• Sonuç bulunamadı

Türkiye coğrafyasında yer alan en eski yerleşim birimlerinden biri olan Konya’da ilk yerleşimler Prehistorik dönemde başlamıştır. Konya’nın Çumra İlçesi’nde bulunan Çatalhöyük, günümüzde tespit edilmiş en eski ve en gelişmiş Neolitik dönem yerleşim merkezidir. Çatalhöyük yerleşim merkezi, tarihte ilk defa yemek kültürünün olduğu, tarımsal çalışmaların yapıldığı, ateşin etkin bir şekilde kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği ve vahşi hayvan saldırılarına karşı bireysel olarak değil de ortak bir savunmanın yapıldığı merkez olarak ifade edilebilir. Ayrıca aynı şekilde, Beyşehir ilçesinde bulunan Çukurkent Köyü höyüğünde ve Alaaddin Tepesinde de Çatalhöyük’de bulunan kalıntılara benzer şekilde neolitik izlere rastlanmaktadır. Şehrin göbeğini oluşturan Alaeddin Tepesi’nin kuruluşu Neolitik dönem sonları ile Kalkolitik dönem başlarında olup, M.Ö. 2000 yıllarından itibaren düzenli bir şekilde iskân çalışmalarının yapıldığı höyüklerden bir tanesidir. Bu bölgede yapılan arkeolojik çalışmalarda Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin yerleşimlerine ait bulgular bulunmuştur. Bu açıdan bakıldığında Konya bölgesinin tarih boyunca çok farklı medeniyet tarafından yerleşim merkezi olarak kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra Anadolu ve Suriye toprakları üzerinde büyük bir imparatorluk kuran Hititler de Konya’ya hakim olan uygarlıklardan birisidir. M.Ö. 7. ve 8. yüzyıllara gelindiğinde ise, Frigler döneminde etrafı surlarla çevrilmiş Alaaddin Tepesi etrafında gelişim gösteren o dönemdeki ismiyle Kavania bir kale-şehir haline gelmiştir (Topçu, 2003: 58).

Frigler döneminden sonra Lidyalılar’ın kontrolü altına giren Konya sonraki dönemlerde ise M.Ö. 4. yüzyılda Persler ve M.Ö. 2. Yüzyıla geldiğinde ise Büyük

İskender, Selevkoslar ve Bergama krallığının istilasına uğramıştır. M.S. 395 yılında Anadolu coğrafyasında Roma hâkimiyetinin sağlanmasıyla birlikte Konya, Iconium adıyla varlığını devam ettirmiştir. Roma Dönemi’nde özellikle de ilk dönemlerde Konya, önemli bir dini merkez haline dönüşmüştür. Aziz Paul Anadolu’daki dinî seyahatleri sırasında Konya’yı da ziyaret etmiştir. 7. yüzyıl başlarında Sasaniler, aynı yüzyılın ortalarına geldiğinde ise Muaviye komutasındaki Emeviler, Konya Şehri’ni geçici olarak işgal etmişlerdir. Konya 10. yüzyıla kadar da bir Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür.

Ayrıca Konya en eski çağlardan beri adını koruyan şehirlerimizden birisidir. Romalılar zamanında İconium, Bizanslılar zamanında Toksonion olarak geçmektedir. Arap kaynaklarında şehrin adından Kunniye olarak bahsedilmektedir. Eski çağ kaynaklarında ise, şehrin adı Conia veya Conieh gibi isimlerle anılmıştır.

1071 Malazgirt Savaşı'ndan önce Müslüman Türkler Anadolu üzerine keşif seferleri düzenlemişlerdir. Nihayetinde Malazgirt Savaşı sonucunda Büyük Selçuklular, Anadolu'nun büyük bir kısmı ile birlikte Konya'yı da bir Müslüman Türk şehri yapma başarısı göstermişlerdir. Türkler’in Müslüman olduktan sonra özellikle Anadolu'ya doğru fetihe yönelik seferler düzenlemelerindeki temel amaç Hz. Muhammed (S.A.V)’in İstanbul’un fethine yönelik güzel sözlerine mazhar olmaktır. Konya'nın fethedilmesiyle birlikte şehir içerisinde İslam kültürünün ve yaşantısının etkili olduğu dönem yaşanmaya başlamıştır. 1071 Malazgirt savaşındaki zaferden sonraki dönemde Selçuklu Sultanı Süleyman Şah tarafından 1074 yılında fethedilen Konya, Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti İznik'in 1097 yılında 1. Haçlı Seferi ile kaybedilmesi sonrasında Selçuklu başkenti olmuştur. Konya, Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tarafından 1102 yılında başkent yapılmış ve 1307 yılına kadar da aralıksız bir şekilde Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti olma şerefini yaşamıştır.

Konya, Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaptığı dönem süresince özellikle ilim, kültür ve sanatta alanlarında o zamanın ünlü âlimlerini, filozoflarını, şairlerini ve diğer alanlardaki sanatkârlarını şehre çekmiştir. Bahaeddin Veled ve Mevlâna Celâleddin Rumi başta olmak üzere Kadı Burhaneddin, Kadı Siraceddin, Sadreddin Konevî, Şahabeddin Sühreverdi gibi alimler bu dönemde Konya'ya yerleşmişler ve vermiş

oldukları eserlerle şehri bir kültür merkezi hâline getirmişlerdir. Bu âlimlerin bu dönem içerisinde vermiş olduğu eserler ve Konya Şehri’ne kazandırdıkları günümüzde de hala etkilerini Konya İli’nde göstermeye devam etmektedir. "Konya'nın Altın Çağı" olarak nitelendirilebilecek bu dönem 13. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Özellikle de Mevlâna fikir ve felsefesi ile insanlığı aydınlatmış, Mesnevî ve Dîvân-ı Kebîr gibi eserler bırakmıştır. Yine önemli âlimlerden biri olan Nasreddin Hoca da güldüren ve düşündüren fıkraları ile Konya'nın kültür ve sosyal hayatının gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklular Dönemi boyunca Konya'da birçok kütüphane açılmış ve din, hukuk, tarih, edebiyat, felsefe, sanat ve tıp alanlarında önemli tarihî ve kültürel yenilikler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yine bu dönem içerisinde tüm bunlarla birlikte şehir genelinde birçok medrese, cami, kütüphane, türbe, çeşme, kale, han, hamam, çarşı, bedesten, köprü ve saray inşa edilmiştir (Konya Valiliği, 2014).

Selçuklu hâkimiyetinin ardından Karamanoğulları Beyliği'nin hâkimiyetine geçen Konya, Karamanoğulları Beyliği’nin en büyük şehri olmuştur. Bu dönemde de Selçuklu döneminde olduğu gibi ilim ve kültür alanındaki gelişmeler devam etmiş, Ulu Arif Çelebi, Ahmed Eflâkî ve Sarı Yakup gibi bilgin ve âlimler yetişmiştir. Karamanoğulları Beyliği döneminde Konya’da birçok camii, medrese, türbe gibi birçok yapı inşa edilmiştir. 1398 yılına gelindiğinde ise Yıldırım Beyazıd (I. Beyazıd) Konya şehrine girip Karamanoğulları Beyliği'ne son vermiştir. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti’nde yaşanan fetret döneminden faydalanarak Karamanoğulları Beyliği'nin yeniden kurulmasıyla Konya yeniden Karamanoğulları Beyliği’nin kontrolüne geçmiştir. 1465 yılında da Fatih Sultan Mehmet'in Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdığı Fatih Sultan Mehmed’in Karamanoğulları Beyliği’ni tamamen ortadan kaldırılmasıyla birlikte yeniden Osmanlı Devleti egemenliği altına girmiştir. 1470 yılında Osmanlı Devleti’nin Rumeli (Sofya), Anadolu (Kütahya), Rum (Tokat) Eyaletlerinden sonra dördüncü eyalet olarak Karaman Eyaleti kurulmuştur. Bu eyaletin merkezide Konya şehri olarak belirlenmiştir. Tanzimat Dönemine kadar Karaman Eyaleti denen bu eyalete Tanzimat’tan sonra Karaman yerine Konya denmeye başlanmıştır. 1910 yılında ise 102.000 kilometrekare büyüklüğündeki Konya Eyaleti, 11 kazadan oluşan Konya

Merkez, 7 kazadan oluşan Niğde, 2 kazadan oluşan Burdur, 5 kazadan oluşan Teke ve 5 kazadan oluşan Hamid sancaklarına ayrılmıştır.

Konya Osmanlı hâkimiyetinde bulunduğu dönemlerde doğu seferlerine çıkan Osmanlı Sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman ve II. Murad'ın uğrak yeri haline gelmiştir. Osmanlı döneminde de diğer dönemlerde olduğu gibi Konya'da ilim, kültür ve sanat hareketleri kesintisiz olarak devam etmiş ve şehir ünlü âlimler, şairler, tarihçi ve filozofların toplandığı merkez olma özelliğini devam ettirmiştir. Bu dönemde de pek çok camii, çeşme, medrese tarzı yapılar inşa edilmeye devam edilmiştir. Bu dönem içerisinde Selimiye Câmii, Yusufağa Kütüphanesi, Piri Mehmed Paşa Câmii, Şerafettin Camii, Kapu Camii, Hacı Fettah Camii, Nakiboğlu ve Aziziye Camiileri ve Mevlana Külliyesi gibi önemli mimarî eserler yapılmıştır. Osmanlının son dönemi Tanzimat Fermanı ile Konya'da da yenileşme hareketleri başlamış, şehir genelinde medreselerin yanı sıra çok sayıda ilkokul, ortaokul ve öğretmen okulu hizmete girmiştir. Konya’da ilk lise ise 1889 yılında açılmış olup yine aynı zamanlarda Konya Sanat Okulu açılmıştır. 1900 yılından Konya şehri içerisindeki medreselerin sayısı 500’ü geçmiştir (Konya Valiliği, 2014).

Benzer Belgeler