• Sonuç bulunamadı

Günümüzde, işletmelerin kuruluş amacın da büyük bir köklü değişim meydana gelmiştir. İşletmeler, müşterileriyle olan ilişkilerinden çok ticari olmasada yaşadığı toplumla olan ilişkileri üzerinde daha çok durur hale gelmişlerdir. Bu değişimin nedeni, işletmelerin artık dönem sonu bilançoları, kârları olan maliyet içeren açılardan değil sosyal sorumlulukları yönünden toplum tarafından değerlendirilmeye alınmaları olmalarıdır. Örnek olarak doğruluğu olmayan reklam verme, çevreye duyarsız davranma, işçilerine adaletsizlikte bulunma gibi işletmece davranışlar bir anda kendisinin barındığı toplum gözünde değerini azaltabilmektedir. Bunun sonucunda ise işletmeler kredi edinmekte engeller ile karşı karşıya kalabilmekte, hisse değerinde düşüş yaşayabilmekte, vasıflı çalışan gücü elde bulundurma cazibesini yitirme sorunu ortaya çıkabilmekte ve toplumun aynası olan medyanın negatif odağı olabilmektedirler (Berkman, 2008).

Bilinçli tüketici ve yatırımcı özelliklerin ortaya çıkması, çevresel duyarlılığın artış göstermesi, globalleşmeyle birlikte uluslararası standartların oluşturulması, kamunun bazen ihtiyaçları karşılamada yeterli olmaması yaşadığımız bilgi çağında yaşayan toplumun özel sektörden olan talep ve bekleyişleri artan seviyelere çıkarmıştır. Bu artış, işletmeleri anlayış bakımından sosyal sorumluluk yönünde değişime itmektedir. Robbins, sosyal sorumlulukların ortaya çıkmasına sebep olan nedenleri aşağıdaki gibi açıklamıştır (Ilic, 2010: 108):

• Uzun dönemli karlılık isteği, • Etik olmaya iten zorunluluk,

• Devamlılık için olumlu imaj gerekliliği, • Daha iyi bir çevre istenmesi,

• Devlet müdahalesini azaltma,

• Sorumluluk ve güç dengesinin var olması, • Hissedarlara çıkar sağlama,

• İstenilen kaynaklara sahip olma duygusu,

• Korunma sağlanması gibi sosyal sorunların daha fazla büyümeyip işletmelere zarar vermeden çözümlenme isteği işletmeleri harekete geçirmektedir.

Sosyal sorumluluğun ortaya çıkışının giderek artan seviyelerde değer görmesine sebep olan diğer nedenler ise (Özgener, 2004: 160),

• Doğal çevre kirliliğinin tahribatını önleme yönünde toplum tarafından baskı ve çabaların artması,

• Toplum tarafından oluşan baskılar nedeniyle devletlerin sosyal sorunlara yönelik kanunlar ve yaptırımlar çıkarması,

• Toplumun ve işletmelerin kıt doğal kaynakları etkin ve verimli şekilde kullanma isteği,

• Çevrede sosyal huzursuzlukların artması nedeniyle işletmelerin daha fazla ölçülü davranma isteği,

• İşletmelerin toplumun zevk ve tercihlerine uyan kaliteli ürün ile hizmeti üretme çabası,

• İşçi haklarını savunan sendikaların gelişmesi ve etki ettiği alanların büyümesi,

• Katılımcı, demokratik yönetimin önem kazanması,

• Profesyonel yöneticiliğin gelişmesiyle uzmanlaşmış kişilerin yönetime gelmesi,

• İşletmelerin fazla ortaklı duruma dönüşmesi,

• Dünyada yaşanan hızlı demokratikleşme ve hukuklaşma süreci.

Tüm bu açıklamalardan hareketle sosyal sorumluluğun ortaya çıkış nedenleri genel itibariyle üç kavram çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu ortaya çıkış nedenleri: Sosyal Zorunluluk, Sosyal Tepki ve Sosyal Duyarlılık kavramları ışığında üç kavram olarak en genel çerçevede aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

2.2.6.1. Sosyal Zorunluluk

Sosyal zorunluluk anlayışına göre işletmeler, kâr elde etmek için kurulmuş oluşumlardır. Bu kavramın ifade etmek istediği düşünce, kâr hedefi olan çalışma stratejisini benimsenmiş işletmeler, kanunlar çerçevesinde zorunlu biçimde faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bu zorunlu biçim sonucu işletmeler kâr elde etmeye calışırken kanunlara uydukları takdirde, sosyal zorunluluk anlamında sorumlu bir davranış sergilemiş olacaktırlar. Bu anlayışa göre, yasalara uymadan faaliyetlerini gerçekleştiren işletmeler sosyal sorumluluklarını da yerine getirmiyor demektir (Ural, 2013: 65). Genel bir ifade ile sosyal zorunluluk anlayışı, firmaların yanlızca yasal sınırlamalar çerçevesinde kâr elde etme çabası gösterdiklerinde sosyal sorumluluğunu da yerine getirmiş olacak tezini savunmaktadır (Gülmez, 2011: 11).

Sosyal zorunluluk olarak, işletme sosyal sorumluluğu anlayışı ilk kez Bowen tarafından ortaya atılmıştır. Bowen(1953)’e göre işletmenin zorunluluk olarak sosyal sorumluluğu, işletmenin toplumun değerleri ve amaçları çerçevesinde faaliyetlerini yerine getirme anlayışını benimsemesini, kendince toplum için aldığı kararları da bu anlayışla alarak politikalarını devam ettirmesinin bir zorunluluğu olarak tanımlamıştır (Maıgan ve Ferrell, 2004: 3).

2.2.6.2. Sosyal Tepki

Sosyal tepki, sadece gönüllü olarak yapılan çalışmalar olarak gösterilmiştir (Ural, 2013: 66). Bu yaygın görüş, sadece işletmeler tarafından topluma mal ve hizmetlerin sağlanmasından çok, tepkisel olarak topluma bir takim faydalar verilmesini vurgular. Tepkiye cevap olarak işletmeler en azından faaliyetleriyle zor durumda bıraktıkları ekolojik, çevresel ve sosyal sorunlar için hesap vermeli demektedir. Sosyal tepki olarak sosyal sorumluluğun işletmeleri sınırlayıcı anlamı, sadece işletmelerce tepkiye cevap olarak yapılan gönüllü faaliyetleri içermektedir (Bakırtaş, 2005: 29).

Bu yaygın görüş, işletmeler tarafından sadece mal ve hizmetlerin sağlanmasından çok, topluma bir takım faydalar da kendileri tarafında sağlanmasını vurgular. Tepki olarak işletmeler en üst düzeyde toplumun problemlerini çözmek için katkıda bulunmalı ifadesini göstermelidir. Bu bağlamda işletmelerin gönüllü bağışlara yaptıkları katkıları sosyal sorumluluk olarak görülmektedir. Bu dar görüş, gönüllü olmayıp zorunlu olan davranışlar sebebiyle sosyal olarak yapılmaya zorlanılmış davranışları sosyal sorumluluk olarak görmemektedir (Ivencevich ve diğ., 1994).

2.2.6.3. Sosyal Duyarlılık

Sosyal duyarlılık kavramı, sosyal zorunluluk ile sosyal tepkiyi aşan yönleri ifade etmek için onların tamamlayıcısı olarak kullanılmaktadır (Gülmez, 2011: 12). İşletmelerin toplumdan gelen sosyal baskılara karşı tepki üretme kapasitesi olarak tanımlanan sosyal duyarlılıkk kavramı (Göksu, 2006: 15), işletme yönetiminin toplum tarafından oluşturulan baskılara cevap verebilme kapasitesini ifade etmektedir (Berker, 2008: 23). Diğer bir bakış olarak sosyal duyarlılık, işletme yöneticilerinin sosyal sorumluluğa konu olan alanları tedbiren öncelikli olarak görebilmesi, tespit edebilmesi ve yönlendirebilmesi için kurumsal kararlar alma süreçlerini geliştirilmesidir (Göksu, 2006: 15). Sosyal duyarlılık, kuruluşların sosyal sorunlara çözüm bulmak amacıyla göstermiş oldukları tepkilerin hızı ve etkin olması ile ilgilenir (Bartol ve Martin, 1994: 112).

Sosyal sorumlu davranışlar, tepkisel ve güçlendirici olmaktan çok, bekleneni tahmin etme ve önleyici davranış sergilemeyi esas alan bir davranış türüdür. Sosyal duyarlılık kavramı en geniş anlamda, sosyal zorunluluk ve sosyal tepkiyi aşan faaliyetlerin tamamlayıcısı olarak ifade etmek için kullanılır (Ivancevich ve diğ., 1994).

İşletmeler tarafından sosyal duyarlılık erdemine ulaşmak için işletmelerin tepe yönetiminden en alt birimlerine ve işgörenlerine kadar önce sosyal sorumluluk bilincinin yerleştirilmesi gerekmektedir. İşletme iskelet yapısında sosyal sorumluluk açısından oluşacak tek bir boşluk sosyal duyarlılığı gerçekleştirme amacını tehlikeye düşürecektir. Sosyal yönden duyarlığa sahip olmuş bir yönetim anlayışı payadaşların işe bağlılığını, işbirlik içinde olmasını, olağan üstü zamanlarda daha çok uyum ve etkin bir şekilde verimliliği beraberinde işletmeye getirmektedir (Karaismailoğlu, 2006: 35).