• Sonuç bulunamadı

1.7. Türkiye’de Girişimciliğin Gelişimi

1.7.1. Cumhuriyet Öncesi Dönem

1.7.1.1. Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi

Türkiye’de girişimciliğin gelişimi incelenirken Cumhuriyet öncesi dönem incelenirken daha çok Osmanlı Devleti dönemi önemsenmesine rağmen Osmanlı Devleti dönemindeki girişimciliğin temelleri Anadolu Selçuklu Devleti döneminde atılmıştır.Selçuklu Devleti’nde ekonomi; ziraat, sanayi ve ticaret biçiminde organize olan üç tür faaliyetle şekillenmiştir. Anadolu'nun coğrafi konumundan kaynaklanan kervancılık ise ekonominin temel dinamiklerinden birisi olmuştur (Akdağ, 1974: 24- 30). Köy halkının vergi-rant karışımı biçimlerde ödediği tarımsal artıktan yararlanma hakkının, merkezci bir askeri siyasi üste karşı belli görevleri yerine getirmek koşuluyla merkezin emrindeki asker yöneticilere bırakılması yaygın ve evrensel bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. İkta ve tımar da bu sistemlerden biridir (Tezel, 1994: 36).

Selçuklu Devleti, ikta sistemini Anadolu'da hakim kılmıştır. Bu sisteme göre, toprak devlet mülkiyeti sayılmış, bu toprağı işleyen köylüler ise devletin bir tür kiracısı kabul edilmiştir. Devlet, ordu mensuplarına nakdi ücret ödeme yerine, miri1

topraklardan alacağı vergileri ikta olarak bırakmıştır. Selçuklu Devleti zamanında

1 Mülkiyeti devlete ait olan toprakları ifade eder. Ekilip, biçilmesi ve işlenmesi amaçlarıyla devlet

Anadolu’da gerçekleştirilen en önemli iktisadi devrim toprak özel mülkiyet yerne devlet mülkiyetinin getirilmesidir. Bu sayede Bizans’dan kalma feodal rejimi ve toprak aristokrasisi ortadan kaldırılmış, topraksız köylülere toprak verilmiştir. Selçuklu Devleti aynı zamanda yeni bir aristokrasi oluşmasını engellemek amacıyla bazı durumlarda, çok da aşırı kaçamayacak şekilde özel mülkiyet edinimine de izin vermişlerdir. Bu özel mülkiyet izni zirai topraklardan ziyade çeşitli bağ ve bahçeler ile şehir ve köylerin yakınlarında bulunan tarlalardır. Ayrıca devlet hizmetinde yer alan kişilere verilen yarı devlet yarı özel mükiyet özellikleri içeren topraklar da bu bu çerçevede ifade edilebilir (Tabakoğlu, 2009: 116:117).

Selçuklu Devleti’nde ikta sistemi çerçevesinde bol miktarda buğday, pirinç, yulaf ve pamuk tarımı yapılmıştır. Göçebe topluluklar tarımın yanı sıra hayvancılıkla da uğraşmışlardır. Bunun yanı sıra meralara sahip olan köylüler de hayvancılık faaliyeti sürdürmüşlerdir. Ayrıca bu dönemde koyun sürüleri olan zengin çiftçiler ve devlet adamları elde etmiş oldukları hayvansal ürünleri Bizans, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Arap ülkelerine ihraç etmişlerdir. Tarımsal ürünler ise yaşanan iç karışıklıklar ve kuraklıktan dolayı genellikle ihraç imkânı bulamamıştır. Kayseri, Konta, Amasya ve Malatya gibi şehirlerde ise bağcılık ve meyvecilik önemli bir konuma sahiptir. Bu dönemde kurutulmuş meyve ürünleri bir çok yere ihraç edilmiştir. Göçebe Türkmenler ise Rum köyleri ile iktisadi olarak ilişkileri geliştirmiştir. Bu çerçevde bir çok Türkmen köyü bu dönemde zirai faaliyetlere başlamıştır (Tabakoğlu, 2009: 121-122).

Selçuklu Devleti’nde gelişmiş sanayi ticari faaliyetlerin de gelişmesine sebep olmuştur. Bu çerçevede tarım ve hayvancılık faaliyetleri dokuma ve deri sanayisinin atılım yapmasına neden olmuş; bu sayede burada üretilen ürünler Anadolu’nun en önemli ticari ürünleri haline dönüşmeyi başarmıştır. Selçuklu Devleti sanayi sistemi aihiler tarafından örgütlenmiştir. Esnaf birliklerinin temelini debbağlar oluşturmuştur. Ayrıca halıcılık ve kilimcilik gibi küçük sanayi kollarında da gelişim kaydedilmiştir. Bu dönemde Konya, Kayseri ve Erzincan gibi illerde dokunan perdelik ve döşemelik kumaşlar iç piyasada değerlendirilirken Ankara’nın sof kumaşları ise ihraç edilmiştir.

Yine Konya, Kırşehir ve Sivas’da boyahanelerde kumaşları boyamak için boya üretimi de gerçekleştirilmiştir (Tabakoğlu, 2009: 122-123).

Selçuklu Devleti'nde sanayi ve ticaret hayatı ahilik ilkelerine göre faaliyet gösteren esnaf birlikleri tarafından teşkilatlandırılmıştır (Tabakoğlu, 2009: 124). Ahilik kelime olarak Arapça’da kardeş, Türkçe’de ise eli açık, konuksever ve yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünün karşılığıdır. Ahilik teşkilatı ise Anadolu’da gelişip yaygınlaşan sanatta, ticarette dayanışma ve yardımlaşmayı esas alan sosyo-ekonomik bir kurumdur. Ahilik 13. yüzyılda köylere kadar yayılarak düzenli ve milli bir toplum kurmayı amaç edinen sosyal bir kurum haline gelmiştir.

Ahilik esas olarak insanları hem ahlaken hem de mesleki yönden eğiterek üretici ve topluma yararlı bir duruma getirmek; inançlı, ahlaklı, bilinçli ve üretici bir toplum oluşturmak, insanlar arasında karşılıklı anlayış, güven ve rıza duygularıyla işbölümü sağlayarak ve işbirliği kurarak toplumda sosyal ve ekonomik dengeyi sağlamayı amaçlamaktadır. Ahiler, rekabeti çok iyi biliyorlardı. Ama rekabeti müşteri çalmak için hileli yollara başvurarak değil, daha iyi ve daha kaliteli mal üreterek yapıyorlardı. Ahilik; daha fazla kazanmak, spekülasyon ve rekabet yapmak yerine karşılıklı yardım ve sosyal dayanışma esaslarına bağlı kalmayı tercih etmiştir (Bakanlar vd., 2010: 790).

Selçuklu Devleti’nde şehirlerdeki ticari faaliyetler hanlarda, meydan pazarlarıda ve çarşılarda gerçekleşmiştir. Kapalı çarşılar Selçuklu Ticareti’nde büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle toptan ticarette hanları önemli bir yeri bulunmaktadır. Her tür mal için ayrı ayrı hanlar vardır. Şehir surlarının dışında yer alan hanlar ise kervansaray özelliği taşımaktadır (Akdağ, 1974: 31-32). Bu çerçevede şehirlerde yoğunlaşan ticari faaliyetler sinai faaliyetleri yönlendirmiştir. Tüccar sınıfı iç ve dış ticarete katılan, kervanları donatan, iç ve dış pazarlardan şehrin ihtiyacını temin eden ve sinai faaliyetleri tüm bu amaçlara uygun olarak organize eden girişimci bir sınıftır. Bu girişimciler sadece kendi sermayesini değil halkın ve bürokratların tasarruflarını da işletmişlerdir. Bu çerçevede büyük kazançlar elde edebilmek amacıyla büyük risklere katlanmışlardır.

Bu dönemde girişimciler uluslararası iktisadi faaliyetlerden en çok transit ticaretten gelir elde etmişlerdir. Transit ticaret kervanlar ile yapılmıştır ve Selçuklu Devleti’nde başlıca kervan yolları ise şu şekilde ifade edilebilir (Tabakoğlu, 2009: 135):

 Antalya ve Alanya limanlarından başlayan, Konya vilayeti üzerinden Kayseri-Sivas-Erzincan-Erzurum yoluyla İran ve Gürcistan’a,

 Sivas’tan Malatya’ya ayrılan bir kol Malatya-Diyarbakır-Mardin- Musul üzerinden Bağdat ve Basra’ya,

 İstanbul-İznik-Eskişehir-Akşehir-Konya-Ulukışla-Adana-Halep-Şam üzerinden Mısır’a,

 Halep yolundan ayrılan bir kol Kilis-Nusaybin-Musul-Bağdat ve Basra’ya,

 Antalya ve Alanya’dan gelip Konya üzerinden Sinop’a çıkan bir yol deniz üzerinden Kırım’a.

Selçuklu Devleti dönemindeki en önemli ihraç mallarını ise dokuma ürünleri oluşturmuştur. Özellikle Aksaray, Erzurum ve Uşak’da dokunan halılar Avrupa ve İslam ülkelerine ihraç edilmiştir. İpekli dokumalar ise daha çok Avrupa ülkelerine gönderilmiştir. Bunun yanı sıra Antalya ipekleri, Erzincan buharinleri, Mardin ve Muş pamukluları, Karaman renkli kumaşları, Denizli altın işlemeli kumaşları, Diyarbakır ve Kastamonu marokenleri önemli dokuma ihraç ürünlerinden bazılarıdır. Ayrıca Türkmenler tarafından üretilen başlıklar Fransa ve İngiltere’de kullanılmıştır.

Benzer Belgeler