• Sonuç bulunamadı

Aktiviteler 1 Süre: 10 Dakika

EK 2 Olay Kartları

III. STK Katılım Mekanizmaları

STK’lar daha demokratik ve hesap verebilir bir AB’nin oluşumunda kilit bir rol oyna- maktadır. STK’ların ve yurttaşların (ve bazı durumlarda yurttaş olmayanların da) AB kararlarına daha doğrudan katılım olanakları zaman içinde giderek artmıştır. Şu anda görülen bazı katılım araçları aşağıdadır. Birçok konuda AB Komisyonu yeni bir taslak hazırlarken açık bir danışma sürecini internet üzerinden her isteyenin bireysel ya da kuruluş olarak katkı verebileceği şekilde başlatır. Bu danışma süreci zorunlu değildir.

İşçi ve işverenler gibi sosyal taraflara bazı STK’ların da eklenmesiyle oluşturulan Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi’nin yarı resmi bir niteliği vardır. Aslen danışma niteliğinde olan ve her karar sırasında danışılması gereken bir AB Kurumu olarak yapılanan komite, işveren ve işçi örgütleriyle özel alanlarda çalışan STK’ların oluştur- duğu bir kurum olması açısından ilginçtir. Ancak komite üyeleri sivil toplumun kendi- si tarafından değil, ulusal hükümetler tarafından belirlenir. Bu nedenle Komite’nin “sivil toplumla AB kurumları arasında bir köprü olma” iddiası tartışmalıdır.

Avrupa Parlamentosu içindeki İstihdam ve Sosyal İşler, Çevre veya İnsan Hakları gibi uzmanlık komiteleri ve AB Komisyonunun ilgili genel müdürlükleri Avrupa STK platformlarıyla ve STK temsilcileriyle düzenli toplantılarda bir araya gelmektedir. Avrupa Parlamentosunun çeşitli komiteleri ayrıca yasama sürecinde ilgili STK’lar- dan davetlilerle birlikte özel konularda ‘dinleme toplantıları’ düzenleyebilirler. Bu STK’lara bu alandaki politikaları etkileme ve sürekli bilgi akışını sağlama olanağı ver- mektedir.

Başka bir katılım mekanizması biçimi ise Çok-Paydaşlı Forum adını taşımaktadır. Bu forum, ilgili olabilecek bütün paydaşları bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Bir örneği 2001 yılında oluşturulan Avrupa Sağlık Forumudur ve sağlık profesyonellerin- den hasta gruplarına ve STK’lara kadar geniş bir katılımcı grubunu bir araya getirir. Başka bir örneği ise Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çok-Paydaşlı Forumudur. Daha çok ilgili alanda ‘makro-politikalar’, yani genel politika hedef ve stratejileri üzerine tartışılan bir danışma alanı oluşturur.

Avrupa Komisyonu ve Parlamentosu sık sık özel bir konu hakkında bir defaya mahsus olmak üzere veya yıllık temelde haftalık etkinlikler dizisi düzenleyebilirler ve bu hafta kapsamında STK’ları konuşmacı olarak davet edebilirler. Veya olanaklarını STK’ların kullanımına açabilirler. Buna örnek olarak çevreyle ilgili olarak her sene yapılan ‘Yeşil Hafta’ [GreenWeek] gösterilebilir.

Komisyon tarafından özel konularda bağımsız dış uzmanlara yaptırılan çeşitli araştırma- lar sırasında konuyla ilgili STK’ların temsilcileriyle de görüşmeler yapılarak görüşleri dahil edilmeye çalışılır. Uzmanın seçtiği ve/veya Komisyonun uzmanı yönlendirdiği STK’larla sınırlı kaldığı için gerçek bir katılım pratiği oluşturmadığı yolunda eleştiriler dile getirilmektedir.

Önce Avrupa Temel Haklar Şartının, daha sonra ise Avrupa Anayasasının oluşturulması için düzenlenen anlaşmalarda da STK katılımına önem verilmiştir. Hem sanal ortam, hem de resmi toplantılarla paralel olarak aynı binada düzenlenen toplantılar yoluyla katılım sağlanmaya çalışılmıştır. Forumları da içeren Futurum başlıklı bir web sayfası açılmış ve resmi STK dinleme toplantısı Haziran 2002’de yapılmıştır. Özellikle Avrupa STK’ları sürecin tamamında yoğun katılım göstermişlerdir.

Çeşitli politikaların uygulanmasında ise STK’ların gözetim ve denetim rolleri tanın- mıştır. Buna bir örnek Su Çerçeve Yönergesinin ulusal düzeyde uygulanmasını izleyen Danışma Komitelerine STK’ların katılımının zorunlu tutulmuş olmasıdır. Sivil diyaloğun özellikle AB’nin düzenleyicilik yetkilerinin ağırlıkta olduğu alanlarda daha gelişmiş old- uğu söylenebilir. Buna son yıllarda sosyal politikalar, istihdam, gençlik ve yaşam-boyu öğrenme alanlarında geliştirilen Açık Koordinasyon Yöntemi gibi bağlayıcı olmayan politika araçları da dâhildir. AB etkinliklerinin fonlar ve programlarla sınırlı kaldığı al- anlarda ise diyalog daha sınırlı düzeyde kalmaktadır

Son olarak 2012 Mayıs tarihinden itibaren yürürlüğe giren Avrupa Yurttaşlar İnisiyatifi mekanizmasıdır. Bu çerçevede en az 7 farklı ülkeden en çok bir yıl içinde bir milyon imzaya ulaşan yasama talepleri dikkate alınmalıdır. Komisyon tarafından bir raporla yasama sürecinin başlatılıp başlatılmamasına karar verilmelidir. Şu anda imza topla- ma sürecinde olan kampanyalara örnek olarak Avrupa çapında hayvan deneylerinin yasaklanması, su hakkının bir insan hakları olarak tescil edilmesi ve her Avrupalının kaliteli bir eğitimden yararlanma hakkının tanınması bulunmaktadır. Bu kampanyaları başlatmak için en az 7 farklı ülkeden üye barındıran yurttaş komiteleri oluşturulması ve sürecin başladığının AB Komisyonuna tescil ettirilmesi gerekmektedir.

Avrupa çapında anlaşma olarak bilinen çalışma biçimi ilk olarak Avrupa Temel Haklar Şartının oluşturulması sürecinde denendi ve oldukça başarılı oldu. Avrupa Anayasası taslağını oluşturmak için de bir Anlaşma Kurulu toplanmasına ve bunu bir hükümetler- arası konferansın izlemesine karar verildi. Süreç aslen Nice Anlaşmasının imzalan- masıyla devreye girdi. Şubat 2002 – Temmuz 2003 arasında ayda en az bir kere toplanan genel kurullar yoluyla çalışan Anlaşma Kurulu’nun üyeleri; üye ve aday ülkelerden birer hükümet, ikişer de parlamento temsilcisiydi. Paralelde ise STK’lar ve Gençlik Konvan-

siyonu yürütüldü. STK’ların katılım için kendilerini toplantıların yürütüldüğü Avrupa Parlamentosuna denkleştirmeleri gerekiyordu. Gençlik konvansiyonu temsilcilerinin belirlenmesinin resmi konvansiyon katılımcılarına bırakılması ise Avrupa Gençlik Forumunda temsil edilen Avrupa çapındaki gençlik örgütlerinin ve birçok ülkede ku- rulu olan Ulusal Gençlik Konseylerinin tepkisine yol açtı. Bu paralel konvansiyonlar da Konvansiyon genel kuruluyla aynı günlerde ve aynı bina içinde yürütülerek paralel ilerleyen toplantıların katılımcılarının birbirleriyle resmi olmayan görüşmeler de yapa- bilmesi amaçlandı. Dolayısıyla resmi konvansiyona sunulan bir öneri anında tepkilerle karşılaşabiliyor ve buna göre yeniden şekillenebiliyordu.

Paralel konvansiyon dışında “yurttaşların” katılımı için öngörülen mekanizmalar çoğunlukla internet merkezli oldu ve belgeler ve değişiklik önerileriyle birlikte tutanak- lar ve gündemlerin web üzerinden yayımlanması dışında web forumu ve halen işlevini sürdüren futurum sitesi yoluyla görüşler alındı; iletilen görüşlerin ne kadarının anayasa taslağına yansıtıldığı bilinmiyor.

Oluşan taslak bundan sonra bir Hükümetlerarası Konferansın tartışma konusu oldu ve özüne ve dört bölümlü yapısına dokunulmamasına karşın ülkelerin AB içinde- ki ağırlıkları ve oy hakları üzerinden bir yıla yakın bir tartışma sonucunda Haziran 2004’teki Avrupa Zirvesinde ortaya çıkan kriz durumları son anda aşılarak imzalandı. Avrupa Anayasasının yürürlüğe girmesi ise imzalayan bütün üye ülkelerin mecliste veya referandumlarda onaylanması sonrasında 2007 yılı başında olacaktı. Ancak Fransa ve Hollanda referandumlarından hayır çıkması nedeniyle Anayasa yürürlüğe gireme- di. Oluşan taslak ise ‘Avrupa Anayasası’ başlığı çıkartılarak ve tepkilere göre yeni bir süreçte değişiklikler yapılarak en son Lizbon Antlaşması haline geldi ve yürürlüğe girdi.

IV. Avrupa STK’ları ve STK Platformları

1950’lerde AET’nin oluşumuyla birlikte ilk Avrupa STK’ları oluşsa da yaygınlaşması 1992’deki Maastricht Antlaşması sonucu bir “politik birlik” oluşumunun teyit edilme- siyle yakından bağlantılıdır. Son yıllarda birçok STK kendisini Avrupa ağları olarak kurmuş ve Avrupa politik süreçlerine yurttaş perspektifinden yön vermeye çalışmak- tadırlar.

Avrupa STK’ları çeşitli konularda Avrupa düzeyinde örgütlenen ve yerel üyeliğe açık federasyonlardır. Yerel birimleri genellikle Avrupa düzeyindeki ismi benimserler. Avru- pa STK Platformları ise özel konularda yerelde kurulu farklı STK’ların ya da ulusal sivil ağların bir araya gelerek oluşturdukları platformları ifade eder. Ayrıca aynı alan-

da çalışan farklı Avrupa STK’larının ve şemsiye örgütlerin (ör. Avrupa Gençlik Foru- mu [EuropeanYouth Forum], Avrupa Kadın Lobisi [EuropeanWomen’sLobby], Yeşil10 [Green10], Avrupa Afet ve Kalkınma STK’ları Konfederasyonu [CONCORD], Sosyal Platform), ya da farklı alanlarda çalışan Avrupa ve ulusal platformların bir araya gelerek oluşturdukları platformlar da bulunmaktadır. Platformlar yalnız politika süreçlerine katılımda daha etkin ve etkili olmak için değil, aynı zamanda Avrupa düzeyinde ortak etkinliklerin de oluşumuna zemin hazırlayan ve çok-boyutlu ilişkilere olanak sağlayan ortamlardır. Dünya çapında örgütlenmiş çeşitli STK’lar Avrupa politikalarında etkin olabilmek amacıyla Brüksel’de temsilci bulundurmakta veya ofis açmaktadırlar.

Bazı büyük ulusal STK’lar da Brüksel’de ofis açma ya da temsilci bulundurma yoluna git- mektedirler. STK tanımına girmemekle birlikte çeşitli bölgesel ve yerel yönetimler ile ulusal siyasi partilerin de Brüksel’de ofis açma gereği duydukları biliniyor. Türkiye’den yıllardır var olan TÜSİAD, İktisadi Kalkınma Vakfı, TESK ve DİSK temsilciliklerine ek olarak çeşitli STK’lar üye oldukları Avrupa platformları aracılığıyla çeşitli etkinlikler düzenlemektedir.

ÖRNEKLER

Sivil Toplum İletişim Grubu [Civil Society Contact Group]:

Yukarıda değinilen platformların platformu niteliğindeki oluşum AB kurumlarına yurt- taşların ve her düzeyden STK’nın katılımını kolaylaştırmak amacıyla politika geliştirme, eğitim materyalleri hazırlama ve lobi yapma gibi faaliyetlerde bulunmaktadır (http:// www.act4europe.org).

Lobi Şeffaflığı ve Etik Düzenlemesi İttifakı [The Alliance for Lobbying Transparency and Ethics Regulation - ALTER-EU]: Avrupa kurumlarına yönelik lobicilikte şeffaflık ve hesap verebilirliği gözetmeye çalışan ve 160 kadar STK, sendika, akademik grup ve halkla ilişkiler şirketinin oluşturduğu bir ağdır (http://www.alter-eu.org).

Avrupa Gençlik Forumu [European Youth Forum]: Avrupa Gençlik Forumu, farklı ülkelerdeki ulusal gençlik konseylerinin ve Avrupa gençlik örgütlerinin bir şemsiye örgütüdür. Avrupa çapında gençlik politikalarıyla ilgili temsil iddiası olan bir örgüttür (http://www.youthforum.org).

Avrupa Engellilik Forumu [European Disability Forum]: Avrupa’da 50 milyondan fa- zla engelli bireyi temsil eden bir şemsiye kuruluştur. AB düzeyinde engelli bireylerin politika geliştirme ve uygulama konularına etkin bir biçimde katılımı yolu ile temel hak- lar ve insan haklarına tam erişimlerini garanti altına almaktır (http://www.edf-feph.org).

Avrupa Çevre Ofisi [European Environmental Bureau]: AB üye, aday ve komşu ülkel- erinden, aday ülkelerin büyük bir çoğunluğundan ve Avrupa Topluluğu’nun birkaç komşu ülkesinden 140’tan fazla çevre örgütün üye olduğu bir federasyon yapısıdır. EEB üyeleri, yerel gruplardan ulusal STK’lara, Avrupa ve uluslararası ölçekte faaliyet gösteren örgütlere dek çeşitlilik göstermektedir (http://www.eeb.org).

Avrupa Kadın Lobisi (European Women’s Lobby): AB’deki kadın kuruluşlarının en büyük şemsiye örgütüdür. 1990 yılında kurulmuştur. Avrupa çapında etkinlik gösteren 20 örgüte ek olarak 27 AB üyesi ülkeden ve Türkiye dahil 3 aday ülkeden toplam 2000’i aşkın üye kuruluşları vardır. (http://www.womenlobby.org)

Avrupa Yoksulluk Karşıtı Ağı (European Anti-Poverty Network): 30 ülkede gönüllü kuruluşların ve taban örgütlenmelerinin oluşturduğu ulusal ağlar ve 23 Avrupa örgütünün katıldığı bağımsız bir ağdır. (http://www.eapn.eu)

Avrupa düzeyinde yurttaş katılımı ve örgütlenmenin önündeki 3 ana zorluk (Civil Society Contact Group, 2006):

1) Brüksel’in ötesine geçme: AB kurumlarının toplandığı ana merkez olan Brüksel kenti, bu kurumların kararlarını etkilemek isteyen sivil toplum örgütlenmelerinin düzenle- diği birçok etkinliğe sahne olur. Ancak bu etkinliklerin etkisi ve kurumlarla kurulan diyaloglarda alınan mesajların ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde ilgili kuruluş ve yurt- taşlara geri iletilmesinde genelde sorunlar ortaya çıkmaktadır.

2) Görüşmeleri sonuçlara dönüştürme: AB kurumlarının demokratik açığı aynı zamanda siyaseten açık hesap verebilirlik mekanizmalarının olmaması anlamına gelir. Kurumlar arasındaki görüş ayrılıkları da hesaba katılınca katılım ve diyaloğun gerçek sonuçlara yansıması zorlaşmaktadır.

3) Kamusal ve özel çıkarlar arasında denge gözetme: Gerek resmi, gerekse resmi ol- mayan danışma süreçlerinde iş çevrelerinin profesyonel lobicileri çok etkinken bazen bu çevrelerle görüş ve çıkarları çatışan diğer kesimlerin bu süreçlere erişimi çok daha zordur.

4) Avrupa düzeyindekilerin dışındaki STK’lar ise şu anda çok ‘ulusal’ referanslarla akti- viteler yapıyorlar.

5) Avrupa düzeyinde ise ana rolleri kapıları tutmuş olan profesyonel elitler oynuyor: STK’lar Avrupa düzeyinde “demokrasi okulu” görevi görmüyor.