• Sonuç bulunamadı

2.5. STK’ların Dış Politikayı Etkilemede Kullandıkları Araçlar

2.5.2. Platformlar Oluşturmaları

Sivil toplum kuruluşları dış politika sürecinde aktif yer almak ve karar alıcılar üzerinde baskı kurabilmek ve tekil olarak kendilerinde var olamayacak bir güce ulaşmak veya var olan güçlerine güç katmak amacıyla platformlar oluşturmaktadırlar. Bu platformların resmi kurumsal bir kimliği bulunmazken aynı amaç için bir araya gelen STK’ların aynı zeminde bulunmasını, buluşmasını ifade etmektedir.

Aşağıdaki örnek konu ile ilgili tezimizi güçlendirmekte ve ardından örnek üzerinden yapacağımız tespitlere de ışık tutmaktadır.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin kuruluş amacı her ne kadar ‘‘Odalar ve borsalar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak, ticaret ve sanayinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, üyelerinin mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, üyelerin birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak’’131 olarak tanımlanmış ve daha önce de değindiğimiz gibi sivil toplum kuruluşu mu - değil mi tartışmaları olsa da ‘Gerek hükümet ve gerek muhalefet üzerinde etkide bulunabildiği barizdir.132 Onun bu etkinliğini Türköne: ‘Sivil toplumun tam da olması gerektiği yerde durduğu ve toplumun maşeri vicdanına tercüman olduğu, sadece belli bir ekonomik çıkar grubunun değil tüm toplumun taleplerini’133 yansıttığı şeklinde değerlendirmektedir. İşte bu iki kurum öncülüğünde ve organizasyonunda 260 sivil toplum örgütü “Türkiye Platformu”134 adı ile bir bir araya getirilerek hem Türkiye’de hem de Avrupa’da ne

denli bir ağırlık oluşturabileceklerini göstermişlerdir. Bu birlik çatısında sadece meslek kuruluşları değil TURSAB, Tarih Vakfı, Hak iş, TİM, DİSK, TİSK,135 İstanbul ODTÜ

131 http://www.tobb.org.tr/tobbhakkinda/amaci.php 20-11-2006

132 Mümtaz’er Türköne, ‘Sivil Toplum ayağa Kalktı,’ Ekonomik Forum –Aylık ekonomi dergisi, Türkiye

Odalar ve Borsalar Birliği Yayınları (TOBB), Yıl 9, Sayı 11, Aralık 2002, s.44

133 Türköne, ‘Sivil Toplum …,’ s.44

134 ‘Türkiye’nin AB Çıkarması’ Ekonomik Forum dergisi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yayınları

(TOBB), yıl 9, sayı 10, Kasım 2002, s.21

135 ‘Türkiye Adım Attı sıra AB’de’ Ekonomik Forum dergisi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

mezunları derneği,136 Tüketiciler Birliği137 gibi çok farklı amaçlarla kurulmuş birçok örgüt geniş bir yelpaze oluşturmaktaydılar

5 Haziran 2002 tarihinde toplanan “Türkiye Platformu”, 7 Ekim 2002’de yayınladığı bildiride sivil toplumun AB tam üyeliği hedefini sahiplendiğini, takipçisi olduğunu siyasetçilere ve kamuoyuna “Türkiye’nin Yeri Avrupa Birliğidir. Kaybedecek Zamanımız Yoktur” mesajı ile duyurmuş ve AB tam üyeliği yönündeki güçlü “halk iradesini” ortaya koymuş, ayrıca Ekim 2001’de Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı anayasa değişiklikleri ile başlatılan reform süreci, TBMM’de art arda onaylanan üç uyum paketi ile devam ettiğini, yapılan reformların sivil toplumun takipçisi olduğunu ve halkın ve siyasi partilerin ortak iradesinin, yenilenen hükümetlerle değişmesi söz konusu olmadığını vurgulamıştır.138

Yine Türkiye Platformu’nun 10 Aralık 2004 tarihinde yayınladığı “Türkiye sözünü tuttu şimdi sıra Avrupa Birliği’nde” başlıklı bir bildiri yayınlamış bildiride - Türkiye olarak; halkımızın ve sivil toplum örgütlerimizin güçlü desteği ile hükümetlerimiz ve meclisimizce gerçekleştirilen reformlarla, Kopenhag siyasi kriterlerine uyum sağladık’ ifadeleriyle ve 269 STK kuruluşunun oluşturduğu Türkiye platformu olarak Avrupalı liderlere 17 Aralıkta Türkiye ile müzakerelere başlama kararını almaları çağrısını yapmışlardır.139

Yukarıdaki örnek bize göstermektedir ki; siyasi iradenin bu kadar güçlü ve kamuoyu desteği arkasında olan bir birlikteliği göz ardı etmesi mümkün değildir. Eğer sivil toplum kuruluşları dış politika konusunda bir etkilemede bulunmak istiyorlarsa böyle bir birliktelik oluşturmaları onların son derece yararınadır.

Böyle bir birliktelik toplumun mutabakatı anlamını taşıdığından siyasi irade reformları yaparken reformların iç politikaya olumsuz yansıyabilme ihtimali ve endişesinden uzak olacaktır.

136 http://www.odtu-mezun-ist.org.tr/baraka/01_05/yazi4.html 20-11-2006 137 http://www.tuketiciler.org/haber.asp?id=687 20-11-2006

138http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=592&id=36 20-11-2006 139 http://www.amcham.org.tr/html/Documents/AB/declaration_tr.doc 20-11-2006

Böyle birliktelik toplum desteğini arkasına alan siyasi iradenin dışarıda da elinin güçlü olmasına neden olacaktır.

Böyle birliktelikten önce bir sivil toplum kuruluşunun tek başına etkisinin az olabileceği intibaı uyansa da böyle bir organizasyon oluşturmak için öne düştüğünde bunu başarabileceğini göstermektedir. Yani dış politika hedefiyle kurulmasa dahi bir STK yüzlerce STK ile ilişki kurup dış politika birlikteliği oluşturacak bir potansiyeli taşıyabilmektedir.

Bu örnek bir başka hususu daha ön plana çıkarmaktadır. Birbirlerinden çok farklı amaçlarla kurulmuş olan birçok sivil toplum kuruluşu Avrupa Birliği konusunda bir araya gelebilmekte ortak hareket edebilmektedirler başka bir konu üzerinde bu kadar sivil toplum kuruluşunun uzlaştığı pek vaki olmamaktadır.

Platformlar oluşumu yukarıda bahsettiğimiz şekilde sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesinden oluşabildiği gibi bireylerin bir araya gelmesiyle de oluşabilmektedir. Yani bireyler bir araya gelerek birlikte hareket edebilecekleri bir zemin oluşturmakta bir kuruluş gibi bildiriler, raporlar yayınlamakta, gösteriler düzenleyebilmekte, velhasıl bir STK görüntüsü arz ederken resmi bir mahiyeti de bulunmamaktadır. İç politikada oldukça yaygın ve çok geniş bir yelpazede olan bu platformların süreklilik arz edenleri bulunduğu gibi anlık olaylara karşı kurulan ve dağılanları da bulunmaktadır. Ancak karar alıcıları etkilemeyi hedefleyen bu tarz hareketler dış politika konularında da olmaktadırlar. Bu sivil toplum hareketleri bir olay için oluşup dağılabildiği gibi bir kuruluş gibi devam edenleri de bulunmaktadır.

Savaşa Hayır Platformu adıyla binlerce kişinin farklı şehirlerde toplanıp ABD’nin Irak’a saldırılarını protesto etmeleri, gösterilerinde bulunmaları140 veya Sakarya Dayanışma Platformu’nun Rusya’nın Çeçenistan’a saldırılarını ve İsrail’in Filistin’e saldırılarını protesto eden gösteriler141 düzenlenmeleri medya aracılığıyla kamuoyu oluşturma, iç politikada karar alıcıların dikkatini çekmek ve onlar üzerinde bir

140http://istanbul.indymedia.org/news/2003/03/675.php 14-02-2007

baskı havası oluşturma amaçlarını da taşımaktadır. Bu iki örnek platformların sokağa yansıyan eylem yüzünü göstermektedir.

Platformların bir diğer çeşidi de bir araya gelen insanların STK’lar gibi raporlar hazırlayıp kamuoyuna sunmalarıdır. Buna örnek olarak Abant Platformu’nu gösterebiliriz. 1998 yılında Abant Gölü kıyısında bir otelde bir grup aydının bir araya gelmesiyle başlayan platform toplantıları öncelikle iç politika konularını ele alırken son dönemlerde uluslar arası konuları da ele almaya başlamış, yerel olarak başlayan bu hareket yabancı katılımcıların katılmasıyla uluslararası bir nitelik kazanmıştır.142

Türkiye'nin uluslararası açılımına aydınların ufkunu dahil etmek, bu ufku genişletmek gibi bir misyon edinmiş olan ve Washington, Brüksel Paris ve Kahire toplantıları143 ile artık uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Bizim açımızdan dikkat çeken bir husus ise dönem dönem bu platformda yer almış Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun bugün iktidar partisinde etkinliği olan bir milletvekili, ve Anayasa komisyonu başkanı olarak mecliste bulunması, hatta platformu yönetmiş Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın144 Bugün Devlet Bakanı olması bu platformun dış politika konusundaki görüşlerinin ve raporlarının siyasi karar alıcılara daha kolay ulaşabileceği, aktarılabilineceği düşüncesini akla getirmektedir. Bu tarz bir amaç en başta belirlenmiş olabileceği ihtimali zayıf olsa da bu bir netice olarak gelmiştir.