• Sonuç bulunamadı

STK’ların Kendilerinin İnsiyatif Almak İstemeleri (Kuva-i Milliye)

2.5. STK’ların Dış Politikayı Etkilemede Kullandıkları Araçlar

2.5.8. STK’ların Kendilerinin İnsiyatif Almak İstemeleri (Kuva-i Milliye)

Günümüzde diğer ülkelerde eşine pek rastlanmayan bir sivil toplum kuruluşu yapılanması ve bu yapılanmanın beraberinde kendilerine özgü metotları olan bir sivil toplum kuruluşu çeşidi daha bulunmaktadır. bu derneklere Kuvayı Milliye dernekleri diyebiliriz çünkü genelde bu ve benzeri isimleri kullanmaktadırlar. Örneğin:

- Kuvayı Milliye Derneği

- Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi

178 Erkan Yüksel, ‘Medya Gerçeği, Gerçek Yaşam ve Terör Haberciliği’, Editörler: Orhan Gökçe, Uğur

Demiray, Terörün Görüntüleri GörüntülerinTterörü, Çizgi Kitabevi yayınları, Temmuz 2004, Konya, s.20

179 Mete Tunçay, ‘Sivil Toplum Kuruluşları İle İlgili Kavramlar,’ Sivil Toplum Dergisi, Yı:1 Sayı:1,

Ocak-Şubat - Mart 2003, http://www.siviltoplum.com.tr/?ynt=icerikdetay&icerik=46&id=98 02-4- 2007

- Kuvva-i Milliye Derneği

- Kuvayı Milliye Ulusal güçler Derneği - Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği - Ulusal Bağımsızlık Hareketi Derneği - Milli Mücadele Derneği

- Müdafa-i Hukuk Vakfı vb.

Kuvayı Milliye’nin anlamı:

‘Kuvayı Milliye (veya Kuvva-i Milliye), Kurtuluş Savaşı'nda düşmana karşı koyan Türk direniş örgütlenmelerine ve güçlerine verilen addır. Günümüz Türkçe'sindeki anlamı Ulusal Güçler'[Milli Kuvvetler]'dir. Osmanlı'nın bu son ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayımilliye KKK'nın temelidir.

Kuvayımilliye, ülkenin Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince işgal edildiği ve Mondros Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı, Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı, her şeyin bitti sanıldığı günlerde doğan bir halk direnişidir.

Yerel sivil örgütlenmeler, çeteler olarak ortaya çıkan Kuvayımilliye, düzenli ordulardan oluşan işgalci güçlere karşı, bugünkü deyimiyle bir gerilla savaşı uygulamıştır. İlk direniş olayları Güneydoğu bölgesinde Fransızlara karşı görülmüşse de, örgütlü direniş İzmir'in düşmanca ele geçirilmesinden sonra Ege bölgesinde Kuvayımilliye olarak başlamış ve bağımsız yerel örgütlenmeler olarak yurdun her köşesine yayılmıştır. Bölgesel kuruluşlar, daha sonra TBMM'nin kurulması ile birleştirilmiş ve I. İnönü Savaşı sırasında da düzenli orduya dönüşmüştür.’180

Tanımdan da görüldüğü gibi kelimenin anlamı doğrudan ülkenin bağımsızlığı ile alakalı ve dolayısıyla ülkenin hem iç hem dış politikasıyla alakalı olmaktadır.

Bu dernekler Türkiye’nin bölünme tehlikesi içerisinde olduğunu düşünmektedirler ve çoğu 2005-2006 yıllarında kurulmuşlardır. Bu derneklerden bazıları istihbarat birimleri kurmakta, manifestolar yayınlamakta, zaman zaman orduyu göreve çağıran pankartlar açmaktadırlar. Bu derneklerden bazılarının siyasi partiler gibi teşkilat yapısına, kadın ve gençlik kollarına sahip bulunmaktadır.181

‘Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı’nın Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Platformu'nun eski 'onursal' başkanlığını yapıyor olması, bir Kuvvai Milliye Derneği'nin basın sözcülüğünü emekli Kurmay Albay Aziz Ergen’in üstlenmiş olması, Türkiyem Topluluğu'nun kurucuları arasında emekli Tuğgeneral Alaettin Parmaksız, danışma kurulundaysa emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un yer almış olması, Müdafa-i Hukuk Vakfı kurucuları arasında Emekli 3. Ordu Komutanı ve Orgeneral Necati Özgen’in olması182 örneklerinde görüldüğü gibi, emekli paşaların bu derneklerde yer almaları, bu derneklerin kamuoyunda gündeme getirilen bir diğer özelliğini oluşturmaktadır.

Bu derneklerde metot olarak çoğu zaman dış politika ile ilgili konularda yoğun olarak protesto eylemlerinde bulunmaktadırlar. Bu tarz derneklerin hukuk düzeni içerisinde kalarak eylem yapanlarının bulunmasının yanı sıra kendi yöntemleri ile hareket edenlerde bulunmaktadır.

Bu noktada önemli bir örnek kamuoyunda da gündeme gelen silahlı yemin olayıdır. ‘Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği’nden ayrılarak’183 Emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ tarafından 11 Kasım 2005 tarihinde kurulmuş olan Kuvayı Milliye Derneği’nin Antalya şubesinin açılış töreninde Karadağ bir konuşma yapmış konuşmasında: ‘Vatanın bütünlüğünün ve milletin bölünmezliğinin tehlikede olduğunu, Kurtuluş Savaşı sırasında ülkenin içinde bulunduğu tehlikenin şu anda bin mislinin var olduğunu ifade etmiştir.’184

Ancak bundan daha dikkati çekici olan ve bizim için farklılık arz eden ‘Karadağ başkanlığında bir yemin töreni yapılmasıdır. Yemin töreni öncesi

181 Faruk Yücel, Ersin Çelik, Gerçek Hayat Dergisi, Bağımsız yayıncılık,2 Mart 2007, yıl 7, sayı 2007-09

(332), s. 6-7

182http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213197 17 Şubat 2007 183 http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=218235 17- 2- 2006 184 http://www.milliyet.com/2007/02/10/guncel/agun.html 17- 2- 2007

konuşmasında Karadağ’ın ‘Bu uğurda ölmek var; öldürülmek var!.. Öldürmek var!’ ifadelerini kullanmasının185 yanı sıra yemin töreninde masa üzerine Türk bayrağı, dernek flaması, Kuran-ı Kerim, karanfil ve 3 tabanca konulması, daha sonra, ellerin masadaki bayrağın ve silahların üzerine konulup;

"Kutsal Kuran'ımız, bayrağımız ve silahlarımız üzerine! Türk anadan, Türk babadan doğmuş, soyunda dönme olmayan Türk oğlu Türküm ben. Kuvayı Milliye'nin üyesi olmaktan sonsuz gurur duyuyorum. Üzerime aldığım tarihi sorumluluğunun bilincindeyim. Türk milletini dünyanın efendisi yapmak uğrunda, her türlü ahval ve şerait içerisinde dahi milletimin huzur ve refahı, devletimin ebediyen bekası ve yükselmesi yolunda yılmadan çalışacağıma, Türk vatanını ve Türklük camiasının şan ve şerefini korumayı canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve bayrak uğrunda seve seve canımı feda edeceğime, namus ve şerefim üzerine ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene."

şeklinde Kuvayı Milliye yemini edilmesidir.’186 yine ‘Başkan Yardımcısı Ali Özoğlu'na göre dernek, motorlu, coplu ve telsizli örgüt kurmayı düşünüyordu’187 Bu kuruluşun yasalara göre kurulmuş bir dernek olmasına ve şekil itibariyle değerlendirdiğimizde bir sivil toplum kuruluşu olmasına rağmen silah ve ölüm temelli ifadeler içeren yemin ve tören düzenlemesi dikkat çekicidir. Konumuz açısından ise yemindeki ifadelerin sonuçta bir dış politika hedefi ve anlamı yüklenmiş olmasıdır. Bu hedef için bu STK siyasi karar alıcıları etkilemeye çalışmak yerine doğrudan kendi yöntem ve metotlarıyla çalışmayı tercih etmiştir. Yine ‘Kuvayı Milliye Derneği Mersin temsilcisi Kemal Canay’ın 13 aralık 2006’da yaptığı açıklamada genel merkezlerinin 13500 kişilik bir vatan hainleri listesi hazırladığını ifade etmesi’188 metotlarındaki farklılıkları olan ‘Ölmek de var öldürmek de'189 prensipleri nedeniyle bu derneklerin

burada zikredilmesini zaruri kılmıştır. 185http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=218235 17- 2- 2006 186http://www.milliyet.com/2007/02/10/guncel/agun.html 17- 2- 2007 187http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213197 17 Şubat 2007 188http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=67903 27-3-2007 189http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=261406 27-3-2007

Elbette ki bütün Kuvayı Milliye dernekleri aynı şekil ve metodu takip ediyorlar demek yanlıştır. Nitekim Kuvvai Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk ‘derneklerinin hiçbir şekilde şiddetle alakası olmadığını silahlarının kalemleri olduğunu, Bu ülkenin yabancı bir ülkenin silahlı bir işgaliyle karşılaşması durumunda düşmanlara karşı savaşabileceklerini’190 ifade etmiştir.

Ancak genel itibariyle isimlerdeki ‘Kuvayı Milliye’ kavramı, ulusalcı söylemlerindeki paralellik, bu kavramın anlamı, bu kavramın tarihte oynadığı rol ve bu kavramın dış politika ile bağlantısının bulunması ve bütün bu kapsamın bir STK bünyesinde tezahür etmesi konumuz açısından burada bu derneklere değinilmesini zorunlu kılmıştır.

Bu tarz görüntüler, faaliyetler, söylemler ‘Türk sivil toplumunun devletten bile devletçi birçok sahneyle özdeşleştiği’191 tespitlerini bazı sivil toplum kuruluşları için de söylenebilecek bir çizgiye taşımaktadır.