• Sonuç bulunamadı

2.4. Psikolojik Roman (Alm.Psychologischer Roman)

2.4.2. Psikolojik Romanın Gelişimi

Psikolojik roman Alman Edebiyatında doruk noktasına Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı eseriyle ulaşır.(1774) Bu eserde her gençte bir dönem var olabilen tipik krizlere yer verilir. Olay sahnesi, muhitinin zenginliğinden bunalmış ve burjuva çevresinin sınırlarını aşan bir gencin iç dünyası yani Werther’in ruhudur. Zamanın en tehlikeli hastalığı olan hassasiyet, aşırı incelik ve dindarlık(Pietizm) teşhis edilecektir.

Psikolojik roman erken romantikten bu yana coşumculuk (Sturm und Drang) problematiğiyle birlikte kabul edilen bir türdür. Örneğin; Tieck: Herrn William Lovell’in hikâyesi,1795/96; Friedrich Schlegel: Lucinde,1799. Goethe’nin trajik romanıyla beraber özgür düşünceyi reddetme eğilimine açıkça son verildi. Alman edebiyatı’nda 19.yy psikolojik romanı için büyük bir örnek teşkil etti.(1809)

Fransa’da psikolojik romanın başlangıcı 19.yy realizmine dayanır. Roman modern dünyaya ve hayata açılmaya, yol gösteren tarih ve doğa bilimlerinden tarafsız bir ifade elde etmeye çabalar. “Kırmızı ve Siyah” adlı başyapıtıyla Stendhal olarak anılan Henri Beyle bu konuda öncüdür.

19.yy. sonunda psikolojik romanın etkisi, Nietzsche ve Taine sayesinde keşfedilir. Doğrudan ve hızlı bir şekilde Alman Edebiyatını etkiler. Balzac’ın şaheseri,”İnsanlık Komedyası” (1829/54), sanatsal ve psikolojik ifadelerle dolu Flaubert’in ünlü eseri “Madame Bovary (1857), onu izleyen öğrencisi sanatta psikolojik farklılıklarıyla Maupassant’tır.(Örneğin: Bel ami,1885)

İngiltere 1847/48 yılında Thackeray’ın “Kibir Panayırı” ile etkilendi. Rusya’da psikolojik romanın başlangıcı Lermontow’un “Zamanımızın Bir Kahramanı(1840) adlı

eseriyledir. Onu Gogol’un “Ölü Canlar”(1842) yapıtı izler. Gontscharow’un “Oblomow” (1859) adlı eseri gereksiz insanların yapısını gözler önüne serer. Ardından Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”(1862) nesil çatışmasını yaşatır. Tolstoy “Savaş ve Barış (1868/69);Anna Karenina(1878), Iwan Iljitsch’in Ölümü (1886) ve Diriliş(1900)” adlı eserleri edebiyata kazandırır. Dostoyevski “Suç ve Ceza (1866), Ecinniler(1873), Budala(1874) ve Karamazof Kardeşler(1881)” adlı yapıtlarıyla etkili olur.

Avusturya’da psikolojik realizm Freud, Jung ve Adler’in psikanalizci etkileri altında oluşur. Psikolojik roman Ingeborg Bachmann, Marleen Haushofer, Lind, Joseph Roth gibi yazarlar tarafından temsil edilir.76

Tahlil romanı, realist ve natüralist akımların, dış âleme ve maddeye olan düşkünlüklerine bir tepki olarak doğmuştur. Bu bakımdan Sembolizm’in roman türüne uygulanışıdır, denebilir.1890’dan sonra insanın derin bir ruha, sırlara, bilinçaltında beliren ikinci bir kişiliğe sahip oluşuna dikkat çekildi.

Psikolojik romanın ilk örneği, klasik akım romancısı Madame de la Fayette’in La Princesse de Cleves(1678) adlı romanıdır.18.yüzyılda J.J.Rousseau’nun Nouvelle Helouise(1761) ve Goethe’nin Werther(1774) romanlarında aşk, sevgi ve tabiat sevgisinin şairane tahlilleri bulunmaktadır.

Natüralizme tepki olarak beliren ilk tahlil romanları, aynı zamanda bir psikolog olan Fransız yazar Paul Bourget (1852–1935) tarafından yazılmıştır. İlimci bir görüşle, insan ruhunu incelemeye çalışırken bilimden sıyrılarak, benlik ve vicdanın sırlarını açığa vurmaya koyulmuştur. Hasta mizaçlı tiplerin ruh hallerini, suçluluk hissi altında saralı tipleri derinliğine işleyen Rus yazar Dostoyevski, bu konuda önemli katkıları olan büyük bir yazardır. Fransız romancı Marcel Proust ise(1871–1922) “Geçmiş Zaman Peşinde” gibi dizi romanlarda yaşadığı çevre, çocukluk günleri, eşya ve önceden tanıdığı insanların ince tahlillerine yer vererek bir çığır açar ve 20.yüzyıl romanını besler. Avusturyalı yazar Franz Kafka’da ünlü tahlil romancılardandır.

76 Braak, Ivo: Poetik In Stichworten Literaturwissenschafliche Grundbegriffe Eine Einführung, Kiel 1980,

Alman Edebiyatında Hıristiyanlık inancının türün gelişimine katkısı yanında otobiyografik, mektup tarzı ve günlük şeklinde verilen eserlerde psikolojik romana derin bakış ve ruhsal bir ifade getirmiştir. Orta çağın büyük alman yazarlarına baktığımızda; Wolfram von Eschenbach’ın “Partizival” ,Gottfried von Strassburg’un “Tristan ve Isolde”, Hartmann von Aue’nin “Zavallı Heinrich” yapıtlarının psikolojik gözlem, ruhsal monolog ve diyaloglara dayandıkları görülür. 17. yüzyıla gelindiğinde “Robinson” eseriyle birlikte 18 yüzyıl psikolojik edebiyata bir köprü kurulur ve “Robinson Cruise” Almancaya çevrilir. “Anton Reiser Psikolojik Bir Roman “ adlı otobiyografik çalışmasıyla Philip Moritz psikolojik romanın Almanya’daki gelişimini sürdürür. Rousseau “Nouvelle Héloise” (Yeni Héloise) adlı eseriyle etkili olur. Alman Edebiyatı dinsellik ve duygusallık yönünden İngiltere’nin etkisinde kalır. Almanya’da Laroche ve La Fontaine bu konuda öncülerdir. Şekil itibariyle İngiliz mektup ve seyahatnameleri örnek alırlar. Böylece hislerin daha kolay ifade edilebildiğini görüşündedirler. Alman Edebiyatında figürler üzerinde psikolojik unsurlar ve ruhsal analizler sıkça görülmektedir. Goethe, Thomas Mann ve Kafka bu yönde psikolojik anlatım teknikleri kullanan yazarlardandır. Eserlerinde karakterlerin düşünceleri iç monolog ve bilinç akımı şeklinde sunulur. 20. yüzyılda psikoloji alanında önemli çalışmalarında etkisiyle büyük adımlar atıldı. İnsan ruhunun bilinçli yanları araştırıldı. İnsan derinliğindeki bağımsız güdüler açıklandı ve bilinçaltı ile iç dünya tamamen incelenmeye çalışıldı. Freud’un bu yöndeki çalışması”Rüya Yorumu” ile ruh dünyası ve farkına varılmamış duygu- düşünceler hakkında bilgi edinmenin bir yolu tespit edildi. Freud’un görüş ve araştırmaları sonucu, çağrışımların psikolojik ve edebi çalışmalar için önemli bir kaynak oluşturduğu anlaşıldı. Avusturyalı yazar Arthur Schnitzler’in “Leutnant Gustl” (Teğmen Gustl) adlı yapıtı Alman Edebiyatında iç monoloğu tanıtan bir eser olma özelliğini taşır. Alman dilinde bilinç akışı ve iç monologların kullanıldığı ilk roman ise Hermann Broch’un “Der Tod des Vergils”(Virjil'in Ölümü) ‘dür. 1970’den sonra yeni bir akım olan “yeni içsellik” başlar ve böylece bireye dönüş, hislerin, iç dünyanın anlatımına ağırlık verilir.77

77 Eke, Selçuk: “Der Psychologische Roman eine vergleichende arbeit über die Romane “Ehen in Philippsburg”

von Martin Walser und “Oyuncu” von Erhan Bener”, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1988 s.1–27

Psikolojik romanda vakanın önem teşkil etmemesi Thomas Bernhard’ın eserlerinde de sıkça karşılaşılan bir durumdur. Tekrar üzerine kurulu Bernhard eserlerinde ilerletme' değil, 'konuya sürekli geri dönme' yönünde çalışır. Anlatıcı ses, bize bir şeyler anlatır gibi görünürken, aslında olduğu yerde daireler, helezonlar çizer. Kitap ilerledikçe, merkeze yerleştirilmiş ve diğer her şeyi birbirine tutturan bir çivinin çekiç darbeleriyle yerine biraz daha oturduğunu, birbiriyle ilgisiz gibi görünen olayların, ayrıntıların ve temaların gitgide güçlenen bir nedensellikle birbirine kaynaştığını hisseder okuyucu. (Bernhard'daki hep sözü edilen Nietzsche etkisine buradan da bakılabilir: "çekiçle felsefe yapmak") Çiviye son sayfalarda inen son darbeyle beraber, hem kahramanın bir çembere benzeyen hikâyesi tamamlanmış hem de kitabın, hikâyenin ve dolayısıyla hayatın merkezindeki bir soru saf ve apaçık bir şekilde dile getirilmiş olur. Hegelci bir iç mantıkla, sürekli merkezdeki soruyu belirginleştirmeye çalışan Bernhard kitapları, kendi üzerlerine katlana katlana, sonunda açıklığa kavuşur.78

Thomas Bernhard’ın çocukluğunda karşılaştığı ihmal ve istismarlar onu ömrü boyunca etkilemiştir. Çocukluk dönemindeki siyasi ve ekonomik krizlerin onda oluşturduğu hasarın yanında anne ve babasının da ayrılması, ayrıca sürekli olarak gayri meşru bir çocuk olduğunun yüzüne söylenmesi onun hayatını karartıcı bir şekilde etkiler. Devletin gayri meşru ilişkilerden doğan çocuklar için ödediği aylık 5 Markı almak üzere, annesinin bizzat Thomas’ı belediyeye göndermesi gibi tutumları, onu çok üzer. Babasını merak eder ve dedesinden aldığı babasına ait olan fotoğrafla mutlu olur. Ancak bu sevinci annesinin resmi yırtmasıyla son bulur.”Vazgeçilen Araştırma” adlı eserinde Bernhard’ın kimlik ve baba arayışıyla ilgili çabaları ve yaşadığı zorluklar yansıtılmaktadır.79

Bernhard’ın çocukluğundaki sosyal ve psikolojik şiddetin etkisiyle ruhsal gücündeki zayıflığın, ileride eserlerine yansıdığını ve öfkeyle yoğrulmuş eleştirel bir dil haline geldiğini görüyoruz. Das Kalkwerk (Kireç Ocağı) adlı eserinde psikolojik sorunları olan bir kahramanla karşılaşmaktayız. İşitme üzerine bir eser yazmaya

78 http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=239362, 02.01.07

79 İlkhan, İbrahim, Koç, Yılmaz: Edebiyatta Çocuğa Yansıyan Sosyolojik ve Psikolojik Şiddet Eylemi

Üzerine, Çocuk Edebiyatına ve Çocuk Hekimliğine Yansıyan Şiddet Sempozyumu, Osmangazi Üniversitesi

yıllarını veren Konrad eşi üzerinde acımasız deneyler yapar. Saplantı, ölüm, hastalık, yalnızlık, karamsarlık, ben ile dış dünya arasında geçen çatışma eserlerinde rastlanan temel konulardır.

Türk Edebiyatında tahlil diyebileceğimiz ilk eser Servet-i Fünun yazarı Mehmet Rauf’un Eylül’üdür. Bu eserde özellikle Paul Bourget’in tahlil metodu gözetilir. Halid Ziya’nın da romanlarında realistlerden esinlenilmiş tahlil örnekleri bulunmaktadır. Peyami Safa “9.Hariciye Koğuşu, Bir Tereddütün Romanı, Matmazel Noralya’nın Koltuğu”gibi romanları psikolojik romana örnek teşkil etmektedirler. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz ile Çamlıca’daki Eniştemiz” romanları da Marcel Proust’un eserlerini andırır tarzda geçmiş zaman hatıralarına dayanır. Ahmet Hamdi Tanrıpınar’ın önemli eseri “Huzur” da psikolojik roman açısından güzel bir örnektir.80

Türün gelişimi açısından büyük rol oynayan Mehmet Rauf’un evlilik kurumunu sorguladığı “Eylül” romanında beraberliklerin doğasını, çelişkiler ve iç çatışmaları incelenmektedir. Bireyin öznel yaşantısını konu edinmesi bakımından da bir ilk olan Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı romanında hastalık derecesindeki hassasiyet (Servet’i Fünun dönemi yazarlarının özelliği) gözlenir.

Yalsızuçanlar’ın psikolojik roman adlı makalesinden “Eylül” romanından hareketle türün özellikleri hakkında bir takım ipuçları elde etmekteyiz.

1.Durum hikâyesi olmalı, olaylardan çok olgularla ve psikolojik durumlar konu edilmelidir. Romantik aşklar, umarsızlık, tutkuyla çaresizlik arasında yaşanan çelişkiler, tümüyle içe dönük, karamsar, bedbin insanların acıları yansıtılır.

2.Görüş açısı yönteminin uygulanması gerekir. Gerek kişilerin kendi içlerine, gerekse birbirlerine bakışları ve yazarın bakış açısı yansıtılmalıdır.

3.Eylül’ü ilginç kılan gerçek yaşamdan izler taşımasıdır. Yani otobiyografik unsurların bulunması önemlidir.

4.Dilin sıradan ve sade olmasıdır.

5.Toplumsal yaşamın bireyin içsel yaşantısına etkileri verilir.

Türk Edebiyatında psikolojik romana katkısı olan bir diğer eserde Abdülhak Şinasi Hisar’ın psişik yanlarıyla zengin ve nihilistik göndermeleri dikkate değer “Fahim Bey ve Biz” adlı eseridir. 1954 yılında romanı Almancaya çeviren Friedrich von Rummel Fahim Bey için Oblomow81 benzetmesi yapar. Konusunu hayattan alan hem kişisel hem de toplumsal nedenlerden ötürü gerçekle ilişkisi patolikleşmiş bireyi anlatan bir romandır. Bu eserden hareketle bir psikolojik romanda olması gerekenlere devam edelim.

6.Psikolojik romanlarda olay yok denecek kadar azdır. Romanda birbirinden kopukmuş gibi anlatılan çeşitli olaylar kahramanın psikolojik yapısını anlatmak için kullanılır.

Psikolojik roman açısından bir diğer bereketli isim Peyami Safa’dır. Sözde Kızlar, Yalnızız, Matmazel Noralya’nın Koltuğu ve özellikle Dokuzuncu Hariciye Koğuşu bu türün önde gelen yapıtlarındandır. Peyami Safa’nın eserlerinde psikoloji ve edebiyat ilişkisi bakımından fazlaca veri bulabiliyoruz.

7. İç konuşmalara, geri dönüşlere sıkça rastlanır.82

Psikolojik roman türünde tek bir kişinin, yani kahramanın içten anlatımına başvurulduğu göze çarpar. Yazar kahramanın sanki ruhuna girip oturur ve öbür roman kişilerine ise dışarıdan bakıyormuş hissini uyandırır. Kimi edebiyat bilimcileri Mehmet Rauf’un “Eylül” ünü ilk psikolojik roman kabul ederlerken, kimi edebiyatçılar bu görüşü reddetmektedirler. İsmet Emre de bu görüşe karşıdır ve Nabizade Nazım’ın “Zehra” adlı eserinin Eylül’den daha fazla psikolojik unsurlar barındırdığını savunmaktadır. Psikolojik romanda olması gereken unsurları şu şekilde sıralamaya devam edebiliriz:

8.İnsanların davranışlarına yön veren içgüdüler, bu içgüdülerin insan bünyesindeki oluşma süreçleri göze çarpar.

81Ivan Goncarov’un eseridir. Yayınlandığı dönemde Rusya'da herkes tarafından okunduğu hatta okuma

bilmeyenlere toplu dinletiler yapıldığı söylenen bu romanın konusu asilzade ve zengin birinin yaşamıdır. Mutluluğun konfor ya da gelir olarak algılanmaması gerektiğini bu romandan öğrenebiliriz. Batı dillerine oblomovluk sözcüğü bu romandan girmiştir. Bizim edebiyatımızda da kullanılan bir sözcüktür. http://www.gezgin.com/defter/oblomow ,21.03.2006

82 Yalsızuçanlar, Sadık: Psikolojik Roman, Hece Aylık Edebiyat Dergisi, Türk Romanı Özel Sayısı 65.66.67,

9.Psikolojik refleksleri etkileyen genetik ve çevresel faktörler.

10.Düşler ve düşlerin yorumları psikolojik roman için çok önemlidir.

11.Psikolojik çözümleme için gerekli olan romanda yer edinmiş belli başlı kişilerin geçmişlerinin verilmesi gereklidir.

12.Geçmişin bu güne dönük yüzü ve bu günün reflekslerini hazırlayan bilinçaltı oluşumlarının bulunması gerekir.

13.Roman kişilerinin yaşadığı bunalımlar, çelişkiler, açmazların dayandığı temeller, aşırı sevgi, kıskançlık, coşku vs. gibi duyguların çocuklukla ve genetikle ilişkilendirilmesine rastlanmaktadır. Kahramanların gerçek hayattan kaçmak için psikolojilerine ve soyutlanma özelliklerine sarılarak düşlemlerin peşine düşmeleri gözlenir. 83

Sonuç olarak toplumların içinde bulundukları karmaşayla birlikte bireyselleşmenin getirdiği yalnızlaşmadan edebi eserler de nasiplerini almışlardır. Psikolojik romanın incelenmesi sırasında bireyin psikolojik tutumlarının işlendiği ve iç dünyasına yönelimin söz konusu olduğu bir türle karşılaştık. Psikolojik roman kavramının sınırlarını belirlemek, tıpkı edebiyat ve psikoloji bilimlerinde olduğu gibi çok zordur. Çünkü ele alınan konular insan davranışları ve zihinselliği kapsamaktadır. Çalışmamızda farklı iki kültürden yazarların eserleri üzerinde psikolojik roman unsurlarını inceleyeceğiz.

Benzer Belgeler