm bu düşünceler.”(s.123)

“Gittiğimi hissetmiş miydi acaba? Telefonu açsa mıydım? Açmalı mıydım? Açabilecek miydim? Ne diyecektim, o ne diyecekti? Ne olacaktı sonumuz? Ne yapmalıydım? ... Ne hale gelmiştim böyle? Ah bir uyuyabilseydim…”(s.129)

İç monolog çağdaş romanda bilinç akımı ile bir arada uygulanmaktadır ki roman figürünün aklından-gönlünden geçenleri, çağrışım ve ruh hali gerçeğiyle bağıntılı olarak zaman ve mekân kategorilerinin iç içeliği ilkesiyle yansıtmaktadır.

3.5.3.5. Bilinç Akımı Tekniği

Bilinç akımı, kısa bir tanımla, bireyin duygu ve düşüncelerini, seri fakat düzensiz olarak şekillenen bir iç konuşma halinde verilmesi anlamına gelmektedir. Bilinç akımı, normal konuşma dilinden farklı olarak bilinçle, bilinç- altının sınırındaki düşüncenin yazıya aktarılmasından oluşan bir dildir. Modern psikolojideki ilerlemeyle orantılı olarak geniş kabul gören bu teknik, Tolstoy, T.Mann, Faulkner, Joyce ve V. Woolf gibi romancılar tarafından kullanılmıştır. Bilinç akımında bireyin iç dünyasını yansıtma ve romana psikolojik derinlik kazandırma esastır. Bu teknik sadece anlatım

açısından değil aynı zamanda anlatı dokusunu ve kişilerin sunuluşunu da sağlaması yönünden de önem taşır90.

“Aklımda garip bir görüntü oluşmaya başlamıştı. Koca ağızlı bir canavarın iki ayrı çenesi gibi, babasının yukarıdan, annesinin de aşağıdan Ozan’ı dişlediklerini görüyordum. Sonunda ısıra ısıra kopartıyorlardı onu. O yüzden bir türlü bütünlenemiyordu. Bir yarısı babasının, diğer yarısı da annesinin dişlerinin arasında takılı kalmıştı. Neyse ki, Özgür’ün arka odadan gelen gayet neşeli tepinme sesleriyle beraber hemen silkinip bu korkunç görüntüyü aklımdan silmiş ve tekrar onu dinlemeye koyulmuştum.”(s.23)

“Aklım uçurumdan düşüyor… Gözlerimi açıp tam anlamıyla kurtulmak istemiştim bu kâbustan ama gözlerim zaten açıktı. Saniyeler geçtikçe, aklımı toparlamaya başlamıştım.”(s.252–253)

3.5.3.6. Diyalog

Eserde karşılıklı konuşmalar şeklinde bir anlatıma da yer verilmektedir. Ø “Amerika’da nerede yaşıyordun?”

Ø “Küçük bir kasabada. Waterville diye bir yer.”

Ø “Hiç duymadım. Hangi eyalet?”

Ø “Onu da duymamışsındır. Maine…”

Ø “Evet, duymadım…”(s.27)

3.5.3.7. Geriye Dönüş Tekniği

Romanda geçmişe dönülerek kahraman veya olaylarla ilgili bilgi verilmiştir. Geriye dönüş tekniği hem romanın yapısının kuruluşunda, hem olayların yüzeysel veya ayrıntılı olarak sunulmasında, hem de kahramanların çizilip tanıtılmasında önemli rol oynayan bir yöntemdir. 91

90 Tekin, Mehmet: Roman Sanatı, İstanbul 2001, s.269–271 91Tekin; A.g.e.,s.233–245

“Çocukken bazı geceler yalnız yatamazdım. Korkardım... Anneme hep çok iyi davranmak zorundaydım. Bazen ona deli gibi kızsam da sinirimi içime atardım. Ona karşı gelirsem yanımda yatmaktan vazgeçmesinden korkardım… Annemle babam bazen gece gezmesine gider, eve çok geç dönerlerdi. Belki yavaş yavaş alışırım diye, gideceklerini on, on beş gün öncesinden söylerdi annem…”(s.34–35)

“Bu işe nasıl başladığımı sormuştu bana. Çok küçüktüm ama hatırlamayacak kadar değil. Bizim evde ağlamak yasaktı. Babam her gün onlarca hastanın sorununu dinleyip ağlama duvarı haline geldiği için, eve döndüğünde en ufak mutsuzluğu kaldıramayacak durumda olurdu… İlk defa on yaşımdayken kanatmıştım kendimi. Yine ilkokul öğretmenim yüzümden…”(s.86–88)

3.5.3.8. Özetleme Tekniği

Özetleme tekniği adı üzerinde, verilecek bilgi ile yapılacak tanıtmanın’özet’ halinde sunulmasıdır. Böylece bir haftalık gibi bir süreç birkaç satırla özetlenerek verilmekte, dolayısıyla roman gereksiz bilgilerden temizlenmektedir. Bir zaman süresi içinde çeşitli yerlerde olan bir seri olayı genel çizgileriyle okuyucuya ileten tekniktir.92

“O geceden sonra Ozan bir daha asla esrar içmeyeceğine dair bana söz vermişti. İçki aldığı zamanlarda da asla aşırıya kaçmayacaktı. Her şey yavaş yavaş yoluna giriyordu. Ama ben yinede onu merak etmeden duramıyordum. Henüz tam anlamıyla ona güvenemiyordum. O yüzden, bir iki haftadır kendi evime uğramaz olmuştum. Sürekli Ozan’la beraberdim. Bir an olsun gözümden ayırmak istemiyordum onu. Okula giderken beni geçiriyor, akşamları dört gözle eve dönmemi bekliyordu…”(s.156)

“Bana kimse öyle bir şey dememişti. Zaten ben kulübün üyesi bile olmamıştım daha. Sade’yle yalnızca bir kez gittik oraya. Sonra ben okulu da bırakıp yapacak iş bulamayınca bir boşluğa düştüm. Geçmişte de bir depresyon geçirdiğim için her şeyin yeniden başlamasından korktum…”(s.173)

3.5.3.9. Anlatım Açısı (Erzählperspektive)

İçe bakış(Innensicht) ve dıştan bakış(Aussensicht) olmak üzere iki anlatım açısı vardır.

3.5.3.9.1. İçe Bakış

Okuyucuları kahramanların duygularına, içlerinden geçen hislere yönlendiren bir bakış açısına romanda yer verilmektedir.

“Parmaklarına dokunmak istemiştim bir an. Yapamayacağımı bilmek daha da arttırmıştı arzumu. İçimdeki sesi kısamayınca kendi sesimle üstünü örtmeye çalışmıştım…”(s.25)

“İçimi garip bir duygu kaplamıştı. Hüzün, korku, belirsizlik… Nereye gitmişti yine böyle. Birbirimize kavuşmuş olmamızdan daha önemli, daha acil ne olabilirdi? Yoksa Ayşe’ye mi gitmişti? Saçmalıyordum. Basit kıskançlıklara kapılacak zaman değildi şimdi. Ozan için mutlu olmalıydım. Kendim içinde tabii. Onun mutluluğu benim mutluluğum demekti. Ona hep destek olmalıyım. Bir daha asla uyuşturucuya başlamamalıydı.(s.226–227)

3.5.3.9.2. Dıştan Bakış

Eserde kahramanların dış görünüşlerine dikkat çeken bir bakış açısı bulunmaktadır.

“Oldukça zayıf, minyon bir adamdı felsefe hocası. Giydiği şık elbise, üzerine oturduğu teneke bidonla çok garip bir ikili oluşturuyordu.”(s.164)

“Şile bezine benzeyen garip bir kumaştan, oldukça rahat ve sade bir pantolon-gömlek giyinmişti… Kısık, esrarlı, hatta biraz ürkütücü ama insanın bakmaktan kendini alamadığı gözleri vardı.”(s.67)

3.5.3.10. Anlatım Tutumu (Erzählhaltung)

Anlatıcının, anlattıklarına karşı hangi tutumda olduğunun saptanması, söz konusu eserin incelenmesinde ve yorumunda önem taşır. Eserde belirgin olan eleştirici tutumdur. Eleştiriler genelde batıya hayranlığı olan gençlere, müzik çevresine, eğitim sistemine, medya ve televizyona yöneliktir.

“Millet Amerika’ya kaçmaya çalışıyor, bu da orayı bırakıp Türkiye’ye geliyor… Sanki burada bir geleceğimiz varmış gibi. Ne olacak bizim halimiz? Türkiye’de kaç tane klasik müzik orkestrası var ki içlerinde çalma şansı bulalım?...(s.9)

“Adam karısına bağırırdı. Yeter artık başımı şişirdin Bayan Personel Müdürü! diye söylenirdi. Niye izlediğimi bilmezdim. Hep aynı adamla aynı kadın, hep aynı kavga, aynı sözler… Bağımlılık mı? Dolmayan hayatıma soktuğum diziler…”(s.215)

3.5.4. Üslup

“Altın Aşk Vuruşu” adlı eserde genel olarak halkın günlük konuşma dili hâkimdir. Özellikle genç kesimin kullandığı dil yapısı yansıtılmış, böylece eserin inandırıcılığı artmıştır. Anlamıyla birlikte yabancı kelimelere yer verilir. Bu yüzden eserin dili sade ve anlaşılırdır. Aşağı üslup düzeyinin (niedrige Stilebene) yanı sıra yazarın ihtisas dallarının özel terimlerine de yer verdiği görülür. Ayrıca eserde karakterlerin sözle anlatamadıklarını yazarak ifade ettikleri mektuplarda saptanmıştır.

“Ne namaz kılıyorsunuz, ne oruç tutuyorsunuz. Kız da size benzedi tabii! Gâvurların, hemde erkek gâvurların resimlerini asıyor duvarlara…”(s.39)

“Vallahi hocam biz öyle alengirli laflardan anlamayız, … sen şimdi bize bir anlatıver bu mistik, ezoterik dediğin şeyleri.”(s.164)

3.5.4.1. Deyimler

Eserin bazı bölümlerinde anlamı güçlendirmek maksadıyla halk arasında kullanılan deyimlere yer verildiği göze çarpmaktadır.

“Sayılı gün çabuk geçer.”(s.210)

“Dostluk Kulübü şimdiye kadar kaç genci ağına düşürdü?(s.161) “Hepsinin ipliğini pazara çıkaracağım buradan.”(s.164)

“Ortada fol yok yumurta yokken, şöyle olacak böyle olacak diye kuruntu yapıp duruyordum.”(s.203)

“Ayaklarıma suların en karası inmişti.”(s.123)(Ayaklarına kara sular inmek)

3.5.4.2. Motto

Romanın başında yer alan dörtlük, eserin konusu bakımından ipucu barındırmaktadır. Bu açıdan eser hakkında bir ön bilgi niteliği taşır. Olacak olaylara bir atıfta bulunur. Ayrıca bu dörtlük yazarın kendisine aittir.

“Gözlerinin mavisini üzerime örterek uykuya dalsam, kalbine kıvrılıp

uzansam, beni gerçeklikten saklar mıydın?”(s.1)

3.5.4.3. Montaj

Bir romancının genel kültür bağlamında bir değer ifade eden anonim, bireysel ve hatta ilahi nitelikli bir metni, bir söz veya yazıyı “kalıp halinde” eserine belirli bir amaçla katması, kullanması demektir.93 Eserde İngiliz şair T.S.Elliot’ın şiirinden bir mısra geçmektedir. Bu şiir karakter üzerinde hüzünlü ve dalgın bir ruh haline neden olur.

“Nisan en acımasız aydır…”(s.198–199)

3.5.4.5. Tasvir

Romanın kurmaca dünyasında yer alan kişi, zaman, olay, mekân gibi unsurları, sanatın sağladığı imkânlardan yararlanarak görünür kılmaktır.94 Esere anlaşılırlık ve inandırıcılık katmak açısından tasvir yoluna gidildiği görülür.

“Nevizade’nin en arka kısımlarında, gözlerden ırak bir apartmandan içeri girmiştik. Girişte kocaman, antika bir ayna vardı. Şöyle bir aynaya göz atıp, tahta merdivenlerden yukarı kata çıkmıştık. Tekrar ahşap bir kapı çıkmıştı karşımıza. Yana doğru çekerek açılan kapılardandı… Fiskos koltuklar, ahşap zemin, duvarda yağlı boya resimler… İç kısımdan ilerledikçe, dar bir geçitten ikinci bir odaya çıkılıyordu. Köşede küçük bir Amerikan bar duruyordu. Önünde birkaç yüksek tabure…”(s.207)

3.5.4.6. Geleceğe Atıf

Eserin bazı bölümlerinde ilerideki olaylara ışık tutan ipuçlarına yer verilmektedir.

“Tıpkı küçük bir çocuk gibi uslu uslu sözümü dinlemişti. Başını eğip, suyla yüzünü okşamama izin vermişti. Bense yüreğindeki kandan habersiz, yüzündekini silebildiğime sevinmiştim…”(s.3)

Eserin başlarında Ozan’ın kullandığı maddeler yüzünden burnu kanar. Ozan’ın uyuşturucu madde kullandığından ve psikolojik sorunlarından Sade habersizdir. Bu cümle ile ileride anlaşılacak olan Ozan’ın çocukluğuna ve ailevi sorunlarına dayanan korku ve iç sıkıntılarına dikkat çekilir.

“Aslında hissettiğim şey, çoğu arkadaşımın gıpta ettiği, her zamanki hayat coşkumdan başka bir şey değildi. Özel bir mutluluk duymuyordum açıkçası. O anda, hayatımın merkezine doğru çekildiğimi bana fark ettirecek hiçbir sezgi yoktu kalbimde…” (s.14)

Bu bölümden sonra Sade Ozan’la tanışacaktır. Onun hayatının merkezinin Ozan olacağına işaret edilmektedir. Ozan’da görülen bitkinlik halleri kullandığı maddelerin etkisiyle belirmektedir. Sade’nin henüz açıklamadığı mazoşist eğilimlerine de gariplik ve sır şeklindeki ifadelerle atıfta bulunulmaktadır. (s.45–46)

Özgür’ün öleceği Ozan’ın, Sade’ye yazdığı mektupta işaret edilir. Mektupta Ozan’ın gördüğü düşler ve zihninden geçenler yer almaktadır. (s.138)

3.5.4.7. Benzetme

Eserde anlamı güçlendirmek ve anlaşılır kılmak için benzetmeler yapılmıştır.

“Yüzü pancar gibiydi. Eli kolu, gözü kaşı, her yeri oynuyordu. Ayarı bozulduğu için normalden çok daha hızlı hareket eden bir robot gibi dolanıyordu odanın içinde.”(s.29)

“Sonra da lafını söyleyip kaçan haylaz bir çocuk gibi kapıyı yeniden örtüvermişti.”(s.39)

“Shakespeare’in oyunlarındaki trajedi kahramanları gibi abartılı el kol hareketleriyle hiç durmadan konuşurdu.”(s.49)

3.5.4.8. Mektup Tekniği

Mektup, hem bir anlatım biçimi, hem de bir türün adıdır. Mektubun bireysel düşünce ve duyguların ifade edilişinde yaygın bir tür olarak kullanılması 17. yüzyıla tesadüf eder. Mektubun kişiye özel kalmış ve samimi itirafları içermesi yönüyle diğer türlerden ayrılan özgün bir tarafı vardır. Bu yüzden romancılar mektubu 18. yüzyıldan itibaren yaygın bir anlatım aracı olarak kullanmışlardır. Mektup tekniği özellikle bireyin iç dünyasının aydınlatılması açısından yararlı olan ve yararlanılan bir tekniktir.95

“Altın Aşk Vuruşu” adlı eserde yer yer kullanılan mektup tekniğiyle bireylerin iç dünyalarında yoğunlaşan duygu ve düşünceler, itiraf ve istekler dışa

yansıtılmaktadır. Karakterler konuşamadıkları zamanlarda yazıya sığınmaktadırlar. İçsel problemlerini ya da ilişkilerinde konuşarak çözemediklerini yazarak mektuba dökerler.

Ozan kendini çıkmazda hissettiği bir anda mektup yazar. Hissettiklerini anlaması için mektubu Sade’ye verir. (s.100–101)

Sade de Ozan’a olan kırgınlığını dile getirmek ve içini dökmek için yazar, ancak yazdıklarını ona vermez. Ozan ona tokat attığı için duyduğu üzüntüyü kelimelere dökerek rahatlamaya çalışır. Okur Sade ve Ozan arasında geçen olayın ayrıntılarını ve Sade’de bıraktığı izleri bu mektupla anlar.

“Neredesin Ozan? Bu kim peki? Nereye sürüklüyor beni? Bana vurdu galiba. O yüzden mi yere düştüm? Kim bu? Neden anahtarları isteyip duruyor? Korku filmlerinden birinin içine mi düştüm yoksa? Neredesin Ozan? Onun elinden niye kurtarmıyorsun beni… Ama sen değilsin o, sen değilsin Ozan…”(s.125)

Ozan ayrıldıkları dönem Sade’nin karşısına çıkacak cesareti kendinde bulamadığı için içeriğinde pişmanlığı ve Sade’den ayrıyken yaşadıkları, hissettikleri yer alan bir mektup yazar. İçki ve uyuşturucunun etkisiyle gördüğü kâbus ve halisülasyonlarda mektupta göze çarpmaktadır.(s.137– 142)

Sade ders için hazırlaması gereken ödevi yerine, hocasına dersle ve bölümüyle ilgili hissettiklerini yazdığı mektubu vermek ister. Ancak Sade, Aylin’in son andaki müdahalesiyle mektubu hocasına vermekten vazgeçer.(s.147–148)

3.5.4.9. Yabancı Kelimeler

Eserde yabancı kelimelere rastlanmış, ancak bu kelimelere teknik ve bilimsel alanlardaki kullanım şekilleriyle yer verilmiştir. Mitolojik ve masal figürlerinin de kullanıldığı saptanmıştır.

“Ecstasy nedir bilir misin? İngilizcede bu kelime, kendinden geçmek, kendi dışına çıkmak anlamına gelir…”(s.50)

—Bunlar bir takım hormonlar… Senin aşırı heyecan, çarpıntı, terleme eşliğinde yaşadığın o panik ataklarına neden olan adrenalin deşarjına, serotinin salınımındaki aşırılık neden oluyor işte.”(s.174)

“Ezoterizm, eski Yunanca’da ‘içeri almak’ anlamına gelen eisotheo sözcüğünden türetilmiş bir sözcük… Mistizm ki biz buna gizemcilik de diyoruz…”(s.164)

“Anka kuşu vardır ya… Hani İngilizce’de ‘Phonex’ diyorlar…”(s.24) “Zeus’un oğlu Apollo…”(s.51)

“Hansel ve Gratel’in ormanda rastladıkları, şeker ve çikolatadan yapılmış ev kadar güzel bir yer burası.”(s.61)

3.5.4.10. Ana Motif( Leıtmotıv) Tekniği

Ana motif, kılavuz motif, bir müzik ya da opera parçasında tüm eser boyunca tekrarlanan bir düşünce, bir duygu, bir durum veya hatırlatmaya yarayan ayırt edici nitelikte motif ya da tema. Edebiyatta, özellikle roman türünde rağbet gören bir teknik olarak ‘leitmotiv’ türlü vesilelerle tekrarlanan bir ifade kalıbıdır. Sık sık tekrarlanan söz grubu, herhangi bir dize, yine konu veya kişilerle ilgili olarak tekrarlanan bazı kelimeler de leitmotiv olarak kabul edilmelidir Eserde sürekli kullanılan kelimeler leitmotiv özelliğini taşır.96

SU PERİSİ: Romanda toplam yirmi dört kez kullanılmış olan bu sözcük Ozan’ın Sade’ye hitap şeklidir. Yağmur damlasına benzettiği için ona bu ismi verir.(s.4–254)

3.6. Değerlendirme

Aydilge Sarp’ın Altın Aşk Vuruşu adlı kitabı 2004 yılında İstanbul’da Everest Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Şekil olarak bakıldığında Altın Aşk Vuruşu adlı eserin on bir bölümden ve 256 sayfadan oluştuğunu görmekteyiz. Bölümler en az 7 ile

en çok 60 sayfa arasında değişmektedir. Bölüm başlıkları yazar tarafından numaralandırılmıştır. Türü psikolojik romandır.

Seçilen ana karakter bir bayandır ve olaylar onun ağzından anlatılmaktadır. Ana karakterin fiziksel özelliklerinden çok iç dünyası yansıtılmaktadır. Genel olarak ben anlatım konumu kullanılmıştır. Eserde bir durum hikâyesi söz konusudur. Olay öne çıkartılmamıştır. Olaylardan çok olgular ve psikolojik durumlar konu edilmektedir. Romantik aşklar, umarsızlık, tutkuyla çaresizlik arasında yaşanan çelişkiler, tümüyle içe dönük, karamsar ve acı çeken insanlar yansıtılmaktadır. Gerek kişilerin kendi içlerine, gerekse birbirlerine bakışları ve yazarın bakış açısı eserde dikkat çekici niteliktedir. Dili sade ve anlaşılırdır. Toplumsal yaşamın karakterler üzerindeki etkileri karakterlerin kendi ağızlarından yaptıkları eleştiriler ve yaşadıkları içsel sıkıntılar dile getirilmektedir. Psikolojik refleksleri etkileyen genetik ve çevresel faktörler yoğunluktadır. İç konuşmalara, geri dönüşlere sıkça rastlanır. İçinde bulundukları psikolojik durumların çocuklukla ilişkilendirildiği ve düşlerin eserde geniş yer kapladığı görülmektedir. Psikolojik çözümleme için gerekli olan romanda yer edinmiş belli başlı kişilerin geçmişleri aktarılmıştır. 97Aytaç’a göre, sunuş biçiminde haber,

Benzer Belgeler