• Sonuç bulunamadı

STK’lar Türk Dünyası ve Türk Dış Politikası

2.7. STK’ların Etkili Olabilecekleri Türk Dış Politikası Alanları

2.7.1. Siyasi Konular

2.7.1.3. STK’lar Türk Dünyası ve Türk Dış Politikası

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ‘90’lı yılların başında Türk dış politikasının önünde engin ufuklar açan’206 yeni bir alan ortaya çıkmıştı. İşte bu yeni alanla geliştirilecek ilişkilerin başlangıcı ile Türkiye’de sivil toplumun gelişmeye başlaması da aynı dönemlere tekabül etmekteydi. Türk dış politikasının bu alandaki faaliyetlerine sivil toplum kuruluşlarının katılması, müdahil olmak, rol almak istemesi elbette ki sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının gelişiminin doğası gereği kaçınılmaz olacaktı.

Bu alan sivil toplum kuruluşlarının faaliyet gösterebilecekleri, etkide de bulunabilecekleri dış politika alanlarından birisi olarak örneklendirilebilir. Zira onların bu faaliyetleri hem kamuoyunda hem karar alıcı çevrelerde kabul görüp desteklenebilecektir.

Bu alandaki STK gelişimi Türk Cumhuriyetlerinin Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazanmaları nedeniyle oldukça yenidir ve bu alandaki STK’lar AB alanında faaliyet gösteren STK’lar kadar da geniş bir yelpazeye ve desteğe sahip olduklarını söylemekte oldukça zordur.

Türk dış politikasının bu alanında; Doğu Türkistan’a dikkati çekmek ve destek sağlamak amacıyla kurulmuş Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği207 vb. tek

206 Gökçen Oğan, ‘Türkiye’nin orta Asya Politikasının açmazları’, Stratejik Analiz Dergisi, ASAM

yayınları, Eylül 2006, Sayı 77, s. 4

bir bölge ile ilgilenen dernekler olduğu gibi bütün Türk dünyasına, Türk dış politikası üzerinden ulaşmayı hedefleyen STK’lar da bulunmaktadır.

Türk Devlet ve Toplulukları arasında dostluk ve kardeşliği geliştirmek, işbirliğini artırmak maksadıyla, 21-23 Mart 1993’de Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı düzenlendi ve bu kurultayın ardından Alparslan Türkeş’in girişimleri ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) kurulmuştur. Bu vakıfla Birleşmiş Milletler benzeri bir dayanışma anlayışının gerçekleşmesi amaçlanmaktaydı.208

Kurultaylar 2001 yılına kadar hükümetlerin finansal desteği ile devam ederken 2001 yılındaki Kurultaydan sonra 5 yıl boyunca gerçekleştirilemedi.209 2006 yılına gelindiğinde bir sivil toplum kuruluşu olan TÜDEV yeniden kurultayı düzenlemeye karar verdi ve gerekli finansal desteği sağlamak için Başbakanla temasa geçti. Başbakanın da Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan gerekli kaynağı vermesiyle210 10. Türk kurultayı TÜDEV ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) öncülüğünde Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın koordinasyonunda 18-20 Eylül tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilmiştir.

Başbakan ERDOĞAN tarafından yapılan Kurultay açılışına Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV ve KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali TALAT, Kazakistan Devlet Sekreteri Oralbay ABDİKERİMOV ve Kırgızistan Başbakan Yardımcısı Daniyar USENOV ve çok sayıda üst düzey yetkili ve diplomat katılmıştır..211

Katılımın bu denli büyük olması bir STK açısından büyük bir başarı olduğu gibi bir STK’nın dış politika ile ilgili bir konuda hedeflediği yolda karar alıcıları yanına alması ve taleplerinin hükümet tarafından karşılanması dış politika konusunda STK’nın istediği gibi ve isteğiyle bir adım atılması tezimizin konusu olan STK’ların Türk Dış Politikasını etkilemesine etkilediğine etkileyebildiğine verilebilecek çok güzel bir örnek

208http://www.yenicaggazetesi.com.tr/newsdetail.asp?NewsID=3095 28-3-2007 209http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=198948 28-3-2007

210http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=198948 28-3-2007 211http://www.fikirdebirlik.com/yazi.asp?yazi=3 28-3-2007

teşkil etmektedir. Nitekim TÜDEV Başkanı Abdülhaluk Çay da “İlk kez bir sivil toplum örgütü ile devlet işbirliği sergileneceğini’212 vurgulaması STK’ların gelebileceği nokta ve atabileceği adımın, alabileceği rol, alabileceği neticenin göstergesi bakımından ve konumuz olan STK’ların Türk dış politikasına etkisi açısından önem taşımaktadır.

Bir diğer konu olan Kıbrıs konusunda ise pek çok sivil toplum kuruluşunun yoğun bir biçimde faaliyette bulunduklarını, Kıbrıs konusu ile ilgilendiklerini, hassas olduklarını, ciddi anlamda desteklediklerini görebilmekteyiz. Bu konuda gerektiğinde STK’lar öncülüğünde zaman zaman mitingler vb. gösteriler de yapılmaktadır.

STK’lar son dönemlerde Kıbrıs konusunda konferanslar, salon toplantıları şeklindeki faaliyetlere ağırlık vermektedirler. Kıbrıs konulu bu konferansları dış politika ile ilgili veya ilgisiz yani bu amaçla kurulmuş veya kurulmamış olan pek çok STK düzenlemektedir. Örneğin Türk Kalp Vakfı’ndan213 Kabataşlılar Derneği’ne214 ve Ankara Ticaret Odası’na215 kadar pek çok STK Kıbrıs konusunda konferanslar düzenlemiş ve halen düzenlemektedir. Bu konferanslara Rauf Denktaş hem Cumhurbaşkanlığı döneminde hem de Cumhurbaşkanlığı sonrasında konuşmacı olarak katılmış ve katılmaktadır. Özellikle Annan Planı’nın Kıbrıs’ta oylanması öncesi sürecinde Rauf Denktaş’ın STK’lar aracılığı ile düzenlediği konferanslarda bu plana karşı olduğunu ve bunun için mücadele edeceğini216 bu konferanslarda ifade ederek kamuoyunda ve basında yankı uyandıran açıklamaları etkili olmaktaydı. Onun bu konferanslardaki çıkışları medyaya yansıdığı ve kamuoyuna da yansıdığı için zaman zaman Başbakan Erdoğan ile arasında ekranlar aracılığı ile bir polemik yaşanmasına da sebep olmaktaydı. STK’ların bu faaliyetleri ya da Denktaş’ın STK’lar üzerinden bu faaliyetleri Kıbrıs konusunda Türkiye’de ki kamuoyu ve halkın dış politikası üzerinde nispeten etkili olabilmekte idiyse de Hükümetin dış politikası üzerinde kararını ve fikrini değiştirici bir etkisi olmamıştır.

212http://www.yenicaggazetesi.com.tr/newsdetail.asp?NewsID=3095 28-3-2007 213http://www.tkv.org.tr/index.php?Haberler&id=26&from_page=Haberler&PHPSESSID=adcb2f1a1a4d 93969a7c595ce9f7f59a 30-3-2007 214http://www.kabataslilar.org/bulten/sayi18.htm 30-3-2007 215http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/03/04/422375.asp 30-3-2007 216http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/03/04/422375.asp 30-3-2007

Bazı STK’lar yine bu konudaki hassasiyetlerini vurgulamak ve hükümeti dış politika konusunda adım atmaya zorlamak amacıyla kamuoyunda yankı bulabilecek bir eylem ve faaliyette bulunabilmektedirler. STK kavramı tartışmalarında Tunçay’ın iktidarda olmayan partilerinde STK sayılabileceğine atıfla siyasi partilerin her dış politika konusunda olabileceği gibi Türk dünyası konusunda da hükümeti adım atmaya zorlamak ve onlar üzerinde etkin olabilmek için atabilecekleri adımlar da çeşitli hadiseler vesilesiyle olmaktadır. Örneğin; Bosna - Sırp savaşı döneminde Bosna Hersek’i Türkiye’nin hayat sahası olarak tanımlayan milliyetçi kesim,217 devleti milli misyona zorlamaya ağırlık veriyordu. Bunun için 200 MÇP’li genç Samsun Askerlik Şubesi’ne başvurarak gönüllü olarak savaşmaya gitmek istediklerini belirtmişlerdir. Askerlik Şubesi Başkanı Albay Turhan Şahinkesen TBMM kararı olmadan gidilemeyeceğini anlatırken Türk askerlerinin Sırpları boğmaya yeteceğini emir geldiği zaman kendisinin de gidip o kanın hesabını sormaya yemin ettiğini söylemiştir.218 Bu eylem hem kamuoyunun dikkatini çekmiş ve vermek istediği mesaj noktasında amacına ulaşmıştır. Aynı zamanda hükümete de hangi tarz bir adım atılması gerektiği noktasında bir çağrı ve etkilemek amacını taşıyan bir anlam da barındırmaktadır.