• Sonuç bulunamadı

Sosyal Sözleşme Teorisine Göre Devlet…

2. Köken Teorileri Açısından Devlet

2.4. Sosyal Sözleşme Teorisine Göre Devlet…

Bu teoriye göre devlet oluşmadan önceki dönemlerde insanlar “doğa hali” olarak adlandırılan bir dönem içinde yaşıyorlardı(Düvenci, 2018: 71). Bu teoriye göre insanlar özgür olarak yaratılmışlardır. İnsan, kendinde doğuştan var olan bu özgürlük duygusu sayesinde çıkarını korur; kendisi için neyin doğru, iyi olduğuna karar verir.

İşte bu durumun neden olduğu şey ise insanlar arasındaki çıkar çatışmaları, bunun sonucu daha ileri bir hal olan kavga ve savaşlardır. Bu kaos halinde insanlar hayatta kalabilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek hayatta kalmanın yollarını ararlar.

Birlikte yaşama fikrinin hayata geçebilmesi için bir uzlaşı sağlanması gerekir(Tuncer, 2003: 5-6). Herhangi bir düzenin, otoritenin olmadığı bu dönemde insanlar “doğa hali” durumdan çıkma kararı verdiklerinde bir sözleşme/anlaşma oluşturdular. Devletin var olmaya başlamasının özünü de bu teori oluşturmaktadır.

Bu teori, Thomas Hobbes, John Locke, Jean-Jacques Rousseau tarafından savunulmuştur. Bu düşünürlere göre, insanlar devlet oluşmasından önceki “doğa hali” denilen bir dönemden çıkmaya kendi akıl ve iradeleriyle karar verdiler. İnsanlar

24 bu dönemden sonra aralarında bir anlaşma-sözleşme yaptılar. Bu sözleşmeye “sosyal sözleşme” denir. Thomas Hobbes’ a göre doğa hali, doğa durumu olarak betimlenen bu dönemde tüm insanlarda zarar verme arzusu var idi. Hobbes’a göre doğa hali durumunda, devlet olmadan önceki zamanda herkes savaş halinde idi. İnsanları korku ve baskı altına alan bir güç olmadığı durumda hepsi bir savaş hâlindedir. “Bu savaş herkesin herkese karşı savaşıdır.” Böylesi bir savaşın söz konusu olduğu durumlarda ise insani bir duygu olan ve tehlike halinde her an güçlü bir şekilde hissedilen ölüm korkusu ve ölüm tehlikesidir. Hobbes’ a göre insanlar bu savaş hâlinden vazgeçip barış içerisinde, huzurlu bir ortamda yaşamayı tercih ederler.

İnsanların savaş hâlinden kurtulmak istemelerinin asıl nedeni ise ölüm korkusu, daha refah, daha rahat bir hayat sürdürebilmeleri için gerekli olan şeyleri elde etme isteği ve elde ettiklerini de çalışarak koruma arzusu yer almaktadır(Düvenci, 2018: 71). Bu nedenle aralarında bir uzlaşı sağlanması gerekir. Yapılan sözleşme kimi zaman güce, kimi zaman korku ya da menfaat minvalinde gerçekleşir; ancak insanların ortak iradelerini yansıtabilecek bir gücü hakem olarak belirlerler. Bu sayede bir iktidar ortaya çıkmış olur. Bireyler uymayı taahhüt ettikleri bu sözleşmeye herkesin uymasını sağlamak için de devleti oluştururlar(Tuncer, 2003: 5-6). Bu sözleşmenin varlığıyla toplum bütünleşecektir. Böylece bütünleşen toplum, ölümsüz tanrının yardımıyla ölümlü olan Leviathan’ı kurmuş olur. Bu sözleşme ile herkesin sahip olduğu tüm haklarını bir kişiye veya bir meclise devretmenin yanında bir de siyasal bir toplum kurulmuş olacaktır. Bu sözleşmenin amacı, insanların barış ve güvenlik içinde olmaları ve huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır. Burada lehine birtakım haklardan vazgeçilen kişi veya meclis bir taraf değildir, üçüncü kişi konumundadır.

Bir kez sözleşme yapan insanların, devletin şeklini değiştirme hakları yoktur. Çünkü onlar bu sözleşme ile haklarını devlete devretmişlerdir(İşçi, 2004: 228). Hobbes’a göre herkesin eşit ve tam özgür olduğunda ortaya çıkacak sonuç bu olacaktır(Çapar, Yıldırım, 2012: 12). Devletin kurulmasının sonucunda halkın rızası ile kendisine egemenliğin devredildiği kişi veya heyetin bütün hakları ve yetkileri doğar:

“1. Uyruklar hükümet, şeklini değiştiremezler.

2. Egemen güçten vazgeçilemez.

3. Hiç kimse çoğunluk tarafından belirlenen egemenin kuruluşuna;

adaletsizlik etmeden karşı gelemez.

4. Egemenin eylemleri uyruk tarafından eleştirilemez.

5. Egemenin yaptığı hiçbir şey, uyruk tarafından cezalandırılamaz.

25 6. Uyruklarının barışı ve savunulması için neyin gerekli olduğuna egemen karar verir.”(Hobbes, 2007: 131-134).

Uyruklar bir sözleşme yaptıkları için bu sözleşmeye aykırı hareket edemezler. Ayrıca bunun sonucu olarak, bir devlet kurmuş ve bu sözleşme ile egemenin eylem ve kararlarını sözleşme ile benimsediklerinden, egemenin izni olmaksızın herhangi bir konuda başka bir egemene tabii olmak için kendi aralarında başka bir sözleşme yapma yetkileri yoktur(Hobbes, 2007: 131-132). Aslında sözleşme yapmakla birlikte başka bir egemene tabi olmak için herhangi bir sözleşme daha yapma haklarını da devretmiş olurlar. Her bir uyruğun kişiliğini taşıma hakkı, egemenin onlardan herhangi biriyle değil, onların birbirleriyle yaptıkları anlaşma ile egemen olarak atadıkları kişiye verilmiştir. Bunun için egemen açısından herhangi bir sözleşmeye uymama hali, sözleşme ihlali söz konusu olamaz ve bunun için egemenin uyruklarından hiçbiri, vazgeçtim diyerek uyrukluktan kurtulamaz(Hobbes, 2007:

132) Yapacakları yeni sözleşme eskisini geçersiz kılmaz; aksine ilk yapılan sözleşmeye aykırı davrandıklarını gösterir.

Çoğunluk, geçerli oyla bir egemen belirlediği için; aksine oy vermiş olan da diğerlerine uymalı. Egemenin yapacağı tüm eylemleri aksine oy vermiş olanlarda kabul etmeye ve yahut kabul etmediği takdirde diğerleri tarafından yok edilmeye razı olmalıdır. Çünkü egemenliğe başta gönüllü olarak girmiş ise, orada iradesini açıklamış ve dolayısıyla zaten çoğunluğun karar vereceği şeye uyacağına zımnen söz vermiş anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, alınan bu karara uymayı reddeder ya da onların kararlarından herhangi birine karşı çıkarsa o zaman sözleşmeye aykırı davranıyor ve bu nedenle de adaletsizliğe neden oluyor demektir(Hobbes, 2007:

133).

Tek tek her bir uyruk tüm eylemlerinin ve kararlarının alınmasında etkin olduğu için;

egemenin yaptığı hiçbir şey uyruklarına karşı yapılmış bir haksızlık olamaz; ayrıca egemen, uyruklarından herhangi birince adaletsiz olmakla suçlanamaz. Çünkü her bir uyruktan aldığı yetkiyle bir şeyler yapan kimse, yetkisine dayanarak hareket ettiği için kişiye haksızlık etmez(Hobbes, 2007: 134). Uyruklar bu yetkiye egemene bizzat verdikleri için de aykırı hareket etmemeliler. Çünkü egemen güce sahip olan hiç kimse uyrukları tarafından herhangi bir şekilde öldürülemez veya başka herhangi bir şekilde cezalandırılamaz. Her bir uyruk, egemeninin eylemlerinde etkindir. Bunun

26 sonucu olarak da kendisi tarafından yapılmış eylemler için bir başkasını cezalandırmış olur(Hobbes, 2007: 134).

Egemenliği elinde bulunduran kişinin hem barış ve savunma araçları için hem de barış ve savunmanın önündeki engeller ve sorunlar için karar verme hakkı vardır.

Sorumluluğu altında olduğu için barışın, güvenliğin korunmasında yetkili olduğundan bunları tehdit eden durumlar karşısında barışı ve güvenliği tekrar sağlamak için yapılmasını gerekli göreceği her şeyi yapmak hakkı, egemenliği elinde bulunduran kişiye veya heyete aittir(Hobbes, 2007: 131-134).