• Sonuç bulunamadı

Türk ve Alman edebiyatında psikolojik roman Juli Zeh'in "Adler und Engel" ile Aydilge Sarp'ın "Altın Aşk Vuruşu" adlı eserleri üzerine karşılaştırmalı bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk ve Alman edebiyatında psikolojik roman Juli Zeh'in "Adler und Engel" ile Aydilge Sarp'ın "Altın Aşk Vuruşu" adlı eserleri üzerine karşılaştırmalı bir araştırma"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ALMAN DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

TÜRK VE ALMAN EDEBİYATINDA PSİKOLOJİK ROMAN

JULI ZEH’İN “ADLER UN ENGEL” İLE AYDİLGE SARP’IN

“ALTIN AŞK VURUŞU” ADLI ESERLERİ ÜZERİNE

KARŞILAŞTIRMALI BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. YILMAZ KOÇ

HAZIRLAYAN FATMA KARABENEK

(2)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii GİRİŞ ...1 1.0. ARAŞTIRMANIN DURUMU ...2 2.0. PSİKOLOJİ VE EDEBİYAT...5 2.1. Psikoloji Bilimi ...5 2.1.1. Tanımı ve Gelişimi ...5

2.1.2. PSİKOLOJİNİN BELLİ BAŞLI EKOLLERİ...9

2.1.3. Çağdaş Psikolojide Uzmanlık Alanları ...13

2.2. Edebiyat Bilimi ...17

2.2.1. Tanımı ve Gelişimi ...17

2.2.2. Edebiyat Biliminin Alanları ...24

2.3. Edebiyat Ve Psikoloji Arasındaki İlişki ...26

2.4. Psikolojik Roman (Alm.Psychologischer Roman) ...30

2.4.1. Tanım ...30

2.4.2. Psikolojik Romanın Gelişimi ...31

3.0. AYDİLGE SARP ...38

3.1. Hayatı...38

3.2. Eserleri...38

3.3. Altın Aşk Vuruşu ...38

3.3.1. Özet ...38 3.4. Karakterler ...51 3.4.1. Ana Figürler...51 3.4.2. Yan Figürler...60 3.5. Anlatım Teknikleri ...68 3.5.1. Anlatım Konumu ...68 3.5.2. Anlatım Biçimi ...69

(3)

3.5.3. Sunuş Biçimi...69 3.5.4. Üslup ...76 3.6. Değerlendirme...81 4.0. JULI ZEH...84 4.1. Hayatı...84 4.2. Eserleri...85 4.2.1.Yayınları...86

4.3. Adler und Engel ...86

4.3.1. Özet ...86 4.4. Karakterler ...109 4.4.1. Ana Figürler...109 4.4.2. Yan Figürler...119 4.5. Anlatım Teknikleri ...125 4.5.1. Anlatım Konumu ...125 4.5.2. Anlatım Biçimi ...126 4.5.3. Sunuş Biçimi...126 4.5.4. Üslup ...132 4.6. Değerlendirme...136 5.0. SONUÇ...139 6. KAYNAKÇA...144

(4)

ÖNSÖZ

Bu çalışmada edebiyat ve psikoloji ilişkisinden yola çıkılarak, psikolojik roman türünün nitelikleri ortaya konulmaya çalışıldı. Aydilge Sarp’ın Altın Aşk Vuruşu ile Juli Zeh’in Adler und Engel adlı eserleri bu nitelikler göz önünde tutularak ve psikoloji biliminin edebiyatla ilişkisinden faydalanılarak karşılaştırma yöntemiyle incelendi.

Bu tezin hazırlanmasında emeği geçen ve yol gösterici olan sayın Doç.Dr. Yılmaz KOÇ hocama ve eğitimim süresince bana her konuda tam destek veren aileme içtenlikle teşekkür ederim.

Fatma KARABENEK Konya 2007

(5)

GİRİŞ

Amaç ve Metot

Her biri insanı tanımayı hedefleyen ve yardımlaşma halinde olan edebiyat ve psikoloji bilimleri birbirlerine çokta yabancı değildirler. Bu çalışmanın başında seçilen eserler edebiyatın psikolojiyi, psikolojinin de edebiyatı araç haline getirmesiyle oluşan kurgudan insanların içsel çatışmalarına, ruhsal sorunlarına, kaçışlarına, intihara, çağımızın problemlerinden biri olan uyuşturucu bağımlılığına parmak basmaları açısından önemlidir.

Türk ve Alman Edebiyatında kaleme alınmış iki psikolojik romanın, yani; Türk yazar Aydilge Sarp’ın “Altın Aşk Vuruşu” ile Alman yazar Juli Zeh’in “Adler und

Engel” adlı eserlerinin bilimsel araştırma yöntemleriyle desteklenerek edebi ve

psikolojik açıdan incelenmesi bu araştırmanın konusudur. Eserlerin içeriklerinin karşılaştırma yöntemi ile benzer ya da farklı yönlerinin ortaya konulması hedeflenmiştir.

Çalışmanın amacı, her iki romanın karşılaştırılmasıyla Alman ve Türk Edebiyatında psikoloji ve edebiyat ilişkisini incelemek, son dönem edebiyatın, psikoloji bilimiyle işbirliği sonucu oluşan psikolojik roman türündeki bu iki eserde psikolojik ve edebi unsurları tespit etmektir.

Seçilen konunun işlenmemiş olması ise özgünlüğünü artırmaktadır. Sadece edebi açıdan bir değerlendirme ya da araştırma değil, aynı zamanda psikoloji bilim dalını da içermesi seçilen konunun önemini artırmaktadır. Kuşkusuz tam anlamıyla sınırlandırmalar konulmamış, ancak bulgular dikkate alınarak bir sonuca gitmeye gayret gösterilmiştir.

(6)

1.0. ARAŞTIRMANIN DURUMU

Bu araştırma sırasında psikolojik romandan önce, psikoloji ve edebiyat bilimlerinin ayrı ayrı incelenmesi ve daha sonra benzerlik ile farklılıkları ortaya konularak karşılaştırılması yoluna gidilmiştir. Psikolojik romanın edebiyat ve psikolojinin kesişme noktalarından birisi olmasından dolayı birbirini besleyen bu iki bilim arasındaki ilişkiye değinilmiştir. Çalışmamızda en büyük yakınlıkları insan ruhunu ele almak olan psikoloji ve edebiyat bilimlerini sınırlamaktan ziyade, sözlük, ansiklopedi, bilimsel yayınlar ve internet kaynaklarından faydalanılarak tanımlarına, gelişimlerine ve alanlarına yer verilmiştir.1

Edebiyat, psikoloji bilimi ve psikolojik roman hakkında internet ve medya kaynaklarının yanı sıra bu alanlarda önceden yapılmış ve kaynak olabilecek bilimsel çalışmalardan da yararlanılmıştır:

Wellek, R Warren, Austin :2 Edebiyat Teorisi adlı kaynakta edebiyatı tanımlamanın yolunu, onun niteliklerini ortaya koymaya dayandıran bir yaklaşım sergilenmektedir. Alman Edebiyatında psikoloji kavramına bakış, karşılaştırılan eserler ve yazarları hakkında fikir vermesi açısından çalışmamız için faydalı bir eser olmuştur.

Aytaç, Gürsel:3 Karşılaştırmalı Edebiyat adlı kitabında “Edebiyat Bilimi” teriminin kökeninden, tarihçesinden bahsedilmektedir. Edebiyat biliminin bir dalı olan karşılaştırmalı edebiyat hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir. Karşılaştırmalı edebiyat alanının tarihten bu güne gelişimi açısından kaynak niteliğindedir. Ayrıca psikolojik roman türünün tanımına da değinilmiştir. Türk ve Alman edebiyatında karşılaştırmalı edebiyat ile ilgili bilgiler bu kaynaktan yararlanılarak sunulmuştur.

1 T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1071 Açık öğretim Fakültesi Yayınları No: 592 Türkçe

Öğretmenliği, www.aof.edu.tr/kitap/IOLTP/2273/unite01.pdf, 14.12.06, http://de.wikipedia.org/wiki/Literatur,

24.12.06; Karaalioğlu, S.Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü, İstanbul 1969;

http://www.turkcebilgi.com/Psikoloji, 04.10.06; http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji, 21.03.06;

http://www.geocities.com/bilge17us/psikoloji.htm, 12.10.06; Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Cilt. 26 İstanbul 1993; http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Roman, 26.12.06 ;

http://www.sosyalhizmetuzmani.org/psikolojim.htm, 10.12.06

2 Wellek, R_ Warren, A: Edebiyat Biliminin Temelleri, Ankara 1983. 3 Aytaç, Gürsel: Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi, Ankara 2001

(7)

Emre, İsmet:4 Psikoloji biliminin uzmanlık alanlarından birisi olan çocuk psikolojisiyle ilgili bilgiler içermektedir. Yazar bu alan doğrultusunda çocuk edebiyatıyla da bir bağ kurar. Bu yaklaşım edebiyat ve psikoloji ilişkisini açıkladığı yollardan sadece birisidir. Eserde Freud, Adler ve Jung gibi önemli psikologlardan örneklere yer verilir. Çocuk gelişimindeki tutumların nasıl sonuçlara yol açabileceği gibi konuyla ilgili çok önemli bilgiler içerir. Uygulamalı alanlardan birisi olan eğitim psikolojisi hakkında da açıklama getirmiş ve bu alanın insan hayatındaki önemi üzerinde durmuştur. Edebiyatın tanımı ve bilimdeki yerine değinilmiştir. Ayrıca edebiyat tarihi ve edebiyat eleştirisi tanımıyla tarihçesine de yer verilmiştir. Edebiyat ve psikoloji bilimlerinin birbirlerine olan katkılarıyla insan yaşamına ne şekilde tesir ettiklerine değinilmiştir. Önemli edebiyatçı ve psikologlardan örneklerle iki bilimin arasındaki bağ açıklanmaya çalışılmıştır. Edebiyat ve psikoloji bilimleriyle ilgili bilgiler bu eserden incelenmiştir. İki bilimin benzer ve farklı yönleri tespit edilmiş, edebiyat bilimcisine yol gösterici yaklaşımlar göze çarpmıştır.

Tepebaşılı, Fatih:5 Kitabında edebiyat ve romana dair biçim ve içerik konuları ele alınmıştır. Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi, Gençlik Edebiyatı, Genel Edebiyat Bilimi ile Çağdaş Alman ve Avusturya Edebiyatı üzerine incelemelere yer verilmiştir. Eser yazar ilişkisi ve eserlerdeki figürsel benzerliklerin bulunduğu karşılaştırma çalışması yol gösterici bir kaynaktır. Roman adlandırımı ve işlevleri hakkında bilgiler verilmiş, özellikle başlık kavramıyla ilgili örnekler dikkatimizi çekmiştir. Romanın nitelikleri açısından önemli bilgiler ve içeriğe göre tipolojiler sunulmaktadır. Anlatıcının roman açısından önemi ve anlatım edimindeki tutumu konu edinir. Edebiyat biliminin diğer bilimsel yöntemler gibi kuramsal temellerinin belirlenmesi gerektiği belirtilir.

Sadık Yalsızuçanlar:6 Sadık Yalsızuçanlar psikolojik romandan çok psikolojik temaların baskın olduğu romanlardan söz etmenin daha doğru olduğu görüşündedir. Zihinden geçenlerle içsel ayrıntıların bu türün özü olduğu ve psikolojik romanların insanın hallerini daha çok içsel özellikleriyle yansıttığı kanısındadır. Doğulu toplumlarda zengin bir içsel hayat olmasına rağmen, batı edebiyatında içe dönük

4 Emre, İsmet: Edebiyat ve Psikoloji, İstanbul 2005 5 Tepebaşılı, Fatih: Edebiyat ve Roman, Konya 2001

6 Yalsızuçanlar, Sadık: Psikolojik Roman, Hece Aylık Edebiyat Dergisi, Türk Romanı Özel Sayısı 65.66.67,

(8)

eserlerin daha tecrübeli bir şekilde verilmesi üzerinde durur. Batının içe bakış yöntemini bu kadar geliştirmesinin temeli karmaşık içsel yaşantıların olmasıdır. Türk romancısının karşılaştığı sorun bu karmaşık içsel dünyanın yetersizliğidir. Bununla beraber geleneksel toplumda ne kadar trajedi içerirse içersin mahrem düşüncesinin hâkim olmasından dolayı teşhirden kaçınma söz konusudur. Fakat batılılaşma eğilimiyle birlikte içsel karmaşıklığın da büyüdüğü bir dönemde roman hayatımıza girmiştir. Yalsızuçanlar’ın psikolojik romanla ilgili makalesi türe farklı bir bakış açısını barındırmakta ve konuyla ilgili verilen bilgiler önem teşkil etmektedir. Seçilmiş psikolojik roman örnekleri üzerinden bir yaklaşım görülmektedir. Psikolojik roman türünde yazılmış olan romanlardan hareketle, türün özellikleri hakkında bilgi verilmektedir. Psikolojik roman türü üzerine yazmış olduğu makale çalışmamız açısından kaynak niteliğindedir.

Madi, Y. Oğuz:7 Psikoloji dersleri adlı kitabında psikolojinin bir ilim sayılmasının nedenlerini açıklar. Psikoloji biliminin niteliklerine ve gelişimi esnasında ortaya çıkan belli başlı ekollere geniş bir şekilde yer verir. Psikanaliz ekolü, Geştalt ve davranış psikolojisiyle ilgili verilen bilgiler çalışmamızda faydalanılan konulardır.

Morgen, T.Clifford:8 Morgen, psikolojinin tanımı ve konusu hakkında önemli bilgiler vermektedir. Soru cevap şeklindeki yaklaşımıyla, psikoloji bilimi üzerine kapsamlı bir kaynak hazırlamıştır. Psikoloji bilimi verilen geçmiş ve güncel örneklerle yorumlanmaya çalışılmıştır. Hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların, psikoloji bilimini ne oranda geliştirdiğine dair bilgiler sunulur. Ayrıca çağdaş psikolojide uzmanlık alanlarından olan sosyal, klinik ve danışmanlık psikolojileri hakkında da bu kaynaktan faydalanılmıştır.

Kabaklı, Ahmet:9 Türk Edebiyatında roman ve türleri hakkında açıklayıcı bilgiler vermektedir. Eserde psikolojik romanın tanımı, konusu ve özelliklerine yer verilmiştir. Kabaklı türün en önemli özelliğinin olaydan ziyade şahısların iç dünyaları olduğunu belirtmiştir. Türün tarihi ve gelişimi hakkında örneklerle bilgi verilir. Türk ve batı edebiyatından psikolojik roman örneklerinden de bahsedilmektedir.

7 Madi, Y. Oğuz: Psikoloji Dersleri, İstanbul 1972

8 Morgen, T Clifford: A Brief Introduction to Psychology(Second Edition), Newyork/USA 1984 9 Kabaklı, Ahmet: Türk Edebiyatı 1, İstanbul 2002

(9)

2.0. PSİKOLOJİ VE EDEBİYAT

2.1. Psikoloji Bilimi 2.1.1. Tanımı ve Gelişimi

Psikoloji, psykhe(ruh) ve logos (bilgi) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiş bir sözcüktür. Bu sözcük ilk olarak Alman filozof Wolff(1676–1794) tarafından kullanıldıktan sonra önem kazanmıştır.1879 yılında Alman bilim adamlarından Wundt, Leipzig üniversitesi’nde ilk psikoloji laboratuarını kurar. Amerika’da ise ilk olarak 1885 yılında bir psikoloji laboratuarı kurulur. Psikoloji bilinç durumlarının incelenmesidir. Önceleri bilim adamları insanın duygu ve düşüncelerini açıklamak için ruhu temel alırken, günümüzde modern psikoloji bunun bilimsel bir yanı olmadığını ve ruh hallerinin, bilinç görevleri denilen işlemlerin maddi somut temellerine dayandığını ortaya çıkarmıştır. Kişide var olan üzülme, sevinme, düş kurma gibi ya da benzer olaylara psikolojik olaylar denir. Birey bu olayların kendinde bulunduğunu hisseder ve diğer insanlarda da meydana gelip gelmediğini ancak bu insanların dışa vurduğu belirtilerle anlayabilir. Yani psikoloji dıştan tepkiler ve davranışların çözümlenmesi ile incelenir.10

Kelime anlamı olarak psikoloji insan ve hayvan davranışlarını inceleyen, bir grubu, bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin tümü ve herhangi bir edebiyat eserinde ise kahramanların kişiliklerini belirleyen duyuş, düşünüş, davranış biçimine verilen addır.11

Merak edip, öğrenme ihtiyacı içinde olan insan hem kendini, hem dış dünyayı anlamak ister. İnsan felsefe, din ve sosyoloji gibi çeşitli alanların konusu olmuştur. İnsanı inceleyen bu alanlardan birisi de psikolojidir. Psikoloji insanı anlamaya çalışan, genel anlamda12organizmanın davranışlarını inceleyen pozitif bir bilimdir.13

10http://www.turkcebilgi.com/Psikoloji, 04.10.06 11http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji, 21.03.06

12Organizma: Geniş anlamıyla her türlü canlıdır. Psikolojinin organizma teriminden anladığı hayvan ve

insandır. Psikolojinin asıl amacı insanı incelemektir. Bazı nedenlerle (deney aracı olarak, insan davranışlarıyla karşılaştırmak amacıyla) hayvanlar da psikolojinin konusu olmuştur.

(10)

İnsan davranışları ve bu davranışlar altında yatan asıl nedenleri bulmaya çalışan bir bilim olan psikoloji, günümüzde kendine özgü yöntemleri ve inceleme alanları insan olan, diğer bilim dallarıyla ilişkili ve kendi içinde alt dallara ayrılmış bir disiplindir.14

Cengiz Kılıç’a göre; davranışı konu alan psikoloji, tıp biliminin bir koludur. Konusu gözlenenebilen davranışı (konuşma, beden hareketleri, fizyolojik değişiklikler) olduğu kadar, gözlenemeyen süreçleri (düşünceler, rüyalar vb.) de kapsar. 15

Psikoloji bilimi 125 yıllık bir tarihe dayanmaktadır. Biyolojiden, sosyolojiye kadar uzanan geniş kapsamlı bir alan olan psikoloji ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, 2005 yılına kadar en hızlı gelişen üçüncü alan olacak ve bir kaç yıl içinde de bu gelişme sürecektir. Toplumdaki sorunların çoğunluğunun insan davranışıyla bağlantılı olduğu düşünülürse, psikolojinin çok geniş bir çalışma sahası olduğunu görmek mümkündür. Örneğin; uyuşturucu kullanımı, kişisel ilişkilerdeki güçlükler, sokak ve evdeki şiddet, kendi sağlığımıza ve çevremize zarar veren davranışlar gibi bireysel ve toplumsal sorunlar psikologların ilgilendikleri sorunlar arasındadır.16

Psikolojinin konusu insan ve hayvan davranışları olduğu için psikolojiyi insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir ilim olarak tanımlamakta fayda vardır. Ancak psikoloji gerçekten bir bilim midir? Peki, neden ‘zihin, düşünceler veya duygular’ değil de ‘davranış’? Ayrıca niçin hayvan davranışları? Hayvan davranışlarının psikolojiyle ne ilişkisi olabilir?

Öncelikle bilim kelimesi üzerinde durmakta fayda vardır. Bilim sistematik bilgiler bütünüdür. İyi bir gözlem sonucunda elde edilen bu bilgiler bazen de bilim adamlarının düzenlediği deneyler aracılığıyla toplanır. Gözlenen bu olaylar, betimleyici(descriptive) ve yordayıcı (predictive)genel kanunların veya ilkelerin ortaya konulmasıyla sistematik hale getirilir.

14.http://www.geocities.com/bilge17us/psikoloji.htm, 12.10.06 15 www.ibtf.ibu.edu.tr/bolumler/psikiyatri/egitim/7.ppt , 20.10.06 16 www. turkpsikologlardernegi.org, 05.10.06

(11)

“Davranış” sözcüğüne bakarsak, elli yıl önce davranışçılık okulu döneminde sadece görülebilen veya işitilebilen vücut hareketleri (konuşmayı da kapsayarak) şeklinde yorumlanıyordu. Yakın dönemde ise davranış bir kişinin yaptığı ve herhangi bir yolla ölçülebilen her şeyi kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Kısacası, davranış doğrudan gözlenemeyen tüm içsel olayları (hisleri, tutumları, zihinsel süreçleri) kapsamaktadır.

“Hayvan” sözcüğünü ele alalım. İnsan davranışları kadar hayvan davranışlarının da ilginç olduklarını görüyoruz. Hayvan davranışlarını incelemenin nedeni insan davranışlarıyla çeşitli benzerlikler göstermeleridir. Hatta hayvanlar laboratuarlarda veya doğal olarak insanlar tarafından gösterilen bazı davranışları basitçe uygularlar. Bu nedenle hayvan davranışlarının incelenmesi psikoloğun insan davranışlarını anlamasına yardımcı olur. İnsanlara kobay olarak davranılamayacağı için önemli deneyler hayvanlar üzerinde yapılır. Ancak iki canlı arasında benzerliklerin yanı sıra davranış farkları da söz konusudur. Dolayısıyla hayvan davranışlarını ayrıntıları her zaman insan davranışlarına uygulanamayabilir. Buna karşın hayvanlarla yapılan çalışmalarda geliştirilen temel ilkeler çoğu kez insanlara genellenebilmektedir.17

18“Psikolojinin ilim sayılması aşağıdaki özelliklerinden ileri gelmektedir:

a)Psikoloji gözlem ve deney metodunu kullanır. Bu metot sayesinde elde ettiği bilgiler psikolojiye önceden görüş verir. Böylece psikoloji insanların ileride ne gibi davranışlar yapabileceklerini önceden kestirebilir.

b)Psikoloji normal yani çoğunlukta bulunan davranışlarla ilgilidir. Anormal yani normalden uzaklaşmış davranışlar, normal davranışlar için bilgi kaynağı olmaları bakımından psikolojiyi ilgilendirir. Mesela çok kuvvetli bir hafıza, çok yüksek bir zekâ, anormal bir olaydır. Psikoloji bu anormal olayları, normal olanı (mesela, normal bir zekâyı, normal bir hafızayı) daha iyi belirlemek için inceler.

c)Psikoloji, davranışların fertten ferde değişmesiyle yani ferdi farklarla da ilgilidir. Mesela bazı öğrencilerin yabancı dil öğrenme kabiliyetleri fazla, bazılarının

17Morgen; A.g.e., s.6-7 18 Madi; A.g.e., s.9

(12)

ise azdır. Psikoloji bu gibi ayrılıkları inceleyerek herkes için yabancı dil öğrenimini kolaylaştıracak kuralları bulabilir.”

Kısacası bir bilim olan psikoloji insan hayatını önemli ölçüde kolaylaştırır. Bu nedenle değişik alanlarda psikolojiden yararlanılmaktadır. Eğitim, tıp, endüstri, ekonomi ve daha birçok alanda başarı sağlamak için insanoğlu psikolojiye başvurmaktadır. Günümüzde çoğu iş sektöründe psikolojik hizmetlerin verildiğini bilmekteyiz. Çalışanların yoğun iş stresiyle baş edebilmelerine yardımcı olabilmek amacıyla işverenlerin bilgi veren psikolojik seminerlerden faydalandıkları yadsınamaz. Örneğin; eğitim aşamasında bir öğrencinin çıkmazda olduğu bir dönemi aşması için yine psikolojik yardımı danışmanı veya rehberlik uzmanı tarafından uygulanır. Zihinsel veya bedensel olarak bir sporcunun ya da öğrencinin bu tür psikolojik desteklerin verilmesiyle motivasyonu artar ve başarıyı yakalaması kolaylaşır.

1800’lü yıllarda Almanya ve daha sonrada diğer ülkelerde psikoloji laboratuarlarının kurulmasıyla birlikte psikoloji bilimi yaygınlaşmıştır. Türkiye’de psikolojinin başlangıcına ilişkin “resmi tarih” anlayışı Dr. George Anschütz’ün 1915 yılında Almanya’nın ünlü “eğitim yardımı” programı kapsamında Darülfünun’a gelişi olarak kabul edilmektedir. Osmanlı’nın Fransız etkisinden kurtulması için Almanya’nın göndermiş olduğu 15 öğretim üyesinden biri olan Anschütz Hamburg üniversitesinden gelmektedir. Anschütz’ün İstanbul'a gelişiyle birlikte deneysel psikolojinin ve bir deneysel psikoloji laboratuarının Türkiye’ye ilk girişi söz konusu olsa da Türkiye’de psikolojinin “kuruluşu” olarak değerlendirilebilir nitelikte değildir. Çünkü Sertan Batur’ a göre; genel psikolojinin Türkiye’ye girişi daha öncedir.19” Üniversitede psikolojiyle ilgili bilinen ilk ders Aziz Efendinin Darülfünun-i Osmanî’nin 1869’daki açılışından önce Ramazan ayını değerlendirmek amacıyla halka açık olarak düzenlenen gece konferansları arasında verdiği “Emcazi Ekalim” dersidir (Yıldırım, 1998, s. 94). 1908 Devriminden sonra da Babanzade Naim Bey’in İlm-un Nefs adıyla biraz teoloji ağırlıklı psikoloji dersleri verdiği bilinmektedir (Özbaydar, 1973, s. 219).

(13)

Psikolojiye ilişkin ilk yayının tarihi ise belli değildir. Açık olan bir şey varsa bu da bu ilk yayının 1915’den çok daha önce yapılmış olduğudur. Sami Kayral (1953) 1915 yılından önceye ait 11’i çeviri 29 eser, Nuri Bilgin (1988)’de 9’u çeviri 27 eser saymaktadır. Bu eserlerin en eskisi Yusuf Kemal’in 1876’da yayınlanan “Gayet-ül Beyan Fi Hakikat-ül-İnsan Yahut İlm-i Ahval-i Ruh” adlı eseridir. Yabancı dilden yapılan ilk çeviri ise 1907’de Mısır’da yayınlanan Le Bon’un ünlü Psychologie des Foules eserinin Abdullah Cevdet tarafından yapılmış “Ruh-ül Akvam” başlıklı bir çevirisidir. Bununla birlikte eski yazıyla hazırlanmış psikoloji ile ilgili yayınlara yönelik geniş kapsamlı bir araştırma yapılmadığından, psikolojiyle ilgili daha eski bir çalışma olup olmadığı bilinmemektedir.

Psikoloji, akılcı yolların izlenmesiyle, davranışın daha güvenilir bir şekilde açıklanabileceğini vaat etmektedir. Psikolojinin gelişmesi esnasında çeşitli ekoller ortaya çıkmıştır. Şimdi sırayla bu ekolleri tanıyalım.

2.1.2. 20PSİKOLOJİNİN BELLİ BAŞLI EKOLLERİ Başlangıç

İsim Kurucular Tarihi Temel konular Metotlar

Zihnin yapısıyla Wundt 1879 Duyumlar İçe bakış

İlgili psikoloji Deney

Zihnin görevleriyle Dewey 1900 Öğrenme İçe bakış İlgili psikoloji Gözlem Psikanaliz Freud 1900 Zihin Hastalıkları,

Şuur altı, şuur dışı Klinik Geştalt Köhler 1912 İdrak, hafıza İçe bakış Gözlem

Deney

Davranış Watson 1914 Uyarıcı tepki, hayvan Gözlem Pavlov Davranışları Deney

(14)

2.1.2.1. Strukturalizm (Yapısalcılık)

Yukarıdaki tabloda zihnin yapısıyla ilgili psikolojik bir yaklaşım olan yapısalcılık 1879'da Wilhelm Wundt'un psikoloji laboratuarını kurması ve deneysel psikolojinin temellerini atmasıyla şekillenir. Karmaşık zihinsel yaşantıların yapısını incelemeye çalışması nedeniyle bu ekole yapısalcılık denir. Örnek aldıkları bilim dalı kimyadır. Kimyada, nasıl birleşik maddelerin yalın elementlerden oluştuğu çözümleme ile anlaşılıyorsa karmaşık bilinç olaylarının yapısal açıdan çözümlenmesi ile de psişik olayların daha iyi anlaşılıp açıklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre psikolojinin amacı, bilincin karmaşık yapısını çözümlemek, zihnin en yalın öğelerini araştırmak ve bunlar arasındaki ilişkileri bulup yasalar halinde formüle etmektir. Artık duyumlar, algılar, anılar laboratuarda incelenmeye başlanmıştır. Ancak bir süre sonra zihinsel olayların sadece duyumlarla oluşan bir yapıya sahip olmadıkları anlaşılır.

2.1.2.2. Fonksiyonalizm (İşlevselcilik)

19.yy. sonlarına doğru yeni bir görüş olan zihnin görevleriyle ilgili psikolojik yaklaşım, yani fonksiyonalizm ortaya çıktı. William James, James B. Angell ve John Dewey gibi Amerikan filozoflarının ve eğitimcilerinin oluşturduğu ekoldür. Yapısalcıların görüşlerine karşı çıkarlar; onlara göre bilincin ne olduğundan çok, ne için olduğunu bilmek önemlidir. Yani bilincin amacı ve işlevini bilmek asıl amaç olmalıdır. İnsan davranışlarını anlamak için sadece bilinç olaylarını çözümleme yoluyla incelemenin yeterli olmadığını, daha çok bilincin incelenmesi gerektiği görüşündedirler. Ancak bunun yanında insanın çevresine uyumunda yardımcı olacak, öğrenme gibi duyum davranışları da incelenmelidir. İşlevselcilik davranışı, çevreye uyum süreci olarak tanımlamıştır. Bu ekolün amacı algılama, düşünme, duygulanma gibi içsel eylemlerin, hayatta karşılaşılan çeşitli problemlerin çözümlenmesine nasıl yardım ettiğini açıklamaktır. İşlevselciler eyleme ve yararcılığa dönüktür. Fonksiyoncular, yöntem olarak içgözlem ve gözlemi kullanmışlardır. Davranışları özel olarak da öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır.

(15)

2.1.2.3. Psikanaliz Ekolü

Psikodinamik yaklaşım olarak da anılır.21 1900’lerin başlarında Viyanalı bir doktor olan Sigmund Freud’un öncülük ettiği psikanaliz ekolü ruhsal hastalıkları anlama ve iyileştirme yollarını inceleme esasına dayanır. Freud’a göre, ruhsal hastalıkların kaynağı şuur alanı değil, şuur altı ve şuur dışı alanlarıdır. Bu alanlardaki olayları incelemek için içe bakış yöntemi yetersiz kalınca Freud psikanaliz yöntemini geliştirmiştir. İnsan zihnini denizde yüzen buzdağına benzetmiş ve suyun üzerinde kalan küçük alana şuur alanı demiştir. Suyun altında kalan pek büyük alan ise sırayla şuur altı ve şuur dışı alanlarını temsil etmektedir. Yani şuur diğer bir adıyla bilinç farkında olma halidir. Şuur (bilinç) altı şuurun hemen altındaki bölümdür. Bu alandaki anılar yakın geçmişe ait olanlar ve eski oldukları halde derin iz bırakmış olanlar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Şuur altında kolaylıkla çağrılabilen anılar mevcuttur. Şuur(bilinç)dışı ise istediğimiz an çağıramayacağımız izlenimlerin bulunduğu alandır. Önceden kazandığımız ancak unuttuğumuzu sandığımız tüm anı ve izlenimler bilginlerin yardımıyla ortaya çıkarılabilir. Örn; Bilginler, hipnotizma yoluyla bir hastanın bebekken geçirdiği tecrübeleri şuur altından çıkarmayı başarmışlardır. Kısacası psikanaliz ruhsal tedavi metodu, şuur dışındaki fikirleri şuura çıkarma ya da şuur dışına fikirler gönderme temeline dayanır22

2.1.2.4. Geştalt Psikolojisi

Almanca bir kelime olan “gestalt” şekil, örnek, bünyeleşme (organizasyon) anlamlarına gelir. Geştaltçılar idrak ve yaşantının anlamını parçalar halinde değil, bir bütün olarak ifade etmişlerdir. Mesela, bir tanıdığımız yolda ummadığımız kıyafetler içinde ya da bir mekânda görsek güçlükle tanırız. Bu ekolün en önemli temsilcisi Wolfgang Köhler adlı Alman bilim adamıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Köhler, şempanzeler üzerinde yaptığı öğrenme deneylerini geştalt açısından düzenlemiş ve

21 www.turkpsikologlardernegi.org, 27.12.06 22 Madi; A.g.e.,s.13

(16)

açıklamıştır. Yöntem olarak içe bakış(fenomenoloji) metodunu kullanmışlardır. İdrak ve hafıza geştalt psikolojisinin ilgilendiği konulardır23

Geştaltçıların görüşleri özellikle eğitim alanında kullanılmıştır. Geştalt psikolojisine göre parçaların bir bütünlük içinde anlam kazanması önemlidir. Örneğin bir tablo, tuval, boya ve renklerin toplamından çok daha farklı bir şeydir. Sonuç olarak yalnız başına anlamı olmayan parçalar bütünlük halinde anlam kazanır.

2.1.2.5. Davranış Psikolojisi

Bu ekolün önde gelen temsilcileri Amerikalı John B. Watson, Pavlov ve Dashil'dir. Bunlar bilinç kavramının aksine davranışları incelemişlerdir. Davranışçılara uyaran (stimulus)-tepki (response) psikologları da denir. Davranışçılar, gözlem ve deney yöntemini kullanırlar. Onlara göre, organizma ve çevre ilişkilerinin, insan ve hayvanlarda birbirinin aynı olduğu kanısındadırlar. Bu nedenle hayvanlar üzerinde psikolojik araştırmalar yapmışlardır. Örneğin Pavlov koşullu öğrenme deneylerini köpekler üzerinde yapmıştır. İç gözlem yönteminin bilime aykırı olduğu düşüncesini savunurlar.24

Davranış psikolojisi, davranışın temelinde 25şartlı reflekslerin olduğunu kabul eder. Örneğin, bir köpeğin sahibini görünce yutkunması şartlı bir reflekstir. Ayrıca davranışçılar için içgüdüsel davranışlardan çok öğrenilmiş davranışlar daha önemlidir. Mesela, eğitim yolluyla bir insanı istediğimiz kalıba sokabiliriz (Doktor, mühendis. vb…)26

Psikolojide bu kadar yaklaşımın olması sonucu psikologlarda uzmanlaşma yolunda eğilim göstermişlerdir. Böylece psikolojide uzmanlık veya alt dallarında psikologlar faaliyet göstermektedirler.

23 Madi; A.g.e., s.13,14

24 www. turkpsikologlardernegi.org, 27.12.06

25 Bir uyarıcı karşısında öğrenilen basit davranışa şartlı refleks adı verilir. 26 Madi; A.g.e. , s.14,15

(17)

2.1.3. Çağdaş Psikolojide Uzmanlık Alanları

Uzmanlık alanları çağdaş psikolojide uygulamalı ve deneysel alanlar olmak üzere iki şekilde ele alınmaktadır.

2.1.3.1. Deneysel Alanlar

Bu alana akademik psikolojide denilmektedir. Bilimsel amaç esastır. Psikolojinin bu alanda amacı genel olarak teoriktir.

1.Genel Psikoloji: Psikolojiyle ilgili prensipler ve davranışın temellerini

araştıran, yani psikoloji biliminin temel kavramlarına anlam kazandıran psikoloji dalıdır.

2.Genetik Psikoloji: Davranışların ortaya çıkmasından itibaren gelişmesini ve

dönemlerini inceleyen alandır.27

3.Deneysel Psikoloji: Psikolojiyi bir doğa bilimi olarak ele alan ve davranışın

temel ilkelerini bulmak için çalışılan bir alandır. Özellikle algı, öğrenme, motivasyon ve davranışın fizyolojik temelleri üzerinde durulur.28

4.Sosyal Psikoloji: İnsan sosyal bir varlıktır ve kişilikte sosyal etkiler altında

gelişir. Sosyal psikoloji söz konusu sosyal etkenlerin araştırıldığı bir alandır. Örneğin, Michigan Üniversitesi’nde Survey Araştırma Merkezi düzenli olarak alıcıların satın alma eğilimleri üzerine istatistikler yayınlar, bu yayınlar iş adamları ve politikacılar tarafından izlenir.29

5.Çocuk Psikolojisi: Çocuk psikolojisi için psikoloji sözlüğünde doğumdan

erişkinlik evresine kadar olan dönemdeki insan davranışlarını, uyum ve gelişim süreçlerini sistematik bir şekilde inceleyen alan olarak söz edilmektedir. Önde gelen psikologların hemen hepsinin ortak görüşü, hayatımız boyunca sahip olduğumuz karakter yapılanmasının temelinde çocukluk evresinin diğer evrelere göre çok daha fazla etkili olduğudur. Bu nedenledir ki bütün ruhsal problemlerde mutlaka çocukluk evresine gidilmektedir. Freud’a göre çocuk psikolojisinde anne merkez konumundadır.

27 "http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji, 20.12.06

28 http://www.geocities.com/bilge17us/psikoloji.htm, 20.12.06 29 Morgen; A.g.e., s.11

(18)

Çocuğun gelişiminde baskıcı bir tutumun onun bireysel başarısını ya da yaşam sevincini alıp götüren izlere yol açabilmektedir. Adler’de bu görüşü denge çok iyi sağlandığı takdirde desteklemektedir. Yani çocuğun gelişiminde annenin önemini yadsımaz ancak anne ve çocuk arasındaki ilişkinin çok iyi bir şekilde dengelenmesi gerektiğini, yoksa şımartma veya ihmalin aynı sonucu doğurduğunu belirtir. Şımartılmış bir çocuk ben merkezli olup, düşüncesine uygun hareket etmeyen herkesi düşman sayabilir. Çocuğa zarar veren aksi durumda ise çocuğun ihmal edilmesi durumudur. Bu durumda da çocuğun sosyal duygusunun gelişmesi zorlaşacaktır.30

6.Fizyolojik Psikoloji: İnsanın anatomik yapısı (sinir sistemi, salgı bezleri…)

ve fizyolojik olaylarla davranışlar arasındaki ilişkiyi inceleyen alandır.

7.Karşılaştırmalı Psikoloji: Birbirinden farklı cinslerin gösterdikleri

davranışların karşılaştırılmasıyla yapılan araştırma alanıdır.

Bunların yanı sıra insan davranışlarını inceleyen insan psikolojisi ve hayvan davranışlarıyla ilgilenen hayvan psikolojisi de uzmanlık alanları arasındadırlar. Ayrıca evrimsel psikoloji adı altında zihinsel süreçlerin kökeniyle ilgilenen bir uzmanlık alanı da bulunmaktadır.31

2.1.3.2. Uygulamalı Alanlar

Deneysel alanda elde edilen bulguların günlük hayatta karşılaşılan sorunları kolaylaştırmak amacıyla kullanıldığı alanlardır. Şimdi sırayla bunlara değinelim.

1.Eğitim Psikolojisi: Öğrenme işlevinin nasıl olduğunu ve etkili öğrenme

yollarını inceleyen psikoloji alanıdır. Bu alanda her yaştaki insanın eğitimi için farklı araç gereç ve yöntemler geliştirilmiştir. Yetenek, güdü ve sınıf ortamı gibi pek çok etmen göz önüne alınır. 32

Eğitim psikolojisi, insan zihin ve davranışlarının eğitim süreciyle ilişkili olarak incelenmesidir. Psikolojinin insan gelişim ve öğrenmesine ilişkin bulgularının eğitime

30 Emre; A.g.e., s.184,193

31 http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji, 20.12.06 32 www.turkpsikologlardernegi.org, 27.12.06

(19)

uygulanmasıdır. Eğitim psikolojisinin bulgularından sınıf ortamında yaralanılması öğretmenin ve öğretimin niteliğini artırır33

Eğitim, insan hayatında çok geniş bir dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle Emre’nin de söylediği gibi eğitim psikolojisi henüz sınırları tespit edilememiş geniş bir alandır. Bu alanda insanlar nasıl eğitilmeleri gerektiği konusunda belli yaş gruplarına ve uygulanacak yöntemlere göre sınıflandırılırlar. İsmet Emre, Edebiyat ve Psikoloji adlı kitabında insanın psikolojik eğitimi konusunda belli başlı psikologların kendilerine özgü yöntemlerinden bahsetmektedir. Örneğin, Freud ‘a göre: Eğitimin bireyi kendi başına bırakmanın olumsuzluklarıyla onu engellemenin olumsuzlukları arasında ortak bir yol bulması gerekir. Aynı eğitim yöntemi bütün çocuklara uygulanamaz. Ona göre en uygun yöntemin keşfedilmesi ve ideal anlamda yürütülmesi halinde eğitim çocukluktaki kazara sarsıntı etkisini ortadan kaldıracağı umulabilir. Bireyin ruhunda olup bitenler göz önüne alınırsa bir eğitimcinin karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilmesi için psikanalitik eğitimden geçmesi önerilmektedir. Freud’a göre; kişi bizzat kendi yaşamadıkça analizi özümseyemeyeceği için en uygun çözüm eğitimcinin de analiz edilmesidir. Öğretmenlerin ve eğitimcilerin analiz edilmeleri daha etkili, koruyucu ve uygulamada daha kolaydır.

Adler’e göre ise; eğitimciye, öğretmene, hekime, rehbere düşen iş onu hayatın insana kabul ettirdiği sağduyuya yaklaştırmak, sosyal duyguyu güçlendirmek ve böylelikle başarısızlığının gerçek nedenlerini anlamak, bireyin gerçek manası yerine kabul ettiği yanlış manayı ve düşünceyi belirtmektir. İlk çocukluğa ait hatıralar, aile ve bireyler arasındaki bağ, hayaller, rüyalar ve marazi arazlar doğuran dış faktörler dikkatle değerlendirilmelidirler. Adler“suç seline karşı durmak öğretmenlerle okula düşmektedir” sözüyle eğitimin önemi vurgulamaktadır.

Daha öncede bahsettiğimiz gibi eğitim sınırı olmayan geniş bir alandır. Doğumdan ölüme kadarki insan yaşamını tümüyle kapsaması bize Jung’un eğitim psikolojisine yaklaşımını çağrıştırmaktadır. Jung’a göre; “Ona göre insan başlangıçtan ölümüne kadar sürekli içeriden ve dışarıdan müdahalelere maruz kalmaktadır ve her yaşın, her çağın bu müdahalelere vereceği yanıt farklı olmalıdır.”

(20)

İyi verilmiş bir eğitimle bireye her yaşın kendine göre zorlukları ve güzellikleri olabileceğinin benimsetilmesi, onun ileri ki yaşamına olumlu yönde etki edecektir.34

2.Klinik Psikoloji: Morgen’ a göre en geniş uzmanlık dalı olan klinik psikoloji

duygusal bozukluğu bulunan kişilerin tedavi edildikleri alandır.35

Morris’e göre ise, klinik psikoloji, psikolojik bozuklukların saptanması, nedenlerinin araştırılması ve iyileştirilmesiyle ilgilenir.36

Çoğunlukla gözlem, mülakat ve test tekniklerini kullanarak bireylerde görülen davranış bozukluklarının tedavisine çalışır. Psikolog ve psikiyatrların işbirliği içinde çalıştıkları bir alandır. Psikiyatristler ilaçla tedavi üzerinde yoğunlaşırken, klinik psikologlar daha çok psikoterapi üzerinde çalışırlar.37

Sonuç olarak bu alan kliniklerde yürütülen çalışmalar yardımıyla zihinsel ya da davranışsal bozukluklara tanı konulup, tedavi edilebilmesini sağlar.

3.Danışmanlık Psikolojisi: Klinik psikolojiyle yakından ilgili olan bu alan

hafif duygusal ve kişisel sorunlarla ilgilenir. Danışman psikologlar sorunları çözmede yoğun tedaviden çok bir uzman gözüyle öneri yolunu seçerler. Ancak psikoterapi uygulayan psikologlarında mevcuttur. Mesleki veya akademik sorunları olan kişilere danışmanlık yapılan ve bu sırada kişilerin ilgilerini, yönelimlerini, kişilik özelliklerini ölçmede testlerin uygulandığını Morgen, A Brief Introduction to Psychology adlı kitabı’nda dile getirmiştir.

4.Endüstri Psikolojisi: Günümüzde psikolojinin uygulandığı alanlar arasında

en geniş alanlardan biriside iş dünyasıdır. İnsanların başarı elde edebilmek için bedensel sağlıklarına dikkat etmelerinin yanı sıra psikolojik desteğe de ihtiyaç duydukları gözden kaçmamaktadır.

Psikolojik verilerden yararlanılarak endüstriyel işe göre eleman seçme, üretilen araç ve gereçlerin insan yapısına uygun olarak düzenleme, çalışanların psikolojik sorunlarını çözme ve satıcı, alıcı etkileşimlerini inceleyen daldır. Tüketiciye yönelik

34 Emre; A.g.e., s.179–183 35Morgen; A.g.e., s.9-10 36Morris; A.g.e., s.4

(21)

yapılan pazarlama ve reklâmların etkisi kişilerin hiç ihtiyacı olmadığı halde satın aldığı eşyalar göz önünde tutulursa tartışılmazdır38

5.Hukuk(Adli) Psikolojisi: Yasal konulara ve sorunlara psikolojinin ilkelerini

uygulamak üzere hukuk ile psikoloji arasında kurulan ilişkiden doğan bir alandır. Adli psikologlardan bazıları hem psikoloji hem de hukuk eğitimi almışlardır. Mahkemelerde genellikle onların uzmanlıklarına gereksinim duyulur. Örneğin, hüküm giymiş ya da gözaltında tutulan kişilerin davranışlarını ve duygusal strese maruz kalıp kalmadıklarını değerlendirir ve ebeveynlerden hangisi çocuğun velayetini almalıdır ya da bir sanığın zihinsel kapasitesi mahkemede savunma yapmak için yeterli midir gibi sorunlu durumlarda hâkime yardımcı olurlar39

2.2. Edebiyat Bilimi 2.2.1. Tanımı ve Gelişimi

Edebiyatın ne olduğu sorusu üzerine birçok kitap yazılmış, bu kavram için çeşitli tanımlar yapılmıştır. Edebiyat nedir? Platon’un ünlü “Devlet” adlı yapıtında sanat bağlamında ele alınan edebiyatın genel ve geniş anlamıyla bir tür yansıtma olduğu vurgulanmıştır. Ayna ile edebiyat arasında bir benzerlik kurulmuştur. Edebiyatın tıpkı bir aynaya benzediğinden, dünyayı ve yaşamı olduğu gibi yansıttığından bahsedilmektedir.

Ancak bu görüşe karşı çıkanlarda bulunmaktadır. Yaşanılanların olduğu gibi edebiyata yansıyamayacağını M. Parkhomenko ve A.Myasnikov gibi kabul etmeyenlerde olmuştur. Onlara göre ayna gerçeği donuk olarak yansıtır. Oysa sanat gerçeğin özüne ancak seçerek, özümseyerek ve yeniden biçimlendirerek inebilir.40

Her iki görüşe de baktığımızda geçerli oldukları yadsınamaz. Evet, edebiyat belli bir döneme ışık tutar ve yüzyıllar sonrasına geçmişi yansıtabilir. Hatta edebiyatın, bilim kurgular sayesinde bir anlamda geleceğe de ayna tuttuğundan söz edilebilir. Edebiyat, farklı yaşamları, gelenekleri, çağları, müziği, bilimi, dili ve daha birçok

38 http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji, 23.12.06

39 http://www.sosyalhizmetuzmani.org/psikolojim.htm, 10.12.06 40Özdemir; A.g.e., s. 13–14

(22)

kültürel ve hayatî özellikleri içinde barındırabilmektedir. Ancak yaşanılanları tam olarak olduğu gibi değil yazarın bakış açısından, onun iç dünyasında yoğrulduktan sonra yansıtılması kaçınılmazdır. Tabiî ki burada önemli olan yazarın dengeli tarafsızlığı, gerçeklerin seçilip, çözümlenerek sunulmasıdır. Gerçekleri yansıtmak edebiyatın bir özelliği, ancak yazarın dilini güzel bir şeklide kullanarak okuyucuya haz vermesi de belirleyici bir niteliktir.

Edebiyat belli dönemlere ışık tuttuğuna göre, şöyle bir tanım yapmakta mümkün olacaktır: Edebiyat bir çağa ya da bir ülkenin belli dönemlerinde üretilmiş sanatsal yapıtların tümüne verilen addır.(Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Alman Edebiyatı gibi…)

Yazıcı ’ya göre günümüzde “edebiyat” sözü şu kavramları karşılamaktadır: a) Bir dil ürünü olan sözlü ve yazılı eserlerin tümü. Bir sanat amacı olsun ya da olmasın, her türlü söz ve yazı, bir devrin dilini ve ifade özelliğini göstermesi bakımından edebiyat çerçevesi içine girer. Güzel söylenmiş bir nutuktan günlük konuşmaya kadar her türlü söz ve okuyucuda güzel etki bırakabilen bir yazıdan herhangi bir gazete haberine kadar her türlü yazı, birer dil ürünü olmaları bakımından edebiyat sayılır.

b) Yalnız sanat amacı güdülerek meydana getirilen sözlü ve yazılı eserlerin tümü…”Edebiyat deyimi daha çok bu anlamda kullanılır. Sanat değeri taşımayan dil ürünleri bu ölçünün dışındadır.

c)Söz ve yazı sanatının kurallarını öğreten bilim. d)Sözlü ve yazılı dil ürünlerini meydana getirme işi.

e)Edebi ürünlerin bağlı bulunduğu saha: Türk edebiyatı, Divan edebiyatı gibi…41

Edebiyat için sanatın ağırlık verildiği genel bir tanıma göre; duygu ve düşüncelerin, insan ve toplum yaşantısının, etkili, güzel ve çarpıcı bir biçimde anlatılmasını amaçlayan sanat yapıtıdır. Öte yandan yazılı ve basılı her şey edebiyat kavramı içinde yer alır. İnsan düşüncesinin boyutlarını belirleyen dinden, tarihe

(23)

tarihten daha birçok alana kadar oluşmuş tüm yapıtlar edebiyat olarak adlandırılmışlardır. Bu tanıma göre Heredot, Kant, K. Marx’da edebiyatçı konumundadırlar.42

M. Kaya Bilgeligil edebiyat kelimesinin kökünü ve ne anlamlara geldiğine Edebiyat Bilgi ve Teorileri(Belagat) adlı kitabında yer vermektedir. Edebiyat kelimesi dilimize Arapçadaki “edeb” kelimesinden gelmektedir. Bu kelimeyle ilgili daha geniş bilgileri Bilgeligil, C.Nallino’nun kaynaklarını göstererek değinmektedir. Edeb kelimesi cahillik çağından H.II. yüzyılda din ilimleriyle âlet ilimleri ayrıldı. Sarf (morphologie), nahiv(syntaxe), lugat ve beyan gibi unsurlardan meydana gelen ”edeb” de âlete ait ilimler arasında yer aldı. Littêratura karşılığında kullanılması çok sonraki bir dönemdedir. Çünkü bu kelime VI. Yüzyıla kadar Arap asıllı ilimlere tahsis edilmiştir.43

Edebiyat, Türk Edebiyatında Tanzimat’tan sonra kullanılmaya başlanmış bir sözcüktür. Bundan öncesinde edebiyat kavramıyla ilgili olarak “ilm_i edeb, şiir ve inşa” gibi terimler kullanılmıştır. İlm_i edeb’le sözün daha zarif ve güzel söylenmesinin yollarını öğreten kurallar amaçlanmış, şiir ve inşa’dan ise edebiyatın nazım ve nesir düzeninde yazılmış eserler anlaşılmaktaymış. Edebiyat kelimesinin günümüzdeki anlamı ilk defa Şinasi(1826_1871) ve Namık Kemal(1840_1888)’in yazılarında karşımıza çıkmaktadır. Edebiyat sözcüğü, Fransızca littêrature sözcüğünün karşılığı olarak düşünülmüştür. Litteratura, Latincede alfabe, yazı, bilim, gramer ve filoloji anlamlarını içermektedir. Edebiyat kavramına kaynaklık eden “edb” sözcüğü, İslamiyet’ten önceki dönemlerde “davet”, özellikle “yemeğe davet” anlamında kullanılmıştır. Cömertliğin Arap toplumunda üstün bir erdem sayılması, sözcüğün zamanla “fazilete davet” anlamını kazanmasına yol açmıştır. Ahlaki bakış açısından da “İyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik” gibi anlamlarını karşılamaktadır. Son zamanlarda edebiyat yerine yazın sözcüğünün kullanıldığı da görülmektedir. Ancak Türk Edebiyatında edebiyat sözcüğü kullanılmaya başlandıktan sonra da edebiyat

42 Özdemir; A.g.e.,s.15 43Bilgeligil; A.g.e.,s.1-5

(24)

kavramı, varlık nedeni “edeb” sözcüğünün anlam çerçevesi dışında düşünülmemiştir.44

Bilgeligil, kelimenin Türkçedeki yerine değinirken ise Namık Kemal’den bahsetmektedir. Her şey millete faydası nispetinde değer kazanır. Edebiyatsız millet de, dilsiz insana benzediğine göre sözü geçen disiplinin N. Kemal için büyük bir önemi vardır. Namık Kemal’in edebiyat için yapmış olduğu tanımlar çok güzel ve ilginçtir. N.Kemal edebiyatın bir milletin hüsn_î terbiyesinde büyük tesiri olduğunu vurgular. Ayrıca edebiyattan “muhatabını ıslah” eden faydalı bir eğlence olarak bahseder.45

Namık Kemal’in görüşüne karşı Tevfik Fikret ise edebiyatın illa doğrudan doğruya faydalı olması konusunda farklı düşünmektedir. Edebi eser ilk planda estetik olmak, bunu neticesi olarak ta faydalı olmak gibi niteliğe sahiptir. Servet_i Fûnun dergisinde çıkan bir yazısında Fikret bu konudaki görüşlerini şöyle ifade eder:

“Edebiyat insanı okumaya, okuya okuya fikirden lezzet almaya alıştırıyor. Zihin o sayede tatlı tatlı çalışıyor… Birçok beyinler yorgunluklarını o âsârın mütealeasıyla alıyor. Birçoğu aradığını onlarda buluyor…”

1930 yılından sonra, edebiyat kelimesinin kökü Arapça olduğu için Türkçe karşılık bulunmaya çalışılmıştır. Örneğin: Nurullah Ataç edebiyat yerine “Gökçe Yazın” tabirini ileri sürmüştür. Ancak dile yerleşmiş olan edebiyat sözcüğünü halkın dilinden söküp atmak mümkün olmayacağından bu tabir kabul görmemiştir.

Yahya Kemal’e göre ise, edebiyat sözünün şiir ve nesir san’a tını içine aldığını; bunların yazı marifetinden başka bir mahiyeti bulunduğunu; bununda manevî hayatla ilgili olduğunu bildiriyor. Yeni Türklerin ancak manevi bir hayatı olursa, edebiyatı olur diyordu. Yazar: manevi hayat sözü ile duygu ve düşünce hayatını kastetmekte idi. Ona göre duymayanlar lisanda ne kadar usta olsalar duyuramayacaklardır. Düşünmeyenler satırları ne kadar hünerle, zevkle işleseler düşündüremeyeceklerdir.46

44 T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1071 Açık öğretim Fakültesi Yayınları No: 592 Türkçe

Öğretmenliği, www.aof.edu.tr/kitap/IOLTP/2273/unite01.pdf , 14.12.06

45Bilgeligil; A.g.e.,s.1-5 46 Yazıcı; A.g.e., s.15–16

(25)

Almancada edebiyat sözcüğü karşımıza “Literatur” olarak çıkar. Bu sözcük ise Latince kökenli olup, harf anlamındaki littera’dan türetilmiş litteratura’dan gelmektedir. “Litterae” çoğul şekli olup, yazılanlar, bilim, bilgi, dokümanlar mektuplar anlamlarını taşımaktadır. Edebiyat sözcüğü 18. yüzyıla kadar bilgi, bilimsel yayınlar ve yan anlamda antik yunan, Latince yazmalar için kullanılan bir terimdi. Günümüzde ise edebi dergiler ve 18–19. yüzyıl edebiyat tarihinde başarılı ve yeni tartışmalardan sonra edebiyat dar anlamda dilsel, sabitleşmiş gelenek anlamını taşır. Bunun yanında bir milletin, bölgenin veya dilin kendine özgü edebiyatını düzenlenmesi, titizlikle edebi türlerin araştırılması, tarihi bir dönemin, kültür ve edebi tarihinin anlaşılması manalarına gelir.19 yüzyıldan beri edebiyat merakının merkezinde hayali yorum ve sanatsal kalitenin takdiri yatmaktadır.47

Wellek ve Warren’ a göre, edebiyatı tanımlamanın yollarından biri, onu konusu ne olursa olsun, “edebi şekil veya ifade yönünden dikkate değer” kitaplarla sınırlandırmaktır. Yani ölçüt ya sadece estetik ya da estetik değerlerle desteklenmiş genel olarak fikri bir üstünlüğe sahip olmasıdır. Diğer bir yol olarak ta edebiyatın ham maddesi olan dilin kendine has kullanımını ortaya koymaktır. Onlara göre; dilin günlük, edebi ve ilmi kullanımları arasındaki farkların belirtilmesi gereklidir.48

Zeren ise edebiyatın bir insan topluluğunun yaşayış tarzının; inançlarının yaşadığı coğrafyanın özellikleriyle birlikte yazıya yansımış hali olduğunu dile getirir. Ona göre, yaşam tarzı, inanç ve coğrafyada meydana gelen değişimler tabi bir şekilde insanların edebiyatına da yansır. Tarihte göçebe bir yaşam süren Türkler Orta Asya’da yaşadıkları dönemde dinleri Şamanizm’dir. Batıya göç ettikten sonra ise İslamiyet’le tanışmışlardır. İnançlarının değişmesiyle ve yerleşik hayata geçmeleriyle yaşayışları, dilleri, edebiyatları ve hatta alfabeleri değişmiştir.49

50İsmet Emre edebiyat tanımına daha geniş yaklaşmış; edebiyat, içinde yazarın,

edebi eserin, edebi eser okuyucusunun, edebi eseri okuyucuya ulaştıran mekanizmaların, yazarın içinde yaşadığı toplumun, o toplumun biçimlendiği değerler

47http://de.wikipedia.org/wiki/Literatur, 24.12.06

48Wellek, Rêne_ Warren Austin: Edebiyat Teorisi, Çeviren Ö. Faruk Huyugüzel, İzmir 1993, s.7–8. 49Zeren, Mehmet: Edebiyat Yardımcı Ders Kitabı, İstanbul 1993, s.113

(26)

bütününün de yer aldığı ve edebiyat dünyası adını verdiğimiz geniş bir alana yayılmış olan faaliyetlerin tümünü karşılayan bir kavramdır. Edebiyat insanoğlunun var olmasından beri vardır. Ancak edebiyat bilimi henüz çok yenidir. Emre Edebiyat ve Psikoloji adlı kitabında kaynak göstererek edebiyat biliminin yeri hakkında bize bilgi vermektedir. Kaynak gösterdiği Freund bilimleri kozmolojik ve noolojik olmak üzere ikiye ayırmış ve edebiyatı noolojik ilimler kategorisi içerisinde değerlendirmiştir.

Kozmolojik ilimler:

1. Matematik İlimler: Aritmoloji, geometri, mekanik, gökbilim 2.Fiziki İlimler: Fizik, teknoloji, jeoloji ve maden ilimleri 3.Tabiat ilimleri: Botanik, tarım, zooloji, zootekni

4.Tıbbi ilimler: Tıbbi fizik, hijyen, nozoloji ve uygulamalı tıp Noolojik ilimler:

1.Felsefi ilimler: Psikoloji, metafizik, etik ve teleziyoloji

2.Dialegmatique ilimler: Glossologie, edebiyat, tekno estetik ve pedagoji...(s.205)

51Fatih Tepebaşılı’ya göre edebiyat biliminin diğer bilimsel yöntemler gibi

kuramsal temelleri belirlenmelidir. Geliştirilen yöntemlerin hem geniş hem dar anlamda kullanımında yarar vardır. Edebiyat sisteminin alanının bütünüyle belirlenmesi, dikkatleri yazar dışında eleştirmen, yayıncılar ve okur gibi unsurlara yöneltmesi açısından olumludur. Edebiyatın geniş anlamda algılanması onu diğer bilimlerle iş birliğine götürür. Böylece bir takım sorunların açıklanmasına hizmet edilir. Kısacası edebiyat bilimi tek başına ele alınırsa dar bir alanda kalır, ancak diğer bilimlerle kavranırsa anlam kazanır.

52Edebiyat ile ilgili araştırmalar bilim kapsamına girdiğine göre, edebiyat

bilimi, araştırma alanına giren her türlü edebi olguyu, bilimsel yöntem ve tekniklerle ele alır. Her dönem, eser ve edebi şahsiyet kısaca edebiyat araştırmalarını konusu

51 Tepebaşılı; A.g.e., s.67–82

52 T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1071 Açık öğretim Fakültesi Yayınları No: 592 Türkçe

(27)

olabilecek her türlü olgu, edebiyat bilimi ve bilimcisi tarafından aydınlatılabilir. Ancak bu araştırmalarda tarafsızlık, kişisel tercih ve beğenilerden uzak olma önemlidir. Çünkü ancak bu şekilde bir milletin edebiyat hayatı hakkında gerçekler ortaya konulabilir.

53Gürsel Aytaç “Edebiyat bilimi” teriminin Almanya kökenli olduğunu belirtir.

Renê Wellek'in Grundbegriffe der Literaturkritik adlı kaynaktan terimin tarihçesini şu şekilde özetler: 19. Yüzyıl sonlarında “Literaturwissenschaft”(edebiyat bilimi) kavramı Almanya'da ortaya çıkmış, diğer batı ülkelerinde bu anlama gelen “science de la litêratur” veya “science of literature” sözleri tutmamıştır. Karl Rosenkranz, bu terimi 1842 yılında, Alman edebiyat biliminin ulaştığı aşamayı belirtirken kullanır. Daha sonra 1865'de bir dergide geçen terim, 1870'de Rudlof Haym'ın “Romantik Ekolünde” ortaya çıkar. Ernst Grosse 1887'de “Edebiyat bilim hedefi ve yolu” konusunda bir konferans verir. Ernst Elser ise “Edebiyat Biliminin İlkeleri”(Prinzipien der Literaturwissenschaft, Hall) başlıklı iki ciltlik bir kitap yayınlar. Wellek edebiyat biliminin Almanya dışında gelişme göstermediğini söyler. Hollanda(1892) ve Romanya'da(1928) biri konferans diğeri dört ciltlik bir kitabın başlığı olmak üzere iki istisnayı da andıktan sonra, “science”(bilim) kavramının İngilizce ve Fransızcada daha çok deneysel bilimleri çağrıştırdığı için edebiyat alanında tutmadığını belirtir. Ancak Almanya'da “bilim” terimi eski ve kapsamlı halini koruduğundan tabiat bilimlerini çağrıştırmadan edebiyatla uğraşan bilim dalı için rahatlıkla kullanılagelmiştir.

54Edebiyat insanın yaratılışından beri süre gelmekte, ama edebiyat biliminin

ortaya çıkışı, yaygınlaşması ve kurumsallaşması ancak 20.yüzyılda gerçekleşir. Edebiyat biliminin bağımsızlığını kazanmış belli başlı alanlarından edebi tenkit, edebiyat tarihi, mukayeseli edebiyata kısaca değinmekte yarar vardır.

53Aytaç; A.g.e., s.11–12 54 Emre; A.g.e., s.255

(28)

2.2.2. Edebiyat Biliminin Alanları

2.2.2.1. Edebi Tenkit(Edebiyat Eleştirisi)

55Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapılışını, değerli değersiz yanlarını

belirtmek gayesiyle yapılan incelemeye eleştiri, tenkit, kritik adı verilir. Tenkit edene münekkit, yani eleştirmeci denir. Eleştirmeci sanatçının ve toplumun kılavuzudur. Çünkü sanatçıyı gerçeğe ulaştırmaya çalışırken, toplumunda sanat zevkini yükseltir. Bu açıdan münekkidin birçok özelliği kendinde toplamış olması gerekir.

56Geçmişi Antik Yunan’a dayanan edebiyat eleştirisi hemen hemen bütün

toplum edebiyatlarında önemli bir yere sahiptir. Eski Yunanda yazarların, çoğu kez öteki yazarların eserleri üstüne değer yargıları bulunur. Bunlar edebiyat eleştirisinin ilk çıkış noktasıdır. Daha sonra Rönesans, özellikle 19. yüzyıl başı romantizm döneminde edebi tenkidin hız kazandığını görürüz. Edebi tenkit eserin şekil ve içerik adeta anatomisini inceler. Edebi tenkidin işlevi okuyucu ve yazar arasında da bağlar kurmaktır. Yazarla okuyucuyu yakınlaştıran tenkit hem okuyucunun satır aralarını anlamasını hem de yazarın dil, yöntem, üslup ve birçok yönden eksikliklerini dışardan görme imkânı bulmasını sağlar. Edebi tenkit eserle yazar arasındaki ilişkiye dikkat çektiği gibi eserle önceki eserler arasında da bağlar kurarak, edebiyat tarihine yardımcı olur.

2.2.2.2. Edebiyat Tarihi

57Edebiyat dünyasını oluşturan isimlerle, edebi eserlerin tarihidir. Bir milletin

tarih sahnesine çıkışından başlamak üzere zamanımıza kadar meydana getirdiği edebi eserleri kronolojik ve sistematik bir şekilde inceleyen disiplindir. Buna göre edebiyat tarihçisi bir milletin edebiyat tarihindeki sürekliliğini sağlamak için geçmişten günümüze uzanan süreçteki edebi eserlerin yazmalarını tespit eder, farklı nüshaları karşılaştırır ve metinler mukayesesinden en orijinal metne gitmeye çalışır.

55Karaalioğlu, S.Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü, İstanbul 1969, s. 190- 197–198 56Emre; A.g.e., s.225

(29)

58Her bilim ya da araştırma alanının, kendi adıyla anılan bir tarihi vardır.

Edebiyat tarihi de bunlardan biridir. Bir milletin edebiyatını doğuşundan başlayarak içinde bulunulan zamana kadar gösterdiği gelişmeleri, karşılaştığı bunalımları, bunların derece ve niteliklerini nedenlerini ve sonuçlarıyla, kronolojik bir düzen içinde nesnel ölçülere göre inceleyen bilim dalıdır. Edebiyat tarihçiliği edebi eserler aracılığıyla bir milletin kültür ve zihniyet değişimini ortaya koymak gibi ciddi bir amaç peşindedir. Edebiyat tarihi araştırmalarını kendine özgü yöntemleri vardır. Batılı anlamdaki edebiyat tarihçiliğinde bu yöntemler genellikle felsefi bir düşünceden yola çıkılarak oluşmuş yöntemlerdir. Türk edebiyatı tarihçiliğinde böyle bir geleneğin varlığından söz etmek güçtür. Bütün bilim dallarında olduğu gibi, edebiyat tarihinde de tek bir yöntem amaca ulaşmada yeterli değildir. Araştırmanın konusu ve amacına göre farklı yöntemlerin kullanılması fayda sağlar.

2.2.2.3. Mukayeseli Edebiyat

Edebiyat eserlerini inceleyen, araştıran edebiyat biliminin bir dalı karşılaştırmalı edebiyattır. Görevi farklı dillerde yazılmış iki eseri konu, düşünce ya da biçim bakımından inceleyerek, ortak, benzer ve farklı yanlarını tespit etmek, nedenleri üzerine yorumlar getirmektir. Mukayeseli edebiyat, malzemesi olan edebiyat ürünlerini ya ulusal edebiyatından ya da farklı ulusların edebiyatları arasından seçebilir. Bu eserler aynı dönem veya farklı dönemlerde de yazılmış olabilirler.59

Enginün, Henry Rêmak’ın mukayeseli edebiyat tarifini şu şekilde aktarmaktadır:

“Mukayeseli edebiyat, belirli bir ülkenin hudutları dışındaki edebiyatın incelenmesi ve edebiyat ile güzel sanatlar (resim, heykel, mimarî, musiki gibi) , felsefe, tarih, sosyal bilimler(siyaset, iktisat, sosyoloji gibi), fen, din ve bunun gibi diğer bilgi ve inanç sahaları arasındaki münasebetin araştırılmasıdır. Kısaca,

58T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1071 Açık öğretim Fakültesi Yayınları No: 592 Türkçe

Öğretmenliği, www.Aof.Edu.Tr/Kitap/IOLTP/2273/Unite01.Pdf, 14.12.06

(30)

mukayeseli edebiyat bir edebiyatın bir başkası veya başkalarıyla mukayesesi ve edebiyatın insan ifadesinin diğer alanları ile karşılaştırılmasıdır.”60

Mukayeseli edebiyat 1827 yılında Villemain tarafından Fransa'da kullanılmış bir terimdir. Bunu Tieghem ve Wellek takip ederler. 19. yüzyıl Almanya'da Schlegel kardeşler, Eichorn, Bouterweck Alman edebiyatındaki tesirleri tespit ederler.1827 yılında Sorbonne’da Villemain Orta çağ ve 18.yüzyıl edebiyatı derslerine başlar.1829’da 18.yüzyıl Fransız yazarlarının yabancı edebiyatlara ve Avrupa fikir dünyasına tesirlerini inceleyen ilk dersi, ilk mukayeseli edebiyat dersi sayılabilir.61

Sonuç olarak edebiyat sayesinde insanların birbirini daha iyi anladıkları görülmektedir. Okur kendi hayatında yaşamadığı tecrübeleri edebiyatçı sayesinde tadar ve evrene ötekinin gözüyle de bakmayı öğrenir. Mukayeseli edebiyat ile bir ulusun kendi içinde verdiği eserlerin mukayesesi, kendini tanımayı, yabancı ulusların eserleriyle kendi ülkesininkileri mukayese ise ötekini anlamayı ve kendine ayna tutmayı beraberinde getirecektir.

2.3. Edebiyat Ve Psikoloji Arasındaki İlişki

Edebiyat ve psikolojinin ortak malzemesi insandır. İki biliminde esas gayesi insanı tanımak ve anlamaya çalışmaktır. Psikologların edebiyata yönelik çalışmalarının yanında edebiyatçılarda psikoloji bilimine yönelik çalışmalarda bulunmuşlardır. İnsan psikolojisi ve edebiyat her zaman iç içe geçmiş ve bir eserin oluşum aşamasında yazarın ya da sonrasında okurların psikolojisiyle ilişki kurulmuştur. Öncelikle edebiyat ile psikolojinin ortak ve ayrılan noktalarını tespit etmek gerekir.

Ortak Yönler:

1)Her ikisi de insanın fiziksel ve psikolojik yapısını ele alır. 2)Her ikisi de bilinçaltına önem verir.

3)Her ikisi içinde çağrışım metodu önemlidir.

60 Enginün, İnci: Mukayeseli Edebiyat, İstanbul 1992, s.17 61 Enginün; A.g.e.,s.12-13

(31)

4)Her ikisi içinde hayal gücü önemlidir. 5)Her ikisinde de dil büyük bir önem taşır.

6)Her ikisi de benzer çözümleme yöntemleri kullanmaktadırlar.62 Farklı Yönler:

1)Her ikisi de insanı ele almalarına rağmen psikoloji yaşayan, hisseden, var olan insanları incelerken, edebiyatta gerçeğe yakın ancak kurmaca bir dünyada kahraman olan insan tipleri söz konusudur. Edebi eserlerde karakter üzerinde istenildiği gibi şekil verilirken, psikolojide gerçek bir insan, canlı bir deney olmasından dolayı hiçbir şekilde değiştirme, oynama şansı yoktur.

2)Yazar ve psikologun yaklaşımları da farklılıklar göstermektedir. Örneğin bir psikolog için ilgi kaynağı olan bir mevzu, bir edebiyatçı için değer teşkil etmeyebilir.63 Psikoloji biliminin edebiyata en büyük katkısı yazarın ruh dünyasını aydınlatması ve onu yazmaya iten etkenleri incelemesidir. Psikoloji bilimi sayesinde eserden hareketle yazara ya da yazardan hareketle esere varma yöntemiyle gerçeğe daha yakın yorumlara ulaşılabilmektedir. Aslında hem yazar hem de onun ürettiği karakterler insan psikolojisinin belirlediği davranışları sergilerler. Dolayısıyla edebi metin tahlilinde mutlaka psikoloji bilimine başvurulmalıdır. Roman veya öykülerdeki karakterlerin ruh dünyaları, davranışlarına dair bilgiler psikoloji biliminde mevcuttur. Karakter tahlili veya davranışların neden ve sonuçları üzerine soruların yanıtlarını verecek olan psikolojidir. Psikoloji yazarı sadece yazmaya iten etkenleri ve onun ruh halini değil, aynı zamanda yazılmış eselerin okuyucu üzerindeki etkisini inceleyerek ulaştığı bilgilerle edebiyat bilimcisine yardımcı olur. Böylelikle edebiyat psikolojinin insan davranışları üzerinde ulaştığı verilerden yola çıkarak karakterlerin gerçeğe daha uygun olmalarını sağlar. Yazar kendine psikolojik vakaları konu edinebilir. Örneğin, Aydilge Sarp’ın mazoşist eğilimli ya da madde bağımlısı olan karakterlerden yola çıkarak eserler üretmesi ya da Juli Zeh’in bireyselleşmenin getirdiği yalnızlaşmadan yardım çığlıklarını radyo programlarına bağlanarak atan, kız arkadaşının intiharından duyduğu suçluluk psikolojisiyle yaşamdan vazgeçen, üstelik bunu uyuşturucuyla

62 Emre; A.g.e., s.298–307 63 Emre; A.g.e,.s.308

(32)

yapan bir karakteri konu edinmesi edebiyatın psikolojiden çok ta uzakta olmadığını gösterir. Adler’in kendi çalışmalarından çıkardığı sonuç ile bağımlı tipinin tahlili konusunda geniş bilgiler verilmekte ve bu bulgular bizim edebiyat eserlerindeki tiplere bakış açımıza katkılar sağlamaktadır; “Doktorluğum sırasında, uyuşturucu düşkünlerinin bu hastalığa tutulmasında çevrenin kandırma metodunun etkili olduğunu tespit ettim. Uyuşturucu kurbanı çözülmesi mümkün görülmeyen bir problemle karşılaştığı zaman tehlikeli sonuçlar verir. Daha önce belirttiğim gibi, özel bir tat alma faktörü ayyaşlıkta bir aşağılık duygusu veya utangaçlık, yalnız kalma eğilimi, aşırı derecede hassasiyet, sabırsızlık, heyecanlılık, sıkıntı, çöküntü, cinsel güçsüzlük gibi sinir arazlarıyla ortaya çıkan üstünlük duygusunu meydana getirir. Övünme, yıkıcı tenkit eğilimi, egemenlik arzusu şeklindeki üstünlük duygusu kendini gösterir. Nihayet, aşırılığa kaçan sigara ihtiyacı ve ileri derecede kahve tiryakiliği çoğu zaman gevşek, kararsız bir ruh halini gösterir. Bir hile ile ağır aşağılık duygusu geçici olarak bir yana bırakılır ya da suç aksiyonunda olduğu gibi, güçlendirilmiş faaliyet şekline sokulabilir. Bütün başarısızlık hallerinde her başarısızlık aşılması mümkün olmayan bir kusurda aranmalıdır. Bu yüzden zehrin ilk sonucu, çoğu zaman kurbana bir rahatlama duygusu sağlamaktadır.”64

Psikoloji bilimi sayesinde insan davranışlarından onun iç dünyası hakkında verilere ulaşmaktayız. Bununla birlikte insanların duruş ve dış görünümlerinden onların hangi halet-i ruhiye içinde olduklarına dair ipuçlarına da ulaşılmıştır.65 Vücut dili dediğimiz insanın duruş ve görünümündeki anlamları psikologlar açıklamaktadır. Edebiyat bilimi insanın fizyolojisiyle bağlantılı olarak karakterlerin düşünce ve ruh hallerinin betimlenmesinde psikolojiden bu şekilde destek alır.

Psikoloji biliminin edebiyat bilimine katkı sağladığı gibi edebiyat biliminin de psikolojiye olan yardımları yadsınamaz. Psikoloji bilimi alanını genişletmek yönünde edebiyat biliminden faydalanır. Wellek ve Warren’e göre büyük romanlar psikolojik araştırmalar için kaynak eserler olduğu söylenebilir. Çünkü onlar tipik davranışlar gösteren karakterlerle doludurlar.66

64 Emre; A.g.e., s.328 65 Emre; A.g.e., s.330-331 66 Emre; A.g.e., s.339

(33)

Her edebi türde psikolojinin izlerine rastlamak mümkündür. Birbirleriyle etkileşim halinde olan edebiyat ve psikoloji bilimlerinin ilk olarak ortaklaşa çalışmalarını Freud’un psikanaliz incelemeleriyle görmekteyiz. Freud hem eserin kendisini hem de yazarını psikanalitik yöntemle değerlendirmiştir. Leonardo incelemesi, Michelangelo’nun Musa’sı, Shakespeare’in Lady Machbet’i, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’i gibi pek çok edebiyat, sanat adamının ve eserlerinin incelemesini yapmıştır. Psikoloji biliminin edebiyata yönelik çalışmalarını Adler, Jung, Lacan, Fromm, Reich ve Klein takip etmişlerdir.67

Örneğin; Freud’un bir hastasının teşhisi konusunda problem yaşayıp, daha sonra hastasının şikâyetleriyle Goethe’nin “Şiir ve Gerçek” adlı eserinde anlattıkları arasında benzerlik kurması, edebiyatın psikolojiye olan katkısını gösterir niteliktedir. Freud’un hastası yabancı uyruklu olup Goethe’yi hiç okumamış birisidir. Aradaki benzerlikten yola çıkarak Freud, Goethe’nin çocukluğunu ayrıntılarıyla inceler. İncelemede yetişkin insanlarda 68birincil süreçlerle ikincil süreçlerin nasıl iç içe geçmiş olduğu gösterilmeye çalışılır. Her iki olayda dört yaşlarında başlamıştır. Goethe’nin ve Freud’un hastasının yeni doğan kardeşlerini kıskanmaları sonucu pencereden kap kacakları atma eğilimi benzerliği görülmüştür.69 Edebiyatın psikoloji bilimine sunduğu edebi eserlerin, psikolojinin vazgeçilmez kavramlarının doğmasına neden olduğu tartışılmaz. Bu konuda Elektra, Sindrella ve Oidipus kompleksi teorileri örnek niteliğindedirler. Freud, eserlerden hareketle psikolojinin en temel öğelerini adlandırır.70

Edebiyat sayesinde geniş kapsamlı saptamalara ulaşılabilir. Edebi eserler bize bir dönemde yaşayan insanların psikolojisini yansıtarak dönem psikolojisi ya da o dönemde hâkim psikolojik teori hakkında bilgilendirme özelliğine sahiptirler.71

İnsan psikolojisi hakkında doğrudan bilgi sunulan en önemli kaynaklardan birisi de psikolojik romanlardır.

67 Emre; A.g.e., s.292

68 Çocukluğun daha erken dönemlerine özel olan döneme birincil süreç denir. İkincil süreç ise bilinçli düşünceyi

içerir. Olgular arasındaki bağlantıları, nedenselliği; duruma, zaman ve mekâna uygun yönelimi içerir. Yetişkin insanın düşünce biçimi ikincil süreçtir. S.341

69 Emre; A.g.e., s.342 70 Emre; A.g.e., s.13-334 71 Emre; A.g.e., s.339

(34)

2.4. Psikolojik Roman (Alm.Psychologischer Roman) 2.4.1. Tanım

Olayları, kişilerin ruh hayatının gözlem, analiz ve yorumlarına dayanarak geliştiren, bu nedenle daha çok ruh manzaraları veren roman çeşididir.72

Tahlil romanı olarak da anılan psikolojik romanlar, dış âlemde geçen olaylardan çok, kahramanların iç dünyasını ve insan benliğinin kişi, toplum çatışmaları içindeki belirtilerini konu edinirler. Kahramanları olan kişileri, başkalarından ayıran vasıfları, onlardaki ruh engebelerini ve mizaçlarını belli ederler. Fertçi bir görüş hâkimdir. Kahramanları olan kişileri bütün derinlikleriyle ortaya koyarlar. Çoğunlukla sert ihtiraslar, derin hisler taşıyan, kimi zaman sakat ruhlu, dengesiz insanların yer aldığı bu romanlarda, o aşırı fikrin ve ya sert ihtirasın sosyal muhit üstündeki etkileri de belirtilir. Bir aile, bir şehir, birçok insanlar, o ihtirasların sindirici havasına girebilir. Tahlil romanında olaydan ziyade kişi karakterleri ve olayların manası önemlidir. Bu eserlerde vicdanın, ruhun, alt- şuurun bilinmez istekleri, esrarlı, anlaşılmaz bölgeleri açığa vurulmak istenir. Tahlillere fazlasıyla yer verilmesinden dolayı olaylar yavaş ilerler, surat ve değişiklik umursanmamaktadır. Bazen önemsiz bir olay bütün romanı kaplayabilir.73

Ruhbilimsel roman olarak da bilinen psikolojik roman, kişilerin duygularına, düşüncelerine ve onları yönlendiren ruhsal etkenlere ağırlık veren bir türdür. Bu tür romanlarda kişilerin iç dünyaları ve duygusal tepkileri dışsal olaylardan etkilenmekle kalmaz, aynı zamanda bu olaylara yön verir. Bu tür romanlarda olay örgüsü, kişinin ruhsal süreçlerinin derinliğine incelenmesine bağımlıdır. Olaylar genellikle kronolojik bir sınırlamayla değil, kişinin çağrışımlarına, fantezilerine, hayallerine, düşünce ve düşlerine bağlı olarak anlatılır.74

Psikolojik romanlar kişi unsurunun ön plana çıkarılmasına dayanır. Dış dünyadan çok, kişi ve iç dünyası esas alınır. Dış dünyaya kişinin iç dünyası ile ilgisi oranında yer verilir. Belli başlı çeşitleri şunlardır:

72 Aytaç; A.g.e., s.190 73 Kabaklı; A.g.e., s.533

(35)

1. Karakter romanı 2. Tutku romanı 3. Şuuraltı romanı 4. Biyografik roman75

2.4.2. Psikolojik Romanın Gelişimi

Psikolojik roman Alman Edebiyatında doruk noktasına Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı eseriyle ulaşır.(1774) Bu eserde her gençte bir dönem var olabilen tipik krizlere yer verilir. Olay sahnesi, muhitinin zenginliğinden bunalmış ve burjuva çevresinin sınırlarını aşan bir gencin iç dünyası yani Werther’in ruhudur. Zamanın en tehlikeli hastalığı olan hassasiyet, aşırı incelik ve dindarlık(Pietizm) teşhis edilecektir.

Psikolojik roman erken romantikten bu yana coşumculuk (Sturm und Drang) problematiğiyle birlikte kabul edilen bir türdür. Örneğin; Tieck: Herrn William Lovell’in hikâyesi,1795/96; Friedrich Schlegel: Lucinde,1799. Goethe’nin trajik romanıyla beraber özgür düşünceyi reddetme eğilimine açıkça son verildi. Alman edebiyatı’nda 19.yy psikolojik romanı için büyük bir örnek teşkil etti.(1809)

Fransa’da psikolojik romanın başlangıcı 19.yy realizmine dayanır. Roman modern dünyaya ve hayata açılmaya, yol gösteren tarih ve doğa bilimlerinden tarafsız bir ifade elde etmeye çabalar. “Kırmızı ve Siyah” adlı başyapıtıyla Stendhal olarak anılan Henri Beyle bu konuda öncüdür.

19.yy. sonunda psikolojik romanın etkisi, Nietzsche ve Taine sayesinde keşfedilir. Doğrudan ve hızlı bir şekilde Alman Edebiyatını etkiler. Balzac’ın şaheseri,”İnsanlık Komedyası” (1829/54), sanatsal ve psikolojik ifadelerle dolu Flaubert’in ünlü eseri “Madame Bovary (1857), onu izleyen öğrencisi sanatta psikolojik farklılıklarıyla Maupassant’tır.(Örneğin: Bel ami,1885)

İngiltere 1847/48 yılında Thackeray’ın “Kibir Panayırı” ile etkilendi. Rusya’da psikolojik romanın başlangıcı Lermontow’un “Zamanımızın Bir Kahramanı(1840) adlı

Referanslar

Benzer Belgeler

Cumhurreisi Celâl Bayar’m New York şehrinin Müm­ taz Hizmet Madalyasını kabulü merasimi (sağdan sola) Birleşik Amerika’nın eski Cumhurreisinin kızı Miss M

Çalışmada sonuç olarak görülmüştür ki, 12 Mart dönemine ilişkin pek çok veri barındırmalarına karşın, 12 Mart romanları genel olarak küçük burjuva

Elif Şafak’ın Türkiye’nin en çok basılan, satılan ve en fazla yabancı dile çevrilen Aşk romanının iki farklı çevirisi tez konusu olarak belirlenmiş, iki dil

Dolayısıyla işletmelerdeki insan kaynağından sorumlu insan kaynakları departmanları için literatürde Endüstri 4.0’dan etkileneceği düşünülen fonksiyonlar, iş

Küçük Sahııe’nin değerli genç sanatkârlarından Nevin Akkaya îlo İstanbul Radyosu spikerlerinden Tarık Gürcan’ın dün sabah Be­. yoğlu evlenme dairesinde

Yekta Kopan’ın “Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri” adlı öykü kitabı üzerine sözlüksel alan kuramı temelinde bir inceleme / C.. Yekta Kopan’ın “Aşk

Cahit Irgat’ın Ortalık adlı şiir kitabında yer alan şiirlerin bir kıs- mında yukarıda da görüldüğü gibi espri ve mizah vardır. Gerçi o zaman- larda, bazı şairler,

İstanbul Medeniyet University, Faculty of Education Sciences, Turkish and Social Scinces Education, Turkish Language Teaching Education, Cevizli Campus, Kartal-İstanbul