• Sonuç bulunamadı

2.2.2. Sosyal Sorumluluk Kavramının Tanımı ve Kapsamı

2.2.2.3. Sosyal Sorumluluk Kavramının Tarihsel Gelişimi

Capron ve Lanoizelee, sosyal sorumluluğun ilk belirtilerinin eski çağlara kadar uzandığını söylemişlerdir. Ortaya çıkma amacının yardım etme ve birlikten kaynaklandığı varsayılan kavramın başlangıcı eski kavimsel çağlara kadar uzanmaktadır. Yardımlaşan ve birlikte yaşayarak koyulan kurallarla diğer insanların temel haklarını koruyan insanlar sayesinde sosyal sorumluluk dünyada gerçekleştirilmeye başlamıştır. İlk olarak evrende dinlerin ortaya çıkıp yayılması kavramın gelişip ilerlemesine neden olduğu söylenmektedir. Musevilik dininin temsilcisi Hz. Musa’nın dile getirdiği iyilik ve kollama amacı güden “On Emir”, İslamiyet dinindeki zekât kavramı, tüm insanların kollanması, ihtiyaçlarının giderilmesi ile yardımlaşmayı dile getirmektedirler (Karsak, 2008: 251-252).

Sosyal sorumluluk kavramı yeni geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuş bir konu değildir. Geçmişte var olan günümüzde de herkesin ilgisini çekerek üzerinde yoğunlaşılarak durulan bir konudur (Geçikli, 2008: 166). ABD’ de oluşan “Büyük Buhran” denilen ve tüm dünyada etkisi olan ekonomik kriz ile birlikte bu kavram 1930' lu dönemlerde öncü ülkelerce tartışılma konusu olmaya başlanmıştır. 1960’ lı yıllarda yanlızca endüstri alanında değil her alana yayılarak hukuk, politika ve ekonomi alanları içinde ciddiye alınacak önemli bir konu olmuştur. 1990’ lı yıllardan itibaren ise sosyal sorumluluk kavramı herkesin gözbebeği olmuş tüm toplumu ve ülkeleri etkisi altına almayı başarmıştır (Yönet, 2005: 242).

Sosyal sorumluluk kavramı ilk 1953 yılında basılan Howard Bowen imzalı “Social Responsibilites of the Businessman” isimli eserde ortaya çıkmıştır. Bowen ifadesinde iş insanlarının sosyal sorumluluklarını yapılması gerekli bazı yükümlülüklerden oluştuğunu söylemiştir. Yapılması gerekli olan yükümlülükler ise halka yararlı olucak ve onlar için talep edilen politikaları izlemek, bu eylemleri takip etmek ve kararlarını vermek olarak sayılmıştır (Aydede, 2007: 23).

Sosyal sorumluluğun genel olarak ilk ABD’deki birkaç dev firmanın kuralsız rekabete neden olması ile suçlanmalarından dolayı günyüzüne çıktığı görülmektedir. 1839 yılında büyük grup Rockerfeller tarafından ABD’de kurulan Standart Oil şirketi 1868’de coğrafyanın ileri gelen petrol arıtma şirketi olmuş ve 1870’den sonra illegal şekilde bütün petrol arıtma firmalarını kendi himayesi altına alıp tekel konumuna gelerek haksız rekabete neden olmasından dolayı ABD senatosunun tedbir amacı güderek tekel olmayı durduracak kanunlar çıkartması sonucu toplumunda baskısıyla firmanın 1911’de kapanması sağlanmıştır. Gerçekleşen bu vaka bütün faaliyette olan şirketlerin sahip olduğu varlıklarını daima borçlu saydıkları insanlığa doğru hassas ve duyarlı olmalarının gerektiğini belirterek sosyal sorumluluk anlayışının kuruluşlarca isteklice yerleştirilmesinin başlamasının sebebi olmuştur (Aydede, 2007: 19).

Adam Smith’in öncülüğünü yaptığı ekonomik görüşlerde yeniçağ başlatan klasik ekonomik görüşün özümsenmesi 1765 yılında James Watt’ın buhar makinesini buluşu ve bu buluşun işletmeler tarafından enerji kaynağı olarak faaliyetlerinde kullanılması nedeniyle fabrika yerleşim biçimine geçilerek sanayileşmeye başlanmıştır. Devamlı üretim faaliyetinin uygulanması, yeni üretim ve yönetim yöntemleri geliştirerek tarım ekonomisinden endüstriye yönelimi başlatmıştır (Çakır, 2006). 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan köklü endüstri değişimi “sanayi devrimi” olarak tanımlanmaktadır. Bu zamanda sahip olunucak makinaları elde etmeye gücü olmayan üretim zanaatkârları, işçi olarak faaliyette bulunmak zorunda olmuşlardır. İlk kez işverenlerin işlerini yapmaları sebebi ile ücretli işçiler sınıfı oluşmuştur. Zanaatkârlıktan yoksun para sermayedarları zanaatkârların ürünlerinden elde ettikleri gelirin büyük miktarını kendilerine ayırdıkları görülmüştür (Can, 1994: 31)

Sanayi Devrimi, İngiliz toplumunun düzenli alışkanlıklarında önemli değişiklikler meydana getirmiş ve sosyal sorumluluk kavramının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Sanayileşme sürecinde iş yaşamında çıkan problemlerin çevre, toplum sağlığı ve çalışanların refahı üzerindeki olumsuz etkilerle gözleri bu yöne çekmiştir. İngiltere’de 1848’de çıkan Kamu Sağlığı Kanunu gibi iyileştirici kanunlarla birlikte iş sendikacılığının gelişerek oluşumu işletmeleri, işçilerinin ve müşterilerinin isteklerine yönelik daha sorumlu olmalarına itmiştir (Pringle ve

Thompson, 2000: 260-261). Toplumda yaşanan tepkisel örgütlenmeler,

olumsuzluklara baskı gücü oluşturma isteği, STK’ların güçlenmesine neden olmuş, bu dönemde bilgi iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişim gözlemleyiciler arası bilgi alışverişini hızlandırmış, toplumun bilinçlenmesi ve işletmelerden beklentileri değişik boyutlara taşımıştır. Toplumda, işletmelere yönelik negatif yargıları bloklamak amacıyla tedbir içeren bir çok konuda işletmeler sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmeye başlamışlardır (Çoşkun, 2010: 47).

Ülkelerce liberalleşmenin yoğun olduğu 70’li yıllarda, firmaların istekleri doğrultusunda devamlı olarak yanlızca kara odaklanmaları, çevresel ve toplumsal duyarlılıklara odaklanmalarının düşük seviyelere inmesi toplumun büyük kitlelerini huzursuzluğa itmiştir. Bundan dolayı işletmeler, itibar elde etmek, pozitif imaj oluşturmak için amaç ve politikalarına, ekonomik anlayışlarına ek olarak sosyal sorumluluk anlayışlarına da görevleri olarak eklemişlerdir (Aydınalp, 2013: 29).

1980’lerde ise, işletmelerin, sosyal, ekonomik, teknolojik ve politik olarak etrafında birtakım köklü değişimleri yaşanmıştır. Yaşanan bu köklü değişimler peşine Avrupa’da büyük bir kesimce sosyal sorumluluğun bu zamanda netleştiği varsayılmaktadır. 1980’lerin sonunda, işletmelerin sosyal sorumlulukları, menfaat gruplarının, devletin ve toplumun çıkarlarını gözetmekten yana olmuştur (Bayrak, 2001:102).

1990’lı yıllar dünyada globalleşme ve özelleştirmenin fazla olarak yaşandığı zamandır. Bu yıllarda sosyal sorumluluk yönelimi, stratejik amaçlı tercih olunmasının ilerisine yerleşip firmalarca zorunluluk biçimi sayılmıştır. Bu zorunluluğun yanında Sosyal Sorumluluk önemli küresel kuruluşlar tarafından da dikkat çekmiştir. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Ekonomik İşbirliği ve

Kalkınma Teşkilatı, Avrupa Birliği, Hükümetler ve diğer ulusal-uluslararası kuruluşlar sosyal sorumluluğun hatrı sayılır seviyelerde yayılmasında önemli roller üstlenmişlerdir (Aydınalp, 2013: 30).

2000’li yıllarda toplum içinde yaşanan bilinçten doğan örgütlenmeler, topluma zarar verici faaliyetlere karşı durma durumu Sivil Toplum Örgütlerini güçlendirmiştir. Avrupa Komisyonu, 2005 yılını bütün Avrupa’da Sosyal Sorumluluk yılı ilan etmiştir. İngiltere hükümeti sadece sosyal sorumluluk konuları ile ilgilenmek üzere bir bakan atamış, Fransa Hükümet’i ise bünyesindeki faaliyet gösteren işletmelere yıllık raporlarında bütün üretkenlik faaliyetlerinin sosyal ve çevresel etkilerini belirtmelerini istemiş, Hollanda Hükümet’i ise sosyal sorumluluk içinde uygulamalar gerçekleştiren işletmeleri resmen devletce destek olunacağını topluma duyurmuşlardır (Aydınalp, 2013: 31). Dolayısıyla bu yıllarda ortaya çıkan genel inanış, işletmelerin toplumda kendi yerlerini kalıcılığa doğru güçlendirdikleri ve güçlenmeleri nedeniyle toplumun refahını sürdürmenin yanında iyileştirmek için sosyal yönden sorumlu bir tarzda hareket etmek zorunda kaldığı yıllardır (Bayrak, 2001:102).

2000’li yıllardan sonra günümüze gelindiğinde sosyal sorumluk davranışı işletmelerin sayıca artarak devamlı ileriye yönelik büyüme gösterdiğini ve kurumsal sorumluluğun da bu artışla eskisine göre daha çok ön planda olduğu söylenebilir. Yanlız çevresel olarak topluma zararsız tutum göstermeyi borç bilerek sözleşme imzalayan birçok işletmenin olmasına rağmen, 2008- 2009 yıllarında kriz olarak patlak veren ekonomik durgunluğun sebebi sayılan eylemler, gerçekçi olarak “sorumlu” yönde faaliyet gösteren işletme sayısının ciddi derecede az oluşunu bize göstermiştir (Hollender, 2012: 19).

Özet olarak günümüze kadar sosyal sorumluluk kavramının literatürdeki tarihsel gelişimini şu şekilde özetleyebiliriz (Rahman, 2011: 173):

1950–1960 yılları arası: Topluma karşı sosyal yönden yükümlülük;

1970–1980 yılları arası: Paydaşların kararlara katılımı, vatandaşların refahı, sosyal çıkar açısından herşeye bakan bir felsefe, komşuların sorunlarını gönüllü çözmeye yardımcı olma, yaşam kalitesini artırma, ekonomik sorumluluk üstlenme, yasal sorumluluk gerçekleştirme, etik sorumluluk ve ihtiyari sorumluluklara uyum;

1980–1990 yılları arası: Gönüllülük, ekonomik olarak kârlılık, kanunlara isteklice uyma, etik ve sosyal destekleyici olma;

1990–2000 yılları arası: Paydaşların yönetim kararlarına katılımı, topluma karşı yükümlülük, çevreyi koruma ve gözetim, insan, çevre ve kâr güdüleri olarak sıralanabilmektedir.

Günümüz dünyası olan modern anlamda sosyal sorumluluk, tüm dünyada her kesimce kabul edilen ve üzerinde çalışılan bir konu olmuştur. İlk dönemlerde çevre tarafından sadece hayırseverlik olarak görülen sosyal sorumluluk günümüzde çok farklı bir boyut kazanmıştır. Endüstrilerce ciddi olarak ele alınması ve yönetilmesi gereken bir alan olarak görülmektedir (Coşkun, 2010: 108).