• Sonuç bulunamadı

2.3. Konya’nın Sosyo-Kültürel Yapısı

2.3.1. Sosyo-Kültürel Yapı

Geçmişte yaşadığı kültürün izlerini taşıyan Konya’daki heterojen kültürel yapı; Selçuklu ve Osmanlı döneminde bir yandan çok farklı etnik, dini, tasavvufî ve fikri grupların etkileşimi sonucu, bir yandan da farklı ülkelerden (İran, Orta Asya, Hindistan ve Arap ülkeleri) gelen kültürlerin, yerli Hıristiyan kültürüyle kaynaşması sonucu oluşmuştur. Bu kültürel yapının çok sayıda yan unsuru olmakla beraber en başta Orta Asya’dan gelen Türk kültürü ile yerli Hıristiyan kültürünün ve Selçuklu döneminde İran ağırlıklı olarak gelişen kültürün ürünü olduğu söylenebilir. Ancak bu üç temel kültürel yapı kendi içinde birçok farklı uçlar barındırmaktadır.

Orta Asya Türk kültürü Anadolu’da İslamlaşarak yeni ve birbirinden farklı tarikatlara ve gruplara (Ahilik, Bektaşilik, Mevlevîlik, Kalenderilik) ayrılmıştır. Bu akımlar, itikat bakımından farklı oldukları gibi, günlük hayatı yaşama, örgütlenme ve diğer toplumsal ilişkiler bakımından da farklı kimlikler taşımaktaydı. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise Mevlevilik ve Mevlevihane, diğer tarikatlara önemli oranda üstünlük sağlamıştır. Cumhuriyete kadar birçok farklı tarikat ve dinî akım, tekkeler ve

zaviyelerde örgütlenmiş, ayrıca Osmanlı dönemi Konya’sında yoğun bir medreseleşme faaliyeti gerçekleştirilmiş ve kent medreseler şehrine dönüşmüştür. Buradaki medreseler, İstanbul’dakilerle bağlantılı olarak, yüzyıllarca din adamı yetiştirmiştir. Her ne kadar Meşrutiyet döneminde batı tipi eğitim tarzına adım atılmış olsa da yüzlerce yıl süren medrese döneminin, Konya kültüründeki muhafazakârlığın en önemli sebeplerinden biri olduğu söylenebilir (Mevlana Kalkınma Ajansı, 2011).

Cumhuriyet Dönemi Konya’sı ise uzun yıllar savaşın, yoksulluğun ve disiplinsizliğin getirdiği başıboşluğun hüküm sürdüğü bir kültürü geliştirmiştir. Muhafazakâr ve âşık edebiyatı kültürünün içinde zaten var olan, ancak mümkün olduğunca eğlence amacıyla kullanılmayan müzik, Şiir ve edebiyat; bu dönemde eğlenceye dönüşmüştür. Eğlence hayatının geleneksel kurallarının giderek gevşediği bu dönem, Konya folklorunun ve halk müziğinin geliştiği, buna bağlı olarak eğlence hayatının hızlı bir şekilde yaşandığı bir kültürel dönem olmuştur (Çakır, 2005: 356).

Tarih boyunca önemli bir medeniyet merkezi olan Konya, dünyanın iki eski medeniyet kıtası olarak kabul edilen Asya ve Avrupa'nın kesiştiği bir yer olan Anadolu'nun ortasında, küçük ve büyük çaplı güney-kuzey ve batı-doğu eksenli tarihî geçiş yollarının merkezinde yer almaktadır. Bunlardan özellikle tarihî İpek Yolunun batı kanadını oluşturan Tebriz-İzmir ve İstanbul'un yanı sıra tarihî Baharat Yolu olan İstanbul ve İzmir-Şam-Bağdat güzergâhının üzerinde bulunmaktadır. Anadolu'yu çapraz kat eden eski ticaret yolu, Osmanlılar zamanında Bursa'nın iktisadî bir merkez olarak yükselmesinden sonra tali yollarla beslenerek büyük bir önem kazanmıştır.

Ayrıca Konya, güneyde Akdeniz sahillerinde Antalya ve Alanya limanları ile Kıbrıs-Mısır ve batıdan Doğu Akdeniz'e gelen ticaret yollarının kesiştiği ve ticaret mallarının değiş tokuş yapılarak el değiştirdiği önemli tarihî ticaret merkezlerinden biri olma özelliğini kuruluş tarihinden beri korumuştur. Diğer yandan geniş manada Konya Ovası, güneyde Toros Dağları ve batıdaki Akşehir hattında bu dağların uzantıları ile çevrilidir. Kuzeyde Obruk yaylası ile Ankara sınırına ulaşan ovanın ekseni Konya-Bor (Niğde) arasında güney-batı-kuzey doğu doğrultusunda olup, bu topraklar Anadolu insanının ihtiyacı olan hububat üretiminde önem arz ettiğinden bu ovanın yerleşim merkezi olan Konya, Tahıl Ambarı deyimi ile özdeşleştirilmiştir.

Çağlar boyunca bu özelliği ile geniş halk kitlelerinin ve ticaret erbabının dikkatini çeken bu ova, platolar ve onları çevreleyen daha yükseklerdeki dağlar, ilk çağ, orta çağ ve modern dönemin göçebe toplumları için önemli bir yaylak olma özelliğini muhafaza etmiştir (Konya Valiliği, 2014).

Öte yandan Osmanlılar döneminde Konya'nın gelenekselleşmiş medrese kültürüne dayalı dinî yapısı ve kendine has özellikleri ile diğer Anadolu şehirleri arasında ayrıcalıklı bir konum edinmiştir. Özellikle 15. yüzyılda Anadolu'daki siyasî görüntü ve dinî zemin, Şah İsmail'in dedesi Şeyh Cüneyd'i bu bölgede Şii görüşünü yaymak için cesaretlendirmiş ve Şeyh Cüneyd bu amaçla 1448'te Karaman'a bir seyahat düzenlemiştir. Ancak Şeyh Cüneyd'in Karaman'a yaptığı bu seyahat sonuçsuz kalmış; medrese kültürüne dayalı Konyalı din adamları karşısında tutunamayarak bölgeyi terk etmiş ve Suriye'ye gitmiştir (Eravcı, 2000: 334).

Konya'nın bir diğer özelliği de Anadolu'da yer alan kervan yolları üzerindeki konumu, coğrafî özellikleri ve Selçuklu Devleti'nin başkenti olarak önemini uzun yıllar boyunca sürdürmüş olmasıdır. Türk-İslâm mimarisinin yoğun olarak uygulandığı ve bu nedenle de dönemin en parlak şehirlerinden biri olan Konya, günümüzde de mevcut tarihî mimarî kimliği ile önemini sürdürmektedir (Rifaioğlu, 2006: 99).

Konya Turizm Platformu tarafından yapılan anket uygulamaları kapsamında Konya'nın en değerli varlıklarına yönelik çalışma sonunda kentin ilk yedi önemli değeri tespit edilmiştir.

 Hz. Mevlâna Türbesi

 Meke Gölü (Karapınar)

 Çatalhöyük (Çumra)

 Nasreddin Hoca Türbesi (Akşehir)

 Tınaztepe Mağarası (Seydişehir)

 Alâeddin Câmii

Tüm bunlara ek olarak, Türkiye genelinde en çok yerel gazetenin yayımlandığı kentler arasında yer alan Konya'da ilk matbaa, Konya Valisi Burdurlu Ahmed Tevfik Paşa zamanında Vilâyet Matbaası (1869–1933) ismiyle 1869 yılında kurulmuştur. Aynı yılın Kasım ayında vilâyet matbaasında basılan Konya gazetesiyle başlayan Konya basını, 135 yıllık geçmişiyle Anadolu basın tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Konya yerel basını asıl gelişimini, II. Meşrutiyet döneminde yaşamıştır. Bu dönemde Konya'da 11 gazete ve 8 dergi yayımlamıştır. Bu yayınların genel özelliği, dönemin basınının genel karakteri olan amatörce yapılan faaliyetlerdir. Bu gazetelerin biri hariç diğerlerinin ömrü çok kısa olmuştur. Daha sonraki süreçte Birinci Dünya Savaşı'nın getirdiği sosyo-ekonomik ve siyasal sorunlar, Konya'da yayınlanmakta olan gazeteleri etkilemiştir. Konya basını Meşrutiyetten sonraki en gelişmiş dönemini, Millî Mücadele dönemi ve hemen sonrasındaki kısa dönemde yaşamıştır. Bunun temel nedenlerinden biri Konya'nın bir sürgün yeri olması ve aydınların gazetelere olan katkısıdır (Konya Valiliği, 2014).

Benzer Belgeler